Tarikatlar kalp gözü diye diye bir şeyden bahsederler. Kalp gözü açılan başka bakarmış. Buna itiraz edecek değilim. Sonuçta günlüğümün başında yazdığım değişim buna benziyor. "Kalp, gönül gözü açılması için tarikata ihtiyaç var" diyene şiddetle karşı çıkarım. Tarikatlar farkında değiller; şirk ve hurafe içindeler. Tarikatlardan uzak dur. "Neden benim gözüm açılmıyor" diyenler için bir şeyler yazabilirim. Yapacak şey belli; Kur'an'ı daha doğrusu Allah bizden neler yapmamızı istiyor öğrenmek ve Kur’an’da anlatılan örnek müminler gibi olmaya çalışmak gerekiyor. Seni diğerlerinden farklılaştıran şey takva ve nafile ibadetlerin olacak. Evvela namazlarımızı aksatmadan kılmalıyız. Sorumlu olduğumuz farzlardır. Bir vakit namazı kılmak beş altı dakika sürüyor. Beş vakti kılmak yarım saat ediyor diyelim. Yirmi dört saate yarım saat tutan bir ibadetten bahsediyoruz. Namazların sadece farzını kılmak en alt derecedir ama unutmamak lazım ki cennete girmek için yeterlidir. Fakat ben bu bölümde manen Allah'a yaklaşmaktan bahsettiğim için nafile ibadet ağırlıklı yazacağım. Türkçede nafile işe yaramaz demek ama Arapçada artı değer demek. Nafile ibadetler artı değerdir ve manen Allah'a yaklaşma vesilesidir. Peygamberimizin nafile namazlar konusunda şöyle bir hadisi var;
Mü’minlerin annesi Ümmü Habîbe Remle Binti Ebû Süfyân Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim, dedi: “Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” veya “Ona cennette bir köşk yapılır.” (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1; Tirmizî, Salât 189; Nesâî, Kıyâmü’l)
Şu an Müslümanların farzların önünde ve arkasında kıldığı nafile namazlar eğer gözünde çok büyüyorsa peygamberimizin hadisindeki gibi 12 rekat kılmayı deneyebilirsin. Bunu daha önce de yazmıştım. Pek bir şey değişmiyor ama istersen böyle kılabilirsin; 6 rekat gündüz namazlarında 6 rekat gece namazlarında nafile namaz var. Öğlen 2 nafile + 4 farz + 2 nafile, ikindi 2 nafile + 4 farz, akşam 2 nafile + 3 farz, yatsı 4 farz + 2 nafile, sabah 2 nafile + 2 farz. Namazlarını böyle kılarsan sadece farzı kılanlardan farklılaşmış olursun. Üstelik sıkıntı/ihtiyaç halinde güneş batmadan öğlenle ikindiyi, güneş battıktan sonra da akşamla yatsıyı cem edilebiliyoruz. İş güç var, iş yerlerinde nasıl namaz kılınır? Eğer iş yerinde namaz kılmaya izin vermiyorlarsa bir Müslüman o işte durmaz. Namaz kılabileceği başka iş arar. Bu hassasiyeti göstermeyenler "neden benim gözü açılmıyor" diyorsa olayın hiç farkında değil demektir. Namazı bırakan dünyayı tercih etmiş demektir, yani imtihanı baştan kaybeder.
Pek çok surede müminlerin özellikleri sayılıyor. Ben Müminun suresindeki ayetleri göstereyim. Namazla olanlara dikkat et.
Müminun
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
1 - Müminler (İnanıp güvenenler) umduklarına kavuşacaklardır.
2 - Onlar derin bir saygıyla namaza duran kimselerdir.
3 - Boş sözlerden de kaçınırlar,
4 - Onlar zekât için çalışırlar.
5 - Bir de edep yerlerini ve çevresini[1*] koruyan kimselerdir[2*].
[*] Burada cinsel ilişki kast edilemez çünkü o manadaki ayetler, ”fuhuş çeşitlerinden uzak duranlar” şeklinde ifade edilir. Buradaki anlam, edep yerlerinin örtülmesinden başka bir şey değildir.
