Onur'un Günlüğü

Rahmi'nin Mektubuna Devam

Önceki sayfada Rahmi ile yazışmamdan bahsetmiştim, o sayfada Rahmi'nin miras ayetlerini eleştirisini yazmıştım, bu sayfada biraz da yazıştığımız diğer konulardan bahsedeceğim. Yazdığım mektup burada.Rahmi'ye yazdığım mail.pdf

Kur'an'da Savaşa Teşvik İçin Ganimet Vaadi Yoktur

Rahmi Kur'an'ın uydurulmuş daha doğrusu bütün kutsal kitaplarını uydurulmuş olduğunu düşünüyor. O dönem yazışmalarımızda, Kur'an'ı peygamberimizin uydurmuş olduğuna bir delil de bir savaş olduğu, buna kimsenin katılmadığı, daha sonra bu savaşa katılmayan insanların, savaştan elde edilen ganimetten pay alacakları ayeti ortaya çıkınca herkesin katıldığını söyledi. Demek istediği peygamber bir ayet uydurdu ki insanlar savaşa katılsın. Ama ne hangi savaş olduğunu ne de hangi ayet olduğunu söyledi. İnsanlar savaşa çıksın diye bir ayet yok aksine tam tersi durum var. Bedir savaşından bahsedeceğim. Bedir savaşı veya diğer savaşlarda insanlar savaşa çıksın diye ganimet verilmemiştir. Bedir savaşını bugün İslam alemi bile bilmiyor. Onlar Bedir savaşı diye bir masala inanıyor ama Kur'an'da anlatılan Bedir savaşı çok farklı. Bunun ayrıntısını Kuran'daki Bedir Savaşı - Allah'ın Bilgisi sayfasını görebilirsin. Allah Bedir savaşında müminlere zafer vadetmişti. Bu mesele çok uzun, kısaca müslümanlar sefere çıkıyorlar, amaçları Mekkeli müşriklerin kervanı ama birden önlerinde iki seçenek beliriyor; biri Mekkelilerin ticaret kervanı diğeri kervanı korumaya gelen Mekke ordusu. Müslümanlar aslında kervan için yola çıkmıştı ama kervanı korumaya Mekke ordusu gelince iş değişti, birden karşılarında Mekke ordusunu buldular. Aslında Allah Mekke ordusunu yenmelerini istemiş hatta dediğim gibi zafer vadetmişti ama işin rengi değişince, kervan değil de Mekke ordusuyla karşı karşıya kalınca, müslümanlar söylenmeye başlamış "Muhammed bizi göz göre göre ölüme götürüyor" demeye başlamışlar. Sonuçta Mekke ordusuyla savaştılar, ayrıntılarını verdiğim linkte görebilirsin. En başta "Muhammed bizi göz göre göre ölüme götürüyor" diyenler savaştan sonra elde edilen ganimetten yüksek pay istemiş ama alamamışlar. Allah size verilene razı olun diye ayet indirmiş.

Enfal

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

1 - Sana ganimetlerin nasıl pay edileceğini soruyorlar. De ki "Ganimetlerin pay edilmesi Allah’ın ve elçisinin işidir.” Allah’tan çekinin ve birbirinizle aranızı düzeltin. Eğer inanıp güveniyorsanız, Allah’a ve elçisine boyun eğin.

Rahmi'nin iddia ettiği gibi savaşa çıkmak için ganimet ayeti yok aksine insanlar "Muhammed bizi göz göre göre ölüme götürüyor" demeye başlamışlar. Rahmi ve onun gibi düşünenler "Muhammed savaşa çıkmak istemeyenlere ayet uyduruyor ki savaşa çıksınlar diyor" ama olay tam tersi, savaşa çıkmak istemeyenler daha sonradan kendilerine verilen ganimetten memnun olmamışlar ve Allah ayet indirmiş. Uzun bir videoda bunu anlatan kısa bir yeri göstereyim. Yine doğrusunu anlatanlar var, gör diye kısa bir video gösteriyorum.

Onları Sen Öldürmedin Allah Öldürdü Ayeti - Mustafa Öztürk (3 dakika)

Rahmi ve diğer deistler, ateistler islam tarihini masallardan, hurafelerden ayırıp anlatanları takip etmek yerine islam karşıtlarını takip ettiği sürece bunları görmesi mümkün değil.

İslam Kılıçla Mı Yayılmıştır?

Rahmi'nin o gün bana söylediği şeylerden biri de İslamın kılıçla yayılmış bir din olduğu, yani islamın özünde vahşet var demek istiyor. İnsan sevgisi gibi konuların olmadığını söyledi. Halbuki peygamberimizin bütün savaşları savunma savaşıdır ve islama zarar veren ne varsa Emevilerden ve Abbasilerden mirastır. Emevilerin ve Abbasilerin yaptığı zulüm, zorbalık islama fatura edilmiş. Bunu normal inanan insanlara anlatamıyorsun nerede inanmayanlara anlatacaksın. Peygamberi düşünsene Mekke’den çıkarmışlar, hicret etmiş, üzerine ordular gönderiyorlar ki İslam yok olsun diye, ondan sonra peygamberimiz kendini savununca İslam vahşet dini oluyor.

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

Bir ateist veya deist Kur'an'a inanmadığı için bu konuları çözemez. Müslümanlar kafalarına eseni yapma hakkına sahip değildir ama müslüman olduğunu söyleyip Allah'ın emir ve yasaklarına uymayıp zulüm yapanlar olmuş. Türklerin nasıl müslüman olduğunu araştırırsan müslüman olmayan, kendi bloglarında tarih makaleleri yazan insanlara bakarsan, Araplar Türkleri müslüman olsunlar diye kılıçtan geçirdiğini yazdıklarını görürsün. Mesela bu konuda İlber Ortaylı'yı dinlersen bu mümkün değil. İnanan ve inanmayanlar için tarihi malzeme olunca, inanmayanlar islam kılıçla yayıldı diyenleri takip ediyor, müslümanlar ise İlber Ortaylı gibi insanları takip ediyor. Türklerle Araplar arasında yapılan savaşlarda, Kuteybe Bin Müslim yaptığı soykırım gibi Türk katliamı olduğu söyleniyor. Sanırım bu olaya dayanarak Türklerin kılıçla müslüman olduğunu iddia ediyorlar ama dediğim gibi İlber hocaya göre bu mümkün değil, birazdan bu konuda video göstereceğim. İslam kılıçla yayıldı diyebilmek için Endonezya, Malezya, Buruney, Sumatra vb ülkelere islam ordularının yaptığı seferleri ve buralarda kılıçtan geçirilen insanları göstermeleri gerekir. Bana Endonezya'yı müslüman yapmaya giden müslüman ordusunu ve kılıçla kesilmiş Endonezya coğrafyasında yaşayan insanları göster. Böyle bir şey yok. O zaman Türklerle Araplar arasındaki savaşları malzeme yapıp islamın kılıçla yayıldığını söyleyemezsin.

