Onur'un Günlüğü

29 Aralık 2012 - İstanbul

Rahmi'ye Mektup - Miras Konusu

Biliyorsun Rahmi benim on iki yaşımdan beri arkadaşım. Aslında arkadaştan çok öte bir durum. Yaşadığım değişimden sonra en çok Rahmi'ye ve babasına bir şeyler anlatmak istedim. Rahmi ateist değil deist. Bir dönem din konusunda yazıştık, konuştuk, bu sayfada bundan bahsedeceğim. Bu bölümün ilk sayfası olan Deizm Nedir? Rahmi ile Konuşma sayfasında bunlardan bahsetmedim çünkü önce Kur'an'ın uydurulamayacak bir kitap olduğunu göstermek istedim. Kör değilsen görmüş olman lazım. O sayfaları görmeden burayı açtıysan, önce o sayfalara bakmalısın. Menü'den görebilirsin. Şimdi Rahmi'nin itirazları hakkında konuştuklarımızdan bahsedebilirim.

Bu sayfada neler var;

1 - Rahmi'ye yazdığım mektup

2 - Mirasta kadına bir pay erkeğe iki pay verilmesinin sebebi

3 - Ateistlerin miras ayetlerinde matematik hatası iddiasına cevap

Rahmi Abi Ne İşin Var Bu Dünyada?

Buraya kadar birçok kişinin adını verdim. Tolga’ya yazığım mektubu gösterdim. Şimdi Rahmi’yi göstereceğim. Kötülemek için değil, tavrını aklım almadığı, üzüldüğüm için gösteriyorum. Benim gördüğüm Rahmi de diğerleri gibi islam hakkında çoğu zaman İslam karşıtı fikirlerle yazılmış makaleler, kitaplar okumuş. Rahmi Allah'a inanıyor ama Allah'ın din, kitap, peygamber göndereceğine inanmıyor. Ben de bunu anlamıyorum. Evrime karşı çıkıyorlar, "bizi Allah yarattı" diyorlar ama dini kabul etmiyorlar. Abi o zaman ne işimiz var bu dünyada? Madem Allah var, bizi de yarattı, amacı ne? Bizler evlerimize akvaryum kurarız ya, Allah da dünyada bir yaşam kurdu ve keyifle izliyor mu? İyi de bu dünyada keyifli şeyler olmuyor ki zevk için izlesin. En cahil insan işlerini yapmak için plan yapıyor da Allah bu dünyayı yaratırken bir plan yapmış, bir şeyi amaçlamış olamaz mı? Olamaz dediğinde bu dünya insanların bir birine yaptıklarından dolayı zulümden başka bir şey değil. Bir amacı olmalı dediğinde din çıkıyor ortaya. Din demek namz kılmak, oruç tutmak vs değil. Bu ibadet kısmı. Bir de Allah'ın yeryüzünde insanlar barış içinde yaşaması için belirlediği kırallar var. Bunları insanlar arasından birini elçi seçip, ona vahyederek gönderiyor, istediklerini bildiriyor, amacını kaybetmiş toplumlara amaçlarını gösteriyor. Bir yaratan olduğuna inanıyorsan bu dünya, bizler için de bir amacı olduğunu kabul etmelisin. Allah'ın gönderdiği dini kabul etmeyince kalbin bu dine kapalı oluyor. Önce insan Allah'ı tercih ettiğini göstermeli, bu nasıl olabilir? Gönderdiği dini kabul ederek, uyarak olur. İnsan dini inkar etmeyip kabul edince Allah bu insanın kalbini islama açıyor. Bu ayetleri daha önce çok defa yazdım, bir daha yazacağım.

İbrahim

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

4. Biz, her resulü / elçiyi ancak kendi halkının dili ile gönderdik ki (ayetleri) açık açık anlatsın. Bundan sonra Allah, (sapıklığı) tercih edeni sapık sayar, (doğru yolu) tercih edeni de yoluna kabul eder. O, daima üstün ve bütün kararları doğru olandır.

