Bir müslüman ülkede çöpten beslenen insanlarla kral sofraları gibi sofralar aynı anda mevcutsa o ülkede Muhammed’in (a.s) getirdiği din yaşanmıyor demektir. Bu konuyu herkesle her yerde tartışırım. Şöyle düşün peygamberimiz bir günlüğüne İstanbul’a gelse, bir gün bu şehri gezse sadece bu şehirdeki çarpıklıkları görse, Afrika'yı ve diğer ülkeleri de televizyondan izletseler, alttaki gibi fotoğraflar gösterseler.
Bunun üzerine peygamberimiz akşam bir televizyon kanalına canlı yayına çıksa gördüğü bu uçurumları sorsa, “dörtbir yanı cami olan bu şehirde nasıl oluyor da çöpten beslenen, çadırda kalan, çıplak ayak gezen, Afrika'da açlıktan ölen insanlar olabiliyor” dese, buna kim nasıl cevap verebilir? Bir yanda gökdelenler, güvenlikli kapalı siteler diğer yanda açlık sınırının bile altında yaşayan insanlar, öbür kıtada açlıktan ölenler.
Peygamberimiz o akşam canlı yayında konuşsa “Allah bana tebliğ görevi verdi, kıyamet kopmadan hiç kimsenin kimse adına hiçbir şey yapamayacağı gün gelmeden önce yapacaklarınızı bildirdi, bunları Kur'an'la bir araya topladı, bu ayetleri hiç kimse okumuyor mu? Bunlardan haberdar değil misiniz?” dese, ayetleri okusa.
İbrahim
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
31. İnanan kullarıma söyle: “Namazı gereği gibi kılsınlar,
kendilerine rızık olarak verdiklerimizden,
gizlice ve açıkça bağışlasınlar.
İçinde alışverişin
ve
dostluğun bulunmayacağı gün gelmeden önce.”
Peygamberimiz konuşmaya devam etse "Ashabım bana neyi nasıl yapmaları gerektiğini soruyordu, Allah da bu doğrultuda ayetler indiriyordu, bu ayetleri okumuyor musunuz?”
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
215. Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar.
De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o;
ana-baba,
akraba,
yetimler,
fakirler
ve
yolda kalmışlar içindir.
Hayır olarak ne yaparsanız gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”
219. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar.
De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için,
(sizin bilmediğiniz görünmeyen bazı) yararlar vardır.
Ama kötülükleri yararlarından daha büyüktür.”
Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar.
De ki: “İhtiyaçtan fazlasını!”
Allah size ayetleri böyle açıklıyor,
umulur ki düşünürsünüz.
Peygamberimiz konuşmaya devam etse “Allah kiminizi kiminizden daha zengin yaptı, zenginler ihtiyaç sahipleriyle eşit olmaya çalışsınlar diye sizleri imtihan ediyor aranızdaki bu uçurum nedir?”
Nahl
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
71. Allah rızıkta kiminizin kiminize üstün olmasına izin verdi.
Üstün olanlar yönettiklerine paylarını vermiyorlar.
Oysa onlar rızıkta eşit olmaya çalışsınlar.
Yoksa Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Devam etse “Allah size düşünesiniz diye ayetleri böyle açıklamışken bu gün bu şehide gördüklerim nedir? Madem ülkenizde, şehrinizde çöpten yiyecek toplayan, çadırda kalan insanlar var neden ihtiyacınızdan fazlasını harcamıyorsunuz” dese kim nasıl bir bahane bulabilir?
Devam etse “aranızda iman eden yok mu? Allah bana vahyettiği kitapta iman edenlerin özelliklerini bildirdi, bu kadar caminin olduğu bu şehirde aranızda hiç kimsede iman boğazından aşağıya geçmedi mi? Bedeviler sadaka almak için iman ettik diyorlardı ama Allah onlara hayır siz iman etmediniz dedi. İman ancak kalpte varsa Allah’a teslimiyet vardır. Kur'an'ı okuyup da bu dünyanın geçici olduğunu idrak edemediniz mi? Allah’a iman eden kullar hem darlıkta hem varlıkta Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerinden harcarlar. Yoksa o sinsi şeytan sizi aldattı mı?”
