"Ateistlerin Görmek İstemedikleri" bölümünün önceki sayfalarını okumadan burayı okuma. Sayfa içi link yaptım. Tıkladığına gider ama sırayla okumak daha iyidir.
İnsanlar, bir önceki sayfada örneğini verdiğim, bir insan tarafından yazılması mümkün olmayan ayetlerin Allah tarafından bir peygambere vahyedildiğine inanamıyor. Buna inanamadığı için Big Bang, genişleyen evren ile ilgili ayetleri gördüğünde "siz öyle görmek istediğiniz için öyle anlıyorsunuz" gibi sözler söylüyorlar. Bu gün bir peygamber gelse nasıl bir insan peygamber olurdu? Allah genelde kırk yaş civarı seçtiği insanları peygamberlikle görevlendirmiş. Görevlendirilen bu insanlar o toplumlarda çok iyi tanınan insanlardı. Hiç tanınmayan birisi peygamber olarak görevlendirilir mi? Tam tersi herkesin iyi tanıdığı ve daha önemlisi güvendiği birisi peygamber olarak görevlendirilir ki insanların inanması kolay olsun. Peygamberimizin lakabı el Emin'di yani güvenilen, emin olunan insan. Yaşadığı dönem boyunca herkes peygamberimize güvenirmiş. Böyle bir insan peygamberlikle görevlendirildiğinde insanlara "bana vahyolunuyor ki ..." gibi cümleler kurmaya başlayınca Mekkeli müşrikler "bu Muhammed'e ne oldu birden bire ben elçiyim diye ortaya çıktı" diye konuşmaya başlamışlar. Çok önemli bir ayrıntı var, peygamberimiz insanları davet edince "sen yalancısın" dememişler, bunu diyen kesim elbet olmuştur ama genel tavır ayetleri yalanlamışlar ama peygamberimiz için "Muhammed'e ne oldu da elçi olduğunu söylemeye ve şiir okumaya başladı" demişler.
Kur'an'ın uydurmuş bir kitap olmadığını anlayabilmek için o dönemi iyi anlamak gerekir. Araplarda şiir çok önemliymiş, küçük çocuklar bile güzel şiir yazabilirmiş. Arap dilinin özelliği olarak çok güzel şiirler yazılmış, şairler önemsenmiş. Biz Kur'an'ı Türkçe okurken anlamıyoruz ama Kur'an'ın Arapçası şiir gibidir, cümlelerin sonları birbiriyle kafiyelidir. Peygamberimiz hayatı boyunca şiir yazmamış, okumamış birisi. Bunu o dönem herkes biliyordu. İnsanlara Kur'an'ı tebliğ etmeye başlayınca insanlar "bu Muhammed neden şiir yazmaya başladı" gibi sözler söylemeye başlamış. Kur'an'ı Kerim'in şiir gibi olmasının sebebi meydan okumadır, benzerini yazamayacaklarını göstermek içindir. Allah Mekkeli müşriklere anlayabileceğimiz şekilde ifade edersek "çoğunuz şairsiniz, şiiri biliyorsunuz bu sözler şiirse o zaman onun gibi bir söz de siz yazın" diye meydan okumuş, bu meydan okuma hala geçerlidir. Ayeti göstereyim, bunu biraz açıklayacağım.
Bakara
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
23- Kulumuza (Muhammed’e) parça parça indirdiğimiz şeyden şüpheniz varsa Allah ile aranıza koyduğunuz ulu kişilerinize yalvarın da ondakine denk bir sure getirin. İddianızda haklı iseniz yaparsınız!
24 - Bunu yapmazsanız ki asla yapamayacaksınız; o zaman tutuşturucusu insanlar ve taşlar olan o ateşe karşı kendinizi koruyun. Orası kâfirler için hazırlanmıştır.