Türkler Kılıç Zoruyla Mı Müslüman Oldu? Prof İlber Ortaylı (4 dakika)

Bunları Hesap Günü Görmek Çok Geç Olur

İslam'da bizim yapabileceklerimiz ve yapamayacakları Kur'an'la sınırlıdır ki bu az bir şey de değildir. Kafana estiği zaman bir yere savaş açamazsın. İslam tarihi diye bir ton hurafe ve gerçek bilgi bir arada duruyor. Buradan tutup hurafeleri seçer "işte islam bu" dersen başta kendini kandırırsın. Ben bunları araştırdım ve gerçek İslam'ın nasıl olduğuna dair bir site yaptım. Belki birilerinin işine yarar diye yayımladım. www.kurandakiislam.net Araştırınca doğruyu yanlışı görüyorsun. Hesap günü yeniden dirildiğinde anlarsın gerçeği ama iş işten geçmiş olur. Kendini yaktığın gibi, O Gün "işte islam bu" diyerek yanılttığın insanları da arkanda dizilmiş bulursun. Senin için iki kat azap isterler. Allah diyor ki "dinde zorlama yoktur."

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

256 - Dinde zorlama olamaz[1*]; doğrular ile yanlış kurgular iyice ayrılmıştır. Kim taşkınlık edenleri (tağutları) tanımaz[2*] da Allah'a güvenirse, kopması imkânsız en sağlam kulpa yapışmış olur. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.

[1*] İmanın temeli kalp ile tasdiktir. Orası insanın en hür olduğu yerdir. Bu sebeple hiç kimse bir inancı kabule zorlanmaz. İbadet için de niyet şarttır. Kalpten yapılmayan niyet, geçersiz olduğundan zorla ibadet de olmaz.

[2*] Yoldan çıkmışlara boyun eğmez.

İslam'a Davetin Yöntemi Nasıldır?

Allah peygamberimize ne diyor, insanları nasıl çağırmasını söylüyor.

Nahl

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

125 - Sen hikmetle[*] ve güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır. Onlarla en güzel şekilde tartış. Senin Rabbin, yolundan sapanları iyi bilir, doğru yolda olanları da iyi bilir.

[*] Kur’an’dan çıkarılmış doğru hükümlerle.

Bu dinde zorlama yok ve Allah peygamberimize insanları güzel öğüt ve Kur'an'dan doğru bilgilerle çağır diyecek ama peygamber eline kılıcı alacak, ordu kuracak, tek tek ülkelere gidip insanları müslüman olmaya çağıracak, müslüman olmayanı da kılıçtan geçirecek, bu mümkün değil. Bu mümkün olmadığı gibi peygamberden sonraki neslin de bunu yapması mümkün değil. Çok sonraları insanların öldürüldüğü, Kuteybe'nin Türkleri öldürmesi gibi kötü örnekler olabilir. Buna bir şey diyemem ama bu Kur'an'a, islama, peygambere ve Allah'a fatura edilemez.

Allah'ın Peygamberimize Kızması

Ateistler ve deistler Kur'an'a inanmadığı için savaşın, cihadın, islama davetin vb ölçüsü olduğunu bilmiyorlar. Ancak kötü örnekleri gösteriyorlar. Bu yazacaklarıma dikkat et konuyu Kuteybe Bin Müslim'e bağlayacağım. Yukarıda biraz Bedir savaşından bahsettim, bu savaşta peygamberimiz Allah'ın emirlerine yani ayetlere uymadığı için Allah peygamberimize çok kızmış. Azap edecek kadar kızmış ama verdiği bir söz var, o sözden dolayı bir şey yapmamış. Allah'ın peygamberimize kızması savaş bitmeden esir aldığı için. Ayet bu.

Enfal

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

67 - Savaş alanında[1*] düşmanı etkisiz hale getirinceye kadar hiçbir nebinin esir alma hakkı yoktur[2*]. Siz, dünya malını (hemen elde edeceğinizi) istiyorsunuz. Allah ise Ahireti (sonrasını) istiyor. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.

[1*] الارض o yer, demektir. Burada savaşın yapıldığı yer anlamındadır.

[2*] Bkz. Muhammed 47/4

68 - (Rumların galip geleceği gün sizi sevindireceğini)[*] Allah önceden yazmasaydı, aldığınız esirlerden dolayı başınıza büyük bir felaketin gelmesi kaçınılmazdı.

Bu savaşın detayını Kuran'daki Bedir Savaşı - Allah'ın Bilgisi sayfasında mutlaka oku. Allah peygambere ve ashabına neden kızmış? Esir aldığı için ama Allah savaş için bir ölçü belirlemiş . Buna uymamışlar. O ayet bu;

Muhammed

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

4 - Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın. Allah’ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz.

Yanlış Olan Ne?

Müslümanlar Bedir savaşını Allah'ın yardımıyla kazandı yoksa kazanamayacaklardı. Yaptıkları hata yukarıda Enfal atmış yedi de yazıyor, Siz, dünya malını (hemen elde edeceğinizi) istiyorsunuz savaş bitmeden ganimet toplamaya başlamışlar, bunun için esir alma dahil her şey yapılmış. Muhammed kırk yedinci ayete bakarsan önce savaşın bitirilmesi, düşman etkisiz hale getirilmesi gerekiyor ki bir daha orada problem çıkmasın. Peygamberimiz ve ashab burada yanlış yaptı. Sonra alınan esirler köle cariye yapılmadan karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakılacak. Konuyu Kuteybe Bin Müslim'e getirmeden, islamda savaşın ölçüsü nasıl olmalıyı anlatan iki kısa video dinlemeni istiyorum, Bunlar gizli saklı bilgiler değil. Tercihini Allah'tan yana değil de islam düşmanlarından yana yapan insanlar islam hakkında gerçekleri maalesef göremiyor.