6 - Sadece eşlerine veya hâkimiyetleri altındaki esirlere karşı kınanmazlar.
7 - Bunlardan başkalarına açarlarsa sınırları aşmış olurlar,
8 - Onlar emanetler ve üstlendikleri görevler konusunda titiz davranan kimselerdir.
9 - Onlar namazlarına özen gösterirler.
10 - İşte pay sahibi olacak olanlar onlardır.
11 - Cennetten pay alacaklar ve orada ölümsüzleşeceklerdir.
Allah’a yaklaşmak, derecen artsın istiyorsan normal ibadetlerin dışında bir gayret gerekiyor. O zaman teheccüd namazı da kılmak lazım ki yatsıyı kılıp yatıp uyuyanlardan farkın olsun.
Secde
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
15. Bizim ayetlerimize ancak, o kimseler inanırlar ki;
onlara hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar.
Rablerini övgü ile tesbih ederler ve büyüklük taslamazlar!
16.Bunlar kendilerini yataklarından kaldırır
Rablerine korkarak ve umarak yalvarırlar.
Kendilerine verdiğimiz rızıklardan bağışlarlar.
17.Şimdi hiç kimse amellerine karşılık,
onlar için gizlenmiş olan gözler sevincini bilemez!
Bunlar kendilerini yataklarından kaldırır ifadesi gece ibadeti için yataktan kalkmayı ifade ediyor. Genelde meallerde bu ifade yerine Teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkar diye tercüme ediliyor. Bu namazın özelliği uyuyup uyandıktan sonra kılınması. Mesela yatsıdan bir kaç saat sonra yatmışsın sabah namazı girmeden gece kalkıp kılınan namaz teheccüd namazı oluyor. Ayete dikkat edersen geceleri ibadet için kalkanlara Şimdi hiç kimse amellerine karşılık onlar için gizlenmiş olan gözler sevincini bilemez deniyor.
Hz Ali’nin halifeyken yaptığı vaazların toplandığı iddia edilen bir kitap var. Adı Nehcü'l Belâğa. İddia edilen dedim çünkü metinleri inceleyenler bu metinlerde geçen bazı kelimelerin Hz Ali zamanında kullanılmadığını, daha sonraki dönemlerde kullanılmaya başlandığını söylüyor. Gerçeği Allah bilir. Biz Hz Ali’nin vaazları olduğunu kabul edelim. Bir metinde Ali şöyle demiş.
Muhammed'in (s) arkadaşlarını gördüm. Aranızda onlara benzeyen kimse göremiyorum. Onlar saçları darmadağın ve toz toprak içinde sabahlıyorlardı. Geceyi secde ederek ve kıyam halinde geçiriyorlardı. Alınları ile yanakları arasında münavebe (bir defa alınları üzerinde bir defa yanakları üzerinde secde) yapıyorlardı. Ahiretlerini anmaktan kor gibi bir şey üzerinde duruyor gibiydiler. Secdelerinin uzunluğundan dolayı sanki gözlerinin arasında keçi dizleri vardı. Allah zikredildiğinde göğüsleri ıslanıncaya kadar gözyaşları akardı. Ceza korkusundan ve mükafat ümidinden şiddetli rüzgâr estiğinde titreyen ağaçlar gibi titrerlerdi. (Nehcü'l Belâğa, 95. Hutbe)
Böyle bir halin varsa senin de bir gün gözündeki perde kalkar, manen Allah’a yaklaşırsın. Allah’ın sevdiği kullardan olursun. Bu yazdığımı alttaki hadiste görebilirsin.
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem." (Buhârî, Rikak 38.)
Bu dünya geldi geçiyor. Ayda 15.000 tl maaşın olsa, dünyanın her yerini gezme imkanı bulsan, hafta sonu değişik ülkelere akşam yemeğine gitsen aslında elde ettiğin geçici dünyadan az biraz keyiftir ama asıl hayat öbür tarafta, üstelik ebedi. Bütün dualarım seninle annemle beraber ebedi bir hayat geçirmek üzere. Babam için yapacak bir şeyim yok, ne zaman bu konuları açsak kalkıyor gidiyor, konuşmaya bile yanaşmıyor. Ama sen öyle değilsin bunu biliyorum. Bu günlüğü de bu yüzden yazıyorum.
