Onur'un Günlüğü

26 Ağustos 2012 - Biga

Namaz Kıldığın Dönem Olanlar

Bu sayfada senin namaz kıldığın dönem olan olayların benim gözümden değerlendirmesi var. Bir zamanlar nasıl namaza başlamıştın ele alırsak  Yunus suresinin 25. ayetine bakalım; Bunu yine Süleymaniye Vakfı'nın mealinden göstereceğim. Açıklamaya dikkat et.

Yunus

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

25. 25. Allah esenlik ve güvenlik yurduna çağırır. Kim, yapması gerekeni yaparsa onu doğru yola getirir.

O zaman sen doğru yola girmek istedin ve gayret ettin Allah da senin bu gayretin doğrultusunda kalbini islama açtı. Bir keresinde akşam işten çıkınca Beşiktaş’ta akşam namazını kıldığını söylemiştin Sana o zaman vakti geçmeden, eve gelmeden, işten çıkıp akşam namazını camide kıldıran neydi? Demek ki sen de bir şey var. Ne demek olduğunu fark edebiliyor musun? Kendi gözüne perde çekenlerden değilmişsin. Sen o zaman namaz kılıyordun ama ben seni o zaman yeterince savunup koruyamadım. Yaptım aslında ama sonuç yine de öyle oldu. Annemin babamın hal, hareket ve tavırları yüzünden yolundan dönme durumunda kaldın. Şimdi bu konuda bilmediklerini yazacağım.

"Onu O Yoldan Ayırdım"

Annemle yıllar içinde defalarca “o zamanki tavrın yanlıştı” diye konuşmuşumdur. Bir keresinde “sen Zeynep’in namaz kılmasını istemedin” dedim, “evet, onu o yoldan ayırdım” dedi. “Peki neden” deyince “arkadaşından etkilendiği için namaz kıldı, o yaşta namaz kılmasına gerek yok, ileride kılar, namaz kılarken de iş bulamaz” dedi. “İş bulamaz deme zaten çalışıyordu” dedim. “Arkadaşından etkilendiği için başladı namaza” dedi durdu. İmanın ne demek olduğunu bilmeyenler insanların bir ortamdan, birinden etkilenerek namaza başladığını zannediyor. Yanında namaz kılan arkadaşların olabilir ama asıl olay Allah insanların kalbini İslam’a açar, bırak namaza başlamayı Müslümanlar bütün hayatlarını Allah için Allah’ın istediği şekilde değiştirir. “Kimse arkadaşından etkilenip namaz kılmaz. Bu benim hiçbir zaman anlamadığım, anlamayacağım bir şey. Bir insan neden başkalarını kendi düşünceleri doğrultusunda yaşamasını ister? Bu ülkede namaz kılınan o kadar çok iş yeri var ki, sorun bu olamaz. Aslında annemin senin namazına engel olmasının sebeplerinden biri de başını örtmeni engellemekti. Olay namaz değildi, başörtüsüydü. Bunu hiçbir zaman söylemedi ama niyeti buydu çünkü annemle bu konuştuğumuzda “ona namaz kılmayı ben öğrettim” diyordu. “E bırak kılsın o zaman ne engelliyorsun” deyince “o yaşta namaza gerek yok” diyordu. Aslında aklındaki düşünce “bu şimdi namaza başladı yarın öbür gün başörtüsüyle gelir dikilir karşıma” diye düşündü, yılanın başı küçükken ezilir misali senin de başını küçükken ezdi. Ben bu konuda çok endişeliyim. Bir tarafta annem var diğer tarafta sen varsın. Birinizi diğerine tercih edemem. Anneme ne kadar kızsam da bir şey diyemiyorum, zaten her şeye  üzülüyor duruyor. Peki ne yapacağım?