Tegabün
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

11. Allah’ın onayı olmadan hiçbir olay meydana gelmez. Kim Allah’a inanıp güvenirse O, onun kalbini doğruya yöneltir. Her şeyi bilen Allah’tır.

12. Allah’a itaat edin, Rasûl’e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

13. Allah kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Müminler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

Bir insan Allah'ın gönderdiği dini kabul etmeyince kalbi islama kapalı oluyor ve çocukluk arkadaşı bile ona yardımcı olamıyor. Benim derdim ve üzüntüm de burası. Rahmiyle din hakkında konuştuğumuz günlerde yazdığım mektubu göstereyim. Mektuba tarih atmamışım. Atsaymışım iyi olurmuş, sanırım 2012 olması lazım.

Rahmi'ye yazdığım mail.pdf

Cevabını ve bundan sonraki mailleri bulamadım Yahoo’dan gönderseydim bulabilirdim ama galiba Nebitek’ten göndermişim. Bilgisayarı yeniden kurunca da kaybolmuşlar ama neler yazdığını özetleyebilirim. Hafızama güvenmen lazım.

Allah'ın Miras Payına İtiraz

Rahmi ve Arapça bilmeyen herkes Kur'an'ı kendi dilinde okuduğunu için Arap dilinin inceliklerini göremiyor. Rahmi de Kur'an'ın çok basit bir metin olduğunu, bunun Allah’tan gelmiş olmasının mümkün olmadığını, bazı ayetlerin mesela miras gibi, Allah’ın insanların miraslarına karışmasının çok saçma olduğunu söyledi. Miras ayeti altta. Bu ayetleri sen de meallerde okuyunca aklında sorular olacaktır. O yüzden burayı sen de dikkatli oku. Sen de kendi başına okuduğunla kalsan haksızlık var gibi görürsün. Mesela erkeğe iki pay da kadına neden bir pay dersin, kızarsın. Açıklamasını dinlersen sebebini anlayabilirsin.

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

11. Allah size çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında,

erkeğe iki dişinin payı kadarını tavsiye eder.

(Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler,

(ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır.

Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur.

Ölenin çocuğu varsa geriye bıraktığı maldan,

ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır.

Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa,

anasına üçte bir düşer.

Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir.

(Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten

ya da borcundan sonradır.

Babalarınız ve oğullarınız...

Onlardan hangisinin faydalı olma bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz.

(Bu sebeple) paylar Allah tarafından belirlenmiştir.

Şüphesiz Allah; bilen ve doğru hüküm/karar verendir

12. Eğer çocukları yoksa,

hanımlarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir.

Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir.

(Bu paylaştırma, ölen hanımlarınızın) yaptıkları vasiyetlerin

yerine getirilmesi yahut borçlarının ödenmesinden sonradır.

Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır.

Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır.

(Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden

yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır.

Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı

ve babası olmaz ve bir erkek

veya bir kız kardeşi bulunursa ona altıda bir düşer.

Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa üçte birde ortaktırlar.

(Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin,

yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden,

yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır.

(Bütün bunlar) Allah’ın emridir.

Allah hakkıyla bilendir halimdir.

Rahmi ayette geçen  “Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır.” İfadesinin, sekizde biri kastediyor, bunun kadınlar için çok az olup haksızlık olduğunu söyledi. Rahmi burada bir adaletsizlik olduğunu düşünüyor. Ayetin devamı önemli;

13.İşte bu Allah’ın koyduğu sınırlardır.

Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse,

Allah onu içinden ırmaklar akan,

içinde sonsuz kalacakları cennetlere koyar.

İşte bu büyük başarıdır.

14.Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder

ve

O’nun koyduğu sınırları aşarsa,

Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine atar.

Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

Bunlar Allah’ın sınırlarıymış, o sınırı aşana cehennem ateşi var diyor. Allah'ın koyduğu sınırları müslümanlar bile henüz anlamış değil. Anlasaydı bugün islam diye yaşanan garabet olmazdı.

300 Sene Önceye Gidelim

Buradaki ve çoğu yerdeki mesele insanlar bu ayetleri sanki bugün indirilmiş gibi okuyor. Mesela Avrupa’da bugün insan hakları konusu geçmişe göre çok daha iyi. Eskiden kilise dilediği zulmü yaparmış. Engizisyon mahkemeleri buna örnektir. Zaten batıda laikliğin çıkması bu zulmü bitirmek içindir. Kiliseye demişler ki “aga sen bir daha devlet işlerine karışma” bunu cumhuriyetle biz de almışız, medeni hukuku benimsemişiz. İnsanlar bu bilgi ile Kur'an ayetlerini yargılıyor. Gel üç yüz sene öncesine Avrupa'ya gidelim. Orada İslam benimsense, Allah herkese mirastan pay garanti etmiş olacak. Düşün o zaman Avrupa’da kadınların miras hakkı var mıydı, yoktu, işte bu ayetlerle erkekler mecburen kadınlara miras vermek durumunda kalacaktı. O yüzden Allah “bunlar sınırlardır” diyor. Kur'an indiği dönemde de Allah herkesin mirastan alacağını garanti altına almış.

Gel Bugüne

Gelelim bu güne, dindar kesimden veya inancı olmayan bazı insanlar varislerinden miras kaçırıyor. Ölüme yaklaştığını düşünen yetmiş yaşında biri kafası bozuluyor oğullarına, kızlarına “bütün malımı falanca vakfa bağışladım” diyor, çocuklardan miras kaçırıyor. Allah bunlar olmasın diye “herkese hakkını verdim” diyor.  Bugün bizim hukuk sistemimizde “miras muvazaası” diye bir dava var. Alttaki paragrafı bir avukatın sitesinden aldım.

Muris Muvazaası - Mirasçılardan Mal Kaçırma

Muris muvazaası, mirasbırakan kişilerin mallarını mirasçılarından kaçırması halinde açılacak davadır. Gerçekten de mirasbırakan kişiler, ölümlerine yakın dönemlerde mirasçılarından mal kaçırma arzusu ile taşınmazlarını mirasçılarına devretmekte, diğer mirasçılarını miras paylarından mahrum bırakmaktadır. Nitekim taşınmazların satışında ya bedel ödenmemekte ya da tapu dairesi ile gerçekte ödenen bedel arasında fark olmaktadır. Günümüzde özellikle kız çocuklarının mirastan pay almaması için sıkça yapılan muvazaa işlemleri hukuki açıdan bir şey ifade etmemekte, ilgili dava açıldığı takdirde mirasçılar hakları olan miras paylarına kavuşabilmektedir.