Gücü yeten, zaman bulabilen kuşluk ve evvabin namazı kılarsa çok güzel olur. Ama tabi sıkmamak lazım insanları. İlle de böyle yapacaksın dedin mi insanlar namazdan soğur. Bunlar azar azar başlar zamanla artar. İçinden geldikçe dahasını istersin, o zaman gece kalkmak için veya kuşluk vakti namaz kılmak için heyecan duyarsın.
Allah'a yaklaşmak, derecenin yükselmesini istiyorsan seher vaktinde uyanık olmak, dua etmek, Kur'an’ı anlayarak okumak lazım ki, sabah namazını kılıp yatandan farkın olsun. Benim hayatımdaki anlardan biri de seher vakitleridir. Eğer akşam yattığım zaman bacaklarım kasılmamış uyumuşsam genelde beş beş buçuk gibi uyanıyorum. O saatte benim yataktan kalkma imkanım yok. Telefonumdan Kur'an’ı anladığım dilden okurum. Bir yakınlık hissi ile dua başlar. Bu saat af olmayı isteme saati. Seher vakti imsaktan öncedir. Ayetlerde seherlerde af dileyenler ifadesi var; sabah namazı girmeden dua edenler, af isteyenler anlatılıyor. Uykundan fedakarlık edip, namaza kalktığın zaman, alel acele namazı kılıp yatma. O saat Allah’a yaklaşma zamanı, fırsatı, değerlendirmek lazım. Değerlendirmeye niyet edip bir süre zorlansan bile sonunda seherde af olma duası ederken bulacaksın kendini. Allah’ın lütfudur bu. Seherde veya normal zamanda af isteme, dua etme, O’nu anma sabır, gayret ve samimiyetini gösteren kuluna daha fazlasını verdiğini gördüm. Bir aşama atlamış gibi oluyor insan. Artık yaptığı o dualar zikirler insanın bir parçası oluyor. Bu ne kadar zamanda gerçekleşir bilemem ama lütfederse oluyor. O yüzden seher vakitlerini değerlendirmeni tavsiye ederim. Çalışan insanlar için zor olduğunu biliyorum ama dünya hayatı değil asıl olan ahiret hayatıdır. Ebedi hayatında mutluluğa ulaşmak için insan biraz uykusuz kalsa çok bir şey mi? Ahirette hüsran yaşamak daha mı iyidir? İnsan ne kadar zengin olursa olsun, istediği imkana sahip olsun, Allah bu dünyadakilerden daha iyi şeyler var diyor ama kime?
Zariyat
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
15. Şüphesiz, korunup sakınanlar cennetlerde,
pınarların başlarındadır.
16.Rablerinin kendilerine verdiğini alırlar.
Çünkü onlar bundan önce (dünyada) iyi davrananlar idiler.
17.Geceleyin pek az uyuyorlardı.
18.Seherlerde bağışlanma diliyorlardı.
19.Onların mallarında çaresiz
ve
yoksul için bir hak vardı.
Dikkat edersen gece ibadeti yapanlar ve seherlerde istiğfar edenleri anlatan ayetler, bu kişilerin Allah için yoksula ihtiyaç sahibine harcarlardı diyor. Bunlar hep birbiriyle bağlantılı. Eğer Kur'an'ın istediği gibi olmaya gayret gösterirsen gün gelir bunların hepsini yapar olursun.