Allah böyle meydan okuyor. Eğer yazabiliyorsan yaz diyor. Kur'an'ın insan yazması olmayacağına dair çok örnek, çok konu var. Ben dikkatini çekmek için önceki sayfalarda Big Bang'den, Genişleyen Evrenden, anne karnındaki bebeğin gelişme aşamalarını vs vs örnekler verdim. Allah'ın meydan okumasını görüyorsun. Eğer bu meydan okumaya cevap vereceksen, rüzgarların dölleyici olduğu nasıl bilinmiyordu, evrenin genişlediği, ayın güneşin yörüngesi olduğu da sonradan öğrenildi, yaz bana bir Kur'an, bir kaç ayet ama bak buraya dikkat et; önce bir evren, bir gezegen yarat, bu gezegen de bir sistem oluştur sonra da bir kitap yaz bunları anlat. Bu meydan okuma sadece ayet yazmakla ilgili bir şey değil. Önce bir şeyler yaratacaksın sonra yarattıklarını ayetlerde anlatacaksın. Yap yapabiliyorsan. Bu mümkün değil. Kur'an, Allah tarafından gönderilmiştir. Bunların böyle olamayacağını ispatlama yoluna gitmezsen, "bunları Muhammed uydurmuş, tahmin etmiş" deyip zorlamazsan, kabul etmeye başlarsan Allah yardım edecek.
Kur'anın şiir gibi olmasını göstermeye çalışayım. Üst paragrafta yazdığımı bununla birleştir. İki kısa sureyi örnek göstereceğim. İlki Kıyame suresi, üç dakika sürüyor. Ses Arapça metin Türkçe. Küçük cep telefonları dahil bütün cihazlarda sorunsuz okunması lazım. Okunmuyorsa tam ekran yapabilirsin. Kur'an'da cümle sonlarındaki sesler birbiriyle kafiyelidir. Bu suredeki ayetler çok kısa olduğu için bu çok açık biçimde görülüyor. Bütün Kur'an böyle ama genelde ayetler uzun olduğunu için her dinlediğin surede bunu fark edemezsin. Bu sure bu açıdan çok güzel bir örnek. Eğer ayetlerin mealini okurken sesteki kafiyeye dikkat edemezsen önce okumadan sadece sesi dinle. Zaten üç dakika bir şey. Sonra hem okuyup hem dinleyebilirsin.
Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.
Saad Al Ghamidi - Kıyamet Suresi
Saad Al Ghamidi - Kıyamet Suresi
Saad Al Ghamidi - Kıyamet Suresi
Bu da İnsan suresi, aynı şekilde ayetlerin ne dediğine ve kafiyeye dikkat et.
Çağrı filminden kısa bir bölüm göstereyim. Üstte gördüğün Kıyame ve İnsan surelerindeki şiirsel vezni anlayamayan Mekkelileri gösteriyor.
"Nereden buluyor o sözler" - Çağrı Filminden
Bu sayfaya eklemek için, sana özel bir kaç kısa sureyi daha böyle video yaptım. Gerçi bunları daha önce 24 Mart 1012 Rüyalar bölümünde gördün . 27 sureden Kıymet-Hesap Günü ayetler var. Çoğu 4-5 dakika kadar. Yasin'le Vakıa biraz daha uzun.
Peygamberimizi o dönemde kabul edemeyen insanlar ne olduğuna kendilerince açıklama yapmış "Muhammed mecnun oldu" demişler. Mecnun cinlenmiş insan demek. "Cinlendiği için böyle şairane sözler söylemeye başladı" demişler. Allah inen ikinci surede, vahyin hemen başında bu sözlere cevap niteliğinde ayetler indirmiş "sen mecnun değilsin" diye.
Kalem
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
1. Nûn.
Kaleme
ve
(kalem ile) satır satır yazılanlara ant olsun.
2. Sen, Rabbinin nimeti (Kur’an) yolundasın,
mecnun değilsin!
Kalem suresi bu iki ayetle bitiyor
51. İnkârcılar sana öfkeyle bakıyorlardı;
zikri (Kur’an’ı) işittiklerinde!
Diyorlar ki: “O gerçekten bir mecnundur”.
52. Oysa o (Kur’an),
âlemler için bir öğütten/uyarıdan başka bir şey değildir.
İniş sırasıyla yedinci surede bir kez daha "arkadaşınız mecnun değil" diyor
Tekvir
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
15. Hayır hayır!
Yemin ederim gizlenip geri gelenlere,
16. yörüngesinde dönerek akıp gidenlere!
17. Kararmaya başladığında geceye
18. ve nefes aldığında sabaha;
19. şüphesiz o, ikram gören şerefli bir elçinin getirdiği sözdür;
20. o pek güçlüdür, Arş’ın sahibinin katında itibarlıdır.