Cihad nedir? Savaşın ölçüsü nasıldır? (5 dakika)

Kuran’ı Kerim’e Göre Savaş Bile İslam’ı Tebliğe Dönüşmeli (2 dakika)

Kuteybe Bin Müslim'in Yaptığı Kur'an'a Uygun Mu?

Savaşın ölçüsünü duydun, Allah ayetlere uygun davranmadığı için peygamberine ve ashabına bile çok kızmış, şimdi Kuteybe Bin Müslim'in öldürdüğü on binden fazla olduğunu iddia ettikleri Türkleri düşünelim; Kuteybe eğer meşru bir sebep olmadan savaş açtıysa ayetlere karşı gelmiştir, insanları savaş sonrasında esir, köle, cariye yaptıysa yine ayetlere karşı gelmiştir. Bu esirleri öldürdüyse yine ayetlere karşı gelmiştir. Allah Maide otuz ikide meşru bir sebep yokken bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu söylüyor. Kuteybe bunları gerçekten meşru bir sebep olmadan yaptıysa cehennemden çıkamaz demeyeyim ama yaptıklarının cezasını çekmek için cehenneme girer ve Allah izin verirse herhalde cehennemden en son çıkan müslümanlardan biri olur. Kuteybe'nin Kur'an'a aykırı yaptığı savaş, insanları öldürmesi islama fatura edilemez. Allah savaşta ayetlerine uymadığı için peygamberine bile kızmış, insanları özgür irade ile bırakmışken, islamı kılıçla yaymasını istemiş olabilir mi?

Müslümanlar ve Bilim

Rahmi'yle yazışmalarımızda Rahmi'nin bir iddiası da İslam coğrafyasının bugünkü halini göz önünde tutarak, islamın düşünmeyi yasakladığını, bilimsel veya edebi anlamda hiçbir gelişmenin müslümanlardan çıkmadığını oldu. Ne kadar yanlış bir düşünce. Bir defa düşünmeyi yasaklayan tarikat-tasavvuf ehli oldu. Kur'an'ı baştan sona oku, Allah sürekli bir şeyleri araştırmanı söylediğini göreceksin. Bir kaç örnek vereyim; Görmüyorlar mı, Allah yaratmayı nasıl başlatıyor; sonra nasıl tekrarlıyor? Bunu yapmak Allah için kolaydır. (Ankebut 19) Allah gece ile gündüzden birini sürekli diğerinin yerine koyar. Gözleri olanlar için bunda tam bir ibret vardır. (Nur 44) (İnsanlar) bulutlara bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş? Dağlar nasıl yerleştirilmiş, Yer nasıl döşenmiş? (Düşünüp de ibret almazlar mı?) (Ğaşiye 17-20) Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Gerek görseydi onu hareketsiz kılardı. Güneşi de ona delil yapmıştır. Sonra gölgeyi yavaşça kendine (belirlediği yana) çeker (ve kısaltır). (Furkan 45-46) Bunu gibi çok ayet var. Düşünüp ibret almak için Allah, bir şeye bak, görmüyorlar mı, ibret almazlar mı diye sorarak bu ve benzeri ayetleri indirmiş. Bu ayetler varken düşünmek nasıl yasak olur. Aksine Allah düşünmemiz, ibret almamız için pek çok ayet indirmiş ama tarikat oluşumları düşünmeyi yasaklamıştır. Tarikatlarda soru sormak bile yasaktır. Osmanlı medrese eğitiminde de soru sormak, araştırma yapmak yasaktı. Bu yüzden Osmanlı'da bilim gelişmedi. medrese kurulduğu günden bugüne hala aynı eğitimi verir. Aynı kitapları okurlar.

Bir Hafta Sonu Güneş Sistemini Gözlemlesene

Müslüman bilim adamlarında aramızda tartışma çıktı. Onların bilim açısından her hangi bir şey ifade etmediğini, astronomi çalışmalarını bizim bile yapabileceğimizi söyledi. Rahmi aklı başında bir insan, bizim astronomi çalışmaları yapamayacağımızı biliyor. Rahmi'ye bir teleskop versem "güneş sistemindeki gezegenleri bize teleskopla göster" desem, gezegenleri denk getiremez, ben de getiremem, durduk yere kimse bunu yapamaz. Bilgi birikimi, merakı olmayan kimse yapamaz. Bunlar işte üzücü kısımlar. İslam'da bilim adına yapılanları küçük gördüğü anlaşılıyor "biz de yaparız" diyor. Sayfanın sağ kolonunda Zakir Naik'in bir konuşmasını yazdım. Cep telefonundan okuyanlar için sayfanın en altında. Okuduysan gerçeği biliyorsun. Biraz bundan bahsedeyim.

Sekiz Ve On ikinci Yüzyıllarda Müslümanlar Ve Bilim

İslam'da astronomi ve matematik çok önemliymiş. 8. ve 12. yüzyıllarda Yunanlıların matematik, astronomi, kimya vb kitapları Arapçaya tercüme edilmiş. Abbasi halifesi Mansur, Bağdat şehrini kurunca, şehir kısa zamanda ilim ve sanat merkezi haline gelmiş. Bağdat'a ilim adamı göçü başlamış. Daha sonra Memun zamanında tercüme yapan yerler açılmış. Öklid, Aristo, Eflatun gibi filozofların eserleri Yunancadan Arapçaya çevrilmiş. Bu dediğim sekizinci yüzyılda oluyor. Astronominin müslümanlar arasında çalışılmasıyla namaz vakitlerini tam doğru hesaplama çalışmaları başlamış. Güneşin doğuşu yükselişi, batışı, güneş ışınlarının dünyaya geliş açısı vb trigonometri ile hesaplamışlar. Kimsenin dünya, güneş yörüngeleri ile bir çalışma ihtiyacı yokken Müslümanlar ileri matematik formülleri ile bunları hesaplama ihtiyacı hissetmiş ve bilim bir şekilde, Yunanlardan sonra gelişmeye devam etmiş. Farabi matematik, tıp, felsefe, mantık, botanik alanında çalışmalar yapmış, kitaplar yazmış. Organlarımız ve görevleri, hastalıklar ve tedavi yöntemleri konusunda çalışmış. Farabi onuncu yüzyılda yaşamış. Onuncu yüzyılda Avrupa'ya bak bakayım ne göreceksin? Tuvaletlerini bir kaba yapıp camdan aşağı atıyorlardı. İster inan ister inanma topuklu ayakkabı bu yüzden icat oldu. Ayakkabılarını yerdeki pislikten biraz yükseltmek istemişler. Parfüm de bu yüzden icat oldu. Tuvalet temizliği yapmadıkları için kokuyu bastırmak için parfüm icat ettiler. Müslümanlar matematik, biyoloji, tıp, felsefe, astronomi vb çalışmaları yaparken Avrupalılar tuvaletlerini camdan aşağı döküyordu.