Bugün miras kaçırma hala yapılıyor. Bu olmasın diye Allah herkesin hakkını belirlemiş. Müslümanlara bakarsan onlar bile mallarını ölümlerinden sonra çeşitli vakıflara miras bıraktıklarını söyleyebiliyor. Allah bu üçkağıtların önünü kesmiş. Bir adam öldüğünde malı, parası ayetteki oranlara göre mirasçılarına pay edilir. Biraz düşünürsen ve miras kaçırma konusunda mağdur olan insanlara bakarsan Allah’ın bunu neden yaptığını anlarsın. Gerçi miras paylaşım oranları çok derin bir konu. Birazdan açıklama göstereceğim. En azından benim gibi basit düşünürsen, Allah ölenin bütün yakınlarına mirası pay etmiş. Buna göstereceğin tavır iman ile küfrün neresinde olduğunu gösterir. Ben günahla küfrün farkını anladığımdan beri çevremdeki herkesi uyarmaya çalışıyorum. Rahmi eğer bu sayfayı okuyorsa altta gösterdiğim videoyu dinlesin. Rahmi'de bilgi eksikliği var. Neredeyse bazı müslümanlar bile şimdi bahsedeceğim konunun farkında değil. Mekke'de peygamberimize itiraz edenleri başını çeken iki kişi vardı; Ebu Cehil ve Ebu Leheb. Bunlar gerçek isim değil, lakap. Arapçada ebu baba demek. O dönem yaşasaydık benim babama onurun babası diye hitap edeceklerdi. Babanın adını söylemiyorlar, oğlu üzerinden filanın babası diyorlardı. Ebu Leheb ateşin babası demek. Böyle denmesinin sebebi, güzelliği sebebiyle ateş gibi parladığı veya öfkelendiği zaman yanakları kızardığı için verildiği rivayet ediliyor. Ebu Cehil ise cehaletin babası demek. Peygamberimiz bu insana neden cehaletin babası demiş? Bunu Timurtaş Uçar hocadan dinlemeni istiyorum. Rahmi farkında değil tıpkı Ebu Cehil gibi konuşuyor. Bunun sebebi Allah'ı tanımamaktan ileri geliyor. Rahmi bu sayfayı okuyorsa bu videoyu dinlesin. Bunları dinlemekten pek hoşlanmıyor biliyorum ama Timurtaş hocanın anlattıklarından kendisini göreceğini düşünüyorum. Rahmi bana dedi ya "Allah insanların miraslarını kime bırakacaklarına neden karışıyor?" Rahmi abi bunu dinle, Ebu Cehil gibi konuştuğunu göreceksin. Ne olur onun gibi konuşursan? Aynı akıbeti paylaşırsın. Buna ne gerek var? Allah'ı ve gönderdiği Kur'an'ı kabul edip ve uymaya gayet edip cennet bahçelerinde arkadaşlık etmeye devam etmek varken, Ebu Cehil'le aynı cehenneme gitmenin ne anlamı var? Yalnız bunları okuyan, dinleyen İnci ablam gibi yapmasın. Ona da bazı videolar gösterdim. Hocaların ne dediğine değil dış görünüşüne, sakalına, kılık kıyafetine bakarak değerlendirme yapmayı tercih etti. İnsanları dış görünüşünü bırakın, içine, söylediklerine bakın. Ve ben bu kadar şey bilip, bir kaç bin sayfa yazı yazıp, internet siteleri yapmışken, bunları sana anlatamadım ya, içimde yara oldun. Ben anlatamadım ama belki Timurtaş hocadan probleminin ne olduğunu duyabilirsin. Timurtaş hoca konuşurken gözleri gülüyor, belki ben konuşurken gözlerim gülmemiştir. Belki sorun budur ve şimdi bu 14 dakikalık video ile bitecektir. dua eden eller dua eden eller dua eden eller

Video açılmazsa alttaki linke tıkla.

Çağdaş ebu cehiller - Timurtaş Uçar (14 Dakika)

Çağdaş ebu cehiller - Timurtaş Uçar

Laiklik Neden Kafirliktir?

Laiklik hakkında biraz açıklama yapayım. Laiklik, din devlete karışmasın dendiği için kafirliktir. Allah'ın Kur'an'daki hükümleri evrenseldir. Devleti yönetenler bu kurallara uymazsa zulüm olur. Adalet üzerinden bir örnek vereceğim. İki ayet göstereceğim. Allah adalet konusunda nasıl bir çerçeve çizmiş gör.

Maide

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

8. Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Maide

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

58. Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.