21. Orada kendisine itaat edilir, güvenilir.
22. Arkadaşınız mecnun değildir;
23. apaçık ufukta onu/Cebrail’i gördü.
24. O/Cebrail, gayb konusunda zan/töhmet altında tutulamaz.
25. Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26. Peki öyleyse, siz şimdi nereye gidiyorsunuz?
27. Kur’ân, herkes için doğru bilgidir (zikirdir)[*].
[*] Zikir, kafaya yerleşmiş kullanıma hazır bilgidir. Allah’ın zikri, Allah’ın âyetlerinden öğrenilir. Onu akla ve dile getirmek de zikirdir. Akıldan çıkarılmaması gerek zikir yani doğru bilgi Allah’ın Kitabında olandır. Bu sebeple ilâhî kitapların ortak adı Zikir’dir. (Enbiya 21/24) Bir âyet şöyledirr: “Bilin ki, kalplerin yatışıp rahatlaması Allah’ın zikri ile olur.”(Ra’d 13/28)
28. İçinizden doğru olmanın gereğini yapanlar için.
29. Varlıkların Rabbi (Sahibi) olan Allah gerekli desteği vermezse[*] yapabileceğiniz bir şey yoktur.
[*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. Özne insansa “gereğini yaptı”, Allah ise “gereğini yarattı” anlamına gelir. Onun mutlaka bir gizli nesnesi/mef’ulü olur ve o nesne cümlenin akışından anlaşılır (Bkz. Müfredât). Bir şeyin olması için Allah’ın ‘Ol!’ emrini vermesi gerekir. (Yasin 36/82) Bu âyete göre, Allah’ın böyle bir emri olmadan hiçbir şey yapamayız.
Bu surenin son dört ayetini "Allah dilediğini doğru yola iletir" diye çeviriyorlar. Bu "şae" fiilinin yanlış kullanımı, bunu bir kaç sayfa önce "Allah Dilediğini Sapıtır Dilediğine Hidayet Mi Eder?" sayfasında görmüştün. Üstteki meal son üç ayet Süleymaniye Vakfının
Allah vahyin hemen başında "sen mecnun değilsin" diyor. Bunları neden diyor bilmek araştırmak lazım.
O dönem Mekke'de peygamberimizin doğru sözlü olduğunu herkes biliyordu, bir şey diyemedikleri için "mecnun" cinlenmiş demişler. Bu insanların Allah ile aracı yaptıkları putları varmış, bütün mesele peygamberimiz "Allah'a ortak koşmayın, aracıları, putları terk edin" ve "yeniden dirileceğiz, hesap günü gelecek" diyor, müşrikler ise reenkarnasyona inanıyor "toz toprak olan kemikler nasıl dirilecek" ve "bir mecnun için ilahlarımızı terk mi edeceğiz" diyor, anlayamadıkları olay bu. Allah da diyor ki "Bana ortak koşmayın, bir şey istiyorsanız doğrudan benden isteyin, yalnız bana kul olun." Bunun dışındaki bir isteme yani araya birini katma şirk oluyor. Allah bunu yapmayanlara azap var diyor.
Saffat
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
33. Muhakkak o gün onlar, azapta ortaktırlar.
34. İşte Biz, suçlu günahkarlara böyle yaparız!
35. Çünkü onlara:
“Allah’tan başka İlâh yoktur” denildiği zaman büyükleniyorlar
36. ve diyorlardı ki: “Biz, mecnun bir şair için ilâhlarımızı terk mi edeceğiz?”
37.Aksine o gerçeği getirmişti ve elçileri de doğrulamıştı.
38.Şüphesiz siz, acıklı azabı tadıcılarsınız.
39. Yapmış olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmıyorsunuz!
40. Ancak, Allah’ın samimi kulları hariç!
41. İşte onlar, onlar için bilinen bir rızık vardır.
“Biz, mecnun bir şair için ilâhlarımızı terk mi edeceğiz?” diyen insanlar yukarıda yazdığım Kur'an'ın şiirsel bir ifadesi olmasından dolayı. Peygamberimiz şiir yazıyor zannediyorlar halbuki şiir sandıkları şey hesap gününden bahsediyor, O Gün yaklaştı diyor;
Enbiya
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
1. İnsanların hesapları yaklaştı,
oysa onlar hâlâ gaflet içinde yüz çevirmektedirler.