Kazadan sonra benim hayatım dua ile geçmiş, geriye doğru bakınca böyle görüyorum. Sürekli Allah’a dua ettim, gece yattığımda, sabaha karşı uyandığımda, gündüz dinlenmek için yattığımda, diğer zamanlarda da. Bir yönüyle sürekli Allah ile irtibatlı oluyor insan. Dua çok önemli bir ibadet. Adeta bir anahtar. Kur'an'da cennetliklerden bahseden “Onlar şöyle şöyle yapar” dediği ayetlerle bu insanları tanıtıyor bize. Aslında Allah Kur'an'da anlattığı bu insanları örnek almamızı istiyor. Kur'an hiçbir sınıf, kişi ayrımı yapmıyor. İnsanlar tarikatlardaki evliya, veli isimlerini duydukça sanki böyle ayrı bir sınıf var da ayetler onları anlatıyor gibi algılıyor. Bu ayetleri okuyan kişi, Allah’ı çok anıp dua etmeye başlıyorsa, zaten kendisi de ayette bahsedilen kişidir. Özel bir çaba göstermesine bile gerek olmayabilir, istemese de içinden anmaya başlar, yeter ki şu yola girsin ve ilk başta devam etme konusunda sabır göstersin zira o sinsi insanı çevirmek için uğraşıyor. Tespihi alıp eline saymak değil, içeriden gelen bir şey bu. İnsan Allah'ı anmak için ne söyleyeceğini bilmese bile, o anda Allah’ı anmaya başlıyor. Özellikle ameliyat öncesi, hastanelerde yattığım iki sene, çok dua ettim. Genelde yatığım zamanlarda, yalnız kalınca oldu bu dualar. Öyle bir şey ki, o an bambaşka bir his oluyor, dua zamanın başladığını anlıyorsun ve kalbinden konuşmaya başlıyorsun. Sığınma, yalnız bırakmama talebi, istediklerin, razı oldukların, umdukların, hiç düşünmeden ağzından çıkmaya başlıyor. Daha önce bahsettim bu dualarımdan. İşte o an insanın Allah’a en yakın olduğu anlardan biri. Allah’ım o anı bunu okuyana da göster.(amin)
Araf
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
55. Yalvara yakara ve gizlice Rabbinize dua edin.
Çünkü O, haddi aşanları sevmez.
56. Düzene konulmasından sonra,
yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın.
Korkarak ve umarak O’na dua edin.
Şüphesiz ki, Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.
205. Yalvararak ve için için korkarak;
sabah akşam yüksek olmayan sesle Rabbini an/zikret!
Sakın gafillerden olma!
206.Şüphesiz ki Rabbinin katındakiler,
O’na kulluk etmekten büyüklük taslayıp yüz çevirmezler,
O’nu yüceltirler.
Ve yalnız O’na secde/itaat ederler.
Dua etmek çok özel bir an olduğu gibi Allah’ı anmak, zikretme hali de çok özel bir an. Yüceltmek, zatını her eksiklik, noksanlıktan münezzeh tutmak, bunu dile getirmek. Büyüklüğünü, akıl almaz eserlerini, hayretini, kendi hayatındaki dokunuşlarını, şükürle harmanlayıp, sürekli tekrar etmek. Ben de özel bir an oluyor bu, tıpkı dua gibi.
Görmeden Allah’ın büyük olduğunu nasıl idrak edeceksin? Allah'ın eserlerini gördükçe büyüklüğünü de görmeye başlarsın. Bunları gördükçe Allah’ı anmak, zikretmek çok daha anlamlı ve kolay oluyor. Büyüklüğünü, yüceliğini gördükçe, her şeyden üstün tutma, yüceltme duygusu ile Allah’ı zikretmeye başlıyor insan. O zaman bu ayetlerin gereğini hakkıyla yerine getirebilirsin.
Ahzab
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
41. Ey İman edenler!
Allah’ı çokça zikredin/hatırlayın/anın.
42. Onu sabah akşam tesbih edin/çokça aklınıza getirin.
43. O’dur sizi karanlıklardan aydınlığa çıkaran,
melekleri de sizin için bağışlanma dileyen
ve
müminlere karşı da çok merhametli olan!
44. Allah’a kavuşacakları gün,
müminlere yönelik esenlik dileği: “Selam”dır.
Allah onlara çok değerli bir ödül hazırlamıştır.
