Onur'un Günlüğü

Allah İnsanların Kalbini Mühürler Mi?

  1. Umutsuz Ben
  2. Allah İnsanları Cehennem İçin Mi Yaratmıştır?
  3. Ateistlerin Eleştirisi
  4. Problem Mecaz İfadelerin Tercümesinde
  5. Neden Kavga Ediyorlar Ki?
  6. Cevdet Abinin Annesi İçin Mesajı
  7. Allah'ın Dinini Kabul Edersen Dünya O Zaman Anlamlıdır
  8. Kur'an Onları Anlatıyor Ama Farkında Değiller
  9. Babamın Tavrı
  10. Öldü Mü Kaldı Mı Oğlun Baksana Ne Yapıyor
  11. Hesap Günü Babam
  12. Senin Tavrın Ne Olacak?
  13. Allah'ın İnanmayanlara Merhameti
  14. Bakara 171. Ayet - Kalp Göz ve Kulakların Mühürlenmesi Ne Demek?

Umutsuz Ben

Bu günlükte yazdıklarımı anlayıp anlamaman konusunda bazen umutsuz bazen de umutlu oluyorum. Bazen ateistlerin, deistlerin eleştirileri gibi konuştuğun zamanlar oluyor. O zaman umutsuz oluyorum. Bazen de İslam, Allah vs hakkında samimi merak ettiğin konular oluyor, o zamanda umutlu oluyorum. "Yazdıklarımı anlayacak" diyorum. Sen söyle ne tarafta kalacaksın? Burası ve buranın alt sayfaları böyle bir bölüm, anlamak isteyip istememek sana bağlı. Önce biraz akrabalarımızın tavrından ve onları anlatan ayetlerden bahsedeceğim. Sonra sayfanın sonunda "Bakara 171 - Kalp Göz ve Kulakların Mühürlenmesi Ne Demek" videosu göstereceğim. Bu dersi mutlaka dinlemelisin. Benim elimden gelen bu kadar, ben yazdım, bundan sonrası senin elinde.

Allah İnsanları Cehennem İçin Mi Yaratmıştır?

Hemen başta Ekşi Sözlük'te "bir müslümanın aklına takılan 91 soru"yu hazırlayan kişinin bu konuda kafasına takılan soruyu da göstereyim. Sayfanın sonunda ayetlerin bu anlama gelmediğini, bunların tercüme hatası olduğunu görmüş olacaksın.

35- araf suresi 179. ayet şöyledir; “yemin olsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar, onların gözleri vardır, onlarla görmezler, onların kulakları vardır, onlarla işitmezler. onlar hayvanlar gibi, hatta daha şaşkındırlar. işte bunlar, gafillerdir.” allah insanlardan ve cinlerden birçoğunu sadece cehennem için mi yaratmıştır? eğer allah bazı kişileri cehennem için yaratmışsa sınav bunun neresindedir? bu kişiler cehennem için yaratıldıkları halde allah’ın yaradışına karşı gelip iman etme ihtimalleri var mıdır? ve “onların kalpleri vardır, onlarla duyup anlamazlar” kısmında insanın kalple anladığı söylenmektedir, ancak günümüzde bilinmektedir ki kalbin görevi vücuda kan pompalamaktır, bir şeyleri anlamak kalbin değil beyinin görevidir, allah bunu bilmemekte midir?

Bu ve benzeri soruları olanların yaptığı ilk hata Kur'an ve mealin farklı şeyler olduğunu göz önünde tutmamaları. Yazdığı ilk ifade "araf suresi 179. ayet şöyledir" deyip 179. ayetin mealini yazmış. Halbuki "araf suresi 179. ayetin meali şöyledir" demesi gerekir. Arapça bilmiyorsan ayetleri okuyamazsın. Onun yerine ayetlerin tercümeleri olan mealleri okursun. Bu açıklamayı Araf 179. ayet yazdığı mealdeki gibi olmadığı için yazdım. Okuduğun Meali Kur'an zannedersen 91 değil ben 1091 tutarsızlık bulurum. Sondan başlayayım; kalbin görevi anlamak değil kan pompalamak yazıp bir açıklama istemiş. İnsanı hayvandan ayıran şey ruhtur. Allah insana ana rahminde ruh üfler ve insan hayvandan ayrılır. Ama Nasıl? Ayeti yazayım sonra açıklayayım.

Secde

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

9. Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!