Hucurat
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
14. Çöl arapları: “İnandık” dediler. De ki “Henüz inanıp güvenmediniz. Ama siz ‘Teslim olduk’ deyin.” Çünkü inancınız henüz kalbinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçisine içten boyun eğerseniz işlerinizin değeri azalmaz. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
15. İnanıp güvenenler (müminler) sadece şunlardır: Allah’a ve elçisine güvenen, sonra güveninde şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele(cihad) edenlerdir. Özü sözü doğru olanlar işte bunlardır.
Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
36. Şimdi size verilen herhangi bir şey,
dünya hayatının geçici geçimliğidir!
Allah katında bulunanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
İman edip ve Rablerine tevekkül edenler/güvenenler içindir!
37. Onlar günahın büyüklerinden
ve
hayâsızlıklardan kaçınarak uzak duranlardır.
Öfkelenip kızdıkları zaman da affedenlerdir!
38. Onlar ki; Rableri(nin çağrısına/emrine/sözleri)ne cevap verenler,
namazı gereği gibi kılanlar,
işleri/yönetimleri aralarında şura/danışma ile olanlar
ve
kendilerine rızık olarak verdiklerimizden,
infak edenlerdir/harcayanlardır.
39. Bir zulüm ve haksızlık kendilerine gelip çattığında;
yardımlaşarak/birbirlerine arka çıkarak karşı koyanlardır!
Devam etse “Mekke’de cihada çıkabilmek için savaş araç gereçlerine, paraya ve savaşacak insanlara ihtiyacımız vardı Allah ashabımı geçici dünyaya aldanmamaları için uyardı. Bu gün de sizler için, kazandıklarınız, bankalara biriktirip yığdıklarınız, israflarla harcadıklarınız Allah yolunda infak etmekten daha sevimliyse başınıza geleceği bekleyin”
Tevbe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
24. De ki: “Eğer babalarınız,
oğullarınız,
kardeşleriniz,
eşleriniz,
aşiretiniz,
kazandığınız mallar,
zarara uğramasından korktuğunuz bir ticâret
ve
beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, Rasûlü’nden
ve
O’nun izin verdiği şekilde,
saldırganlara karşı cihattan daha sevgili ise,
artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin!
Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”
Her türlü zorluğa göğüs geren, sabreden, çözüm üreten, Allah yolunda gece gündüz cihad eden, varlıkta ve yoklukta harcayan her kula ve bütün peygamberlere selam olsun.
Akşam televizyonda canlı yayında peygamberimizden buna benzer bir konuşma dinlesek ertesi gün her şey değişir değil mi? insanlar zengin fakir olduğuna bakmaksızın elindekileri ihtiyaç sahiplerine vermeye başlar. Tabi ben müslümanlardan bahsediyorum. Peygamberimizin gelip bizzat kendisi böyle bir konuşma yapması mümkün değil ama Kur'an' bu ayetleri peygamberimizin ağzından anlatıyor. Yani peygamberimizin gelip böyle bir konuşma yapmasına gerek yok zaten Kur'an bunları söylüyor. Bu ayetleri televizyonlarda radyolarda anlatan bir kaç kişi var. Allah için şimdi yardım dernekleri yok değil, var. İnsanlar bir şeyler yapma gayretindeler ama bu gayret çöpten beslenen, çadırda kalan, çıplak ayak çocukların olmasını engellemiyor. Daha büyük bir organizasyona ihtiyacımız var. Kendi ülkemizde sokakta kalan kimse kalmadıktan sonra dünyaya açılıp Afrika'ya ve diğer ülkelere ulaşmak zorundayız. Aksi halde ben kimsenin hesap verebileceğini düşünmüyorum. İnsanlar alttaki gibi resimleri hiç utanmadan Faebook’ta paylaşıp güya bir şey yaptıklarını zannediyorlar.
