Namaz konusunu bir kaç sayfaya ayırmıştım ama sonra hepsini bir yere toplamaya karar verdim. Biraz uzun bir sayfa oldu. İstersen http://www.hayatinsirri.net'te Menü'den "Namaz Hakkında Her Şey" bölümünden sayfalara ayrılmış halini okuyabilirsin. Bu sayfada kolay ulaşman için sayfa içi link yaptım, tıkladığına gider ama baştan okumak daha iyidir.
Kazanın olduğu sene kafamda din adına bazı sorular oluşmuştu. Ortaokuldan beri ne kadar kötü alışkanlığım varsa devam ettirmekle beraber dine karşı bir merak oluşmuştu. Yaşadığın hayatın gün gelip de aslında “hayat” olmadığını öğrenmek bir hediyedir, lütuftur. Şirinevler'de fizik tedavi hastanesinde yatarken her sabah spor odasına gidip fizyoterapistlerle hareketler yapardık, daha doğrusu biz yatardık onlar yapardı. Bu hareketler esnasında zamanla sohbet etmeye başlıyor insan. Benden birkaç yaş büyük Türkan hanım vardı, o söylemişti “Bu kadar kısa hayatına bu kadar kötü şeyi nasıl sığdırdın” diye. Çok haklıydı yirmi bir yaşındaydım. Bir zaman gelip de yaşadığın şey aslında hayat değilmiş anladığında bir arayış içine girersin. Peki hayat nedir? Bin yıllardır felsefeciler bu cevabı aramış, eğer aradığın cevapta Allah yoksa bulduğun cevap "cevap" değildir. Bu hayatı Allah'tan ayrı değerlendiremezsin. Benim için arızalı bir hayatın sonrasında dine yönelmek ancak ve ancak Allah’ın hidayeti olsa gerek. Başka açıklaması olamaz. Ben bulamadım.
Yalnız Allah’a kul olanlar şartlar ne olursa olsun namazı bırakmazlar. Doğru yolda olanların özelliklerinin sayıldığı bütün ayetlerde namaz var. Mesela;
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
2. İşte o Kitap budur; içinde şüpheye yer yoktur. Müttakîler için rehberdir.
3. Allah’a içten inanan, namazı düzgün ve sürekli kılan ve verdiğimiz rızıkları yerli yerince harcayan,
4. Sana indirilene de senden önce indirilenlere de inanıp güvenen ve ahirete inançları kesin olanlar.
5. İşte onlar, Rablerinin (Sahiplerinin) doğru yolunda olanlardır. Umduklarına kavuşacak olanlar da onlardır.
Ayetteki Müttaki takva sahibi demek. Takva ise korumak, korunmak sakınmak anlamına gelir. Takva sahipleri kendilerini günahtan korur. Allah’tan çekinir. Bir iş yapmaya kalkınca “acaba Allah bu yaptığıma bir şey der mi” diye kendisini, yaptığı işi kontrol eder. Ayet Kur’an’ın böyle insanlara rehber olacağını söylüyor. O insanlar da namazı düzgün ve sürekli kılarmış
Namaz kılmamak şirkin en yakınındaki günahtır. Sen de duymuşsundur, namaz kılmamanın ahirette cezası olacak mı olmayacak mı diye her dönem tartışmalar oluyor. Bir kısım hoca cezası olmayacak diyor, bir kısmı da olacak diyor. Bu konuda bakacağımız ilk yer Kur’an’dır. Kur’an diyor ki;
Rum
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
30. Yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın insanları yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. O, insanları ona göre yaratmıştır. Doğru din budur ama çoğu insan bunu bilmez.
31. O’na yönelen kişiler olun, O’ndan çekinerek kendinizi koruyun. Namazı düzgün ve sürekli kılın. Müşriklerden/Allah'ı ikinci sıraya koyanlardan olmayın.
Allah kendisine yönelmemizi, O’ndan çekinmemizi ve namazı sürekli kılmamızı istiyor. Bundan sonra gelen ifadeye dikkat et; namazı kılın, müşriklerden olmayın. Bu ifadenin ciddiyetini görebiliyor musun? Namazı bırakmak müşrikliğin hemen yanında duran bir günah. Bununla ilgili kısa bir video göstereyim.
Peki namazı terk etmenin hükmü nedir? Kılmasak ahirette cezası olacak mı? Onun da cevabı altta. Bu ayetlerden önce on sekiz nebinin adı sayılıyor. Allah onları seçtiğini, peygamberlik ve Kitap verdiğini, onlardan sonra gelen nesilleri namazı ihmal ettiğini söylüyor.
Rum
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
58. İşte bunlar Allah’ın mutluluk verdiği nebilerdendir; Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte gemiye bindirdiklerimizden, İbrahim’in ve İsrail’in (Yakup’un) soyundan olup kendilerine doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Onlara Rahman’ın ayetleri okununca gözleri dolarak secdeye kapanırlardı.
59. Onların arkasından gelenler, arzularına uyarak namazı ihmal ettiler. Onlar, yakında yanlış kurgularıyla yüzleşeceklerdir.
60. İçlerinden dönüş yaparak (tevbe ederek) inanıp güvenen ve iyi iş yapmış olanlar Cennet’e girecekler ve hiçbir haksızlığa uğramayacaklardır.
Demek ki namazı ihmal eden Müslümanlar yanlış bir kurgu içindeymiş. “Namaz kılmıyorum ama benim kalbim temiz” sözü tanıdık mı? Ben çok duydum bu sözü. Temiz kalbin kendini kurtaracağını sanmak bir kurgudur. Allah’a inanıyor hatta Müslümansan ve namaz kılmıyorsan bu söz sana söyleniyor; Onlar, yakında yanlış kurgularıyla yüzleşeceklerdir. Namaz kılmamak büyük günahlardandır. Büyük günah işleyip tövbe etmeden ölenler cehenneme girecek. Namazı terk edenin akıbeti cehennemdir. Alttaki ayette namaz ve infakın ne kadar önemli olduğunu görebilirsin
İbrahim
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
31. İnanan kullarıma söyle: “Namazı gereği gibi kılsınlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, gizlice ve açıkça bağışlasınlar. İçinde alışverişin ve dostluğun bulunmayacağı gün gelmeden önce.”
“İçinde alışverişin ve dostluğun bulunmayacağı gün” o gün pişmanlık günüdür, o gün gelmeden yaşam biçimini Kur'an'a göre düzenleyenler kurtuluşa erecektir.
Mümin
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
65. Sonsuz yaşam kaynağı O’dur. O’ndan başka İlâh yoktur. O halde; samimiyetle yaşam biçiminizi, O’na (Allah’a/Kur’an’a) göre düzenleyerek ibadet edin/dua edin. Hamd'a lâyık olan Alemlerin Rabbi Allah’tır!
Namaz kılmayanların cezası nedir ya da genel anlamıyla Müslümanlar cehenneme girecek mi bu sayfadan bakabilirsin. Müslümanlar Cehenneme Girecek Mi? - Şefaat Nasıl Olacak?
Taha
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım (Nahl 98)
130. Onlar ne derlerse desinler, sen sabret. Güneşin doğuşundan önce, batmasından önce ve gecenin bölümlerinde her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine ibadet et. Gündüzün bölümlerinde [*1] de ibadet et; belki memnun kalırsın.