Bizim Sülalenin Hastalığı

Çocukluğumdan beri bizim sülalenin bir hastalığı var. Konu din olunca, biri namaz kılıp oruç tutmaya kalktığında “şimdi yapmana gerek yok sonra yaparsın” diyorlar. Allah’la sözleşmeniz mi var? Kimin kaç sene yaşayacağını nereden biliyorsunuz? Örnek vereyim; kaç defa teyzemin, oğlu Özgür’e “oruç tutma” diye telkinde bulunduğunu gördüm, duydum. “Oğlum sen kilolusun, oğlum hava sıcak, oğlum sen çalışıyorsun” hep bir bahane var. İyi de kardeşim bir çalışan Özgür mü? Hava bir Özgür’e mi sıcak? Daha önemlisi Özgür kilolu olduğunu bilmiyor mu? Özgür ne zaman gücü yetmeyeceğini, tutmayacağını bilemez mi? Bu mantıkla hiç kimse hiçbir zaman oruç tutamaz. Bir insana elli defa böyle söylersen “acaba bir şey mi olur" diye içine kurt düşer ve orucu bırakır. Senin annen gibi Özgür’ün de de annesi Özgür’e ibadet amiri oldu. Sonra teyzem anneanneme de amir oldu; anneannem yetmiş yaşına gelince “anne sen yaşlandın artık oruç tutma” dedi.

Bir bayram Biga’da yazlıkta Özgür bayram namazına gitmek istediğini söyledi. Eşi Betül oğulları “Tuna’yı da götür” dedi. Tuna yedi yaşındaydı. Aman Allah'ım komşulaaaar yetişiiiiin Betül ne dedi? Eyvahlar eyvahlar, bu günleri de mi görecektik? Bu günleri göreceğimize ölseydik de “Tuna’yı bayram namazına götür” dediğini duymasaydık. Sanki Betül Özgür’e "camiden çıkınca köşedeki torbacıdan Tuna’ya uyuşturucu getir" dedi. O yaşta çocuğun camide işi neymiş, neden namaz kılsınmış, ileride kılarmış vs vs. Kardeşim Tuna yedi yaşında dinden uzak dursun diyorsunuz, babası kırk yaşında “şimdi oruç tutmasına gerek yok ileride tutar” diyorsunuz. Anneanneme de “artık yaşlandın oruç tutma” diyorsunuz. Seni de namazdan ayırdılar. İyi de size göre kim ne zaman ibadet yapacak? Bu din ne zaman yaşanacak?

Bayram namazı yılda iki defa olan bir şey. Genelde de sabah yedi civarı oluyor. Çocuklar bayram namazını merak ediyorsa, hevesi varsa ya da anne baba namazla tanıştırmak istiyorsa, zorlama olmadan, bayram namazına gitmek iyi bir şeydir. Bu çocuklar küçük yaşta dini sorularına cevap bulamayınca, dinden uzak yaşayınca ileride ateist veya deist oluyor. Tuna Allah’ı merak ediyor, namaz kılanları görüyor ve ne yaptıklarının farkında. Bir gün Biga’da Tuna’ya sordum “namaz kılan insanlar ne yapmış oluyor biliyor musun” dedim, bilmiş bilmiş “herhalde Allah’a dua ediyorlar di mi” dedi. Tuna yedi yaşında Allah'ı biliyor ama bizimkiler ısrarla çocukları dinden uzak tutmaya çalışıyor. Çocukların sorularına cevap verme, babasına oruç tutarken “tutma oğlum sen, hava sıcak” de, biri örtünmeye kalkınca karşı çık. Neden insanlar ısrarla inananları dinden çevirmeye uğraşıyorlar gerçekten almıyorum. Bu konuda kitaplığımdaki Kerim Yavuz’un “çocukta dini duygu ve düşüncenin gelişmesi” kitabını okumanı tavsiye ederim. Çocuklara din ve Allah ile ilgili sorular sorulmuş nasıl cevaplar vermişler şaşarsın. Bütün çocuklar yedi yaşından buluğa erene kadar Allah’ı arıyor, soruyor, merak ediyor ve şahit oluyor. Buna “kalu bela” deniyor. Kalu belanın ruhlar aleminde olduğunu söylüyorlar ama bu doğru değil. Ruhlar alemini hatırlıyor musun? Sana diyorlar ki aslında Allah’ı gördün” hatırlıyor musun? Hatırlamadığın bir olaya nasıl şahit olmuş olabilirsin? Bunu Kalu Bela sayfasında yazmıştım.