Ruhla beraber insan duyma değil dinleme, bakma değil görme ve kalp-gönül denen bir yapı kazanır. İçinden yaptığın bir şeyin yanlış olduğuna dair bir his duymadın mı hiç? Herkeste olur bu. Bir şey hakkında ne yapacağını düşünürken içinden duyduğun bu hisse göre karar verme ayette gördüğün gönül-kalp iledir. Buna basiret, ileri görüşlü olma deniyor. Araf 179. ayette , dinlemek, görmek, basiretini kullanmak istemeyen kafirler o yüzden hayvanlardan daha aşağı konumdadır deniyor, hakaret etmek için değil çünkü bu yapı hayvanlarda yok. Daha fazla açıklamaya gerek yok sanırım. Araf 179'un doğru mealini alta yazacağım.

Ben az yukarıda meallerde 1091 çelişki bulum dedim. Onlardan biri bu ayet ve Zariyat 56. ayettir. Allah Zariyat 56. ayette Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım diyor. Allah insanları ve cinleri yalnızca kendisine kul olsunlar diye yarattıysa o zaman Araf 179. ayetin mealindeki "cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık" ifadesi doğru değildir. Mealler böyle çelişkilerle dolu olduğu için insanlar "bu Kitap Allah'tan gelmiş olamaz" deyip desit oluyor. Araf 179. ayetin doğru meali şöyle, ayetin açıklamasını da alacağım.

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

179. Cinlerin ve insanların çoğunu sanki Cehennem odunu olsunlar diye yetiştirdik[1*]. Onların da kalpleri vardır ama (gerçeği) kavramazlar, gözleri de vardır ama ilerisini görmezler[2*], kulakları da vardır ama (söz) dinlemezler[3*]. Onlar en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) gibidirler[4*]. Aslında daha düşük seviyededirler. Onlar tam bir gaflet içindedirler.

[1*] Bu ayete, “İnsanların ve cinlerin çoğunu cehennem için yarattık” şeklinde yanlış anlam verilir. İlgili ayetler şöyledir; "Allah: “Cinleri ve insanları, kulluğu sadece bana yapsınlar diye yarattım.” (Zariyat 51/56) dediğine göre o anlam kabul edilemez. Yaratma anlamı verdikleri zeree = (ذرأ) kelimesi şu ayette, hayvan ve bitki yetiştirme anlamındadır: "Allah’ın yetiştirdiği ekinden ve en’amdan (koyun, keçi, sığır ve deveden) ona pay ayırır ve kendilerince “Bu Allah’ın, bu da ona ortak saydıklarımızındır» derlerdi. (En’âm 6/136) Şu ayete göre Allah Teala insanı da bir bitki gibi yetiştirmiştir. Allah sizi topraktan bir bitki gibi bitirmiştir. (Nuh 71/17) Şu ayetler, Ahiretteki dirilişin de aynı şekilde olacağını bildirir: "Sizi toprağa tohum gibi eken O'dur. Hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız." (Müminûn 23/79) “Gökten bir ölçüye göre su indiren (Allah’tır). Onunla ölü bir bölgeyi canlandırır. Kabirlerinizden de bu şekilde çıkarılacaksınız.” (Zuhruf 43/11) Görüldüğü gibi zeree = (ذرأ), insanı, bitkiyi ve hayvanı yetiştirme anlamına da gelir. İnsanı diğerlerinden ayıran şey, ruhun üflenmesiyle birlikte kazandığı dinleme, ilerisini görebilme (basiret) ve gönül sahibi olma özelliğidir. (Secde 32/9) Bu özellikleri kullanmayanlar, hayvan gibi hatta daha aşağı seviyede yani bitki gibi olurlar. Cehennemle birlikte zikredilen bitki odundur. İlgili ayet şöyledir: "Yanlış yapanlar ise Cehenneme odun olurlar.” (Cin 72/15) Ayete yukarıdaki mealin verilmesinin sebebi budur.

[2*] İlerisini görme, basiret sahibi olmaktır. Küçük ve büyük baş hayvanların da gözü vardır ama basiretleri yoktur.

[3*] Bu özellikler (sağduğu, basiret ve dinleme) ruh’un, cinlere ve insanlara kazandırdığı özelliklerdir. Bkz.(Secde 32/9)

[4*] Bkz. (En’am 6/143-144)

Allah "Cinlerin ve insanların çoğunu sanki Cehennem odunu olsunlar diye yetiştirdik" diyor. Dikkat edersen "sanki" benzetme edatı kullanılmış. Buna İstihare-i temsiliye deniyor. Bunun ne demek olduğunu ateistlerin Bakara 6-7. ayete yaptıkları eleştiriyi gösterdikten sonra açıklayacağım.

