Sen namazı bıraktıktan sonra sana da bazı şeyler sordum, anlatmaya çalıştım, özellikle namaz konusunda. Tekrar namaza başlaman için bazı ayetlerden sana da gönderdim. Mey’e mi gönderdim, Gmail’e mi bilemiyorum. Gmail’i kontrol et silmediysen belki bulabilirsin. Bilgisayarı yeniden kurmadan senin maillerinden bazısını, bir gün sana bu halleri anlatacağımı düşündüğüm için o mailleri yedeklemiştim. O zaman boşanma süreci başlamak üzereydi. Hatta şimdi okuyunca baştaki yazdığım mail ayrılmanı hızlandırmış bile olabilir. Annemin senin evliliğinle ilgili mutsuz olduğunu düşündüğü, bizim “Abartıyorsun” dediğimiz dönemdi. O düşünceler annemde büyük sıkıntılar yapmıştı. Bir şeylerden şüpheleniyor ama bir şey yapamıyor, sana yaklaşırken de biraz sıkıntı oluyordu, sen de sıkılıyordun, bunalıyordun karşılıklı sıkıntılar içindeydik. Sen de onlardan biri olsaydın sana da daha çok anlatmaya çalışırdım sana da mektuplar yazardım ama biliyorum ki sen anlayanlardansın, Allah’ın izniyle. Sana söylemeye çalıştığım mailleri buradan görebilirsin. Üstten aşağı oku.
Bana bir haller olduğunu söyleyemeğim mailler.pdf
O günü çok iyi hatırlıyorum. Annemin günü vardı, eski okuldan arkadaşları gelmişti. Salondaki kanepeyi çok kirli diye yatak odasına taşıdıkları gün bu gündü. Hava güzel olduğu için balkonda oturmuşlardı. Annemin kanepeyi taşıması pek anlamlı olmamıştı. 5:25 ile 6:45 arası mailleşmişiz. 6:45 deki “Ne hal oldu sana” sorusuna cevap yazamadım. Nedenini şimdi söyleyeyim. Annemin arkadaşları kalkmak üzereydi. Müjgan teyze Akçakoca’ya geri dönecek ama karşıdaki bir arkadaşı yıllardır görüşmedikleri için davet ediyor ki “Bize gel akşam bizde kal, yarın Harem’den binersin” diye. Otobüs şirketlerini arayacaklar, internetten telefon numaralarına baktım, onlarda aramaya başladılar. Sana cevap yazmayı düşünürken odamda birden üç dört kişi oldu, telefonlar ediyorlar, internetten başka firmaların telefonlarına bakıyorlar. Bütün numaraları falan aldılar, firmalara sordular, düşünüyorlar nasıl olsa falan diye ama içeri gitmiyorlar. Neyi nasıl yapacaklarına karar vermeleri uzun sürdü ve ben sana cevap yazamadım.
Daha sonradan bu olayı düşündüm, neden böyle oldu diye, burayı nasıl ifade edeceğim bilmiyorum çoook eskiden ara sıra aklımdan bazı şeyler geçirirdim ama pek kimse bilsin istemezdim mesela “iddia” oynamak. Çok eskiden namaz falan kılmazken ara sıra iddia oynardım ama kimse bilsin istemezdim. O da beni sürekli iddia at yarışı oynayan biri zannetmesinler diyeydi. Abartılı duygusal tepkiler vermekte bazen üstüne yok bizimkilerin. “Anaaaam sen sabahtan akşama kadar odanda kumarlar mı oynuyorsun ” demesinler diye söylemedim. Zaten ara sıra oynardım. Şöyle bir durum vardı. Ne zaman iddia oynamaya kalksam aynı o zamanki gibi odam çok kalabalık olurdu. Şimdi kendimce takımları ayarlamışım, iş oynamaya gelince birden yanımda insanlar peydah olurdu. Mesela annem odamı toplamaya başlar, bitmek bilmez bir türlü. Annem gider babam gelir, “internetten bir şeye bakalım mı” der. Anneannemin geldiği bile olmuştur. Bu o kadar çok oldu ki sonunda bunun bir tesadüf olmayacağına kanaat getirdim. Allah sanki "oynama" der gibiydi. Anlatılacak değil ancak yaşanacak bir durum o yüzden anlatamıyorum. Aynı şekilde o gün odam kalabalık olunca, düşündüm, acaba söylemem uygun değil mi diye ve söylemedim. Diyebilirsin ki tesadüf olmuş daha sonra söyleseydin ama bu olayı, aklımdan geçirdiğim bazı şeyleri yapmaya kalkınca, odamın birden kalabalıklaşması, gelen giden, telefonlar, o kadar net yaşadım ki, kazdan önce kız arkadaşımın rüyasında gördüğü “Onur içki içmeye devam ederse evlenemeyeceksiniz” ifadesini denemiştim hatırlarsan, içmeye devam ettim, acaba bunu da görecek mi diye, bunu da görürse inanacağım demiştim, şimdiki yaşadıklarımı acaba gerçek mi diye denemeyeceğim, geçek olduklarını biliyorum çünkü. Anladıktan sonra, bu seferde aynı şekilde odam kalabalıklaşacak mı, telefonlar gelecek mi diye deneseydim, alay etmek gibi gibi olacaktı. Baştan beri bunlar anlatılmayacak ancak yaşanırsa anlaşılacak şeyler diyorum, ancak bu kadar ifade edebilirim, sana ne ifade ediyor bilemiyorum ama bir gün bazı konularda tesadüf olamayacak kadar engel olduğunu ya da sürekli aynı şey olduğunu fark edersen, acaba bir daha ki sefere olacak mı diye deneme, anla ki bir şey var.