Şu resmi şu yazıyı yazan kişinin körlüğünün farkında mısın? Peygamberimiz bugün bu şehirde bir tur atsa bu iki çocuk arasında ki farkı soracaktı, yarın Allah soracak? Kendini müslüman sananlar yukarıdan beri yazdığım ayetleri dikkate almadan yiyip içip keyfine bakan, ihtiyaç sahiplerini düşünmeyen ya da ayda yılda bir üç beş kuruş yardımda bulunanlar ölürken, canları çıkarken her şeyin farkına varacaklar ve geri dönmek isteyecekler “beş dakika da olsa geri dönüp birini yedirsem, giydirsem” diyecekler. Alttaki pişmanlığı müslümanlar yaşayacak.
Münafikun
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
9. Müminler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi, Allah'ın zikrinden (kitabını anlamaktan) alıkoymasın. Bunu yapanlar umduğunu bulamazlar.
10. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayra harcayın; yoksa ölüm gelip çatar da şöyle dersiniz: "Rabbim (Sahibim)! Ne olur; beni kısa bir süre daha yaşat da sadaka verip iyilerden olayım."
11. Bir kimsenin ömrü bitince Allah ona asla ek süre vermez. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.
Bu pişmanlığı müslümanların yaşayacağı ayetin girişinde ki Müminler! hitabından ve daha sonrasında Rabbim (Sahibim)! Ne olur; beni kısa bir süre daha yaşat da sadaka verip iyilerden olayım demesinden belli. Sadaka ne demek? Klasik zihniyete bakarsan, Google’a yaz sadaka ne demek diye şuna benzer bir tanım bulursun;
Allah
rızâsı için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu her
hangi bir şey.
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanılması.
Ayette ölen kişi gerçeği gördüğünde Allah’a sadaka verip iyilerden olsam derken “beni geri gönderinde senin rızan için fakirlere mal para vereyim” mi demek istiyor? Sadaka kelimesinin nereden geldiğine bakarsak sadaka verip iyilerden olsam ne demek anlamış oluruz. Sadakanın anlamı şudur;
Sadaka: Doğruluktan gelir. Allah rızası için ihtiyacı olanlara temlik edilmek üzere çıkarılan mal, vergi. Buna da Allah'a sadakat ve bağlılık olduğundan sadaka denmiştir.
Malını, parasını ayetlerde Allah’ın istediği şekilde veren kişi imanını doğrulamış, Allah'a olan sadakatini, bağlılığı göstermiş demektir. Sokağa çıkıp sorsak yüzde doksan dokuzu müslüman olan bu ülkenin kaç kişisi sadakayı doğru anlamıyla biliyordur?
Ölen müslüman sadaka verip iyilerden olsam derken Allah’ın bu kadar ayetine rağmen infakta bulunmadığı için yaşadığı pişmanlıktan geri dönüp malını, parasını Allah yolunda harcayıp imanını tasdik etmek, ispatlamak isteyeceği anlaşılıyor.
Üstteki ayetin geçtiği bir video göstereyim. Bunu miras dersinden kesip biçtim. İnsanlar mirasçılarından mal kaçırıyor. Bu olmasın diye Allah bazı ayetler indirmiş. Bunları anlatırken sadaka ne zaman verilir ondan da bahsetmiş. Peygamberimizin hadisine dikkat et.
Bu alttaki ayetlerde de ölen kişi kafirse onun da geri dönmek isteyeceği bildiriliyor, “belki iyi işler yaparım” diyecek.
Müminun
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
99. Nihayet, onlardan birisine ölüm geldiği zaman:
“Rabbim! Beni geriye döndür” der.
100. “Umulur ki;
orada, terkettiğim (dünyada) faydalı işleri yapayım!”
Hayır hayır! O sadece, onun söylediği boş bir laftır.
Onların önünde diriltilecekleri güne kadar
engel vardır (geri dönüş yasaktır).