Hırıstiyanların Müslüman Bilim Adamlarının Kitaplarını Götürmesi

İbn-i Sina on birinci yüzyılda yaşamış. Mikrobun varlığını keşfetmiş. Buruni, Battani gibi adamlar astronomi, matematik, botanik, coğrafya çalışmaları yapmış. Bu konuyu internette araştır, müslüman bilim adamları bir zamanlar neler keşfetmiş kendin gör. Daha sonra Hristiyanların müslümanlarla ticaret yapmaları dolayısıyla, müslümanları tanımışlar ve on ikinci yüzyılda saydığım ve nice bilim adamının matematik, astronomi, botanik, tıp vb kitapları Arapçadan latinceye çevrilmeye başlanmış. Bilim böyle gelişmiş. Önce Yunanlar, sonra müslümanlar sonra da Avrupalılar birbirlerinin miraslarına ortak olmuş ve geliştirmiş. Bütün bunları görmezden gelebilir miyiz? Neden böyle ayrıntılı anlatıyorum, burada bir yanlışlık var, bu yanlışlık islama duyulan "alerjiden" dolayı bazı şeyler görmezden geliniyor. Bunları Rahmi'yi kötülemek için yazmıyorum. Rahmi bu dünyada karşılaşabileceğin en düzgün insanlardan biridir. Eğer Rahmi gibi bir arkadaşın, eşin, dostun olduysa gerçekten şanslı birisin demektir. Ama konu din, islam olunca "islamdan yana hiçbir şeyden yana olmama" gibi bir ısrar çıkıyor ortaya.

Einstein Şekspir

O gün bana "İslam dünyasından bir Einstein, Şekspir çıkmamıştır" dedi. Sordum "Einstein başka nerede çıktı" diye, bir tane Einstain vardı o da uygun koşullarda Avrupa da çıktı. Einstein'ın çıkması Yunan matematik kitaplarının Arapçaya daha sonra da lantinceye çevrilmesiyle çok yakından ilgili. Avrupa Reform ve Rönesans yaşamamış olsaydı onlarda da çıkamayacaktı. Bütün dünyanın kabul ettiği, bilimin bir zincir gibi olduğu, önce ki çalışmaların olmaması durumunda sonrakilerin olamayacağını ortaya konmasına rağmen, bu çalışmaları red etmek benim aklımın alacağı şey değil. Bu tartışmadan sonra ben diğer sorularına cevap vermekten vaz geçtim. Heyecanım kalmadı çünkü, sinirlerim bozuldu.

Bak sana fırsat Taşkın Tuna diye bir fizikçi var, kitabından müslüman bilim adamları neler keşfetmiş okuyabilirsin. Bilmemek ayıp değil, doğrusunu görüp görmezden gelmek ayıp.

Bu sayfayı cep telefonundan okuyorsan alttaki sayfaları düzgün görebilmek için telefonunu yan tutmalısın ve "Ekran Döndürme" özelliği açık olmalı.

Taşkın Tuna - Oku Ama Neyi - Sayfa 124-139 - Şule Yayınları

Sayfaları fareyle, parmağınla ya da sağ ve soldaki oklara tıklayarak değiştirebilirsin.


Yavuz Sultan Selim'in Yasakları

Müslümanlar uzun zaman önce bilimden uzaklaştı, hurafelere gömüldü. Çok ilginçtir düşünmeyi yasaklayan insanlardan biri de Yavuz Sultan Selim'dir. Osmanlı itikad açısından Hanefi mezhebine bağlıymış. Hanefi mezhebi bugün de "donmuş" bilgiden oluşur. Bugün müslümanlar dertlerine bu donmuş bilgi yığınından çözüm aradığı için bulamıyor. Yavuz, Mısır'ı feth ettiğinde Mısır'da Şafi mezhebi hakimmiş. O zamanki Şafiler, Hanefiler gibi değilmiş, problemlerini tartışır, konuşurmuş. Buna içtihat deniyor. Osmanlı Mısır'ı fetih edince Yavuz "bizde (Hanefilerde) düşünme yok sizdekini de kaldırdım, elinizde hangi kitaplar varsa onlarla idare edin" demiş ve İslam donmuş bilgi yığınına hapsedilmiş. Bu günlüğü Rahmi'ye, bizim kuzenlere, tanıdığım ne kadar insan varsa, onlarla beraber sana yazdım. Şimdi sana iki video göstereceğim, bunu dinlemen için ısrar ediyorum. Ben bunu Rahmi'ye gönderdim ama dinlemedi "sıkıldım, bıraktım" dedi. Sen dinle ki bilgin olsun. Ali Akın anlatıyor. Diyanetin eski baş danışmanı. Gördüğüm en bilgili insanlardan biri. Yavuz Sultan Selim'in düşünmeyi yasaklamasını Ali Akın'dan öğrendim. Konuşması şiveli diye tuhafına gitmesin, ciddi ciddi dinle. İslam dünyası bir zamanlar matematik, astronomiyle uğraşıyordu da sonra ne oldu da geriye gitmeye başladı, bu video bu soruya cevaptır. Bugünkü tarikatların, cemaatlerin en büyün sorunu bu duyacağın mirası devralmasıdır. Konuşma yavaş başlıyor ama hızlanacak, biraz sabret.

İslam Aleminin Geri Kalmasının Nedenleri - Ali Akın (16 dakika)

Müslümanlar Bilim Üretmekte Neden Sıkıntı Çektiler?