[*1]“Bölümler” diye tercüme ettiğimiz “etraf = اَطْرَافَ” kelimesi “taraf = طرف”ın çoğuludur. Arapçada çoğul, en az üçü ve daha fazlasını gösterdiğinden gündüzün ilk bölümü, güneşin doğmasından zeval vaktine kadar olur. İkinci bölümü öğle namazının, üçüncü bölümü de ikindi namazının vakti olur. Âyet, “ سَبِّحْ = kuluk et” emriyle başladığı, “namaz kıl” diye açık bir emir içermediği için bu ayette yapılması istenen ibadet nafile namazlar olur. Ebu Hureyre’nin şöyle dediği bildirilmiştir:
“Dostum Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bana üç şey vasiyet etti: Her ay üç gün oruç tutmak, iki rekat kuşluk (duhâ) namazı ve uyumadan vitir kılmam [Buhârî, Teheccüd 35; Muslim, Müsâfirîn 85 – (721)]”
131. Dünya hayatının süsü olarak, kendilerini imtihan için üst üste nimetler verdiğimiz kişilere imrenme. Rabbinin (Ahirette) vereceği rızık daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
132. Ailene namazı emret, sen de namaza devam et. (Rızkı bahane etme) Senden rızık istemez, sana rızık veririz. Mutlu son, Allah'tan çekinerek kendini korumanındır (takvanındır).
Açıklamada da görüyorsun, bu ayet peygamberimizin kıldığı nafile namazların temelidir. Ayetin sonundaki "Belki memnun kalırsın" ifadesi farz namazlar için söylenmez. Namazın önemini görebilmek için bundan sonra gelen ayetleri de birlikte değerlendirmek lazım. Bu ayetler aslında bize de hitap ediyor. Dünyada birçok insan var hiçbir derdi yok, çok zengin, mal mülk çoluk çocuk keyfi yerinde, her istediği oluyor, neye istese ulaşabiliyor, 131. ayette Allah peygamberimize mealen "kendi yaşadığı sıkıntılardan şikayet edip rahat zengin insanlara bakma" diyor. Bizim de bu ayetleri örnek almamız gerekir. Bir insanın geçinecek kazancı sağladığı bir işi varsa eğer Allah rızasını düşünüyorsa daha fazla zengin olmak için çırpınıp durmasının bir anlamı yoktur. Sürekli zengin olmaya çalışmak, birçok işi ayna anda yapmayı istemek, sürekli her şeyin yenisini almaya çalışmak dünyaya bağlanmaya, hiç farkına varmadan dünyayı tercih etmeye neden olabilir. Allah peygamberimize "dünya hayatının süsüne gözlerini dikme" demiş Allah mal mülk zenginlik verdiği insanları bunlarla imtihan edip kazananı kaybedeni açığa çıkartacak. Peygamberimize mal mülk yerine nafile ve farz namazlarla Rabbine yönel, senin karşılığın cennette olacak diyor. Bizim de peygamberimizi örnek almamız gerekir. Namazları aksatmadan, dünyaya bağlanmadan, kazancının fazlasından Allah’ın tavsiye ettiği şekilde ihtiyaç sahiplerine harcayarak Allah rızasına yönelmek gerekir. Müslümanlar gerçek hayata ahirette kavuşacak. dünya hayatına aldanmamak gerektiğini hatırlatan bir video göstereyim.
Allah’ın rızası doğrultusunda yaşamaya çalışmak için bazen hicret etmek gerekebilir. Mesela bir iş yerinde namaz kılınmasına ya da daha geniş düşünelim dinini yaşamasına izin verilmiyorsa oradan hicret etmek gerekir eğer Allah rızası için yaşamak isteniyorsa. Bazı ayetler dikkatimi çekti, onları yazacağım. Allah'ın rızası için yaşamak istemeyenler, dediğim örnekteki gibi islamı yaşayamadığı bir yerden başka bir yere gitmeyenler için güzel haberler yok.
Nisa
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
97.Kendilerine zulmediyorlar iken, meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya, melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız (niçin hicret etmediniz?)” Onlar da: “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler. Melekler: “Allah’ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi, oraya (başka bir yere) hicret etseydiniz ya!” derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.
98. Ancak, gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.
99. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah; çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.
100.Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de... Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla, evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun ödülü Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Bu ayetler bir yerde islamı özgürce yaşamayanlara da hitap ediyor. İslam bir yerde özgürce yaşanamıyorsa hicret edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor nitekim peygamberimizde Mekke’den hicret etmek durumunda kaldı. Bu gün aynı durum iş yerleri için geçerli olmaması için bir sebep yok. İş yerinde namaz, oruç, örtünme vb ibadetlerini yapamayanların başka şirketlerde iş araması gerektiği ayetlerden anlaşılıyor. Bugün bünyesinde namaz kılma odaları olan iş yerleri var. Tanıdığım insanlar var böyle iş yerlerinde çalışmak için gayret gösteren, Biga’da Sinan vardı iş yerinde namaz kılma imkanı var ve kendisi de muhasebe departmanında çalışıyor ve namazını aksatmıyor. Tabi burada başka meseleler de var mesela maaş. Çalıştığı yerde namaz kılmaya izin verilmeyen ve yüksek maaş alan biri, namaz kılma imkanı olan bir iş yerinde maaşının yarısına çalışır mı? Bunların hepsi imtihandır. Allah rızası için daha az maaşa razı olacak mısın? Dünyayı değil de Allah rızasını tercih edecek misin? Öyle görünüyor ki hayatı boyunca iş yerinde namaz kılınmasına izin verilmeyen şirketleri tercih edenlere, melekler ölüm anında canlarını alırken Allah’ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi, oraya (başka bir yere) hicret etseydiniz ya! diyecekler.
Müslümanların Allah’ın rızasını, ahireti düşünmesi gerekir çünkü bu dünya imtihan yeridir. Bu dünyaya saplanıp kalmanın bir anlamı yoktur.
Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
44. Allah gökleri ve yeri, gayesiz değil, hak ve hikmetle, gerçek bir gaye ile yarattı. Elbette bunda iman edecek kimseler için alınacak dersler vardır.
64. Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!
Ahiret gerçek hayatın ta kendisi hem de sonsuz hem cenneti hem cehennemi. Bunu idrâk edebilmek gerekir. Namaz kılabileceğin düşük ücretli bir şirket ve namaz kılamayacağın yüksek ücretli bir şirket, hangisini tercih edersin üstelik Allah pek çok ayette “dönüşünüz Bana” derken?
Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
56. Ey Gerçeklere inanan kullarım! Şüphesiz yeryüzüm/arzım geniştir. (Bir işkence halinde hicret edebilir, yer değiştirebilirsiniz). O halde yalnız ve yalnız Bana kulluk edin.
57. Her nefis ölümü tadıcıdır/tadacaktır. Sonra da Bizim huzurumuza döndürülürsünüz.
58. Gerçeklere inananları ve faydalı işler yapanları, elbette altlarından ırmaklar akan, cennet köşklerine/odalarına yerleştireceğiz. Orada sürekli kalıcıdırlar. Çalışanların ücreti ne de güzeldir!
