Onur'un Günlüğü

28 Eylül 2012 - İstanbul

Şimdi Sıra Sende

Kalp Kararması Nedir?

Bir insan dinden yüz çevirip günahlara dalarsa bu insanın kalbinin kararacağı, paslanacağı yani farklı bir yapı kazanacağı söylenmiş. Bir insan günah işlediği ya da daha geniş anlamda red edip aksi yönde gittiği müddetçe kalbi kararır, kalbinde yeni bir yapı oluşmaya başlar ve artık anlatılanlara inanmaz. Ne zaman anlatılanları aklıyla, fikriyle değerlendirmeye başlarsa o zaman anlatılanların mantıklı şeyler olduğunu fark edecektir ama büyük çoğunluk dinlemiyor ve sürekli ters yönde gidiyor. Peygamberimiz şöyle demiş;

“Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günahı hemen bırakıp tövbe ve istiğfâr ederse, kalbi eski parlaklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve kalbini büsbütün kaplar. Bu siyah noktalar, Allah Teâlâ’nın: ‘hayır hayır, onların işlediği günahlar kalblerini paslandırıp körletmiştir’ [Mutaffifîn sûresi (83), 14] diye belirttiği pastır”

(İbni Mâce, Zühd 29; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 297).

Vâbisa İbni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna varmıştım. Bana:

- “İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.

- Evet, dedim.

O zaman şunları söyledi:

- “Kalbine danış.

İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.”

Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimî, Büyû’ 2

"Sen Sevdiğine Hidayet Edemezsin"

Allah'ın sistemi böyle işliyor; red edenlerin kalpleri kararmaya başlıyor. Sen de şu an böylesin. Ben ne kadar istesem de seni yolundan çeviremem, bunları zorla kabul ettiremem, her şey senin elinde. Şu ayetlere bak, Allah peygamberimize “sen sevdiğin kişiye hidayet edemezsin” diyor.

Kasas

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

56. Sen istediğini doğru yola getiremezsin ama Allah, yapması gerekeni yapanı doğru yola getirir. Kimin doğruya yöneldiğini en iyi o bilir.

Bu ayetleri “Allah dilediğini yola getirir” diye çeviriyorlar, bu çok yanlış ve Allah'a iftiradır. Allah dilediğini değil Allah doğruyu arayanı, üzerine düşeni yapanı, Allah'ın yolunu tercih edeni hidayete erdiriyor. Bununla ilgili detaylı bilgiyi Ateistlerin Görmek İstemedikleri bölümünün altında Allah Dilediğini Sapıtır Dilediğine Hidayet Mi Eder? sayfasında gördün.

Allah sen sevdiğin kişiyi doğru yola iletemezsin diyor, yakınlarımızı, eşimizi, dostumuzu, kardeşceğimizi, arkadaşlarımızı ne kadar sevsek de bu insanlar doğruları görmeye gayret etmiyorsa onları hidayete erdiremeyiz. İnsanlar ne zaman Kur'an'ı anlar uymaya başlar o zaman bu insanlara uyarılar işe yarar.

Yasin

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

11. Sen ancak zikre (Kur’an’a) hatırlatıcıya uyan kimseyi

ve

görmeden Rahmân’dan korkanı uyarabilirsin.

Onu bir bağışlanmayla ve güzel bir mükâfatla müjdele!

Yine Kaf suresinin son ayetinde Allah peygamberimize “sen onları zorla yola getirecek değilsin” diyor.

Kaf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

45 - Biz onların aykırı iddialarını pek iyi biliyoruz, ama sen onları kuvvet kullanarak imana getirecek bir zorba değilsin. Sen sadece uyaran bir elçisin. Senin yapacağın iş, sadece tehtidimden endişe edecek kimseleri Kur'ân ile irşad etmektir. 