Ateistlerin Bakara 6-7 Eleştirisi

Hiçbir şeyden haberi olmayan bir insana Kur'an meali ver okusun, diyecek ki "Kur'an'a bakınca ayetlerde insanların gözlerinin kulaklarının mühürlendiği yazıyor bu ne iş?

allah kalpleri kulakları mühürlemez

Problem Mecaz İfadelerin Tercümesinde

İnsanlar Kur'an'ı ellerini alıp okumaya başlayınca daha ikinci sayfada bu ifadeyi görüyorlar. Hemen insanların aklına "bu nasıl Allah ki hem insanları özgür bırakmış deniyor hem de kafirlerin gözlerini kalplerini mühürlemiş?" gibi sorular geliyor. Gözü kalbi kulağı mühürlenen insanlar nasıl Kur'an'a uyabilir? Peygamberler böyle mühürlenmiş insanlara nasıl bir şey anlatabilir? O zaman peygamber gelmesinin anlamı ne? Ayetlerdeki bu ifadeler Arapçadan birebir çevrildiği için böyle oluyor. Türkçede "adama bak kazık yutmuş" ifadesini ingilizceye nasıl çevirirsin? Bu ifade mecazdır. Eğilmek istemeyen, dik duran birini anlatıyor. Bu ifadeyi olduğu gibi ingilizceye çevirsen bir ingiliz bunun ne ifade ettiğini anlayabilir mi? Anlayamaz. Kelimelerin gerçek anlamını düşünerek bir insanın kazık yutmasının mümkün olmadığını düşünecektir. Bunu hangi dile çevirirsen çevir olduğu gibi çevirirsen insanlar anlama zorluğu çekecektir. O yüzden çevirirken olduğu gibi değil de insanların anlayacağı şekilde çevirmek gerekir. Bunun için "sanki" kelimesi eklenmeli, "adama bak sanki kazık yutmuş" dersen her dilde anlaşılabilir. Yukarıdaki ayette gördüğün ifadeler de bunun gibi. Buna istiharei temsiliye deniyor. Yukarıdaki ifadeleri bir başka dile çevirirken "sanki" kelimesi de kullanılmalı ki bunun bir benzetme olduğu anlaşılsın. Arapçada benzetme edatı yani "sanki" yazıldığında ifade zayıflar. Araplar orada "sanki" ifadesi olduğunu bilir. Bunu olduğu gibi başka dile tercüme edince bugünkü tuhaflık oluşuyor. Aslında Allah Bakara suresinin ayetlerinde diyor ki; Sanki Allah onların kalplerini kulaklarını mühürlemiş, sanki gözlerine de bir çeşit perde çekmiş de anlatılanları anlayamıyorlar. Allah kafirlerin böyle davrandığını benzetme yoluyla anlatıyor. Peygamberler onlara gerçekleri anlatıyor ama sanki kafirlerin gözü kulağı kalbi mühürlüymüş gibi davranıyorlar. Gözleri, kalpleri, kulakları mühürlü falan değil ama sanki mühürlüymüş gibi davranıyorlar. Bir ayet söylüyorsun duymuyor. Ayrıntısını anlatıyorsun anlamamak için her şeyi yapıyor. Sayfanın sonunda bunları öğrendiğim dersi göstereceğim. Ben bu dersleri buluncaya kadar insanlar neden dinlemez kaçar diye kendi kendime düşünüp duruyordum. KENDİNE BİR PAY ÇIKART, ANLATTIĞI GİBİ MİSİN?

Neden Kavga Ediyorlar Ki?