Allah, Rahman suresi boyunca “O halde bir düşünün, Rabbinizin nimet ve kudretinden hangisini yalanlayabilirsiniz?” diye soruyor. Elbette bizler imanı olanlar, bu dünyanın O’nun eseri olduğunu idrak edenler hiçbir nimetini inkar etmeyiz, tesadüfe bağlayamayız. Biliriz ki bu muazzam evren O’nun eseri. Yerle gök arasını bizim istifademize sunmuş. Rahman Suresi Azamet (büyüklük) ve ikrâm sahibi Rabbinin şânı ne yücedir diye bitiyor. O halde bu çok yüce ismi, çok anmalıyız, tenzih ve takdis etmeliyiz.
Kur'an'ın ayetlerini konularına göre ayırdığım sitede Örnek Müminleri okuyabilirsin. kuranda-anlatılan-örnek-muminler.html
Namaz dışında, yaz sıcağı belki insanı çok yorar ama hiç değilse yaz haricinde, kısa günlerde – bu da neredeyse yılda sekiz ay eder- ayda bir kaç gün nafile oruç tutmak lazım ki Allah’a yakınlık hissedebilesin. İnan bana açlık insanı Allah’a yaklaştırıyor. Yıllarca azcık yemek yediğim için biliyorum. Ayrıca önüne geleni düşünmeden yiyenden farkın olsun.
Allah bir iyilik yapana on katı karşılık vereceğini söylüyor. Nafile ibadetleri bu ölçüyle düşünebiliriz.
Enam
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
160. Kim bir iyilikle gelirse ona, on katı verilir. Kim de kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır. Kimseye haksızlık yapılmaz.
Peygamberimiz kendisine orucu soran birine bu ölçüde oruç tutmasını tavsiye etmiş; ayda üç gün oruç tutarsan bütün ayı dolayısıyla bütün ömrünü oruç tutmuş gibi olursun demiş. Bire on mükafat varsa üç oruca on katı otuz mükafat var demektir. Sanki bir ay oruç tutmuş gibi sevap alırsın. Yaşadığın sürece ayda üç gün oruca devam edersen bütün ömrünü oruçlu geçirmiş gibi sevap alırsın.
Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni Âs şöyle dedi: Rasullullah’a sallallahu aleyhi ve sellem benim şöyle dediğim haber verilmiş: Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak oruç tutup, geceleri de ibâdet ve tâatle uyanık geçireceğim. Bunun üzerine Resûlullah bana:
– “Bunları söyleyen sen misin?” diye sordu. Ben de kendisine:
– Anam babam sana feda olsun, ya Rasûlallah! Evet, ben böyle söylemiştim, dedim.
Buyurdular ki: “Sen buna güç yetiremezsin. Hem oruç tut, hem iftar et; hem uykunu al, hem ibadet et; her aydan üç gün oruç tut; çünkü her iyiliğe on misli ecir ve sevap vardır. Bu ise bütün zamanını oruçlu geçirmek gibidir.” Bunun üzerine ben:
– Bunun daha çoğunu yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamber Efendimiz:
– “O halde bir gün oruç tut, iki gün tutma” buyurdu. Ben:
- Ama ben bundan daha fazlasını yapabilirim, deyince Resûl-i Ekrem:
– “Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma; bu Dâvûd aleyhisselâm’ın orucu olup, oruçların en ölçülü olanıdır” buyurdular.
(Bir başka rivayette: “Bu, oruçların en faziletlisidir” şeklindedir.) Ben:
- Bundan daha faziletlisine de gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:
– “Bundan daha faziletlisi yoktur” buyurdu.
Rasûlullah’ın tavsiye etmiş olduğu, ayda üç gün orucu kabul etmem, bana ehlimden ve malımdan daha sevimli olacakmış. (Buhârî, Savm 55, 56, 57, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, Nikâh 89; Müslim, Sıyâm 181-193)Yoksulluk için harcamak, yedirmek, giydirmek, okutmak lazım ki yemediğini biriktirenden de farkın olsun. İnfak edersen yarın hesap günü Yemen'deki bu çocuklara bir şey yapmadığın için mahcup olmazsın.
