Onur'un Günlüğü

Oruç

Oruç konusunda biraz yazıp peşine bir kaç soru cevap göstermek istiyorum. "Diyanetin Namaz Vakitlerinde Yaptığı Hata" sayfasında Diyanet'in oruca başlama zamanını ayete göre yapmadığını göreceksin. Oruç tutacağın zaman Diyanet'in takvimini esas alma, Süleymaniye Vakfı'nın takvimini esas al. Telefonun uygulamasını kurabilirsin. Sebebini dediğim bölümde görebilirsin.

  1. Allah Katında Din İslam’dır Ne Demek?
  2. Allah Neden Oruç Tutmamızı İstiyor?
  3. Kimler Oruç Tutmayabilir?
  4. Oruca Nasıl Niyet Edilir? Sözle Niyet Şart Mıdır?
  5. Oruç Tutmak İçin Sahura Kalkmak Şart Mı?
  6. Adetli Kadın Oruç Tutabilir Mi?
  7. Hiç Bir Mazereti Olmadığı Halde Oruç Tutmayanlar Ne Yapmalı?
  8. Ramazanda Oruç Tutmayıp Yerine Fidye Verilse Olur Mu?
  9. Kasten Bozulan Oruca 61 Gün Kefaret Gerekir Mi?

Allah Katında Din İslam’dır Ne Demek?

Aslında önce Namaz’dan başlayacaktım ama İslam’ın 610 yılında başlamadığını göstermek için Oruç’tan başladım. Bundan sonra Namaz’a geçeceğim. Kitaplarda yazan klasik bilgilere göre İslam 610 yılında Mekke’de Hira Dağı’nda ilk vahiyle başlamıştır. Oysaki Al-i İmran on dokuzuncu ayet Allah katında din, İslam’dır diyor. Demek ki İslam 610 yılında başlamamış. İslam’ın kelime anlamını bilmeyenler “siz Allah’ın daha önce de peygamberler gönderdiğini söylemiyor musunuz, o zaman nasıl olur da son din dediğiniz İslam Allah katında tek din olur?” diye eleştiriyor.  İslam, teslim olmak demektir. Kur’an’da Allah’a teslim olana Müslim denir. Türkçede Müslüman diyoruz. Allah katında din, geçmişte de bugün de gelecekte de Allah’a teslim olmak demektir. Bu, aynı zamanda gönderilen bütün peygamberler aslında aynı esaslar üzere gönderildiği anlamına geliyor. Nuh peygamberden beri aynı şeriat kurallarının geçerli olduğunu biliyor muydun?

Şura

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. [*] Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.” 

[*] Din fıtrattır (Rum 30/30). Adem’den Nuh’a kadar olan dönemde farklı din ve tabiat kanunlarının (fıtratın), Nuh’tan bugüne ise mevcut din ve tabiat kanunlarının geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, ibadetler, Allah’a karşı görev ve sorumluluklar, ortalama insan ömrü, hastalıklara karşı direnç, atmosferin kalınlığı ve oksijen miktarı gibi çok çeşitli kanunlar olabilir. Nuh Tufanı, ilimde buzul çağının sona ermesi olarak bilinmektedir. Buzul çağı ile şimdiki dönem arasındaki bu fıtrat ve din farklılığı insanların yaşam kurallarının (şeriatının) değişmesi sonucunu doğurmuştur.

Bu ayet ve açıklamadan anladığımız; demek ki Allah Nuh Tufanından sonra din kurallarında değişiklik yapmış ve yaptığı değişiklik bizim peygamberimize kadar geçerli olmuş. Demek ki namaz, zakat, oruç, infak vs ibadetler Nuh peygamberden beri var. Bu konudaki bir diğer ayet şu;

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

163. Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere nasıl vahyettiysek sana da öyle vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiş, Davud'a da bir kitap vermiştik. 

Allah Nuh peygamberden Muhammed peygambere kadar aynı şeriat kurallarını gönderdiği için bize orucu emreden ayette “sizden öncekilere yazıldığı şekliyle” vurgusu var.