Allah Herkese Varlığını Bildirir

Bu kitabı okuduktan sonra Betül’le konuştum, Tuna altı yedi yaşında Allah’ı sormaya başlamış. Allah nerede, nasıl, eli var mı, boyu nasıl vb. Bu bütün çocuklarda olur. Aynı soruları İnci ablam da sormuş. Herkes Allah'ı merak eder çünkü Allah'ın kanunu bu. Yedi yaşından buluğa kadar Allah herkese varlığına şahit tutar. Bu çocuklar sorularına tatmin edici cevap alırsa imanları gelişmeye başlar. Buluğa erdikten sonra artık kimsenin Allah konusunda şüphesi kalmaz. Çocukların soru sormadığı aileler olabilir, eğer ailedeki kimse Allah'tan bahsetmiyorsa on yaşında bir çocuk "Allah varmış bana anlatsana" demez ama Allah o çocuklarında bir yerde öğretmeni olur, gösterir. Ateist bir grubun Facebook'ta paylaştığı resimlerden biri ve Kerim Yavuz’un kitabından çocuklara sorulmuş bir soru ve çocukların cevabını göstereceğim.

ateistlerin eleştirisi

Kerim Yavuz'un kitabından örnek 1

Üstteki sayfanın devamı. Parantez içindeki kısaltmalar çocukların gittiği okulların adı.

Kerim Yavuz'un kitabından örnek 2

Bunlar 7-9 yaşındaki çocukların cevabı. Bu kitabın büyük bölümünü Ateistlerin Görmek İstemedikleri bölümünün altında "Kalu Bela" sayfasında göstermiştim. Tuna Allah’ı merak ediyor, namaz kılanları görüyor, ne yaptıklarının farkında, Bir gün sordum Tuna’ya “namaz kılan insanlar ne yapmış oluyor biliyor musun” dedim, bilmiş bilmiş “Herhalde Allah’a dua ediyorlar di mi” dedi. Tuna yedi yaşında ama Allah'ı biliyor ama bizimkiler ısrarla çocukları dinden uzak tutmaya çalışır. Küçük çocuğa sorularının cevabını verme, babasına oruç tutarken “tutma oğlum sen, hava sıcak” de, biri örtünmeye kalkınca karşı çık, niçin insanlar ısrarla inananları dinden çevirmeye uğraşıyorlar gerçekten almıyorum. İnsanlar hem kendilerini hem de ailelerini dinden çeviriyor. Şu ayetlere bak şimdi.

Aileni ve Kendini Koru

Zümer

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

11. De ki “Bana verilen emir şudur: Bu dine hiçbir şey katmadan[*1] kulluğu Allah'a yap!

[*!]Allah’tan başkasının söz ve hükümleri katılmış din, Allah’ın dini olamaz. Bu yüzden Allah Teâlâ, Kur’an’ın, kendi koyduğu kurallar dışında açıklanmasını en ağır suç, kendini Allah’ın yerine koyma suçu saymıştır. (Hûd 11/1-2)

12. “Bir de Müslümanların en önünde olmam için emir aldım.”

13. De ki “Ben Sahibime (Rabbime) karşı gelirsem o büyük günün azabından korkarım.”

14. De ki “Ben, bu dine bir şey katmadan sadece Allah’a kulluk ederim.

15. Haydi, Allah’tan önce neyi tercih ediyorsanız ona kulluk edin.” De ki “Asıl kaybedenler, (mezardan) kalkış günü kendini ve ailesini kaybedenlerdir.” Bilin ki apaçık hüsran işte budur.

16. Üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da tabakalar olur. İşte Allah kullarının başına bunların gelebileceği uyarısında bulunmaktadır. Ey kullarım, benden çekinin.

Bu tavırlar bu ayetler tesadüfen yazılmış şeyler değil. Bir insan oğlunun kızının ibadetine engel oluyorsa “yapma şimdi sonra yaparsın” diyorsa 15. Ayette koyu belirttiğim yerdeki durumla karşı karşıyadır. Son cümleyi de görüyorsun, Allah uyarıyor.

Anne Baba İtaatin Sınırı Nedir?