59. Onlar sabrettiler ve Rablerine güvenip dayanmaktadırlar.
Bir yerde dini özgürlüklere izin verilmiyorsa müslümanlar Allah rızası için başka yerlere gitmek mecburiyetindedir. Dünyayı tercih edip patrona mı kul olacaksın yoksa Allah’a mı? Gördüğün üzere Allah diyor ki “Ey gerçeklere inanan kullarım! Şüphesiz yeryüzüm/arzım geniştir. (Bir işkence halinde hicret edebilir, yer değiştirebilirsiniz). O halde yalnız ve yalnız Bana kulluk edin.”
Alttaki ayetlerde dünyayı tercih edenlerin halleri nasıl olacak bildirilmiş. Bunlar baştan verilmiş cevaplardır.
İnfitar
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
34. Ve böylece, o en büyük felâket geldiği zaman;
35. o gün insan neyin peşinde koştuğunu hatırlar!
36. Ve görmeleri için cehennem de açıkça sergilenmiştir.
37. Artık her kim azgınlık etmiş
38. ve dünya hayatını tercih etmişse,
69. muhakkak ki cehennem, (onun için) barınak yeridir/onun varacağı yerdir!
40. Her kim de, Rabbinin makamından korkmuş ve kendini boş tutkulardan alıkoymuşsa,
41. elbette varılacak yer cennettir!
Kur'an'da pek çok ayette "dünya hayatına aldanmayın" "Allah ile aldatılmayın" diyor. Allah ile aldatılma konusu çok önemli; "Allah bizi affeder" "Allah niye bize azap etsin" gibi cümleler Allah ile aldatmak/aldanmaktır. Allah ne yapacağını Kur'an'da yazmış; bu dünyada bir sistem kurmuş, öbür tarafta bu sistemin hangi tarafını seçtiysen onun karşılığını alacaksın. Dikkat et, Allah ile aldatılma.
Lokman
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
33. Ey İnsanlar!
Rabbinizden sakının!
Babanın çocuğunun yükünü yüklenemeyeceği,
çocuğun da babasının yükünü yüklenemeyeceği o günden
korkun!
Şüphesiz, Allah’ın sözü gerçektir.
Öyleyse dünya hayatında aldanmayın
ve
sakın çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah’ın affına güvendirmesin!
Namazın bir diğer manası da duaydı, hem zikir hem dua aynı anda yapılıyor hatta bence hep böyle yapılmalı. Bunu kendime bir pay çıkartarak söylemiyorum, ben uzun yıllar nafile namaz kıldım, benim tek derdim vardı; Allah’a yaklaşmak Bunun içinde içinde bulunduğum durumdan dolayı yapabileceğim en güzel ve belki tek şey dua etmek ve namaz kılmaktı. Oruç tutamıyorum, malım servetim yok infak edeyim, bir tek namazı kılmakta zorlanmam, o yüzden farzların önünde arkasındakilerden başka nafile namazlar da kıldım. Kuşluk vaktinde kuşluk, akşam namazından sonra evvabin kıldım. Bunlara nafile namaz deniyor. Nafilenin anlamı Türkçede "boşa giden" gibi ama Arapça da "artı değer" demek. Gittiğim yerlerde de buna dikkat etmeye çalıştım. Derdim Allah’a yakın olmaktı. Bunu istedim hep. Yaşadığım bu halden sonra en son ramazanda sekiz rekat kuşluk, altı rekat evvabin kılıyordum. Geçen sene Biga’dan dönünce çok sıkıntım oldu, öyle ki namazlarda kafamı toplayamaz oldum. İkinci rekatta mıyım üçte mi, ettehiyatüyü okudum mu okumadım mı, dört mü oldu yoksa beş mi, öyle bir an geldi ki namaz namazlıktan çıktı neyi okuyup okumadığıma döndü. Sadece farzı kılayım ama düzgün kılayım, karıştırmadan dedim. Sıkıntıma rağmen sırf namazı tamamlamak için nafileleri kılmayı istemedim. Allah’ı zikir etmek değil de rekat tamamlamaya başlarsam namaz namaz olmaktan çıkar. Mecburen kuşluk, evvabini ve nafileleri erteledim, sadece farz kılmaya başladım. Geçen seneden bu yaz başına kadar böyle devam etti. Ara sıra nafileleri kılmayı denedim ama olmadı. Sadece bu farzları kılarken zamanla bir şey dikkatimi çekti. Ben şu an namazda ne okuyorum, Fatiha, İhlas, Felak, Nas ve Fil surelerini okuyorum. Bunları bilerek seçtim, İhlası Allah’ın tek oluşunu ortağı bulunmadığını, herkesin ona muhtaç olduğunu ifade ettiği için, Felak ve Nas'ın da Allah’a sığıma duaları olduğu için, Fil suresini de Allah’ın gücüne kudretine örnek diye okuyordum. Bir süre sonra namazı sadece bu surelerle okumak çok basit gelmeye başladı. Namaz dediğin şey sonuçta müminin miracı daha güzel daha anlamlı olmalı diye düşünüyordum. Daha sonra İmam Azam'ın Arapça bilmeyenlerin kendi dilleriyle namaz kılabileceklerini söylediğini ve Selmanı Farisi'nin Fatiha'yı Farsçaya tercüme ederek namaz kıldırdığını öğrendim. Bu bilgileri bizden saklıyorlar. Daha sonra peygamberimiz nasıl namaz kılıyordu diye hadislere bakınca Arapça bilmeyen herkesin konuştuğu dille namaz kılması gerektiğini gördüm. Sonuçta bunları öğrendikten sonra namazı Türkçe ve dua ayetleriyle kılmaya karar verdim. Neden namazı Türkçe kılman gerektiğini anlatmaya çalışayım.
Az çok Arapça biliyorsan, namazda okuduğun ayetlerin anlamını bilerek okuyorsan sıkıntı yok ama eğer namazda ne okuduğunu bilmeden namaz kılıyorsan bu büyük sorun. Bu durumda namazını Türkçe kılmalısın. Bu sayfada ayet ve hadislerle namazını Türkçe kılabileceğini göstermeye çalışacağım.
Anlamadığın sözlerle Allah’ı zikredebilir misin? Namazın Allah’ı zikretmek olduğunu Musa peygamberin Allah’la konuşmasından anlıyoruz. Açıklama Süleymaniye Vakfına ait.
Ta Ha
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
9. Musa’nın hikâyesi sana ulaştı değil mi?
10. Bir gün bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: “Durun hele; bir ateş gördüm. Belki onun korundan biraz getiririm; belki de ateşin yanında yol gösterecek birini bulurum.”
11. Ateşin yanına varınca “Musa!” diye bir ses yükseldi.
12. “Ben, evet ben! Senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, kutsal Tuva vadisindesin.
13. Ben seni seçtim. Şimdi sana bildirilecek şeyleri dinle.
14. Ben! Evet ben Allah’ım; benden başka ilah yoktur. Sen, bana kulluk et ve benim zikrim[*] için (âyetlerimi kafana yerleştirmek için) namazı düzgün ve sürekli kıl.
[*] “Namazı benim zikrim için kıl.”: Zikir Arapça’da ‘doğru bilgi’ anlamına gelir. Allah’ın doğru bilgisi Kur’an-ı Kerim ve onun içinde bize indirdiği ayetler ile tabiatta yaratmış olduğu ayetlerdir.