Kur'an Anayasa'dır

Devleti yönetenler "biz bu ayetlere uymak zorunda değiliz, laiklik var" dediği an kafir olur. Kafir ne demek? Örten demek. Daha önce çok yazdım. Ateistler imanlarını örterek müslümanlar da uyması gereken ayetleri örterek kafir olur. Allah adalet konusunda evrensel bir çerçeve çizmiş. Özü ne; kimseye adaletsizlik yapmak yok hatta karşıt görüşten, nefret ettiğin insanlar olsa bile adil olacaksın. Devlet laikliği benimsediğinde bu ayetlerden sorumluluğu olmadığını düşünüyor. Daha kötüsü laik devlet dönem dönem kendisini tanrı gibi görmüştür. Laiklik bu yüzden şirktir. Allah'ın çizdiği evrensel sınırları bırakıp kendi bildiğini okursan tanrı olmuş olursun. Buna iki örnek vereceğim; Timurtaş hocayla Halis hoca. Timurtaş hocay 12 Eylül'de evinden alınmış, aylarca işkence görmüş, daha sonra evine getirip bırakmışlar. Neden suçlu olduğuna dair bir açıklama yok. Hakkında dava açılmamış. Kendisini anlatacak bir fırsat verilmemiş. Neden böyle yapmışlar? Laiklik var diye. Timurtaş hocanın sohbetleri insanları müslüman yapıyor. Türkiye giderek İslam ülkesi olmasın diye her fırsatta müslüman hocaları hapse atmışlar. Mustafa İslamoğlu vakti zamanında aydın denen kesimin katıldığı, basına kapalı bir toplantıda Kürt sorununa İslami bir çözüm önermiş. Konuşmasında "dikta" kelimesini kullanmış, bu yüzden iki buçuk sene hapis yatmış. Mesele dikta kelimesi değil, İslami çözüm önermesi. Timurtaş hocaya hayatı boyunca 55 dava açılmış. Alttaki yazıyı basından aldım.

12 Eylül'de Timurtaş Hocaya Yapılanlar

12 Eylül darbesinin yüz binlerce mağdurundan biri de vaaz kasetleri milyonlarca eve ulaşan Timurtaş Uçar Hocaefendiydi. Vefatına kadar 55 ayrı davadan yargılanan ve hepsinden beraat eden Timurtaş Uçar, 12 Eylül darbesini yapanların da hedefindeydi. Vaazları nedeniyle darbenin hemen ardından gözaltına alınan ve kendisinden aylarca haber alınamayan Uçar'ın eşi Mevlüde Uçar "Bir sabah ezanının hemen ardından kapımızı kırarak gelip aldılar, aylar sonra kapımızın önüne bıraktıklarında çocuklarım bile kendisini tanımadı. Seslenmese ben bile tanıyamayacaktım" şeklinde konuştu.

Neyle suçlandığını tam olarak bilmeden aylarca işkence gören Timurtaş Uçar, bir gece yarısı evinin kapısının önüne bırakılmış. Mevlüde Hanım, aylar sonra eşini gördüğü günü anlatırken gözyaşlarını tutamıyor: "Hoca 86 kilo ile gitti 63 kilo ile geldi. Seslenmese tanımayacaktım. Çocuklar zaten tanımadı. ‘Bu amca kim' dediler. Daha önce onu hiç görmediğimiz gibi gördük; sakalsız, bıyıksız... ‘Hadi Allah'ın, cemaatin, etrafında dönen gençler gelsin de seni kurtarsın' diyerek sakallarını tek tek yolmuşlar."

Selimiye Kışlası'nda gördüğü işkence sırasında vücuduna elektrik verilen Timurtaş Uçar, bu nedenle sağ elinin iki, sol elinin iki ve ayaklarının birer parmağını kalan hayatında kullanamamış. Mevlüde Uçar, eşinin bu durumu uzun süre çocuklarından sakladığını anlattı. Timurtaş Uçar Hocaefendi'nin Başbakan Erdoğan'a belediye başkanı olmadan önce ve olduktan sonra "Şehri Tayyibenin Tayyib'ine" şeklinde başlayan dualar ettiğini söyleyen Mevlüde Hanım, "Hayatı boyunca Asım'ın nesline benzer neslin geleceğini söyledi. Bu neslin yetiştirilmesi için uğraştı. Türkiye'nin Müslümanlara liderlik edeceğini söyledi durdu. Türkiye'nin geldiği bu günleri görmesini çok isterdim. Ömrünün bu günleri görmesini çok isterdim" dedi.