Anne babaların çocuklarını dinden çevirmeye çalışması normal bir davranış değil. Bir insan çocuğunun içki içmesinden rahatsız olmuyor ama namaz kılmasından, başını örtmesinden, oruç tutmasından rahatsız oluyorsa, Allah saygı çerçevesinde bu insanlara uymayın diyor. Hem senin hem de bu günlüğü senin dışında okuyacaklar olan olursa onlar için anne babaya nasıl davranmak, hangi durumlarda itaat edilmemesi gerektiğini anlatan ayetleri yazacağım.

Anne babaya “öf” bile diyemezsin.

İsra

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

23. Rabbin kararını vermiştir; O’ndan başkasına kulluk etmeyeceksiniz ve anaya babaya iyilikte bulunacaksınız! Onlardan biri ya da ikisi yanında ihtiyarlayacak olursa onlara “Of!” bile deme ve ilgisiz davranma! İkisine de saygı dolu sözler söyle.

24. Onları merhamet kanatlarının altına al. De ki “Rabbim! Küçükken onlar beni nasıl büyütüp yetiştirdilerse Sen de onlara o şekilde iyilik ve ikramda bulun.” 

Öf bile diyemezsin ama seni dininden döndürmeye çalışıyorlarsa itaat edemezsin.

Ankebut

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

8. Biz insana, ana-babasına iyi davranma görevini verdik.

Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şeyi;

Bana ortak koşman için seni zorlarlarsa artık onlara itaat etme!

Dönüşünüz Bana’dır/Benim huzurumadır.

Ben o zaman, yapmış olduğunuz şeyleri size haber veririm.

Kafirliği tercih eden anne baban varsa artık onlar senin velin değildir. Veli ne demek açıklayacağım.

Tevbe

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

23. Ey inanıp güvenenler! ayeti görmezlikten gelmeyi (kafirliği), inanıp güvenmeye (imana) tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile yakın dost (veli) edinmeyin. Kim onları dost edinirse, onlar kendilerine yazık etmiş olurlar. 

24. De ki “Atalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, mensup olduğunuz topluluk, elde ettiğiniz mallar, durgunlaşmasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz evler eğer size Allah’tan, elçisinden ve onun yolunda mücadele (cihad) etmekten daha sevimli geliyorsa bekleyin, nasıl olsa Allah’ın emri gelecektir. Allah, yoldan çıkan fasıklar topluluğunu yola getirmez.”

 

Bu ayetleri okuduğunda aklına gelen soruları araştırmalısın. Annen baban kafirse ayetlerden cümle seçip ona göre davranamazsın. Ayetteki “kafir anne babayı dost edinenler kendilerine yazık etmiş olur” cümlesini seçip annenle babanla ilişkini kesemezsin çünkü Allah diğer ayette “insana ana-babasına iyi davranma görevi yükledik” diyor. O zaman “kafirliği tercih eden anne babaları, kardeşleri veli edinmeyin” cümlesindeki veli edinmek ne demek bunu araştırman gerek. Veli,  iki veya daha çok şeyin, araya başka bir şey girmeyecek şekilde yakın olmasıdır. Bu tanımı daha iyi anlamak için ilgili ayeti okumak yeterli;

Veli Ne Demek?

Kaf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

16. Ant olsun insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız/içinden geçenleri de biliriz.

Allah ile bizim aramıza başka bir şey girmiyorsa Allah bizim velimizdir. Bir resimle göstereyim daha iyi görülsün.

Beyaz başlıklı bebeğin velisi pembe başlıklı bebek değil kahve rengi başlıklı bebektir. Pembe başlıklı bebeğin velisi de kahve rengi başlıklı bebektir. Kahve rengi başlıklı bebeğin kimi veli seçeceği, kime öncelik vereceği kendisine kalmıştır. Sanırım anlatabildim. Allah ile arana mesela bir insanı alırsan, bu sefer velin artık daha yakında olan insan olur. İleride “Şirk” bölümünde göreceksin, şirk buradan başlıyor. Ayete dikkat edersen Allah bize şah damarımızdan daha yakınsa o zaman Allah ile aramıza birini alacak yer yok demektir. O zaman kimin kararlarına uymak gerektiği görülüyor mu?