“Namazı benim zikrim için kıl.” buyurmasından anlaşılacağı üzere her namaz Allah’ı ve onun bize gönderdiğini hatırlamak, sürekli akılda tutmak için kılınmalıdır. Zikir, zeka ile yapılan bir eylemdir. Zeka çalışmak için kelimeleri kullanır. Dolayısıyla Allah’ın emrine uygun şekilde namaz kılabilmek için ya okuduğumuz dua ve ayetlerin Türkçe anlamlarını çok iyi bilmeli ya da Türkçe dua ve ayetlerle namazı kılmalıyız. Aksi takdirde namazı Allah’ın zikri için kılmak mümkün olmaz.
Allah her peygamberi kendi kavminin diliyle göndermiş.
İbrahim
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
4. Biz, her resulü / elçiyi ancak kendi halkının dili ile gönderdik ki (ayetleri) açık açık anlatsın. Bundan sonra Allah, (sapıklığı) tercih edeni sapık sayar, (doğru yolu) tercih edeni de yoluna kabul eder. O, daima üstün ve bütün kararları doğru olandır.
Peygamberler kendi toplumunun diliyle konuşacak ki Allah’ın ayetlerini açıklasın. Buna göre insanlar ya kabul edecek veya yaşam tarzını bozmayıp red edecek. Kur'an'ı Kerim’in Arapça olmasının sebebi peygamberimizin Arap olmasıymış. Peygamberimiz aynı zamanda bütün insanlığa gönderilmiştir
Sebe
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
28. Biz seni bütün insanlar için ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ama, insanların birçoğu bilmek için araştırma yapmıyor.
Peygamber bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiğine göre o zaman her toplum Kur'an'ı kendi diliyle okumak zorundadır. Çünkü Allah kendisinden ne istiyor anlaması gerekir. Eğer insanlar Kur'an'ı kendi anladığı dilde okuyabiliyorsa namazı da kendi diliyle kılabilir ve Arapça bilmiyorsa kılmalı da. Eğer bu namaz camilerde cemaatle kılınıyorsa imam ayetleri Türkçe okumalı ki cemaat ne dendiğini anlasın. Peygamberimiz mescitte halka namaz kıldırırken ayetleri Çince okusaydı insanlar anlar mıydı? Bizim camilerimizdeki gibi insanlar anlamadan öyle dururlardı. Allah sadece Araplar namazda ne okunduğunu bilsin diğer milletler namazda anlamadan öyle dursun istemiş olabilir mi? Bütün insanlara Arapça öğretmek mi kolay yoksa herkesin kendi diliyle namaz kılması mı? Anlamadan okunan Kur'an, kılınan namaz, Allah'ı zikir değildir. Sadece ritüeldir. Allah Musa peygambere "Beni zikir etmek için namaz kıl" derken ne dediğini bilmeden ezbere ayet mi oku diyor?
Ragıp El İsfani’nin Müfredat adında Kur’an Terimleri Sözlüğü var. Burada zikir kelimesi şu şekilde tanımlanmış;
Kimi zaman bu kelimeyle, insanın elde ettiği bilgileri kendisiyle koruyabildiği nefsin bir durumu kastedilir. Zikir, söz konusu bilginin akla getirilmesi anlamında kullanılır. Kimi zaman da onunla, bir şeyin kalbe gelmesi veya söylenen söz kastedilir. (Müfredat, Z-k-r maddesi, sayfa 398)
Allah Musa peygambere "Beni zikir etmek için namaz kıl" derken Musa peygamberin aklındaki, bildiği zikir kelimeleriyle, cümleleriyle bunu yapması söylemiş oluyor. Aynı şey bizim için de geçerli. Okuduğun ayetlerin anlamını bilmen gerekiyor ki kalbin tavır alsın. Bir hadis göstereyim. Peygamberimiz evinde kıldığı namazlarda Bakara, Al-i İmran gibi uzun sureleri okurmuş. Peygamberimiz okuduğu bu ayetleri anlamasaydı, ayetin anlamına göre dua, tesbih, zikir yapabilir miydi? Hadisi okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.
Huzeyfe şöyle dedi “bir gece Rasûlullah’ın arkasında namazı kıldım. Bakara sûresini okumaya başladı. Ben içimden, yüz âyet okuyunca herhalde rükû eder dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. Ben yine içimden, bu sûre ile namazı bitirecek dedim. O yine devam etti. Ben bu sûre ile rükûa varır dedim, varmadı. Nisâ sûresine başladı; onu da okudu. Sonra Âl-i İmrân sûresine başladı, onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyeti gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte bulunuyor, Allah’a sığınmaya dair âyet gelince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûya vardı. “Sübhâne rabbiye’l-azîm” (Ben yüce Rabbimi ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) demeye başladı. Rükûu da aşağı yukarı kıyâmı kadar uzun oldu. Sonra “Semiallâhü limen hamideh, rabbenâ leke’lhamd (Allah, kendisine hamd edeni duydu, hamd yalnız sanadır ey Rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûsuna yakın uzunca bir süre ayakta durdu. Sonra secdeye vardı ve “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ” (Ben ulu Rabbimi ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) dedi. Secdesini de aşağı yukarı kıyâmı kadar uzattı. (Müslim, Müsâfirîn 203 )
Peygamberimiz namazda ayetleri okurken koyu belirttiğim cümledeki gibi ayetlerin anlamına göre tavır alırmış. Örnek ayetler yazayım. Bu ayetleri namazda anlamını bilmeden Arapça okuduğunu düşün. Ayetin anlamına göre nasıl tavır alacaksın?
Yasin
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
36. Yerin bitirdiklerini, kendilerini ve bilmedikleri her şeyi çift yaratan Allah, her türlü eksiklikten uzaktır.
83. Her şeyin yönetimini elinde tutan Allah’ın bir eksiği yoktur. Hepiniz O’nun huzuruna çıkarılacaksınız.”
Amenerrasul dediğimiz Bakara suresinin son iki ayetini namazda okuduğunu düşünsene.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
285. Bu elçi, Sahibinden (Rabbinden) kendine indirilen her şeye inanıp güvenmiştir, müminler de öyle! Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanıp güvenir. “O’nun elçileri arasında ayrım yapmayız.” derler. Şunu da derler: “Dinledik ve gönülden boyun eğdik! Bağışla bizi ey Rabbimiz! Dönüp varılacak yer, Senin huzurundur.”
286. Allah, kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez. Kişinin kimi kazancı lehine, kimi kazancı da aleyhinedir. (Siz şöyle dua edin:) “Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek, bizi sorumlu tutma! Sahibimiz (Rabbimiz)! Bizden öncekilere yüklediğin ısr yükünü bize de yükleme! Sahibimiz (Rabbimiz)! Zorlanacağımız yükü bize taşıtma! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize ikramda bulun! Bizim mevlâmız (en yakınımız) Sensin. Kâfirlere karşı bize yardım et!”
Senin de peygamberimiz gibi okuduğun ayetlere göre tavır alarak kılman gerekmiyor mu? Bakara 286-287’deki duayı anlamını bilmeden okumak neye yarar ki? Anlamını bilmediğin metin dua olmaz. Peygamberimiz “beni nasıl gördüyseniz öyle namaz kılın” demiş.