Tegabun
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
15. Mallarınız ve çocuklarınız sadece sizi imtihan etmek içindir. Büyük ödül Allah katındadır.
16. Siz, var gücünüzle Allah’tan çekinerek korunun. O’nu dinleyin ve O’na boyun eğin. Kendi iyiliğiniz için hayra harcama yapın. İçlerindeki doyumsuzluktan korunanlar umduklarına kavuşacak olanlardır.
17. Allah’a güzel bir ödünç verirseniz O size, kat kat fazlasını verir ve durumunuzu düzeltir. Üzerine düşeni eksiksiz yapan ve yumuşak davranan Allah’tır.
Nafile ibadetler yaparken günahlardan da uzak dur. Günahlar Kur’an’da yazıyor. Dönüp dolaşıp hep aynı yere geliyoruz. Kur’an’ı anladığın dilde düzgün tercüme edilmiş bir mealden öğrenmen gerek. O zaman örnek verdiğim bu ayetleri sen göreceksin. Onlar gibi olmaya çalışacaksın.
Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
36. Şimdi size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının geçici geçimliğidir! Allah katında bulunanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. İman edip ve Rablerine tevekkül edenler/güvenenler içindir!
37. Onlar günahın büyüklerinden ve hayâsızlıklardan kaçınarak uzak duranlardır. Öfkelenip kızdıkları zaman da affedenlerdir!
Örnek verdiğim bu ibadetler bir anda olacak şeyler değil ama zamanla gayretle Allah çabanı boşa çıkarmayacaktır. Yeter ki insan Rabinine yönelsin.
Bu yolda yürüyebilmek için sabra ihtiyaç var. Sabır olmadan bu yolda yürünmez. O zaman Allah’tan sabredenlerden olabilmeyi talep etmek gerekir. Bunu istedikten, ve sabırlı olmaya gayret ettikten sonra Allah’ın rızasına ermeyi, bizden razı olmasını, bizden hoşnut olmasını iste. Yıllarca bu dualarla, gece ibadetlerinde, seherlerde hep bunları istemek gerekir. Ne diyor bak;
Furkan
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
77. (inananlara) de ki:
“Duanız (kendinizi aciz görerek O’ndan istemeniz) olmasa,
Rabbim size ne diye değer versin?”
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
186. Kullarım Beni senden sorarlarsa,
(bilsinler ki), gerçekten Ben (onlara çok) yakınım.
Bana dua edince (Benden isteyince),
dua edenin duasına (isteğine) cevap veririm.
O halde, doğru yolu bulmaları için Benim davetime uysunlar,
Bana iman etsinler.
Duamız olmazsa Allah bize değer vermiyormuş. Dua bir haldir. Hiçbir şey söylemeden de dua edebilirsin. Dua demek “Bana şunu ver” “Bizi şundan koru” gibi cümlelerden ibaret değildir. Dua Allah ile beraber olmaktır. Büyüklüğünü, verdiklerini, vermediklerini, yarattıklarını, eserlerini gördükçe, düşündükçe insanın içinde bir bağ oluşuyor. O bağ oluştuğunda her anın Allah ile beraber olmaya başlar, istesen de unutamazsın. O zaman hiçbir şey demesen de düşünmekle bile dua/zikir yapabilirsin. Bence gerçek zikir de budur.