Birini veli edinmek aynı zamanda, birini senin hakkında kararlar alan pozisyonuna getirmek demektir. Öğrencinin velisi bu görevi yapar değil mi? Öğretmenler çocukların velisini çağırır durumu anlatır, veliler de yapılması gerekeni yaparlar, çocuğa bırakmazlar. Annen baban “başını örtmeyeceksin, oruç tutmayacaksın, namaz kılmayacaksın” vs dediğinde ayette “Ey inanıp güvenenler! ayeti görmezlikten gelmeyi (kafirliği), inanıp güvenmeye (imana) tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile yakın dost (veli) edinmeyin” dediği için anne babanı senin hakkında karar alan pozisyona getirmeyeceksin ama diğer ayetlerde “anaya babaya iyilikte bulunacaksınız!” ve “İnsana ana-babasına iyi davranma görevi yükledik” dediği için annene babana iyilik yapmaya, iyi ilişkiler içinde olmaya devam edeceksin. O zaman Mekke’de müşrik anne babalar, çocuklarını “Muhammed’in tanrısına değil benim tanrıma inanacaksın” diye Hübel putuna, Bâl putuna tapmaya zorlamış bugün anne babalar çocuklarını namaz kılmasın, başını örtmesin, oruç tutmasın vs diye zorluyor. Böyle bir durumla karşılaştığında ayetlerin gösterdiği ölçüde annene babana itaat etmemen gerekiyor eğer velin Allah’sa.

Bazen Hicret Etmek Gerekir

Bugün anne babalar çocularını dinden uzaklaştırmaya çalışıyrsa bu durumda yapılacak şey hicret etmek gerekir. Hicreti şehirden şehire taşınmak olarak düşünme. Bazen aynı evde bir odadan diğerine gitmek hicret olur. Burada kast ettiğim anne babanın yanında kalıyorsan oradan ayrılmak ama bu ilişkileri kesmek demek değildir.

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

100.Kim Allah yolunda hicret ederse,

yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de...

Kim Allah’a

ve

Peygamberine hicret etmek amacıyla,

evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse,

şüphesiz onun ödülü Allah’a düşer.

Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Hicret Etmezsen Ruhunu Zor Teslim Edersin

Evinde ailesi tarafından inanç özgürlüğü tanınmayan insanların hicret etmesi gerekiyor, imkan ölçüsünde tabi. Allah böyle durumdaki insanlara yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, diyor. Evden ayrılmaya, başka eve çıkmaya gücü yetmeyen sabır edecek. Ama evden ayrılmaya, başka yerde yeni bir yaşam kurmaya gücü yetip de, o ortamda kalıp dininden dönen varsa sonunun büyük hüsran olduğunu Kuran söylüyor, dikkat et bu ayete.

Nisa

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

97. Kendilerine zulmediyorlar iken,

meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya,

melekler onlara şöyle derler:

“Ne durumdaydınız (niçin hicret etmediniz?)

Onlar da:

“Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler.

Melekler:

“Allah’ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi,

oraya (başka bir yere) hicret etseydiniz ya!” derler.

İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir.

O ne kötü varış yeridir.

98. Ancak, gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan

ve

hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar

ve çocuklar başkadır.

99. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder.

Çünkü Allah; çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Babamla Ben Her Gece Fırça Yerdik