Bu da ikinci göstermek istediğim video. Bunları dinlemeni çok isterim. Sosyal medyada İslam'ı kötü gösterecek yeterince malzeme var. Facebook, Twitter acayip tarikat videolarıyla dolu. Onlar İslam değil. Onlara bakarak ne geçmişi anlayabilirsin ne de geleceğe umutla bakabilirsin. Onlar içinde yaşadığı çağı bile analiz etmekten acizler. Ben ve benim gibiler, bizim dinlediğimiz hocalar, onlara göre zındıktır. Zındık, doğru bilinenin aksine konuşan demek. Zındık dedikleri Mustafa hocanın açıklamaları bu videoda. En yakın arkadaşlarımız, akrabalarımız müslümanların bilimde geri kalmalarını İslam'a bağlıyor. Bu görünen yüzü. Görmedikleri yüzü ise bizi geri bırakan insanlar, İslam'ı yanlış yorumlayıp yeniliklerin, bilimin oluşmasını, gelişmesini engelleyenlerdir. Bunu ayırabilmek lazım. İslam tarihinde yenilikçiler öldürülmüş. Bugün benim gibi islami eğitim almayanların sonradan Mustafa hocayı, Abdülaziz hocayı, Mehmet hocayı, Bayraktar hocayı vb dinleme imkanı bulduysa ülkede demokrasi olduğu içindir. Mustafa hoca ve Abdülaziz hoca "alın yazı yoktur, insanın kaderi ezelden yazılmamıştır" dediler ve öldürülmediler. Tarih boyu müslümanlar zındık dedikleri, doğru bildiklerinin aksine konuşanları öldürmüşler. Bugün bizim en büyük şansımız bu günlükte videosunu, dersini gösterdiğim hocaların anlattıklarından dolayı öldürülmemiş olması. Demokrasiye şükredin.

Müslümanlar bilim üretmekte neden sıkıntı çektiler - Mustafa İslamoğlu (10 Dakika)

Bütün Kutsal Kitaplar Nasıl Uydurulmuş Olabilir?

Rahmi'ye sorduğum sorulardan biri de okumadığı Kur'an, Tevrat, İncil'in nasıl böyle hepsinin  uydurulmuş olduğuydu. Yahudilikle veya islam tarihi hakkında bir şeyler okudun mu sorusuna bazı şeyleri okuduğunu yazmıştı. iddiasına göre peygamberimizin diğer kitaplardan nasıl esinlendiğine dair muğlak ifadeler kullanmıştı “şöyle olmuş olabilir, böyle olmuş olabilir”,” gittiği bir yerde biri söylemiştir” gibi cevap olmayacak ifadeler kullanmıştı. Bunları niçin yazıyorum, “böyle olmuş olabilir” lerle, İslam karşıtı yazılar, fikirlerle ve okumadığı bilmediği Kur'an'la bu kanaate sahip olmak aslında Allah'tan kaçmak demek. Farkında değil misin Allah'tan kaçıyorsun. Allah'ın dinini, peygamberlerini kabul etmezsen, Allah'a inanmanın bir anlamı kalmıyor çünkü Allah'a güvenmemiş oluyorsun.

Kur'an Uydurulmuşsa Sen De Uydur Bir Tane

İnsan arkadaşı için bir şey yapmak istiyor, anlayabilmesi için elinden geldiğince fazla delil göstermek istiyor. Bana söylediklerine karşılık aslında çok önemli olan bir konuyu ele aldım. "Kur'an'ın basit yazılmış bir kitap değildir" dedim. Bunu daha önce göstermiştim. Kur'an insanlara meydan okur, "Kur'an uydurulmuşsa, onun gibi bir sayfa da sen uydur getir" der. Daha önceki sayfalarda Kur'an'ın uydurulamayacağının delillerini gösterdim. Yaratılış ayetlerinde Big Bang'den, genişleyen evrenden bahsediliyor. Bir insanın bunu tahmin ederek ya da sallayıp tutturarak yazması mümkün değildir. Bu yüzden Allah meydan okuyor "uydurulduğunu düşünüyorsan bir de sen uydur getir" diyor. Kur'an'ın uydurulamayacak bir kitap olması peygamberimize verilen mucizedir. Her peygambere gönderildiği topluma göre mucizeler verilmiş. Musa peygambere Mısır’daki sihirbazları yenebilecek güç verilmesi gibi. Bizim peygamberimizin eski peygamberler gibi mücizeleri yok. O dönem toplumun özelliği küçük büyük eğitimli eğitimsiz herkesin şiir yazabiliyor olması. Böyle bir durumda peygamberimiz Arapların yazdığı gibi şiirlere benzeyen ama bir beşerin yazmasının mümkün olmadığı bir kitapla davet ediyor. Bu yüzden peygamberimize şair diyorlar ama okuduğu ayetler Arapların şiirlerine benzemiyor. İnsanlar bu ayetleri okuyup müslüman olunca, bu sefer sihirbaz demeye başladılar. Anlayamıyorlardı çünkü. Ayetlerde onun benzeri bir sure, ayet getirebilirseniz getirin meydan okuması bu yüzden. Meydan okuduğu iki sureyi göstereyim.

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

23. Kulumuza (Muhammed’e) parça parça indirdiğimiz şeyden şüpheniz varsa Allah ile aranıza koyduğunuz ulu kişilerinize yalvarın da ondakine denk bir sure getirin. İddianızda haklı iseniz yaparsınız!

24. Bunu yapmazsanız ki asla yapamayacaksınız; o zaman tutuşturucusu insanlar ve taşlar olan o ateşe karşı kendinizi koruyun. Orası kâfirler için hazırlanmıştır.

İsra

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

88. De ki “Bu Kur’ân’ın benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya gelseler onun bir benzerini getiremezler; isterse sırt sırta vermiş olsunlar.”

Sana Uyarıcı Olarak Kur'an Geldi Ama Görmezden Geliyorsun

Kur'an'ın uydurulduğunu düşünmek sadece kişinin öyle olduğunu zannetmesidir ve bu bir oyalanmadır. Dünyayı bu fikirle yaşayıp bitirenler yarın hesap günü alttaki konuşmayı yapar.

Mülk

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

6 - Rablerini görmezlikten gelenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü hale gelmektir o!

7 - Oraya atıldıklarında, alevler saçarken çektiği havanın[*] uğultusunu işitirler.