Bu yazdıklarım kendi yaşadıklarım sonucu elde ettiğim tecrübelerdir. Gecenin bir vakti, seherlerde dua ederdim, namaz kılardım. Beş vakit namazın dışında da namazlarım vardı. Kaç yıl olduğunu söyleyemem ama böbreklerimi kurtaran ameliyat öncesinde çok uzun zaman kuşluk ve evvabin namazı kıldım. Çok sıkıntım yoksa ki bu namaz kılmamı zorlaştırıyor, bu iki namazı kılmaya çalıştım. Azar azar başlıyor insan. Kuşluk namazını iki rekat kılardım. Zamanla dört rekat kılmaya başladım. Son yıllarda daha dikkatliydim herhalde. En son bir Ramazandı daha bir ciddi ele almaya başladım. Peygamberimiz Ramazanda ibadetlerini artırırmış, ben de kuşluk namazını sekiz rekat, evvabini de bir yere gitsek de aksatmadan altı rekat kıldım. Ramazandan sonra da kuşluk namazını sekiz rekat kılmaya devam ettim. Geçen Ramazan bir gün, sabah namazına uyanamadım, kaçırdım. Kalkınca nafilesi ile berber sabah namazını kıldım, peşine sekiz rekatta kuşluk kıldım. Toplam on iki rekat namaz. Namaza başladığım ilk zamanlar bir gün on iki rekat namaz kılacağımı söyleseler inanmazdım. Demek ki sabırla ibadetlere devam edip yaklaşmayı arzularsan, bir gün sıkılmadan on iki rekat namaz kılacak hale gelebiliyor insan. Tabi Allah’ın lütfu ile. Bunlar benim övündüğüm şeyler değil. Sana örnek olsun diye yazıyorum. Böbreklerim düzeldikten tabiri caizse başka birine dönüştükten sonra bu kadar uzun nafile namaz kılmaya devam etmedim. Hatta zamanla arasıra kuşluk namazı kılar oldum. Daha çok Kur’an’ı anlama üzerine çalışmalar yapmaya başladım. İnsan her dönem farklı şeyler yapıyor. Ama uzun süre kıldığım kuşluk ve evvabin namazının sonucunu gördüm. Kur'an'da da böyle yapılması gerektiğini anlatan ayetleri dikkate alınca ortaya bir yol çıkıyor. İşte bu yol, Kur'an'ın gösterdiği yoldur. Bu satırları yazarken kendimi bir şey zannederek yazmıyorum ama şunu da anlamıyorum; insanlar fazladan iki rekat namaz kılmadan, dua etmeden, bir gayret göstermeden "neden benim gözüm açılmıyor" diyor. İnsanın gözü mürşidi kamil diye tabir edilen insanlarla değil, hangi ölçüde Allah’a yaklaşmaya gayret ettiğiyle açılır. Bunu açan da Allah’tır. Anahtarı nafile ibadetlerdir. Hadisini sayfa başında gösterdim.
On sene veya yirmi sene gecelerde seherlerde dua etsen, teheccüd, kuşluk, evvabin namazları kılsan, Kur'an'ı düşüne düşüne okusan, okuduklarını hayatına geçirsen, “ben senden razıyım sen de benden razı ol” desen, Allah dualarına, ibadetlerine on sene sonra cevap verse, seni manen Kendisine yaklaştırsa, istemez misin? Ben sanırım buna benzer bir şey yaşamışım ama farkında değildim. Böbreklerim rahatsızken sürekli Allah’a dua etmem, fazladan namazlar kılmam beni Allah’a yaklaştırmış. Bu ibadetleri yaparken böyle ilave ikramlar alınabileceğinden haberim yoktu. Yine yazayım bunları kendimi bir şey zannettiğim için değil Allah’a dikkat çekmek için yazıyorum, nasıl bir Allah’ın kulusun gör istiyorum. Allah insanlara sandıklarından çok daha yakın ama farkında değiller, inananı da inanmayanı da boş işlerin peşinde. Bunları görmenin yolu buraya kadar yazdığım fazladan yapılan ibadetler ve duadan geçer. Sen de dua et, fazladan ibadetler yap, malından harca ki normal Müslümanlardan farkın olsun.