Son paragrafta Timurtaş hoca Erdoğan'a vaktiyle çok dua ettiğini görüyoruz. Bu Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemdir. Bugün Erdoğan, müslümanlar iktidarda. Peki zulümler bitti mi? Hayr. Halis Bayancuk adında bir hoca var. İkici örneğim bu. Sohbetlerinde kendisine Ebu Hanzala künyesini kullanıyor. Halis hocaya Işid'çi olduğu gerekçesiyle dava açıldı. Savcı "bu adam Işid'e adam kazandırıyor" dedi, hakim 12 sene hapis cezası verdi. Ben bu satırları yazarken halis hoca 7 yıldır hapisteydi. 7 yıl boyunca yargılanması devam etti. Her hakim karşısına çıktığında delillerin henüz toplanmadığı gerekçesiyle tutukluluğuna devam kararı verdiler. Ellerinde delil yok ama 12 sene hapis cezası verebiliyorlar. Delil bulamadıkları için tutuklu yargılamaya devam ediyorlar, aslında bütün bu tiyatro kafadan verdikleri 12 seneyi tamamlamak için. Bugün güya müslümanlar iktidarda ama zulüm hala devam ediyor. Halis hocanın kendisinden iki açıklama dinlemeni istiyorum. İlkinin başında bir amca Ak partinin yaptıklarıyla övünüyor. Ak partiden önce Gata'ya zar zor girmiş, Ak partiden sonra dünya güllük gülüstanlık olmuş.

Ak parti zamanında Halis hocaya yapılan zulüm (3 Dakika)


Buna dikkat et; istihbarat teşkilatı halis hoca hakkında mahkemeye belge gönderiyor, "bu zatın ışid'le bir alakası yoktur" diyor ama mahkeme bu belgeye bakmıyor. Neden? Çünkü kafasında halis hocaya 12 sene hapis vermeyi kararlaştırmış. Ne olursa olsun bu uygulamaya çalışıyor. Amacı ne, niye böyle yapıyor? Halis hoca videoda amacın ne olduğunu söylüyor. Bana sorarsan Halis hoca Erdoğan'ı, yaptıklarını eleştiren biriydi. "Hem müslümansın hem de şöyle şöyle yapıyorsun" gibi çok konuşması var. Sanki bu konuşmalarından dolayı susturulmuş gibi geliyor bana.

Devlet neden zulüm yapıyor? (2 Dakika)


Timurtaş hocaya islam daveti yapıyor diye seksen darbesinde işkence yaptılar, daha sonra da 55 defa açtılar. Amaç bu davetten vaz geçirmek. Güya müslümanlar iktidar oldu aynı akıbeti Halis hoca yaşadı. Devlet laik olduğunda veya müslmanlar ayetleri görmezden geldiğinde aynı zulüm olur. Erdoğan bir zamanlar "hem laik hem müslüman olunmaz" diyerek laikliği, laik olmayı eleştiriyordu ama sonra parti tüzüğüne laiklik maddesi eklediler. Bir de düşün Erdoğan bir şiir okudu diye hapis cezası almıştı. Aynı zulmü kendi de yaşadı. İktidar olduğunda laikler bir daha kimseye "adalet sistemi" üzerinden zulüm yapılmasın diye düzenlemeler yapması gerekirdi. Yapmadı. Laikliğin şirk, kafirlik olması burada; Allah'ın ayetleri evrenseldir. Bu ayetler varken ayrı bir düzenlemeye gerek yok. Maide sekizinci ayet böyle değil mi? Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Bu ayetler görmezden gelirsen kafir olursun. Kendi bildiklerini uyguladıkları için laiklik şirktir. Ben böyle yazdıkça aklına sorular gelecek. Diyelim Kur'an hükümlerine dayalı bir yönetime geçtik, İran gibi mi olacağız diye sorabilirsin. İran yeryüzündeki en büyük zulümleri yapan ülkedir. İran'ı islam'la bir alakası yoktur çünkü Kur'an' uymuyorlar. Kur'an'a dayalı bir devlet yönetiminde kimseye zorla ibadet yaptıramazsın, kimseyi zorla tesettüre sokamazsın kimseyi zorla evlendiremezsin vs. Delili alttaki ayettir.