Allah hidayeti seçmeyene hidayet etmez - Mustafa İslamoğlu (3 dakika)

Kur'an'da sadece bizim peygamberimiz insanları hidayete erdireme arzusundan, çabasından bahsedilmiyor. İbrahim peygamberin babası, Nuh peygamberin oğlu için vb yaptığı dualardan da bahsediliyor. Düşün bir peygamber ne kadar istese de babasını, oğlunu, kızını, eşini hidayete erdirememiş. İnsanların Allah'ın yolunu kendileri tercih etmeleri gerekiyor. Kısa bir video göstereyim. Dikkat et bu konuşmaya.

Neyi Tercih Ediyorsun?

Ben bu günlükle senin dikkatini ne kadar çekmeye çalışsam da bunları tekrar yaşamak senin gayretine bağlı. Peygamberimiz, insanlar inanmıyorlar diye çok üzülmüş, inansınlar diye kendisini harap etmiş. Bunu diğer surelerdeki ayetlerle de göstereyim. Bütünlük olsun diye önceki ayetleri de aldım.

Kehf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

1. Bütün övgüler Allah’a aittir!

O ki,

kitabı kuluna indirdi

ve o[kitabı]na,

(anlaşılmasını güçleştirecek) hiçbir eğrilik/zorluk koymadı!

2. Dosdoğrudur!

Kendi katından gelecek şiddetli bir azaba karşı uyarmak

ve

salih amel/faydalı işleri en iyi şekilde yapan müminlere,

kendileri için,

güzel bir mükâfatın bulunduğunu müjdelemek için!

3. Orada sonsuz kalıcıdırlar.

4. “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için.

5. Bu hususta ne kendilerinin,

ne de atalarının bir bilgisi vardır.

Ağızlarından ne de ağır bir söz çıkıyor.

Sadece yalan söylüyorlar.

6. Belki de sen onların arkalarından,

bu söze inanmazlarsa kendini harap edeceksin!

7. Şüphesiz Biz,

yeryüzündeki şeyleri bir süs/bir araç kıldık ki;

insanların hangisinin daha güzel iş yaptığını açığa çıkaralım

(yaptıklarının tam karşılığını verelim) >diye.

Ben Ne Kadar İstesem de Her Şey Sana Bağlı

Peygamberimiz inanmıyorlar diye kendini harap ettiği için Allah sen sevdiğin kişiyi doğru yola iletemezsin ayetini indirmiş. Hidayet insanların çalışmalarına bağlı. Kısaca benim bu yazdıklarım, ben ne kadar istesem de seni doğru yola götüremez, ibadetlere başlatmaz ancak sen bunları dikkate alır yönelirsen Allah sana tekrar hidayet eder. Niyetin tekrar ibadetlere başlamaksa bu bölümün diğer sayfalarına geçebilirsin.

Sen, odamın hayaleti, 17 Ağustos sayfasındaki güzel; sen ne düşünüyorsun bu konularda? Allah'a kul olmak, Allah'a iman etmek ne demek biliyor musun? Allah bizden neden ibadetler yapmamızı istemiş dersin? Yoksa "kurban vahşettir" diyenlerden misin? Belki de vahşet değildir, belki sana doğru anlatan olmamıştır. Hayaletler konuşmuyor, konuşsa sorar öğrenirim fikrini. Soramasam da en azından sen yazdıklarımdan düşüncelerini kontrol edebilirsin. Belki sen de kardeşim gibi bir değişim geçirirsin. Belki dedim ama aslında içimden bunu istiyorum çünkü o zaman bu dünyanın bir anlamı olduğunu göreceksin. O zaman öbür dünya da anlam kazanacak. Bizi Allah katında değerli yapan şey Allah'a gönülden teslim oluşumuzdur. Bu teslimiyet aslında müthiş bir özgürlüğün başlangıcı oluyor biliyor musun? Allah'a teslimiyet nasıl özürlük getirir diyebilirsin. Şöyle ki; Allah'a gönülden teslim olup, kul olduğumuzda dünyadaki hiç bir şey seni kendisine bağlayamaz. Bir işe mi gireceksin, mesela tesettürlü olduğunu düşün, iş veren "bu kılıkla burada çalışamazsın" derse kapıyı çeker çıkar gidersin. O iş umurunda olmaz. Veya aynı şekilde namaz; baş vurduğun iş yeri namaz kılmana izin vermezse "kendinize iyi bakın hayatta başarılar" der çıkar gidersin. Ama eğer iş vereni dinler, İslam'dan vaz geçersen iş verene kul olmuş olursun. Çünkü Allah'ı dinlemek yerine bir insanı dinlemiş olur, onun kontrolüne girmiş olursun. Özgürlüğün bitti işte. Ama dik durur inancından ödün vermezsen hiç bir insana kul olmazsın. Allah bu tavrından dolayı inancını yaşayabileceğin işlerin kapısını açar. Hangisinde çalışsam diye tercih etmekte bile zorlanabilirsin. Bir başka örnek, devletten ihale almak için kılıktan kılığa giren insanları düşün. Bu insanlar ihale almak için öne sürülen her şartı kabul ederler. Prensipleri, kuralları olmayan insanlar diğer insanların önünde eğilmeye, onlara kul olmaya mecbur kalırlar. İnsan yalnız ve yalnız Allah'a kul olduğunda özgür olur çünkü prensipler bellidir. Bunlardan ödün verilmez. Ödün vermediğin sürece Allah yolunu açar, seni bırakmaz. Allah'a kul olmak böyle bir şey. Bunun gerçek anlamda ne demek olduğu ahirette anlaşılacak. Allah'a kul olanlar cennete alınmak üzere ayrılacak. Diğerleri boş ver, nereye gideceklerini tahmin edebilirsin. Madem Allah'a kulluğun sonu cennet, o zaman cennette kimlerle beraber olmak istersin?