Tabi ben hiç çalışmadım, ev geçindirmedim, çalışırken, işini yaparken namaz kılmak, Allah’a yönelmek, bu yolda sabit kalabilmek, daha fazlası için istemek nasıl olur bilemeyeceğim. Çok çalışan, çok yorulan, geç yatan, erken kalkan nasıl teheccüde kalkar, seher vakitlerini nasıl değerlendirir bilemeyeceğim ama tarih bunu yapan insanların hikâyeleriyle dolu. Asıl mesele neyi tercih ediyorsun meselesidir. Allah’ın rızasını mı arıyorsun geçici dünyanın keyfini mi? Benim bunlara imkanım olduğu, vakit bulabiliyor olduğum için ayrıca şükretmem lazım. Sen de elinden geleni yap. Elinden ne kadarı geliyorsa ama kalbin her zaman Allah ile beraber olsun. Yolda işe giderken, gelirken, işte mola verince, evde, yatarken, uyumadan, uyanır uyanmaz kalbini Allah’a bağla.
Mustafa hocanın esma derslerinden bir bölüm kestim, diyor ki "Allah'ın rızasına talip olmak gerekir." Ben yazdığım dualarımı duaları yaparken Mustafa hocayı, Abdülaziz hocayı tanımıyordum bile, bunlardan haberim yoktu. O dualar içimden geliyordu. Sonradan bu insanların derslerinde zaten böyle yapılması gerektiğini gördüm. İnsanları birbirinden farklılaştıran duadır. Duada da ne istediğini çok önemlidir. "Bana ev ver, araba ver çocuk ver, oğlana kıza hayırlı damat gelin ver" bunlar hep dünya isteği. Allah zaten koyduğu ölçülere göre bunun insanlara veriyor başka bir şey istemek lazım. Mustafa hoca diyor ki "Allah'tan istemeyi bilmiyoruz. Allah'ın zaten vereceği şeyleri istiyoruz" diyor. Allah'tan başka bir şey istemek lazım." diyor. Ne olduğunu hocadan duy. Ayrıca Allah kendisinden bir şey istemeyene buğz edermiş. Bunun nedenini de hocadan dinle :)) Bunları neden gösteriyorum biliyorsun, sana örnek olsun diye.
Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.
"Allah'tan istemeyi bilmiyoruz."
"Allah'tan istemeyi bilmiyoruz."
Mustafa hocadan bir video daha göstereceğim. Seçilmiş insanlardan bahsediyor. Önce ayeti göstereyim.
Al-i İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
33. Allah; adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemlerin üzerine seçti.
Al-i İmran
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
42. Hani melekler: “Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”
43. “Ey Meryem! Rabbine divan/kıyam dur. Secde et ve (O’nun huzurunda), rükû edenlerle beraber rüku et” demişlerdi.
Ben bu ayetlerin anlatılığı on beş dakikayı kestim. Hoca bu ayetlerde geçen seçilme ve alemlere üstün kılınma ne demek buna değinmiş. Alemlere üstün kılınma ile bütün insanlara değil de yaşadığı toplumda üstün kılınma varmış. Bunları anlattıktan sonra "biz de seçilmeyi isteyelim" diyor. Bu kısmı dinlemeni istiyorum. Bunun yolu buraya kadar yazdığım fazladan yapılan ibadetler ve duadan geçer. Sen de dua et, fazladan ibadetler yap, malından harca ki normal insanlardan farkın olsun.
Hz Ali
"Muhammed'in (s) arkadaşlarını gördüm. Aranızda onlara benzeyen kimse göremiyorum. Onlar saçları darmadağın ve toz toprak içinde sabahlıyorlardı. Geceyi secde ederek ve kıyam halinde geçiriyorlardı. Alınları ile yanakları arasında münavebe (bir defa alınları üzerinde bir defa yanakları üzerinde secde) yapıyorlardı. Ahiretlerini anmaktan kor gibi bir şey üzerinde duruyor gibiydiler. Secdelerinin uzunluğundan dolayı sanki gözlerinin arasında keçi dizleri vardı. Allah zikredildiğinde göğüsleri ıslanıncaya kadar gözyaşları akardı. Ceza korkusundan ve mükafat ümidinden şiddetli rüzgâr estiğinde titreyen ağaçlar gibi titrerlerdi."
Nehcü'l Belâğa - Beyan Yayınları, 6. baskı, 95. Hutbe
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” dedi:
“Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harb ilân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdetâ) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum.”
Buhârî, Rikak 38