Malik bin Huveyris şöyle rivayet etti: “Rasûlullah ‘Dönünüz ailelerinizin yanında olunuz! Onlara dini bilgileri öğretiniz! Beni nasıl namaz kılıyor olarak gördüyseniz öylece namaz kılınız! Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun. Yaşlınız da size imam olsun!’ buyurdu.” (Buhari 673, Müslim 674/292, Nesei 780, Tirmizi 20)
Hadislerden peygamberimiz nasıl namaz kılarmış görüyoruz. Okuduğun ayetlerin, rüku ve secdede okuduğumuz tesbihlerin anlamını bilmiyorsan peygamberimiz gibi namaz kılmıyorsun demektir. Peygamberimizin rüku ve secdede yaptığı dualara, tesbihlere örnek göstereyim. Kendinle kıyasla.
Hz. Âişe’nin belirttiğine göre rasûlullah’ın Nasr suresindeki “ Rabbine hamd ederek O’na tesbih et!” (Nasr 3) âyeti nâzil olduktan sonra rükûda ve secdede en çok okuduğu dualardan biri şu idi: “Ey bizim Rabbımız olan Allah! Seni kendi kudretimle değil, senin yardımınla ve sana mahsus olan hamd ile tesbih ederim. Allahım beni bağışla” (Buhârî, Ezân 123, 139)
Rasûlullah’ın secdede iken yaptığı dualardan biri de şu idi:“Allahım! Sadece sana secde ettim. Yalnız sana iman ettim. Sana teslim oldum. Benim yüzüm kendini yaratıp ona şekil veren, kulağını ve gözünü var eden Rabbine secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir” (Müslim, Müsâfirîn 201)
Hz Âişe’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah rükû ve secdede iken: “Allahım! Sen ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tamamıyla münezzehsin. Sen bütün kusurlardan ve noksanlardan tamamıyla arınmışsın, mukaddessin. Sen meleklerin ve Rûh’un Rabbisin” derdi. (Müslim, Salât 223. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 147; Nesâî, Tatbîk 11, 75)
Peygamberimiz evinde kıldığı namazlarda uzun sureler okur, rüku ve secdede uzun uzun tesbihler yapardı ve okuduğu ayetlerin tesbihlerin anlamını bilerek okurdu. “Benim gibi namaz kılın” demiş. Sen okuduğun ayetlerin anlamını biliyor musun? Rükuda secdede uzun uzun durup, Allah’ı tesbih ediyor musun? Böyle yapmıyorsan peygamberimiz gibi namaz kılmıyorsun demektir. Biz namazı peygamberimiz gibi kalbin, aklın tavır alması için Türkçe kılman gerekir deyince sapık oluyoruz ama filan mezhebin falan alimi 86 yaşında bir adamın 12 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmesine caizdir deyince çok büyük alim oluyor. Üstelik peygamberimiz Hz Aişe'ye 17 yaşında evlendiği halde bu fetvayı veriyorlar. İstersen Hz Aişe'in evlenirken 17 yaşında olması hakkında bu sayfadan bilgi alabilirsin. İslam'da Evilik Yaşı Kaçtır?
Ayet namazın insanı fuhuş ve kötülüklerden engelleyeceğini söylüyor.
Ankebut
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
45. Bu Kitap’tan sana vahyedilen her şeyi anlayarak oku ve namazı tam kıl. Namaz her çeşit fuhuşu ve kötülüğü engeller. Allah’ın zikri (Kitabı) en önemlisidir. Allah, yaptığınız her işi bilir.
Allah Musa peygambere “beni zikir için namaz kıl” demiş. Zikir’in anlamı da bir bilgiyi aklımıza yerleştirip yeri geldiğinde kullanmak yani ayetleri ezberlemek değil ayetlerin ne anlama geldiğini akla yerleştirmeye ve bunu ihtiyaç olduğunda hatırlayıp kullanmaya zikir deniyor. Namazın bizi kötülüklerden alıkoyması, yaptığımız kıyam, rüku ve secdeden dolayı değildir. Rüku ve secde etmek insanı kötülükten alıkoymaz. Namazda okuduğumuz ayetler bizi kötülüklerden alıkoyar. Bu ayetleri namazda okuduğumuzda Allah'ın emir ve yasaklarını hatırlamış oluruz ve bu hatırlama bizi ayetlere aykırı davranmaktan alıkoyar. Peygamberimiz boşuna mı uzun uzun Bakara, Al-i İmran vs surelerini okuyordu? Aynı zamanda Ayetlerin anlamına göre dua, tesbih, zikir yaparmış. Rüku ve secdede bile uzun dualar okurmuş. Peygamberimiz Beni nasıl namaz kılıyor olarak gördüyseniz öylece namaz kılınız! dediyse o zaman Arapça bilmiyorsan sen de ayetlerin, tesbihlerin ve duaların anlamını bilerek Türkçe okuman gerek. Ama bize tam tersini söylüyorlar. “Beni nasıl namaz kılıyor olarak gördüyseniz öylece namaz kılınız!” hadisini gösterip “peygamber namazı Arapça kılardı siz de Arapça kılmak zorundasınız” diyorlar. Bu namaz taklididir. Peygamberimiz ayetlerin anlamını bilerek, anlayarak ve ona göre tavır alarak kıldıysa sen de öyle kılmalısın. Bunun da yolu herkesin namazını anladığı dilde kılmasıdır. Allah Nuh peygambere emrettiklerini bize şeriat yaptığını söylüyor. Namaz Nuh peygamberden beri var. Ayeti yazayım.
Şura
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
13. “Allah Nuh’a ne emretmişse onu, sizin için bu dinin kuralı (şeriat) yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğimiz şudur: “Bu dini ayakta tutun ve birbirinizden ayrı düşmeyin.” Senin çağırdığın şey müşriklere ağır gelir. Allah, bu dini tercih edeni kendi tarafına (yoluna) seçer ve O’na yöneleni doğruya yönlendirir.”
Nuh peygamberden beri her peygamber ve kavmi kendi dilinde namaz kılmadın mı? Biz niye kendi dilimizde kılamıyoruz? Bütün dünyada her nerede Müslüman varsa herkes anladığı, konuştuğu dille namazını kılmalı. Allah Sebe suresinde peygamberimiz için “biz seni bütün insanlığa gönderdik” diyor. Peygamberimiz bütün insanlara geldiyse, o zaman her insan Kur'an'ı kendi anladığı dilde okumalı ve namazı kendi dilinde kılmalı.
Gelenek, anadilde namazı engellemek için bir de Arapça ayetlerde birden çok anlama gelen kelimelerin olduğunu ileri sürmüş. Bir kelime bazen on farklı anlama geliyormuş, bu kelimeyi Türkçe söylersek olmazmış. Yahu on anlama gelen kelimenin bir anlamını dahi bilmiyorsun ama kelimenin anlamı kayboluyor diyorsun. Allah akıl fikir versin. Kelimenin anlamı kime kayboluyor? Allah bir ayette bir kaç anlamlı kelime kullanıyor bu doğru ama bir ayette on veya daha fazla anlamı olan kelimelerin her anlamı geçerli değil ki. Allah ayette ne anlatıyor, önemli olan bunu görmek ve bilmek. Bunun da halledebiliriz; namazda Türkçe okuyacağın ayetleri ona göre seçersin. Sıkıntı olmaz. Asıl sıkını Arapça bilmeden telaffuz edilen cümlelerde kelimeler birbirine giriyor. Kimse bunu düşünmüyor. Fatiha suresinin beşinci ayeti mesela; Türkçesi şöyle; Ancak sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz! bunu Arapça okurken çoğu insan "iyya kenabüdü ve iyya kenestein" diye telaffuz ediyor ama bu telaffuz yanlış. Doğrusu böyle "İyyake na’büdü ve iyyake nesteıyn." Aslında namazda Arapça bilmeden Arapça ayet okuyanlar kelimeleri bir birine girmiş, karma karışık bir metin okuyorlar ama farkında değiller.