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

183 - Siz ey iman edenler! Oruç tıpkı sizden öncekilere olduğu gibi size de yazıldı; belki bu sayede takvâya erersiniz:

184 - (Size yazılan oruç) sayılı günlerde tutulur. Sizden kim, hasta veya yolculuk halinde olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutsun. Orucu tutabilecek olanların[*] bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir. Kim bir iyiliğin fazlasını yaparsa onun için iyi olur. Oruç tutmanızın ne kadar iyi olduğunu bilseniz, (hasta ve yolcu olmanıza rağmen) tutarsınız.

[*] Âyete göre oruç tutabilecek olan herkesin, bir çaresizi doyurması yani fitre vermesi gerekir. Abdullah b. Ömer demiş ki; “Allah’ın Elçisi, fıtır veya Ramazan sadakasını, erkeğe, kadına, hüre ve köleye, hurmadan bir sa’(3920 gr) veya arpadan bir sa’ olarak farz kıldı. İnsanlar bunu yarım sa’ buğdayla denkleştirdi.” (Buharî, Zekât 77)

185 - (Sayılı günler) Ramazan ayıdır. İnsanlara rehber olan ve rehberin açıklayıcı âyetlerinden oluşan Kur’ân’ın, o Furkan’ın indirildiği aydır. Sizden kim o ayı yaşarsa, oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.

Allah Neden Oruç Tutmamızı İstiyor?

Klasik cevap "fakirlerin halini anlamak için oruç tutuyoruz." Allah bu yüzden oruç tutun demiyor. Takva sahibi olmak için oruç tutun diyor. Takva kısaca kendini yanlışlardan korumak diye tanımlanıyor ama ben takvayı şöyle tanımlıyorum;

Sözlükte “korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, çekinmek” anlamlarındaki vikāye mastarından türeyen takvâ, Allah'a karşı yanlış yapmaktan çekinmek, sevgisini kaybetmekten korkmak, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımak, bunun için de kendini yanlışlardan ve günahlardan korumak demektir. Bu özeni gösteren insanlara müttaki denir. Bakara ikinci ayette Kur'an'ın müttakiler için rehber olduğu ifade edilir. İşte o Kitap budur. Bu konuda şüphe yoktur Müttakîler/yanlışlardan sakınanlar için rehberdir. Bu rehbere uyan yanlışlardan ve günahlardan korunmuş, Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşadığını göstermiş olur. Bu aynı zamanda insanların Allah katındaki kıymetlerini, derecelerini gösterir. Allah katında üstünlük ancak takvanın derecesiyle orantılıdır. Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi soylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en üstününüz en çok takva sahibi olanınızdır. Allah bilendir, (her şeyden) haberdar olandır. (Hucurat 13)

Allah, kendimizi yanlışlardan korumayı öğrenmemiz için oruç ibadeti tahsis etmiş.

Orucu bozan haller üçtür; yeme içme ve cinsel ilişki. Bu üçü bir insanın en temel ihtiyaçlarıdır. Oruçlu kişi Allah’ın rızası için imsak vaktinden akşama kadar en temel ihtiyaçlarını yapmadan durabiliyorsa, Allah’ın diğer yasaklarını normal zamanda hayli hayli yapmadan durabilir. Oruç tutarken Allah'ın yasakladığı şeyleri yapamamaya çalışmak gerekiyor ki oruç bize yanlışlardan korunma bilinci kazandırsın. Yalan söylememeyi düşünelim. Oruçluyken yalan söylemeyeceksin ki ramazandan sonra yalan söylemeden yaşamaya başlayabilesin. Herkes oruçluyken bunlara biraz daha fazla dikkat eder ama Allah her zaman için yalan söylemememizi, doğru konuşmamızı istiyor.

Ahzab

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

70. Ey inanmış kimseler! Allah'tan çekinin ve doğru söz söyleyin. 

71. O zaman Allah, işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Elçisine boyun eğerse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.