Konu açılmışken, bu halimi bir kere de telefonda Semih’e söylemeye çalıştım. İnsanların hallerini, cehenneme gidecek insanları görüyorum demiştim, haklı ve doğal olarak “Sen insanların nereye gideceğine karar veremezsin” demişti. Ben kimsenin amelini ölçüp biçip sonra da bir karara varıp cehenneme gidecekler diye bir tavırla yapmadığımı, sadece bana belli olduklarını anlatmak istedim ama anlatamamıştım. Anlatılamayacak bir şey olduğu için anlatmak için zorlamadım. Ama bir ara “Nasıl oldu” dedi. O nu da anlatamadım. Nasıl anlatayım? Şimdi düşününce on dört sene süren bir süreç gibi görünüyor. Bu on dört seneyi anlatmaya çalıştım burada. Başımıza gelenleri, neler yaşadığımızı, dualarımı, sadece Kur'an'a sarıldığımı, bütün bu sürecin sonunda böyle bir şey oldu. Telefonda nasıl diyebilirim şöyle oldu diye. Ben özel biri olmadığıma göre, bu haller, insan Allah’ı isterse, O’nu arzularsa, gayret ederse, çalışırsa, rızasını, hoşnutluğunu ararsa, Kur'an'ı eline alıp “Rabbim benden ne istiyor” diye bir dert edinirse ve Allah lütfederse olabilecek bir durum. Semih’e ara sıra insanın gözündeki perdenin kalkması için mürşidi kâmile ihtiyaç yok demem hep bu yüzdendi. Odamda tek başıma Allah’a yönelip, rızasını isteyerek geçirdim yıllarımı. Arada bir mürşidi kâmil şart olsaydı bunları yaşayamazdım. O şarta rağmen yaşamış olduğumu iddia eden olursa ben özel biri olmuş olurum. Ama bunu Semih’e hiçbir zaman anlatamadım. Konuşarak anlatılacak bir şey değil. O yüzden Ersin’e anlatmayı denemedim. Zaten başka anlatma derdim olan da yoktu. Ama hem Semih’e hem Ersin’e sürekli Kur'an okumanın ve namazı bırakmamanın, haramlardan sakınmanın ne kadar önemli olduğunu vurguladım.
Kendine bir pay çıkart diye yazıyorum bunları. Artık karar verme zamanı, Allah senden neler istiyor Kur'an'ı okuyup öğren. Açık haramlar ortada peki diğerleri ne olacak, masum gibi görünenler. Mesela doğru olan internetten film, şarkı, program vb indirmek mi yoksa ücretini ödemek mi? Hangisi doğru? Ayet ortada. İsteyen indirmek için bahaneler sıralar, “Ben mi koydum onları oraya, koymasalardı” isteyen de takva sahibi olup ücretini ödemediği bir şeyi kullanmaz.
Yaşadığımız dünyada her şey yalan değil
Şu milyonlarca insanın hepsi de yalancı değil
Seven insan inanmak ister, inanılmak ister
Bir gün aldanmak bile o kadar acı değil
İnanmışların güller açar kalbinde her zaman
Bütün korkuları avuçlarından akıp gider
Bir güneş doğar ufkunda pırıl pırıl sıcak
İnanmak biraz da varolmaya benzer
Bırak, o sevemiyenler inanmasın aşka
Birlikte mutlulukları yudum yudum içmek var
Gel, biz ona gidelim o bizden uzaksa
Şüpheleri, yalanları atalım içimizden
Gel, seninle bir yola çıkalım yarın, şafakla
Kimsenin varmadığı bir yere varalım inanmakla
Ümit Yaşar Oğuzcan