İnsanlara illa Arapça ayet ezberletebilmek ve kısa oldukları için kolay ezberleniyorlar diye Kur’an’ın sonundaki üç dört cümlelik surelere “Namaz Sureleri” demişler, onları ezberletmişler. Sıkıntı burada. İhlas, Felak ve Nas Sureleri dışında, Namaz Sureleri dedikleri surelerin anlamı Allah’ı zikre ne kadar uygun?
Ben namazı Türkçe kılıyorum. Altta linkte görebileceğin ayetler Namaz Sureleri dedikleri Fil, Kureyş, Maun, Kevser, Nasr, Tebbet’ten çok daha zikre, tesbihe, duaya uygun ve peygamberimizin kıldığı gibi anlamlı. Kolay ezberleniyor ve okunuyor diye namazda Tebbet suresini okumanın zikirle hiç bir alakası yoktur; Ebu Leheb’in elleri kurusun, zaten kendisi bile kurudu. Ne malı işine yaradı ne de kazancı! O, alevli bir ateşte kızaracak, eşi de odun hamallığı yapacak, gerdanında ise liften bükülmüş bir ip bulunacaktır. (111:Tebbet 1-5) İlla Arapça okumak için 1400 sene önce ölen bir kafiri neden namazda anıp duruyorsun? Ebu Leheb’in cehenneme gideceğini bilmeyen mi var? Namazda durmadan bunu tekrar etmek seni kötülüklerden nasıl alıkoyabilir? İstersen namazda Türkçe okumak için çıkarttığım ayetlere bakabilirsin. İlk link ayrı bir sayfa, altta pdf'si de var.
Türkçe Namaz İçin Ayet ve dualar.pdf
Abdülaziz hocadan konuyla ilgili iki açıklama göstereceğim. İkisini de dinle.
Kabe'de kılınmış bir namaz göstereceğim. Fatiha'dan sonra İsra suresinden ayetler okunmuş ve herkes ne okunduğunu anlıyor. Hatta adamın biri ağlıyor. Ağladığı yerdeki ayetlere dikkat edersen ahiretten bahsediyor. Namazda okunan ayetleri anlamak gerekiyor ki kalbin tavır alsın. Geçmiş bütün peygamberler kendi dilleriyle namaz kıldı, dua etti. Allah Sebe suresinde peygamberimizi bütün insanlığa gönderdiğini söylüyorsa o zaman herkes konuştuğu dille namaz kılmalı. Bunu neden göremiyorlar gerçekten anlamıyorum.
Namaza başlarken alınan “Tekbir” ne demek, ne anlama geliyor biliyor musun? Allahu ekber deyip elimizi kafamızın yanına kaldırıp indirmek ne demek? Neden sadece başta tekbir alıyoruz? Namaz kılma tariflerinde bunu açıklayan bir tanım gördün mü? İnsanlar anlamını bilmeden tekbir alıp namaza duruyor. Tekbirinin anlamı şu; ellerimizi kafamızın yanına kadar kaldırırız “Allah’tan başka her şeyi geriye atıyorum, geride bırakıyorum” der ellerimizi karın hizasında bağlarız. Bunu böyle bir el hareketiyle gösteririz. “Her şeyi geride bıraktım aklımı, kalbimi sadece Allah’a yönelttim, namaza durdum” anlamındadır. Hiçbir namaz kılma tarifinde bu açıklamayı göremezsin. Türkiye’de camilerde anket yap kimse bilmez bunun anlamını. Bilmez çünkü kimse anlatmaz bunları. Ezbere namaz kıldırıyorlar, üstelik millet okuduğu ayetlerin anlamını da bilmiyor. Tekbirin anlamını "aman ha o adam sapık, sakın dinlemeyin" dedikleri Mustafa hocanın Esma derslerinde gördüm.
Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.
Namaza başlarken alınan tekbir ne anlama gelir?
Mustafa hocanın Esma derslerinden bir başka şey daha öğrendim; namaz boyunca her hareket öncesi ve sonrası Allahu ekber diyoruz ama rüküdan doğrulurken “semallahu limen hamideh” yani “Allah hamdedeni duydu” diyoruz. Doğrulduktan sonra da "rabbena lekel hamd" "hamd Rabbimiz içindir, Rabbimiz sana hamd olsun" diyoruz, neden? Rüküda Allahu ekberden farklı bir şey dememizin sebebi nedir? Bir anlamı olmalı ki rükudan doğrulurken farklı bir şey diyoruz, anlamını yine Mustafa hocadan dinle. Es-Semi’ ismini anlattığı derste anlatmış. Es Semi her şeyi mükemmel duyan demek diye tanımlıyorlar ama ben Süleymaniye Vakfı'nın mealinde es Semi ismine "dinleyen" anlamı verdiklerini görünce daha bir anladım. Allah sürekli bizi dinliyor.
Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.
Rükudan doğrulurken neden "semi Allah" denir?
Mustafa hocanın bir makalesini göstereyim, namazda yaptığımız hareketler olan kıyam, kıraat, rükü, secde, ka'de ne anlama geliyor buradan bakabilirsin hiç değilse saydığım hareketlerin anlamını oku, neyi ne için yaptığımızı bil. Namaz Nedir Mustafa İslamoglu.pdf
Önemli bir konu. Bunu bu sayfada ele alırsam sayfa çok karışabilir. O yüzden Hayatinsirri.net'teki sayfadan göstereyim. Türkçe namaz kadar önemli bir konu. Linkini verdiğim sayfayı okuduktan sonra tekrar bu sayfaya gelip kaldığın yerden devam edebilirsin. Namazda Vesveseden Nasıl Kurtulunur?
Bu konu çok önemli. Bir vakit namazı vaktinde kılma, hayatını namaz kılarak geçirsen bile kaçırdığın namazın yerine geçmez. Bu benim iddiam değildir. Nisa yüz bir yüz üçüncü ayetlerde Müslümanların savaşta nasıl namaz kılacağı anlatılıyor. O ayetlerin sonu şöyle bitiyor çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır. Zaten vakitle sınırlı olduğu için savaşta bile ertelemeye izin yok. Allah savaşta namazı bir rekata indirmiş ama ertelememiş. Düşün işte normal zamanda hiçbir şekilde bilerek erteleyemezsin. Ayetler bunlar.
Nisa
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
101. Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin (kafirlerin) size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı (yolculuk namazını) kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar.
102. İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.