Buradan şu çıkıyor, kafirlerin öldükten sonra geri dönme pişmanlığı yaşayacağı gibi müslümanlar da öldüğü andan itibaren dünyaya geri dönüp sadaka, infak gibi dünyada yapmadıkları şeyleri yapmak isteyecek, bunun pişmanlığını yaşayacak. “Ölenin kıyameti kopmuştur” diye bir laf var, ne demek olduğunu anlaşılıyor değil mi? Bu aynı zamanda azaptır. Kabir azabını duymuşsundur ama bu öyle bir azap değil. Kabir azabına Hayatın Sırrı'ndan bakabilirsin Kabir Azabı Var Mıdır? Kabir azabını çok değişik anlatanlar var ama işin esası bu azap geri dönme pişmanlığıdır. Müslüman olsun kafir olsun, Allah'ın isteklerini yapmazsa, ölünce kötü durumda olduğunu anlayacak, bunun pişmanlığını yaşayacak.
Arabistan'ın Kralı Fahd’ın öldükten sonra arkasında bıraktıklarına bakar mısın? Kabirde harcamadığı serveti harcasaydı diye pişmanlık yaşayacak, buna kabir azabı deniyor.
Peygamber ülkesi kralının serveti.pdf
Peygamberin doğduğu, Kur'an'ın vahyolunduğu ülkenin kralının servetiyle alttaki resmi ve yukarıdaki infak ayetlerini biraz düşün. Akbaba çocuğun olmesini bekliyor malum akbabalar “canlı” yemiyorlar, leşçiler.
Sosyal medyadan iki tane video göstereceğim. Üstteki resimlerle bunların üzüldüğü şeyleri kıyas et.
Video açılmazsa hemen altındaki linke tıkla.
Şimdi Facebook’ta senin sayfandan bir video ve buna karşılık bir olay anlatacağım. Konu ayakkabı. Bir video paylaşmışlar sana, altına da yorum yapmışsınız.
Beş altı yaşında bir çocuk gördüm, yaz günü sokakta çıplak ayak top oynuyordu. Ailesi barakada yaşıyordu. Bu aileye yardım etmek, yaşam şartlarını düzeltmek için bir organizasyon yapıldı. Çıplak ayaklı çocuğa “ne istersin, sana ne alayım” diye sorulduğunda ayakkabı demedi bisküvi dedi. Görünüşten kimin neye ihtiyacı olduğunu anlayamayabiliriz. Ayakkabısı olmayan çocuğun biskuvi istediğini toz toprak içindeki çıplak ayaklarına bakarak anlayamayız, konuşmak, araştırmak eskilerin deyimiyle hasbihal etmek lazım. Bir yanda ayakkabı dolabı olanlar var diğer yanda çıplak ayak dolaşan bisküvi isteyen çocuklar.
Bu yazdıklarımdan fakir bir hayat sürmen gerektiğini çıkarma. Nefsini kontrol etmeyi öğren ve fedakarlık yap. Dünyayı tercih edip etmediğim nasıl belli olur bir örnek vermek istiyorum. Tatil için para biriktirdiğini düşün, kıştan rezervasyon yaptırmışsın, tatile çıkmana bir hafta kala yaşadığın çevrede hiç tanımadığın bir ailenin paraya ihtiyaçları oldu hem de acil, mesela evi yandı ya da baba ameliyat olacak, anne doğum yapacak vb. Kimseye seslerini duyuramıyorlar, kimse yardım etmiyor, sen bu aileden haberdar olmuşsun tatil paranı bu insanlara verebilir misin? Beled suresinde “sarp yokuş” ifadesi var, böyle bir durumda sarp yokuşu aşacak mısın yoksa bu aileyi görmezden gelip tatile mi gideceksin? Bu hangi dünyayı tercih ettiğinin imtihanıdır.
Tipler bak :)) İlk defa tablet görüyorlar.
Bu dünyanın imtihan dünyası ve nelerle imtihan ettiğini paylaştım daha önce. Açlık, korku, mallar, ticaret, evlatlar, sağlık. Yoksul, muhtaç insanlar Mars’da dahi olsalar bizim için imtihandır. Sahip olduklarımızı onlarla, onlar eşit imkanlara sahip oluncaya kadar paylaşacak mıyız imtihanı. Allah’ın bu düşüncemden dolayı kızmayacağını umarak, kıyamet koptuğunda, biz kabirlerimizden kalkıp mahşer alanında toplandığımızda, yüzlerinde sinekler gezen, kemikleri bir kilometreden sayılan bu insanlar cennette olursa hiç şaşırmam.