[*] Mekâyis’ul-luğa.(s.540) شَهِيقً soluk almak manasına olup zıddı زفير soluk vermek demektir.

8 - Sanki öfkesinden çatlayacak gibidir. Her bir bölük Cehenneme atılırken bekçiler onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.

9 - “Evet” derler; “bize uyarıcı geldi ama biz yalana sarıldık; Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik.

10 - “Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler.

11 - Böylece suçlarını itiraf ederler. O alevli ateş ahalisi için bundan sonrası tam bir perişanlıktır

Mucize Nedir? Bilimle Açıklanabilir Mi? (6 dakika)

Bunu biliyor olmak bana ağır geliyor .Bir video ile peygamberlere verilen mucizeler hakkında bilgi göstereyim. Birisi mucizelerin bilimle açıklanıp açıklanamayacağını sormuş.

Kur'an'ın Şiirsel Vezni

Rahmi’ye, bizim Kur'an'ın Türkçesini okuduğumuzu, Türkçeye çevrilince cümledeki o şiirsel yapının, bir fiille birçok şeyin anlatıldığı, dişi erkek fiillerin olduğunu, böyle kullanıldığı zaman, çok güzel ve özel ifadeler olduğunu anlatmaya çalıştım. Bunların yanında Kur'an'ın Arapçasının şiirsel oluşu ama şiir olmayışına örnek verebilmek için Elmalılı’nın sadeleştirilmemiş metininden Osmanlıca kelimelerin ağırlıklı olduğu Vakıa Suresini gönderdim. Daha önce sana Kıyame suresindeki kafiyeyi göstermiştim. İstersen tekrar bakabilirsin. Her cümle sonu birbiriyle kafiyeli. Aslında bütün Kur'an böyle ama uzun cümlelerin olduğu surelerde anlaşılmıyor. Kısa cümleli surelerde çok belirgin. Bu onlardan biri.

Saad Al Ghamidi - Kıyame Suresi (3 dakika)

Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.

Saad Al Ghamidi - Kıyame Suresi

Saad Al Ghamidi - Kıyame Suresi

Saad Al Ghamidi - Kıyame Suresi

"Kanıksanmış Bilgi"

Bütün dünyada insanlar araştırma yapmış/yapıyor, medrese eğitimi alıp hayatını dine adayan, profesörlere kadar birçok insanın nasıl olup da “uydurulmuş” kitaba inanırlar soruma, “Kanıksanmış bilgi, öyle gördüler, öyle büyüdüler, o bilgileri kanıksadılar” dedi.

Vahiy Nasıl Bir Şeydir?

Vahiy hakkında bilgin var mı sorusuna, “Hayır yok, nasılmış” dedi. Buna cevap vermeye fırsat bulamadım. Bir video göstereyim istersen peygamberler nasıl vahiy alırmış dinleyebilirsin.

Allah Teâlâ Resûlullâha Kur'an'ı Nasıl Vahyediyordu? (5 dakika)

Einstein'ın Sözü Üzerine Konuşma

Rahmi'yle yazdığım mektup üzerinden konuştuktan birkaç ay sonra Facebook’ta Einstein’ın bu sözünü paylaştı, başlığında “Mükemmel !!!!” demiş. Niçin mükemmel diye adlandırılır aklım almıyor. Şöyle ki;

Bir insanın ahlaki ve etik davranışları diğerlerini anlamasına, eğitimine ve sosyal ilişkilere dayalı olmalıdır, dini dayatmalara gerek yoktur. Zira ölümden sonra ceza korkusu veya ödül iştahı ile hareket eden kişi zavallıdır."

Bu sözün Einstein’a ait olup olmadığını araştırdım ve sözün İngilizcesini buldum, İngilizcesi şöyle;

"A man's ethical behavior should be based effectually on sympathy, education, and social ties; no religious basis is necessary. Man would indeed be in a poor way if he had to be restrained by fear of punishment and hope of reward after death."

Şüphelerimde haklı çıktım, söz çarpıtılmış. Türkçeye tercüme edilmemiş, çeviren kendi fikrini katarak sözü Einstein’a mal etmiş.

Beraber inceleyelim. Türkçe ve İngilizcesinde aynı renkli kelimeler birbirinin karşılığı olup yanlış tercüme edilmiş.

Sympathy’e “diğerlerini anlama” demiş, bu ifade yanlış değil ama böyle tercüme edilirse kısıtlı bir anlam çıkar. Sözlükte sympathy ;

sympathy anlayış

sympathy karşısındaki ile aynı şeyi hissetme

sympathy duygudaşlık

sympathy halden anlama

sympathy sempati

sympathy şefkat

sympathy anlayışlılık

sympathy alaka

Anlamlarına geliyor. İlk sırada ki “anlayış” anlamına altındakileri katarak anlamak gerekir. Anlayış ifadesinin içinde birçok anlamın da bulunduğunu bilmek gerekir. Sadece karşıdaki insanı anlamaya yönelik kullanmamalı.

İngilizcesinde ki “no religious basis is necessary“ ifadesine “dini dayatmalara gerek yoktur” demiş ama doğrusu öyle değil. Senin de gördüğün üzere orijinali “religious basis” yani “dini temel” demek, “dini dayatma” demek değil. İkisi birbirinden çok farklı kavramlar.

Diğeri “in a poor way” ifadesi. Bunu da sadece “poor” sıfatını alarak “zavallılık” demiş. Poor sıfatı doğru zavallı demek ama o ifade bir sıfat tamlaması, “poor way” tamlama olarak ele alınca zavallılık değil “kötü bir şekilde, kötü bir yol” demek olur.

Diğeri “Ödül İştahı” diye çevirdiği isim tamlaması “Hope of reward”, hope iştah değil umut demek, beraber ele alınca “ödül umudu” demektir. İştah diye çevirince yaptığı her şeyi cennette bir yer kazanmak için yapıyor anlamı çıkar. Diğeri de bu anlama gelir ama müslümanlar Allah rızası için yaşar. Bunu kazanırsa cennete girebileceğine inanır, düşünür.