103. O namazı kılarken Allah’ı; ayakta, oturur halde, ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır.
On beş yaşından otuz beş yaşına kadar kılmadığın namazların vakti geçmiştir. Vakti geçmiş namazın kazası olmaz. Eğer namazın kazası olsaydı üstte gördüğün ayet olmazdı. Allah savaş ortamında namazı ertelemeye izin vermediyse bilerek kılınmayan namazların kazası telafisi mümkün değildir. Tövbe edip af dilemekten başka çaresi de yoktur. Millete 40 yıllık kılmadıkları namazları hesaplatıp kılmalarını söylüyorlar. Bunlar sadece nafile namaz olur. Kılmadıklarının yerine geçmez. Kılınmamış 40 yıllık namazın kılınması gerektiğini peygamberimize namazı unutma ve uyuya kalma durumunu sordukları hadislerinden çıkarmışlar.
Ebû Katâde)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah’a uykuda namazın geçirilmesinden sordular da: “Namazın uykuda geçirilmesi kusur değildir. Kusur uyanıklılık halinde kılmamaktır. Herhangi biriniz uyuyakalır yada unutursa hatırlayınca namazını kılsın.” dedi (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10)
Enes’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah şöyle buyurdu: “Bir kimse namazını unutarak geçirmiş ise onu hatırladığı an kılsın.” Ali b. ebî Tâlib’den şöyle dediği aktarılmıştır: “O geçirdiği namazı vakitli vakitsiz ne zaman hatırlarsa o zaman kılar.” (Nesâî, Mevâkît: 53; İbn Mâce, Salat: 10)
Bu hadislere dayanarak bir insanın 40 yıl kılmadığı namazları kılabileceğini söylüyorlar. Allah aşkına Müslümanlar neden okuduğu ayetleri ve hadisleri kafasına göre genişletir? Bu hadislerde peygamberimiz unutma ve uyuma dışında bir mazeretten söz ediyor mu? O zaman peygamberimizin sözlerini genişletme hakkını nereden buluyorlar? Allah Nisa yüz üçte "namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır" demişken peygamberimize 40 yıllık namazın kazasını söyletmeye çalışıyorlar. Müslümanlar kendilerini Allah’ın peygamberin yerine koyup, hüküm vermekten hiç çekinmiyor. Eğer kılmadığın namazların varsa tövbe et. Kendini Allah yolunda iyilik yapmaya ada. Fazladan nafile namaz kıl, oruç tur, Allah’ın rızasını iste. Allah senden razı olursa kabahatleri örter.
Kaza ile sünnet namazı - Süleymaniye vakfı.pdf
Orucun kazası var namazın neden yok. Namaz oruç kazası - Süleymaniye Vakfı.pdf
Bayraktar Bayraklı hocadan cevap. Kaza_Namazi_varmi_Bayraktar_Bayrakli.pdf
Namazın kazası olsaydı Allah "yürüyerek namaz kılın" demezdi. Müsait olunca kılın derdi.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
238.Namazlara özen gösteriniz ve
Orta Namaza da dikkat ediniz.
Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
239.Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız;
namazı yaya/yürüyüş halinde iken
veya
binek üzerinde iken kılabilirsiniz!
Güvenliğiniz sağlandığında ise Allah’ı;
daha önce bilmediğiniz ve
O’nun size öğrettiği biçimde anın!
Diyelim işten çıkınca sen yoldayken akşam namazının vakti giriyor ve sen eve gidene kadar da çıkıyor. O zaman işten çıkarken abdest alıp, yolda akşam namazı vakti girdiğinde metroda, metrobüste, otobüste kılabilirsin. Tabi rüku ve secde yapmadan sadece duaları, ayetleri okuyup Allah'ı zikrederek kılacaksın. Ben bu ayeti bildiğim için on beş senedir yazın Biga’ya giderken öğlenle ikindiyi, arabalı vapurda Marmara denizinin ortasında cem ederek kılıyorum. Yolculuk ettiğin araç mola verip namaza zaman olacaksa molada kılarsın. Mola vermeyecekse araç giderken kılabilirsin. Yolculuk esnasında kıble şartı yoktur.
Namazlarını kaçırmamak için cem edebilirsin. Öğlenle ikindiyi beraber, akşamla da yatsıyı beraber kılabilirsin. Herkes mesela öğleni kıldı ama ikindiyi işten dolayı kaçırma ihtimali var, öğlenle ikindiyi peş peşe kılabilirler veya öğlen vaktinde toplantıdaydın, ameliyattaydın, uçaktaydın vs vs ikindi vakti öğlenle ikindiyi beraber kılabilirsin. Aynısı akşamla yatsı için de geçerli. Kaçırma ihtimali varsa iki namazı beraber kılabiliyorsun. Şimdi biraz daha kolaylaştı değil mi? Bu kolaylıklar namazın belirli vakitlerle sınırlı olmasından kaynaklanıyor.
Süleymaniye Vakfının bu konuyla ilgili bir makalesi var, esas itibariyle peygamberimiz “Ümmetime zorluk olmasın” diye bir ruhsat kullanmış. İstersen birkaç sayfa göz atabilirsin. Bu hadisler o yazıda geçiyor.
İbni Abbas (R.Anhüma) şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de öğle ile ikindiyi birlikte kıldırdı. Ne korku vardı, ne yolculuk.” Hadisin ravilerinden Ebu’z-Zubeyr dedi ki, Saîd b. Cubeyr’e, ”O bunu niye yaptı?” diye sordum. Dedi ki; İbni Abbas’a senin bana sorduğun gibi sordum, şöyle dedi; «İstedi ki, ümmetinden kimseye sıkıntı vermesin.»
Bir de şu hadisi göstereyim, bu da alttaki belgede var. Cebrail var ya, peygamberlere vahiy getiren büyük melek, peygamberimize namazı göstermiş. Burasını ateistlerle hiçbir zaman anlatamazsın. Melek kavramını red ediyorlar. Meleklere iman neden önemli buradan bir kez daha anlayabilirsin. O büyük melek namazların hangi vakitlerde kılınacağını göstermiş.
“Cebrail Kâbe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde öğle namazını, gölgeler bir ayakkabı kayışı kadar iken kıldırdı. Sonra her şeyin kendi gölgesi kadar olduğu zaman ikindiyi kıldırdı. Güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği saatte akşam namazını kıldırdı. Şafağın kaybolduğu saatte de yatsıyı kıldırdı. Sabah namazını da tan yerinin ağardığı, oruç tutana yemenin içmenin yasak olduğu saatte kıldırdı.
Cebrail ikinci kez imamlık yaptığında öğle namazını, dünkü ikindi vaktinde, her şeyin gölgesinin kendi boyu kadar olduğu vakitte kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendinin iki katı olduğu vakitte kıldırdı. Sonra akşam namazını ilk günkü vaktinde kıldırdı. Son yatsı namazını gecenin üçte biri geçmekte olduğu sırada kıldırdı. Sabah namazını da ortalık aydınlandığı sırada kıldırdı. Sonra Cebrail bana döndü ve dedi ki, «Ya Muhammed, bu senden önceki peygamberlerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır
Son cümleye dikkat bu senden önceki peygamberlerin ibadet vaktidir bu günlükte pek çok yerde yazdım, namazın sadece bizim ümmete farz kılınması komiktir diye, bütün ibadetler insanlık var olduğundan beri var.