BAKARA SURESİ

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.

256. Dinde zorlama olamaz[1*]; doğrular ile yanlış kurgular iyice ayrılmıştır. Kim taşkınlık edenleri (tağutları) tanımaz[2*] da Allah'a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.

[1*] İmanın temeli kalp ile tasdiktir. Orası insanın en hür olduğu yerdir. Bu sebeple hiç kimse bir inancı kabule zorlanmaz. İbadet için de niyet şarttır. Kalpten yapılmayan niyet, geçersiz olduğundan zorla ibadet de olmaz.

[2*] Yoldan çıkmışlara boyun eğmez.

Maalesef İran gibi mevcut uygulamalarla ve tarikatların hayalindeki şeriatla insanlar bu kavramdan korkar oldu. Allah'ın kurallarında kimseye zulüm, haksızlık olmaz. Kimsenin Allah'ın kurallarından korkmasına gerek yok. Dolayısıyla insanların laik olmasına, kural yapmasına da gerek yok. Kuralları insanı en iyi tanıyan Allah yapmış. Konuyu bağlayayım; Allah göklerin ve yerin sahibiyse, yerde yani dünyada üstte okuduğun Maide ve Nisa suresinin ayetleri gibi düzenlemeler yapar. Bu insanların iyiliği içindir. Bu kurallara uyanlar barış içinde yaşar. Rahmi'nin itiraz ettiği "Allah neden karışıyor" dediği miras da böyledir. Seni yaratan Allah, seni en iyi tanıyan Allah, mirasın nasıl pay edilmesi gerektiğini de düzenlemiş. Aslına bakarsan biz bu düzenlemenin ne kadar iyi olduğunu anlayamayız. Bunu anlamak için toplumun her bireyini yukarıdan gören, içinden geçeni bilen olmak lazım. Tanrı olursan bu paylaşmanın iyi bir paylaştırma olduğunu anlarsın. Bu olamayacağına göre o zaman Allah'a güvenmelisin. "Allah mirasın böyle paylaştırılması gerektiğini söylediyse, bir bildiği vardır" demelisin. Bu güveni göstermeye iman diyoruz.

Miras ayetlerini kabul etmeyen bir kişi kafir olur. Tıpkı üstte örneğini verdiğim adalet ayetlerini görmezden gelenler gibi. Rahmi'ye neden mektup yazdım anlaşılıyor değil mi? Bir ayete veya Kur'an'ın tamamına itiraz edenler “Allah bilmiyor ben daha iyisini biliyorum” demiş oluyor. Bugüne kadar dinlediğim derslerde Mehmet hoca, Mustafa hoca, Bayraktar hoca, Abdülaziz hoca Kur'an'da kadınlar konusunda kadınların pozitif ayrımcılığa tabi tutulduğunu söylediler. Rahmi ve onun gibi düşünenler hiç bu yönden bakmıyor. O ayetlerde "kadına bir pay erkeğe iki pay verin" diyor. Bununla ilgili açıklama göstereceğim, yazabilirim ama dinlemeni istiyorum. Biraz yukarıda miras paylaşımını tam anlamak için tanrı olmak lazım yazdım. Bu videoda neden böyle yazdığımı ve erkek kadın arasında miras paylaşımında haksızlık var mı görebilirsin. Dinle ki Allah’ın haksızlık yapmadığına kendin ikna olabilesin. Ayet uzun olduğu için, ayetin okumasını atlayabilirsin, tam 7:45'e tıkla, daha ileri gitme, açıklama ondan sonra. Hoca, Rahmi ve onun gibi düşünenlere cevap veriyor.