Bu gördüğün ayetler bir yerde dini özgürlükleri yaşayamayan insanların orayı terk etmelerini söylüyor. İbadeti bırakıp o şehirde kalmaktansa başka bir yere gidip Allah’a kul olmaktan vazgeçmeyin diyor. Bu hicreti şehirden şehir göçmek veya anne babayla bir daha görüşmemek gibi düşünme. İnsan inançlarını yaşayacağı bir başka eve çıkar ama annesinden babasından kopmaz, görüşür. Burada maksat dinini baskı altında yaşamaktan kurtulmaktır. Senin durumun biraz değişik oldu zira annem hasta oldu. Benim kazamdan sonra senin üzerinde annemin artı bir hassasiyeti oluştu. Sen bunu tam olarak anlayıp, ona göre bir tavır takınamadın. Şöyle düşün annemin üstünde benden dolayı birikmiş bir duygu yoğunluğu vardı. Bunun üstüne, sen işe başladın yani evden ayrılmaya başlıyorsun artık. Eve geç geliyor olman annemi çok etkiledi. Saat onda, on birde gelmen, üstelik ilk defa işe girmişsin. Daha önce erken çıktığın bir işin olsaydı annem çalışmana alışırdı. Daha sonra geç gelmene de alışabilirdi. Birçok ilk bir arada olduğu için annem kaldıramadı. Akşam dokuz olduğunda sen henüz gelmemişken annem babama bana söylenmeye başlıyordu. “ne kadar rahat insansınız” babama “neden gidip Zeynep’i almıyorsun” diye kızıyordu. Küçükçekmece’de değil de daha merkezi bir yerde otursaydık belki annem bu kadar tedirgin olmazdı. Buraların tenhalığından hep korkmuştur. Haksız da değil. Müjde de işe başladığında yengem camda bekliyordu biliyor musun? O da bir şey olmasından korkuyordu. Buna ilave namaza başlamışsın ve annem bir arkadaşın olduğunu biliyor. Annem bütün bu birikmişlerin üstüne namaza başlamanla, o arkadaşınla seni kaybedeceğinden korktu. Acaba bir cemaate mi gidiyor? Arkadaşı bir cemaatten mi? Bu korkularının sebebi beni kaza ile kaybetmiş seni de bir cemaat ile kaybetmek istememesi. Yoksa annem dine karşı bir insan değil ama dinin erken yaşta yaşanmaması gerektiğini düşünüyor ve benim anlamadığım biçimde seni bundan vaz geçirmeye çalıştı. Yanlış bilmiyorsam sana namaz kılmayı annem öğretmişti ama ne zaman kılacağına da annem karar vermek istiyor. İlk defa çalışma hayatı, ilk defa eve çok geç gelmen, ilk defa bu kadar yoğun çalışman ve ilk defa namaz kılıyor olman ve belki acaba bir yerlere gidip onlara mı karışacak düşüncesi, endişesi bunların üstüne bir baş dönmesi hareketi ile başlayan yeni bir hayat. İki buçuk ay yürüyemedi, psikiyatra gittik, teşhisi major depresyon. Kerem Bey "çok yüklenmişsin, kafanı boşaltamamışsın, baş dönmesi hareketi son nokta olmuş" demişti. Sonrasında yavaş yavaş ilaçlarla yeniden başlayan bir hayat. Bunu 9 Mayıs 2012 - Enfeksiyon Günleri bölümde yazmıştım.

Hicret Etseydin Ne Olurdu?

Benim kanaatim o zaman hicret etseydin dahi, yani hayat tarzından ödün vermemek için yeni bir eve çıksaydın sorunlar hallomayacaktı.  Muhtemel annemde dine karşı bir tavır gelişecekti sanki seni kendisinden koparmış gibi düşünecek ve muhtemelen kendisi hiçbir zaman namaza başlamayacaktı. Böbreklerim için olduğum büyük ameliyattan sonra annem de namaza başladı, Kur'an'ı okudu, merakı, ilgisi bilgi alabileceği programlara yöneltiyor. Daha çok başında ama yola girdi. Allah annemin kalbini islama açtı, kendisine ibadet etmesine izin verdi. Beraber kaldık hastanelerde. O da çok zorlandı. İsyan etmedi. Sabretti. Elbette kazadan sonra annem de çok dua etmiş. Birden bire pat diye Allah’a yönelmedi. Uzun yıllar süren sabrımız karşılığında Allah anneme namaz, bana daha ilerisini lütfetti. Şimdi sana düşen tekrar Allah’a yönelmek. Eğer yönelirsen bunları yine görebileceksin. O zaman inşallah Allah geçmişte olan bu olayları affedecek. Şu ayete dikkat et.

Tegabün

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

14.Ey inanıp güvenenler!

Eşlerinizden

ve

çocuklarınızdan size düşmanlık yapabilecekler olabilir.

Onlardan sakının/kendinizi koruyun.