2. Rablerinden kendilerine gelen her yeni uyarıyı/öğüdü,
ancak alay konusu ederler!
3. Onların kalpleri/gönülleri hep eğlencededir/ilgisizdir...
Zulmedenler gizlice şöyle fısıldaştılar:
“Bu, sadece sizin gibi bir insan değil mi?
Yoksa siz, göz göre göre bir büyüye mi kapılacaksınız?”
4. O dedi ki: “Benim Rabbim, gökyüzünde
ve
yeryüzünde (söylenen) her sözü bilir. O işitendir, bilendir.”
5. Ama onlar dediler ki: “Bunlar karmakarışık boş düşlerdir;
hayır onu kendisi uydurdu. Yok yok, o bir şairdir!
Onlar peygamberimiz için şair dedikçe Allah onlara cevap olan ayetler indirmiş. Bu ayetlere de dikkat et Allah yine "madem onu Muhammed uyduruyor o zaman onu benzeri bir söz de siz uydurun" diyor.
Tur
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
29. Öyleyse, sen öğüt ver!
Çünkü sen Rabbinin nimeti (vahiy/Kur’an) sayesinde,
ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun!
30. Yoksa:
“O, felâket zamanını gözlediğimiz bir şairdir” mi diyorlar?
31. De ki: “Gözleyin...
Şüphesiz ben de sizinle birlikte gözleyenlerdenim.”
32. Yoksa bunu, akılları mı emrediyor?
Veyahutta onlar azgın bir kavim midirler?
33. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.
34. Eğer iddialarında doğru iseler,
haydi onun benzeri bir söz/söylem üretsinler/getirsinler.
Allah bir başka ayette "Muhammed eğer benim adıma söz uydursaydı şah damarını keserdim" diyor. Şah damarını kesmek ne demek?
Hakka
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım
38. Hayır, yemin ederim gördüklerinize
39. ve görmediklerinize!
40. Şüphesiz o, şerefli bir Rasûl’ün/Elçi’nin sözüdür.
41. O, bir şair sözü değildir. Ne kadar da az inanıyorsunuz!
42. O, bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
43. O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir!
44. Eğer o (elçilik yaparken/ayetlerimizi ulaştırırken), Bize karşı bazı sözler isnat etmiş/uydurmuş olsaydı;
45. elbette onun bütün gücünü alırdık.
46. Sonra onun şah damarını elbette keserdik!
47. Sizden hiçbiriniz de buna engel olamazdı.
48. Şüphesiz o, sakınanlar için bir öğüttür!
49. Şüphesiz Biz, içinizden yalanlayanlar bulunduğunu biliyoruz.
50. Kesinlikle o (Kur’an), inkârcılar için bir hasrettir/iç yarasıdır!
51. Ve şüphesiz o (Kur’an), kesin haktır/gerçektir!
52. Öyleyse sen de, azim sahibi Rabbinin ismini (tesbih ederek/anarak) yücelt/ulula!
Mekkeliler o dönemde peygamberimize mecnun demiş peki ama neden mecnun - cinlenmiş demişler? Ya da peygamberimizin vahiy almasına neden bu kadar itiraz etmişler? O dönemi, Mekkelilerin inançlarını bilmek gerekiyor. İsrafil Balcı'dan bir açıklama göstereceğim. İsrafil hoca İslam tarihçisi. Peygamberimizin risalet öncesi, sonrası yaşadıklarını anlatan kitapları var. Mekkelilerin peygamberimize neden bu kadar itiraz ettiklerini İsrafil hocadan öğrendim. Sana da göstereyim, üstteki ayetlerde neden mecnun, şair geçiyor daha iyi anlayacaksın. Bilemiyorum, bunları anlamak ya da bir araya getirip bütünü görmek çok mu zor? O dönem Arapların inancını bilirsen her şey yerine oturuyor. Okudukça, dinledikçe sana nasıl gelecek bilemiyorum. İnşallah görebiliyorsundur.