Bu belgeyi okumak yerine alttaki videoyu dinle, neden namazları cem edebiliyoruz çok daha iyi anlayacaksın. Namazların Birleştirilmesi Süleymaniye Vakfı.pdf
Abdest konusu iki ayette geçiyor. Allah abdest konusunda müslümanlara ikramda bulunmuş. Bizden önceki ümmetlerde elleri, kolları, yüzü, ayakları yıkamak ve başı mesh etmek vardı ama Allah bize ikramda bulunarak ayakları yıkamayı kaldırmış yerine ayağı mesh etmeyi getirmiş. Peygamberimizin çıplak ayağa, çoraba, sandalete, ayakkabıya mesh ettiğine dair birçok hadisi var. Alttaki ayette "su bulamazsanız" diye bir ifade var. Oku ayeti öyle yazayım.
Nisa
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
43 - Ey inanıp güvenenler (müminler)! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpseniz yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın [1*]. Seyir halinde olursanız o başka. Hasta veya yolculuk halinde[2*] iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara temas etmiş olup su da bulamazsanız temiz bir toprağa [3*] teyemmüm edin. Ondan yüzünüzü ve ellerinizi silin (mesh edin). Allah affeder ve bağışlar.
[1*] Görüldüğü gibi namaz kılmaya engel olan tek şey sarhoşluktur. Adetli kadınların namaz kılamayacağına dair söylenen sözlerin sağlam bir dayanağı yoktur.
[2*]
[3*] saîden(صَعٖيدًا): En yaygın anlamı topraktır. Ancak dış yüzey anlamına da gelir. Kur’an’da bu kelime Kehf 18/8 ayetinde Dünya’nın dış yüzeyi, yeryüzü anlamında geçmektedir.
Nisa 43'te ayetin başında saydıklarını oku, su bulamazsanız kısmına geçme, onları yaptığımızda su varsa ne yapacağız? Abdest almayacak mıyız? Elbette alacağız. Eğer su bulamazsanız teyemmüm edin diyor. Yahudilerde de diğer ümmetlerde de abdest olduğu için insanlar abdesti ilk defa duymuyor. Herkes namaz kılanın abdest alması gerektiğini biliyor çünkü en azından Allah Enam doksanıncı ayette peygamberimize kendinden önceki peygamberlerin yoluna uyması söylenmiş. Bu yüzden müslümanlar Yahudiler nasıl abdest alıyorsa öyle abdest alıyordu. Nisa 43 müslümanlara abdest almasını, su bulamazsa teyemmüm etmesini söyledi. Nisa suresiyle Maide suresinin iniş aralığı epey uzun. Maide suresi en son indi. Maide 6 gelene kadar müslümanlar abdest almadı diyen var mı? Yok. Maide 6 ne yaptı peki? Ayakları yıkamayı kaldırdı; Başınızı ve ayak bileği kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin dedi. Yani Maide 6 Nisa 43'ü nesh etti. Müslümanlar abdest alırken Maide altı gereği ayaklarını mesh etmeli. Sen de çıplak ayak, çorap veya ayakkabı üzerine mesh ederek abdest almalısın. Ayet bu.
Maide
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
6 - Ey inanıp güvenenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı[1*] ve ayak bileği kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin[2*]. Eğer cünüp olmuşsanız[3*] yıkanın. Hasta veya yolcu olur yahut sizden biri ayak yolundan[4*] gelir ya da kadınlarınızla birlikte olur da [5*] su bulamazsanız, temiz yüzeye (toprağa) yönelin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, size güçlük çıkarmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak[6*] ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki görevlerinizi yerine getirirsiniz.
[1*] Ayetin bu bölümüne "başınızın bir kısmı" anlamı verilebileceği gibi "başınızın tamamı" anlamı da verilebilir. Hanefiler başın dörtte birini, Şafiiler de çok az bir yerini mehtmeyi farz sayarken Malikîler ve Hanbeliler başın tamamını meshetmenin farz olduğunu söylemişlerdir.
[2*] Mesh: Bir şeyin üzerine elle dokunma.
[3*] Cünüp: Cinsel ilişkiyle veya başka yolla meyana gelen orgazm hali.
[4*] Kişinin boşaltma ihtiyacını giderdiği yer, tuvalet, hela
[5*] Cinsel ilişkide bulunursanız. Cünüplük de bu kapsamda yer alır.
[6*] O gün güven içinde sizi uykuya daldırmış, sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırmıştı (Enfal 8/11)
Alttaki belgelerde iş yerinde namaz kılmayla ilgili iki soru var, cevaplarda abdest alırken ayakları yıkamak yerine çoraba mesh yapabilirsiniz diyor, onun da açıklaması bir altta.
Bu konuda iki video göstereceğim. Biri kısa diğeri uzun. Uzun olan gerçekten çok güzel bir ders. Kur'an'ın önceki kitapları nasıl tastik ettiğini, peygamberimizin mesh ile çıplak ayak, sandalet, ayakkabı üzerine uygulamaları, meshi kim yasakladı, kim tekrar yıkamayı getirdi vs vs çok şey anlatıyor. Hatta uzun derste ayakkabı üzerine bile mesh edebileceğini görebilirsin. Ayakkabını çıkarmana da gerek yoktur. Peygamberimizin böyle yaptığına dair hadisleri gösteriyorlar. Kısa olan videodan da özet olarak öğrenebilirsin.
Bugün çalışma şartları zor olsa da yaşam tarzımızı Kur'an'a göre düzenlemek gerekir. İnsanların çoğu yoğun çalışma temposu yüzünden ibadet hayatını boş veriyor, "iş yerinde nasıl namaz kılacağım" diyerek namazdan ve diğer ibadetlerden uzaklaşıyor. Kimsenin hayatını analiz edecek değilim ama sorulacak soru şu dünyayı mı tercih ediyorsun yoksa Allah’ın rızasını mı? Çalışma hayatını bahane edip namazı ve diğer ibadetleri terk edenler yarın Allah’ın huzuruna çıktığında nasıl cevap verecek? Mesela Allah “hem çalışıp hem de namazı kılacağın pek çok iş vardı neden bu işlerden birine geçmedin” dese buna bir cevap verebilir misin? Buna dünyayı tercih etmek deniyor. İnsan hiçbir şey yapamasa bile Bakara 239’a göre otururken ya da yürürken namazını kılması gerekir.
Ey inananlar! Rükû edin, secde edin ve Rabbinize (Sahibinize) kulluk edin. İyi işler yapın ki umduğunuza kavuşasınız. (Hac 77)
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i: “Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır” buyururken işittim.
Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbni Mâce, İkâmet 17
Cerîr İbni Abdullah el-Becelî radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında idik. Dolunay halindeki aya bakarak şöyle buyurdu:
“Siz şu ayı güçlük çekmeden gördüğünüz gibi, Rabbinizi de açıkça göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan önceki namazları kaçırmamak elinizden geliyorsa, kesinlikle kaçırmayıp kılınız.”
Buhârî, Mevâkît 16, Tefsîru sûre (50) 2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13
Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selâm verip namazdan çıkınca şu duayı okurdu:
Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Allahım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini de verecek bir kimse yoktur. Senin lutfun olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.”
Buhârî, Ezân 155, İ‘tisâm 3, Kader 12, Daavât 18; Müslim, Mesâcid 137, 138. Ayrıca bk. Müslim, Salât 194, 205, 206; Ebû Dâvûd, Salât 140, Vitir 25; Tirmizî, Salât 108; Nesâî, Tatbîk 25, Sehv 85, 89