Ama affeder,

hoş görüp vazgeçer

ve

bağışlarsanız;

şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Annem sana düşmanlık yapmıyordu elbette yukarıda açıkladım ama sonuçta sanki düşmanlık yapmış gibi oldu sen koptun. Ayetin devamı önemli bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir diyor.

Sonsuzluğu Düşünsene Biraz

Şunu da belirtmem lazım. Bu hal olduktan sonra başlayan üzüntü ve cehennem ayetlerinin karşısında insan ne kadar çaresiz olduğunu anlıyor. Kaçabilecek bir yer yok. Ruhunu teslim ettikten sonra ya cennettesin ya cehennemde, başka bir yer yok. Aslında başta bahsetmeyi unuttum şimdi burada bahsedeyim. Daha bu hal başlamamıştı bir gece uyandım aklımda sonsuzluk kavramı var. Gecenin bir yarısı aklımda sonsuzluk kavramıyla uyandım. Düşünsene sonu olmayan bir şey. Devamlı. Saat yok yani ya da sürekli aynı saati gösteriyor gibi. Bu hal başlayınca sonsuz cehennemin ne kadar korkunç bir şey olduğunu fark ettim. Sonsuza kadar azap. Baş ağrısı, diş ağrısı gibi değil. Korkunç, dayanılmaz bir azap ve bu insanları bu azaba götüren şey red etmeleri, “Allah’ın benim namazıma mı ihtiyacı var” gibi düşüncelerdir. Dualarıma bir dua daha eklendi, “Bizi cehennem azabından koru, sonsuz azapta bırakma. Orası bizim sabredebileceğimiz bir yer değil. Gücümüz yetmez. Dayanamayız” diye dua etmeye başladım. Bu öyle bir duygu ki, baştan sona çaresizlik. Bu üzüntü, çaresizlik, ezilme duygularına dahi dayanmak çok zor. Bir süre sonra “Keşke olmasaydım”  “Keşke bir nehrin dibinde, insanlardan uzakta küçücük bir taş olsaydım” demeye başladım. Hatta “Keşke ailem de olmasaydı, keşke biz olmasaydık” dedim. Daha doğrusu bu hal bunu dedirtiyor. Günlerce, haftalarca böyle söyledim “Keşke biz olmasaydık” İçinden çıkılmaz bir hal. Nerede kaldı eğlenmek, gülmek hatta konuşmak. Neden her şey saçma geliyor dedim şimdi daha iyi anlarsın belki. Ben bu çaresizlik, üzüntü içerisindeyim, çevreme bir bakıyorum, Allah’a, dine, peygamberimize küfürler, iftiralar, itirazlar. Ben yok olmayı dilerken insanlar kendilerini dizilere, maçlara, eğlencelere, gezmelere kaptırmış. Soruyor “Ne oldu ya dizinin sonu” “Maç kaç kaç bitti” “falanca konser verecekmiş bilet alacağım. Ayda yılda bir geliyor” Kendisini o kadar dünyaya kaptırmış ki, diziler, saçma sapan yarışmalar vb hayatı olmuş. Soruyor “Geçen bölüm izlemedim, ne oldu acaba” “Finale kim kaldı gecen bölümü görmedim” Televizyon aşırı bir bağımlılık ve öncelik haline gelmiş durumda.

O Sinsi Aklını Çelmesin

Bu hali anlamak senin için şu an pek mümkün değil biliyorum. Bu yol Allah yolu, kafanı yoldan çevirirsen, çevrendekilere bakarsan, oyalanırsın. Vaktini Allah’ı, peygamberi ve davetini tanımaya, Kur'an'ı anlamaya ayırmaz da, bütün vaktini spor, filmler, gezip tozmalarla harcarsan,  O sinsi şeytan aklını çeler, uzaklaştıkça uzaklaşırsın. Kulağına fısıldar “dini boş ver ne yapacaksın bu yaştan sonra” diye farkında olmazsın. Elbette insan televizyonda izleyecek bir şeyler bulabilir ama ne oldukları önemli, sinemaya da, konsere de gidersin ama hayatın bunlardan ibaret olmamalı, her zaman ikinci planda olmalı.