Mirasta Kadına Bir Pay Erkeğe İki Pay Verilmesinin Sebebi (20 dakika)

Kadına Pozitif Ayrımcılık

İstersen bu makaleden kadına nasıl pozitif ayrımcılık yapıldığına bakabilirsin.

KADINA POZİTİF AYRIMCILIK.pdf

Ateistlerin Miras Ayetlerinde Matematik Hatası İddiasına Cevap

Miras konusunda ateistlerin başka bir itirazı var. Gerçi Rahmi bunu söylemedi ama ateistlerin en büyük eleştirilerinden biridir. Kur'an'da matematik hatası var derler. Miras ayetlerini kast ederler. "Matematik hatası olan kitap Allah’tan gelmiş olamaz" diyorlar, bunu göstereyim. Alttaki belgeyi internetten aldım, yazan da başkasından alıntı yapmış, zaten her yerde bu alıntı geziyor. Ayrıca kadın erkek miras olayına da değinmiş, bir pay iki pay var ya, bunun ne olduğunu üstteki videoyu dinlediysen öğrendin. Bunları dinlemesen ateistlerin iddialarına inanırsın. Dinlersen Kur'an'ın Allah’tan geldiğine kendi kendine ikna olursun çünkü hata falan yok ama Emeviler'den sonra bütün sistemin uygulaması değişmiş. Bu yazının hepsini okumak zorunda değilsin. Verdiği örneklere bakarsan nerede hata var görürsün. Daha önce çok yazdım; Kur'an başkadır meal başkadır. Meal bir insanın Kur'an tercümesidir. Bir meale bakıp Kur'an'da hata var diyemezsin. Hata diye gördüğün şey Kur'anı tercüme edenin tercüme hatası olabilir ki zaten hepsi öyle.

miras hata iddiası.pdf

Kur'an'ın miras hükümlerinde matematiksel bir hata mı var? (10 Dakika)

Gördüğün üzere miras konusu hiç de öyle zannettikleri gibi değil. Bu konuda yazmaya devam edeceğim ama burası çok uzamasın, üstte "Onur'un Günlüğü" Menü'sünden bir sonraki sayfaya geç.

el hasib

Hasip mübalağa ile ism-i faildir. Hesabı çok yüksek olan, en yüksek düzeyde hesap yapan, her alanda hesap soran ve hesap gören demektir. İsimdeki mübalağa hem nitelik hem nicelik hem de çeşitlilik ifade eder. Yani ulaşılması ne kadar zor ve derin, sayıca ne kadar çok ve kabarık, tür açısından ne kadar çok çeşitli olursa olsun her hesabı en seri biçimde yapana ve görene el Hasib adı verilir.

Çift kanatlı olan bu kalıp hem ism-i fail hem de ism-i meful manası taşır. İsm-i fail manası zaten açıktır fakat ism-i meful manası nedir diye sorulacak olursa, biz "o da açıktır" deriz; en çok hesaba katılmayı hak eden, en çok hesaba katılmayı isteyen. Zira Allah insandan kendisini hesaba katmadan bir tek adım atmaması istemektedir.

Kim haklı bir davaya katkıda bulunursa onun tüm getirisinden bir pay alacaktır. Kim de haksız bir davayı katkıda bulunursa onun tüm vebalinden bir pay alacaktır. Zira Allah her şeye bir ölçü koyan, koyduğu ölçüye sahip çıkandır. Bir selam aldığınızda daha güzel bir selamla karşılık verin ya da aynı ile iade edin. Zira Allah her şeyin hesabını tutmaktadır. (Nisa 85 86)

Kur'an'a Göre Esmâ-i Husna, Mustafa İslamoğlu, 3. Cilt, El Hasib ismi, Sayfa 2224, 2225'ten paragraflar.