 

Oruç insanlara Allah'ın yasakladığı şeyleri yapmama bilinci kazandırmaktır. Takva sahibi insanlar aynı zamanda Allah’tan çekinirler. Ayetlerde yazdığı gibi yaşamak isterler. O zaman bu ayete göre Allah'tan çekinmenin göstergesi doğru konuşmaktır. Oruçluyken veya değilken bir Müslüman yalan söyleyemez. Allah için aç susuz durabiliyorsan diğer yasaklar daha kolay, bu yasakları aşmadan yaşayabilirsin demektir. Orucun aç kalmaktan öte bir eğitim olduğunu alttaki hadisten de görebiliyoruz.

Ebu Hureyre şöyle dedi: “Rasulullah ‘Herkim yalan söylemeyi ve onunla amel etmeyi terk etmezse Allah’ın onun yiyeceğini ve içeceğini bırakmasına ihtiyacı yoktur!’ buyurdu.” (Buhari 1775, Ebu Davud 2362, Tirmizi 707, İbni Mace 1689, İbni Hibban 3480, İbni Huzeyme 1995, Beyhaki 4/270, Begavi 1746, Ahmed 2/452, 505, Albânî Cami 6539)

Yine alttaki hadiste peygamberimiz oruçluyken nasıl davranmamız gerektiğini anlatmış

Ebu Hureyre şöyle dedi: “Rasulullah ‘Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu olduğu zaman çirkin söz söylemesin, kabalık etmesin, cahillik de yapmasın! Bir kimse onunla dövüşür veya ona söverse, ben oruçluyum ben oruçluyum desin!’ buyurdu.” (Ebu Davud 2363, Müslim 1151/160)

Oruç bir eğitimdir. Allah için sabahtan akşama kadar yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden bile vaz geçebiliyorsan Allah’ın diğer yasaklarına uymakta sıkıntı çekmezsin. Sabahtan akşama aç susuz durmak mı kolay dedikodu yapmadan durmak mı? Diyelim ki normal zamanlarda ara sıra pembe yalanlar söyledin, dedikodu yaptın, bazen kibirli tavırların oldu, insanları beğenmedin vs vs Ramazan’da oruç tutarken ara sıra yaptığın bu yasakları yapmayacaksın ki oruç istenilen bilinci versin. Ramazan’dan sonra da orucun verdiği bilinçle bir daha yasaklanan şeyleri yapmayacaksın. Aksi taktirde boşuna aç ve susuz kaldın demektir.

Yine Ebu Hureyre'den rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah bu konuda şöyle buyurmuştur: "Nice oruçlu vardır ki, onun orucu sadece açlık (ve susuzluktur). Nice gece ibâdete kalkan vardır ki, onun bu kalkışı sadece uykusuzluktur.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21)

Kimler Oruç Tutmayabilir?

Allah Bakara yüz seksen dörtte iki kişiye oruç tutmama ruhsatı vermiş;

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

185 - (Sayılı günler) Ramazan ayıdır. İnsanlara rehber olan ve rehberin açıklayıcı âyetlerinden oluşan Kur’ân’ın, o Furkan’ın indirildiği aydır. Sizden kim o ayı yaşarsa, oruçlu geçirsin. Kim de hasta yahut yolculuk halinde olursa, o günlerin sayısı kadar diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bunlar, sayıyı tamamlamanız, (orucun bittiği gün) sizi buna yöneltmesine karşılık (Bayram namazında) Allah’ın yüceliğini seslendirmeniz ve ona karşı görevinizi yerine getirmeniz içindir.