İçimi Ezen Ayetler

Bu hal ameliyattan sonra başladı dedim ama tam ne zaman söyleyemem. 8 Nisan İstanbul yazımda hala devam ediyordu. Nisan ayıymış demek ki, yine Kur'an okuyordum, cehennem ayetleri yine içim eziliyordu, Kur'an'ın sonuna doğru cehennemden bahseden sureler üst üste geliyor belki de o zamanlar, okuduğum bir ayetten sonra, aklımdan “artık Kur'an okumasam” diye geçirdim. Çünkü artık o ayetleri okurken duyduğum hisse dayanamayacak hale geldim. Eğer okumazsam o his de olmazdı. Bir kaç gün sonra yine Kur'an'ı okurken ezilme, üzüntü, keder hali kayboldu. Nedenini bilemiyorum. Belki de bu hale dayanamadığım için Allah bu hissi aldı. İyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyorum.

"O Gitsin Ezan Okusun"

Şu an Kur'an okurken içim ezilmiyor. Olacaklarla ilgili bir ayet bir hadis okuduğumda yakınlarım aklıma geliyor. İçimde kötü bir his oluyor. Ne yapacaklar,  endişe ile yaşıyorum. Yanlış anlaşılmasın ben kurtuldum onlar kaldı diye değil.  Birine bir şey anlatmaya kalkınca ortalık karışıyor, tek kalıyorum ve ne yazık ki tartışma yapabilecek yapım yok. Tam konuşma anında değil de daha sonradan geliyor cevaplar aklıma. O zaman da konu alıyor başını gidiyor. Bir faydam olmuyor. İnsanlar kendilerini öyle bir kapatmışlar ki, söylenen hiçbir şeyi anlamıyorlar. Aklıma geldi bir örnek vereyim. Biga'da babam Ersoy dayımla telefonda konuşuyordu, dayım  belli ki içkili, bir şarkı dinletmek istedi, babam sordu kim söylüyor, duyduğu cevap karşısında “Ahmet Özhan mı, o gitsin ezan okusun” dedi. “Ezan okusun” demesi Ahmet Özhan’ın tasavvufla ilgilenmesinden.  Niçin bir insan böyle bir cevap verir? Alt tarafı karşıdaki insan duygusallığının neticesinde bir şarkı dinletecek. Demek ki şarkının sözleri o an kendi duygularını yansıtıyor. Böyle bir anda dahi dine karşı çıkılıyor, konuşurken nasıl olduğunu sen tahmin et.

Sen Yalnızca Allah'a Kul Ol

28 Eylül 2012 - Şimdi Sıra Sende bölümünde Allah'a kul olmak ne demek yeterince açıklama var. Öncesinde bir video göstereyim, bunu dinlemeni tavsiye ederim. Bazı cümleler dikkatini çekecek aklına yazılacak. Bu cümleleri diğer sayfalarda ve videolarda sık sık duyacaksın okuyacaksın. Ne olduğunu biraz açayım: bir gün Semih'e "özgürlük ne demektir" diye sordum. Akşama kadar düşün öyle cevap ver dedim. İnternetten özgürlük ne demek tanımlarına filan bakmış. Sonra kayınpederine sormuş, "Onur böyle bir soru sordu, ne dersin" diye, kayınpederi iyi müslümanlardan, "özgürlük Allah'a kul olmaktır" demiş. Semih şok olmuş, "hiç beklemediğim bir cevaptı" dedi. Benden değil ama kayınpederinden öğrendi cevabı. Akşama kadar sabredemedi :) Bildiğin bütün özgürlük tanımlarının üstünü çiz. Özgürlük yalnız ve yalnız Allah'a kul olmaktır. Bu, en büyük özgürlüktür. Şimdi bir video göstereyim. Diğer sayfalarda bu konuyu yine göreceksin.

Yalnızca Allah'a kul olmak en büyü özgülüktür - Abdülaiz Bayındır (12 Dakika)

Muhakkak ki, kurtulmuştur temizlenen, Rabbinin ismini anıp namaz kılan/(O’na) ibadet ve dua eden. Ama siz, dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret hayatı daha hayırlı ve sonsuzdur. (Ala 14-17)