Bir diğeri kırmızı ile belirttiğim “hareket eden” fiili, cümlede böyle bir fiil yok. “restrained by” fiili var. Onunda yine sözlükten anlamına baktım, sadece “restrainin” fiili ne kadar çok anlama geliyor

restraint  yasaklama

restraint  menetme

restraint  sınırlama

restraint  kısıtlama

restraint  tahdit

restraint  sınırlılık

restraint  tutukluluk

restraint  kendini tutma

restraint  sıkılma

restraint  çekilme

restraint  baskı

restraint inhisar

ama burada ki kullanım şekli “to be restrained by“, bu yapı edilgen yapı [Passive Voice], öznenin belli olmadığı cümleler, sözlük “to be restrained by“  fiiline “gemlenmek” anlamını vermiş. Bu fiili de “Had to” yardımcı fiili [Modal Auxiliries]  ile kullanmış, neydi “Have to” başkalarından kaynaklanan zorunlulukları ifade ederken, “Must” ise kişi kendisi yapmak zorunda ise kullanılırdı, “Had to” ise geçmişte kalan, başkalarından kaynaklanan zorunlulukları ifade eder. Burada “başkaları tarafından yapılmak zorunda bırakılmış” anlamı var ki onu da eğer [if] cümlesine bağlamış. Dikkat et olay geçmişte başlamış. Buradan “Eğer böyle yapılmak zorunda bırakılınmışsa” anlamı çıkar. Onun cümlesinde ki “Zira” bu anlamı vermez.

Einstein'ın sözü en yakın şöyle tercüme edilebilir;

Bir insanın ahlaki davranışları etkili bir şekilde, sempati, eğitim ve sosyal bağlar üzerine dayanmalıdır; dini temel gerekli değildir. İnsan, eğer ölümden sonra ceza korkusuyla ve ödül umuduyla kontrol altına alınmak zorundaysa, şüphesiz ki bu kötü bir yoldur.

Bununla facebook’taki arkadaşlarımın paylaştıkları arasında ifade açısından hiçbir alaka yok. Var mı?

Burası Nefret Ettiğim Kısım

Rahmi'nin ingilizcesi benden daha iyidir hatta üniversiteyi İngilizce okudu. Mail attım “Bu paylaştığın cümleyi sen çevirseydin nasıl çevirirdin” dedim. Hemen hemen aynı şekilde dedi. Anlatmaya çalıştım, edilgen yapılı eğer cümlesi, yardımcı fiil var, sıfat tamlaması bölünmüş, olmayan bir fiil eklemiş, olan fiili çevrilmemiş diye. Tahmin et ne oldu? İngilizce bilmesine rağmen bu cümlelerin aynı anlamı verdiğini söyledi. Bundan nefret ediyorum. Sen de İngilizce biliyorsun, sen söyle şimdi bu cümleler aynı anlamı mı? İngilizce bilmeyen biri bile yaptığım tahlilden bir çarpıtma olduğunu gayet rahat anlar. Neden bu cümleyi düzgün çevirmek Rahmi’nin işine gelmedi, aynı anlam dedi, çıktı işin içinden. Einstein'ın sözü kendi düşüncesine uygun olsun diye doğruları görmek istemiyor. Öyle görmek istiyor çünkü. Dikkat et buraya, yolunu kendisi seçiyor, Allah onu karanlıkta bırakmıyor, bizzat kendi ısrar ediyor. Aslen tercümeden önce yaptığı ilk yanlış, Einstein’e ait olduğu iddia edilen bir cümleyi, gerçekten ona ait olup olmadığını kontrol etmeden ve doğru tercüme edilip edilmediğini de kontrol etmeden onun olduğuna inanmış olması. Altında Einstein yazıyor ya insanlar hemen inanıyor. İslam hakkında da işte böyle aldatılıyorlar. Uydurma hadislerle, islamda olmayan ama islama aktarılmış yanlış uygulamaları İslam zannedip, kendini islamdan uzaklaştırıyorlar. Halbuki gördüğü şey İslam değildi ama gel gör ki anlatmaya çalıştıklarıma da kulak vermedi.

Einstein Bunu Ne İçin Söylemiş Olabilir?

Şimdi bak buradan nereye çıkacağız. Einstein bunu söylediğinde hangi hissiyat ile söylediğini bilemeyiz ama islam için değil hırıstiyanlık için söylemiş olması daha muhtemeldir. Yaşadığı dönemi düşünürsek, bu insanlar belki henüz islamın ne olduğunu bile bilinmiyordu. Müslüman bilim adamlarının yazdıkları eserlerden haberi olanlar islamı duymuş olabilir ama diğerlerinin islam hakkında bilgi sahibi olması pek mümkün görünmüyor. Einsteine islam tebliğ edldi mi? Kur'an'ı okudu mu? Ya da bu dönem yaşamış diğer bilim adamlarına islam tebliğ edildi mi? islamdan haberleri oldu mu? Eğer bu insanlar islama davet edilmediyse, Kur'an'dan, peygamberimizden haberleri yoksa  Allah’a inanıyorlarsa ve şirke girmedilerse sence yarın ahirette halleri ne olur? İlahlık taslamaya, Allah adına konuşmaya, yorum yapmaya gerek yok, yarın ahirette görürüz.

Engizisyon Mahkemeleri Olabilir Mi?

Bence bu cümlenin temelinde engizisyon mahkemelerine kadar uzanan orta çağ hırıstiyan bağnazlığı var. Einstein’ın doğru tercüme edilmiş halindeki bu cümleyi islam için söyleyip söylemediğini kendi ağzından duymadığımız için hiç kimse Einstein’in bu cümlesini islamla bağdaştıramaz. İslam dininin yanlış uygulamaları için yani islam zannedilen düşünceler için ayrıca söylenebilir, o ayrı. Hırıstiyanlık zaten değişmiş bir din. İncili açıp bakarsan Pavlus’un mektuplarını görürsün. Pavlus Hz İsa hayattayken İsa’ya düşman olan biriydi. Hz İsa öldükten sonra rüyasında İsa’yı gördüğünü söyleyip incildeki bugünkü mektupları yazmış. Bunlar gizli bilgiler değil, herkes bunları biliyor. Hz İsa’nın inciliyle Pavlus'un incili birbirine ne kadar benziyorsa hırıstiyanlık o kadar orijinaldir. Einstein’ın sözündeki yanlış uygulama olsa olsa kilisenin insanları ahret ödülü ve cezası ile kontrol altına alması olabilir. Burada Einstein kısmen tevhid inancına uygun konuşmuş bile sayılabilir. Ceza ve ödüle göre değil de eğitime bağlamış, kendi düşüncesini söylüyor. O zaman sorulacak soru, dinin özü ahrete ait ödül ve ceza sistemi üzerine mi kuruludur? Buna inanan Müslümanlar varsa onlarda yanılıyor. Daha önce yazdığım ayeti tekrar yazayım. Allah bu dünyayı neden yaratmış.