İnsanlar madem peygambersin o zaman “O’na Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?” demeye başlamış. Mucize olayı Allah'ın görevlendirdiği peygambere insanlar inanmakta zorlanmasın, kırk yıldır tanıdıkları insanların peygamberliğine inanmaları kolay olsun diye gösterilir. Kur'an'ı okurken bütün peygamberlerin mucizeler gösterdiğini görüyoruz. Mucize bilimle izah edilecek bir şey değildir. Olağanüstü bir olaydır. Öyle olmalı ki insanlar bunu gösterenin bir insan değil de Allah olduğunu, o kişinin peygamber olduğunu anlasın, inanması kolaylaşsın. Ama şöyle de bir durum var mucize son şeydir. Mucizeleri görüp de hala inanmayan toplumlar yok edilmiş. Mucizeye de inanmıyorsa daha yapacak bir şey yok demektir. O yüzden peygamberimizden de mucizeler istemişler ama Allah Kendilerine okunan Kitabı sana indirmemiz, onlara (mucize olarak) yetmedi mi diyor. Kur'an basit bir kitap değildir. "Onun gibi bir kitap yazın yazabiliyorsanız" diye meydan okuyan bir kitaptır. Tabi biz Türkçesinde bu şiirsel vezni ya da diğer ifadeleri göremiyoruz o yüzden insanlar basit bir kitap zannediyor. Ayrıca Allah peygamberimize başka mucize vermeyeceğini çünkü bundan sonra olacak şey kıyamettir diyor. Muhammed peygamberle artık inanmayan toplumların yok olma dönemi bitti. Bundan sonra olacak şey kıyamettir. Buradan anla ki ciltlerce yazılmış peygamberimize ait olduğunu söyledikleri mucizelerin hepsi yalan, çünkü mucizeler inanmayanlara gösterilir ki inansınlar diye ama o rivayetlerde mucize diye anlatılan parmaklarından su akıtması gibi şeyler inananlara gösterilmiş. Bunlar da doğru değildir. Bunun ayrıntısını "10 Ağustos 2013 - İsra - Miraç - Peygamberimizin Mucizeleri" bölümünün altında "Peygamberimize Mucize Verildi Mi?" sayfasında görebilirsin.
Sevk edip gönderen, eşsiz benzersiz gönderici, dilediği şeyi dilediği istikamete yönlendiren, mutlak ve sonsuz özne demektir.
Allah el Mursil'dir. El Mursil gönderen demektir. El Mursil olan Allah mesajını ulaştırması için insanlardan elçiler seçer ve yine insanlara gönderir. O meleklerden elçiler seçer ve onlar vasıtasıyla peygamberlerine vahiyler gönderir. O rüzgarları ve rüzgarlar vasıtasıyla bulutları ve yağmurları gönderir. Vahiy meleği nasıl vahiyi kaynağından alıp ilk muhatabı olan Elçiye taşırsa, rüzgarlarda bulutları öyle taşır.
Allah'ın "gönderen" vasfına sahip olması ilahi şefkat ve merhametinin bir sonucudur. Zira göndermek vermenin bir parçasıdır. Allah'ın "göndermesi" vermesi demektir. Hatta göndermek vermenin en ileri derecesidir. Zira bir hayrı biriyle gönderen sadece hayrın kendisine gönderildiği kimselere hayır yapmakla kalmaz, hayrı götüren kimseye da hayır yapmış olur. Allah vahyi meleklerle peygambere, peygamberlerle insanlara gönderir. Böylece sadece vahiy gönderildiği muhattabı değil vahiyi götüren Melek'e ve peygambere de ikram edilmiş olur.
Ha Mim. Özünde açık ve hakikati açıklayıcı olan kitabın değerini bilin! Evet onu mübarek bir gecede Biz indirmeye başladık. Zaten baştan beri uyaran da Bizdik. O gece iyi ve kötü her iş ayrıştırılarak hikmetli bir hükme bağlanır, tarafımızdan verilmiş bir emirle. Elbette Biz, evet resulleri gönderen de Bizdik, Rabb'inin rahmeti sayesinde. Şüphesiz yalnızca odur Semi, odur Alim (Duhan 1-6)
Kur'an'a Göre Esmâ-i Husna, Mustafa İslamoğlu, 2. Cilt, El Mursil ismi, Sayfa 1532, 1533, 1534'den paragraflar.