Unutma ki Allah, el-Hasib’tir, herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerini bütün detayı ile hesabını iyi bilendir. Yaptığımız ve yapmadığımız her şeyi bilen bir Allah’ımız var. Niye böyle diyorum, biz bir şeyler yaparız da aslında yapmıyoruzdur kendimizi müslüman sayarız ama aslında değilizdir. Mürşit olan Kur'an her şeyi tek tek açıklamış. Hesabını Kur'an'a göre yap. Bizim hesabımızla el-Hasib olan Allah’ın hesabı aynı olmaz. Dikkatli olmak lazım. Kur'an'ın sağından solundan dolanıp, bir şeyler yapıyor gibi görünmek belki de en büyük pişmanlık kaynağı olur. Ha bugün ha yarın derken, bir de bakmışsın ki ölüm gelmiş ve defterin boş kalmış. Hz Ali’ye ait olduğu söylenen bir söz var, “Yapacağın hayırlı işleri yarına bırakma bakarsın yarın olur da, sen olmazsın”. O yüzden ihtiyacından fazlasını hayır için harca. Burada değişik bir durum var. Sahip olduğumuz şeyler aldıklarımız değil verdiklerimizdir. Bir hadis göstereyim.
Hz. Aişe annemiz anlatıyor:
Bir gün bir koyun kesmiştik. Koyunun bütün etlerini dağıttık. Yalnız bir budu kaldı. Peygamberimiz:
-Koyunu hep dağıttınız mı? diye sordu. Ben de:
-Ya Resulallah! Koyunun her tarafını dağıttık, yalnız bir budu bize kaldı, dedim.
Peygamberimiz şu düşündürücü karşılığı verdiler:
-Ya Aişe, desene bir budtan başka, hepsi bize kaldı...
(Tirmizi, 2472)
Peygamberimiz diyor ki “aldığınız değil verdiğiniz sizin olur.” Bu dünyada verdiklerimizi ahrette bulacağız. Vermeyen ne bulur? Bir de bir ayet göstereyim, gerçi bu kafirler için söyleniyor ama koyu belirttiğim yere dikkat et.
Ahkaf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
20. İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün (şöyle denir):
“Siz, güzel şeylerinizi dünya hayatında tüketip yok ettiniz!
Orada onlarla keyif sürdünüz.
Bugün, alçaltıcı azap ile cezalandırılacaksınız.
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan
ve
yoldan çık(ıp azıtmış ol)manızdan dolayı!”
Bu dünyayı keyif, zevk, gezme tozma vb şeylerle geçirirsen koyu belirttiğim sözü sen de duyarsın.
Ebû Amr Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Birgün erken vakitlerde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in huzurunda idik. O esnada, kaplan derisine benzeyen alaca çizgili elbise veya abalarını delerek başlarından geçirmiş ve kılıçlarını kuşanmış, tamamına yakını, belki de hepsi Mudar kabilesine mensup neredeyse çıplak vaziyette bir topluluk çıkageldi. Onları bu derece fakir görünce, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in yüzünün rengi değişti. Eve girdi ve sonra da çıkıp Bilâl’e ezan okumasını emretti; o da okudu. Bilâl kâmet getirdi ve Allah Resûlü namaz kıldırdı. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok kadın ve erkek meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir” [Nisâ sûresi (4), 1]. Sonra da Haşr suresinin sonundaki şu âyeti okudu: “Ey inanıp güvenenler! Allah’dan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına baksın” [Haşr sûresi (59), 18]. Sonra:
“Her bir fert, altınından, gümüşünden, elbisesinden, bir sa’ bile olsa buğdayından, hurmasından sadaka versin; hatta yarım hurma bile olsa sadaka versin” buyurdu.
Bunun üzerine ensardan bir adam, ağırlığından dolayı neredeyse kaldırmaktan aciz kaldığı, hatta kaldıramadığı bir torba getirdi. Ahali birbiri peşine sökün edip sıraya girmişti. Sonunda yiyecek ve giyecekten iki yığın oluştuğunu gördüm. Baktım ki Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in yüzü gülüyor, sanki altın gibi parlıyordu. Sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.”
Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 64