Mülk

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

2 - Ölümü ve hayatı yaratan odur. Bunlar; hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır.

Dinin özü ceza ve ödüle dayanmaz. Müslümanlar için önemli olan, yaptıklarıyla Allah'ın rızasını, hoşnutluğunu kazanabilmektir. Ama şu da değişmez bir gerçektir. Allah iki yoldan bahsetmiş. Kendi yoluna gelene öbür dünyada rahat bir hayat olacağını, gelmeyene de cezadan oluşan bir hayat olacağını haber vermiş. Olay bu. Tercihi bize bırakmış. Bunları, Rahmi okursa belki kendisini görebilir diye yazdım. Kendisini görebilirse doğruya yönelebilir.

Prof. Zakir Naik

Kur'an bilim hakkında birçok bilgi veriyorsa müslümanlar nasıl oldu da geri kaldılar?

Kardeşim ben en çok medyayı suçluyorum. Bugün Medya Batı'nın, Avrupa'nın elindedir. Televizyon onların elinde. CNN'e BBC'ye onlar sahip. Okulda veya üniversitede okuduğunuz kitaplar 8-12 yüzyıl arasının karanlık çağlar olduğunu yazar. Avrupalılar için karanlıktı, dünya için değildi, 8-12 yüzyıl arasında Araplar ve Müslümanlar çok ilerlemişti. Avrupa geriydi. Bu yüzden dünya için karanlık çağlar olarak adlandırdılar. 8-12 yüzyılda yaşayan sınırlı malzeme ve teknolojiye sahip olan Müslümanların yaptıkları icatlar inanılmazdır. Bugün bilim ilerlediği için kolayca buluş yapılıyor. Sınırlı malzeme ile müslümanların yaptığı buluş sayısı inanılmaz. Mesela İbni Nefis kan dolaşımını keşfetti. Amatör kitaplarında ve okulda okutulan kitaplar da kimin keşfettiği yazılıdır; William Harvey. Herkes William Harvey'i bilir ama kimse İbni Nefs'i bilmez. İbni Nefis ondan yaklaşık 400 yıl önce bu keşfi yapmıştır. Avrupalılar Müslümanların kitaplarından alıp yer değiştirdiler ve Müslümanların keşfini kendileri yapmış gibi gösterdiler.

1154 yılında El İdrisi dünyanın gerçeğe yakın ilk haritalarından birini çizdi. Matematikte de Müslümanlar çok ilerlemişlerdir. Desimal noktasını dünya ile tanıştıran bizdik. 1'den 3'e kadar olan basamakların ne olarak adlandırıldığını biliyor musunuz? Arapça rakamlar olarak biliniyordu. Diğerleri Romen rakamları olarak biliniyordu. Arapça sayılar olarak bilmiyordu çünkü onları Araplar keşfetti.

Pisagor teoremini ilk kanıtlayan kişi El Tusi'dir. Pisagor teoremini biliriz ama El Tusi'yi bilmeyiz. El Biruni trigonometri alanında yetki sahibi biriydi. Tüm bu insanlar alanında uzmandı. El Kindi'yi biliyorsanız, bir filozof matematikçi ve astronomdu. Galileo gibi büyük bir bilim adamı fiziki olayların birbirine bağlı olması imkansız derken o varlığın fiziki olayları birbirine bağlıdır dedi ve bugün İzafiyet teorisinin Albert Einstein tarafından kanıtlandığını biliyoruz. Kimse El Kindi'yi bilmiyor. İzafiyet teorisinin temel fikrini ortaya atan kişiydi. Daha sonra bir araştırma yaptı ve İzafiyet Teorisi nedir görüş bildirdi.

Bu üç kardeşi kim biliyor? Muhammed, Şakir ve Hasan Bunları kim biliyor? Birçok insan dünyayı düz sanarken onlar dünyanın şekli hakkında bilgi verdiler.

Kimyada da müslümanlar çok ilerideydi. Cabir İbni Hayyam'ın ismini değiştirip "Geber" olarak tanıttılar. Onun hakkında bir yazı okuduğumuzda Geber yani Avrupalı olarak anladık. O bir Müslüman. Geber'i bilirsiniz ama onun Cabir olduğunu bilmezsiniz. Alkolü damıtma işlemini yapan kişiydi.

Ali İbni Abbas tıp alanında birçok kitap yazmıştı. İbni Sina, o da bir müslümandı. 17 yüzyıla dek tıp kitabı olarak okutulan Kanun adlı eseri yazdı. Ez Zehravi ünlü bir dişçi, araştırmacıydı. Cerrahi, jinekoloji, dişçilik alanında birçok cihaz icat etti. Diğer tüm şeyleri biliyoruz ama medya Batı elinde. Müslümanlar çok ilerideydi ama sana katılıyorum; Müslümanlar bugün bilimde geriye düştü. Neden biliyor musun? Avrupa kendini geliştirdi. Neden biliyor musun? Müslümanlar geride kaldı çünkü Kur'an'dan uzaklaştılar. Avrupa'nın bilimde neden ileri gittiğini biliyor musun? Çünkü dinlerinden uzaklaştılar. Avrupalılar dinlerinden uzaklaştıkları için bilimde ilerlediler. Biz bilimde geri kaldık çünkü Kur'an'dan uzaklaştık. Rica ediyorum tüm Müslümanlardan senden ve gayrimüslimlerden de rica ediyorum; Neden Biz Kur'an'ı anlayarak okumuyoruz. Neden ayetleri incelemiyoruz? Biz Kur'an'ı sadece öpüp yüksek bir yere koyuyoruz, hepsi bu. Kur'an sadece öpüp yüksek bir yere koyulmak için indirilmedi. O senin günlük yaşamının içinde yer almalı. Kur'an'ı yaşamamızı alır ve onu anlayarak okursak İnşallah yine en önde olacağız.

Prof. Zakir Naik - Müslümanlar ve Bilim konuşmasından.