Allah yolculuk ve hastalık kriterlerini bize bırakmış. Rahat bir yolculuk yapacaksan ve hafif bir hastalığın varsa orucu bırakmana gerek yok ama sıcakta ve fiziksel güç harcayacağın bir yolculuk yapacaksan ve ağır geçen bir hastalığın varsa Allah o günlerde oruç tutmama ruhsatı vermiş. Ayete dikkat edersen Allah, hastalık ve yolculuk sebebiyle tutmadığın oruçları “sayıyı tamamlamanız için” o günlerin sayısı kadar diğer günlerde tutsun diyor. Bunun anlamı şu; hasta oldun, diyelim beş gün oruç tutamadın, Ahirette diğer insanlara göre beş oruç sevabın az olmasın diye Allah Ramazan’dan sonra tutmadığın kadar orucu tutmana izin vermiş. Tutamadıklarını daha sonradan tutarsan Allah bütün Ramazan’ı oruçlu geçirdin sayacak. Herkesle aynı sevabı almış olacaksın. Bunlar Allah’ın bize olan merhametinden olsa gerek. “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez” diyor.

Oruca Nasıl Niyet Edilir? (2 Dakika)

Bu soru çok soruluyormuş.

Oruç Tutmak İçin Sahura Kalkmak Şart Mı? Dr Yahya Şenol (3 Dakika)

Adetli kadınlar namaz kılıp oruç tutmalıdır. (20 Dakika)

Bu video biraz uzun ama dinlemeni tavsiye ederim. Adetli kadınların neden namaz kılması, oruç tutmaya gücü olursa tutması gerektiğini detaylı anlatmış. Bu günlüğün çok yerinde Abdülaziz hocanın diğer dinlediğim hocalardan doğruları daha iyi gördüğünü anlattığını yazdım. Bu video buna örnektir.

Hiç Bir Mazereti Olmadığı Halde Oruç Tutmayanlar Ne Yapmalı? Dr Yahya Şenol (3 Dakika)

Ramazanda Oruç Tutmayıp Yerine Fidye Verilse Olur Mu? (6 dakika)

Üstteki Bakara 184. ayette geçen "Orucu tutabilecek olanların bir çaresizi doyuracak kadar fidye (fitre) vermesi de gerekir" ifadesi "oruç tutamayanların fidye vermesi gerekir" diye çevriliyor. Böyle çevrilince oruca gücü yetmeyeceğini düşünen ihtiyaç sahiplerine maddi yardımda bulunarak oruçtan kurtulma yoluna gidebiliyor. Bu doğru değil. Açıklaması bu.

Kasten Bozulan Oruca 61 Gün Kefaret Gerekir Mi? (4 dakika)

Videoda zıhar kelimesi geçiyor. Zıhar, bir kimsenin karısına "sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek, onu kendisine haram kılması demek. Cahiliyede Araplar böyle diyerek eşleriyle ayrılmaz ama ilişkilerini kesermiş. İslam bunu kaldırdı. Kim bunu yaparsa tekrar karısıyla beraber olabilmek için kefaret ödemek durumundadır. Mücadele suresinde üç ve dördüncü ayetlerde o kişinin bir köle azâd etmesi, bunu bulamaması halinde 60 gün peş peşe oruç tutması, buna da güç yetiremez ise 60 fakiri doyurması gerektiği yazıyor. Gördüğün üzere 60 gün oruç kefareti zıharda var. Bunu oruca monte etmişler çünkü o dönem bir adam Ramazan'da zıhar yapmış. Gerisini Abdülaziz hocadan dinle.

Savaş ortamında iftar


Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir.Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim" buyurmuştur.

Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.

Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu,Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır."

Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163

sayfa ayırıcı

Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, vefat edinceye kadar ramazanın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler.

Buhârî, İ'tikâf 1; Müslim, İ'tikâf 5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 77

İtikâf, sözlükte mutlak olarak bir yerde ve maddî - mânevî, olumlu- olumsuz bir şey üzerinde ısrarla durmak demektir. Dînî bir terim olarak itikâf, kulluk ve Allah'a yaklaşmak niyetiyle insanlardan uzaklaşıp, kendi kendine belli bir süre durmak (ikâmet etmek) demektir. Gündüzleri oruç tutup, geceleri de namaz ve Kur'an'la meşgul olan kişi itikafa girmiş olır.