İslam hakkında ne istersen yazar anlatırım ama kendimi anlatma konusunda buradan herkese açık bir şeyler yazmam pek olacak şey değil. O yüzden bazı sayfaların sonuna şarkılar ekledim. Bunlardan bazıları senin için, bazıları kız kardeşim için, bazıları da ikiniz için. Ne bileyim belki bunlar bir şey ifade eder. Şimdi burada bir tane ekleyeceğim. Belki ahirette kimlerle beraber olmak istediğine karar vermene yardımcı olur. Belki "Şimdi Sıra Sende" bölümünün alt sayfalarını artık farklı bir gözle okursun.

Fakat şöyle bir durum var; kız kardeşim sana eklediğim şarkılardan hoşlanmayacak. Kendisi olmayan horozu kıskanan biri. Sen varsın, sana şarkılı mesajlar da eklemişim. Galiba ahirette benimle konuşmayacak :)) "Neden ona şarkılar ekledin. Hani günlük benimdi." Muhtemelen bir süre bu tavırda olacak. Olmayan horozu göstereyim, ne demek istediğimi daha iyi anlarsın. sağda solda oklar var, sonraki önceki resim için okları kullan. Yeşiller benim. Resimler uzun, yarıdan başlama okumaya.

1 / 4
2 / 4
3 / 4
4 / 4

Rammstein'dan ne ara Sagopa'ya geldim bilmiyorum ama sanırım sözlerini duymanı istiyorum. Kardeşim de bu sözleri görecek. Sanırım ahirette tahminimden de fazla kıskançlık krizi göreceğim :)) Beni biraz seviyor, ondan oluyor bunlar. Neyse hadi tak kulaklığını.

Video oynatıcı çalışmazsa alttaki linke tıkla.


Sagopa

Sagopa

Kız kardeşim ve ben


Beşikler vermişim Nuh’a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,

Anadolu’yum ben,

Tanıyor musun?

Utanırım,

Utanırım fıkaralıktan,

Ele, güne karşı çıplak…

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,

Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun?

Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne İskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım…

Görüyor musun?

Nasıl severim bir bilsen.

Köroğlu’yu,

Karayılanı,

Meçhul Askeri…

Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.

Sonra kalem yazmaz,

Bir nice sevda…

Bir bilsen,

Onlar beni nasıl severdi.

Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı

Minareden, barikattan,

Selvi dalından,

Ölüme nasıl gülerdi.

Bilmeni mutlak isterim,

Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip…

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Her biri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

Anlıyor musun?

Ahmed Arif