Ben İnci ablama Cevdet abiye, Tolga'ya, Özgür'e eşlerine hatta Yeşinil’e bazen din hakkında bir şeyler anlatmak istedim. Bunlar daha önce yazdığım, manevi değişim geçirdiğim dönemde oluyor. Bunları onlar da görsün istedim. Bu dersleri dinleyene kadar tavırlarını anlamıyordum. Hatta sonradan bu tavırları Betül’e anlattım, “kulakları var ama duymuyorlar, kalpleri var ama sanki kalpleri mühürlenmiş gibi davranıyorlar” demiştim. Bir akşam Biga’da İnci ablam, Cevdet abi, Betül, annem, babam, teyzem, anneannem varken din konusu açıldı, www.hayatinsirri.net’i yapmam gündemdeydi, orada yazacaklarımdan bahsettim. Bazı insanlar öyle bir tavır gösterdi ki sanki kavga çıktı. Bir şeyi kabul etmemek vardır bir de bunu şiddetli bir şekilde red etmek vardır. Bu tavırları ilk defa gören Betül akşam giderken yanıma geldi, kısık sesle “Allah kolaylık versin” dedi. Bu söz daha önce söylediklerimi, bu tavırları hiç bu kadar ciddi olabileceğini tahmin etmemesindendi. Kur'an bu insanları anlatıyor ve ben onlara Kur'an'ın kendilerini anlattığını anlatamadım. Ben sadece bu kitabı bir insanın yazmasının mümkün olmadığını göstermeye çalıştım. Sen o akşam orada değildin ama belki tahmin edebilirsin nasıl olduğunu. Normal başlayan konuşma sonunda tartışmaya çevrildi. Ben tartışmadım, kavga etmedim hatta bazen sustum. Ne dediysem aşırı tepkiyle red eden bir tavır gördüm. Şu ayete bak.

Mücadele

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

72. Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman

o kâfirlerin yüz ifadelerinden inkârlarını anlarsın.

Neredeyse,

kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar.

De ki:

“Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi:

Ateş!..

Allah onu kâfirlere vadetti. Ne kötü varış yeridir orası!”

Cevdet Abinin Annesi İçin Mesajı

Şimdi ilginç olduğunu düşündüğüm bir şeyler ekleyeceğim. Cevdet abinin annesi öldüğünde Facebook’ta şöyle bir mesaj yazdı.

"Bir asırlık çınar olmasına sadece 8 yıl kala, torunlarının torunlarını görme şansına sahip olan ANNEMİZİ, 34 YILLIK AYRILIKTAN SONRA BABAMIZIN YANINA YOLCU EDELİ BİR HAFTA OLDU. Taziye mesaj ve rahmet dilekleriniz için yürekten teşekkürler."

Bu mesajda aslında Cevdet abi nasıl olduğunu bilmese de ölüm sonrası bir hayat olduğunun farkında. Bilinçaltı ölenlerin bir yerlere gittiğini biliyor hatta yanlış da olsa annesiyle babasının kavuştuğunu düşünüyor. Materyalist düşüncede insan toprak olur gider, kişinin bedenindeki atomlar elementler başka canlılara geçer, topraktan çiçeklere, otlara, otları yiyen hayvanlara, hayvanları yiyen diğer hayvanlara vb. Bu doğru zaten ayette geçen topraktan yaratılma bu.

Taha

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

55. Sizi ondan (topraktan, sudan ve çeşitli elementlerden) yarattık ve

sizi (tekrar) oraya (toprağa) döndürürüz.

Ve başka bir kere daha,

sizi oradan (topraktan) çıkarırız.

İnsanlar annelerinin rahimlerinde nasıl şekilleniyor? Annenin yediği içtiği şeylerle. Toprakta yetişen sebze meyve ve toprakta yetişen otları yiyen hayvanların etleriyle besleniyor. Anne topraktan yani bir zamanlar başkasının vücudunda olan elementleri, atomları alıyor ve rahimdeki bebek bunlarla şekilleniyor. Dünyadaki bütün yaşam böyledir. Materyalistler bu konuda haklı ama onlar yaratıcıyı red ettiği için bu döngünün dünya ile sınırlı olduğunu düşünüyor. İnsanın ruhu olmadığını düşünüyorlar onlara göre insanla hayvan aynıdır. Cevdet abi materyalist olsa annesinin  ölmüş babasının yanına gidemeyeceğini bilirdi, böyle mesaj yazmazdı. Babasının yanına gittiğini düşünüyorsa farkında olmasa da ölüm ötesi bir yaşama inancı olduğu en azından bilinçaltı red etmediği görülüyor.

Yeniden diriliş inancı imanın temelidir. Aslına bakarsan ahlaktan tut güvenliğe kadar her şeyin temeldir. Yeniden dirilip Allah'a hesap vereceğine inanan biri ahlaksızlık, hırsızlık, katillik vs yapamaz. Bu açıdan ne kadar önemli olduğunu görüyor olmalısın. Toplumumuzda çok bilgili insanlar var mesela Celal Şengör. Tarihten felsefeye çok güzel yorumları olan biri. Kitaptan anlamadığın bir konuyu onun sohbetlerinden anlayabilirsin. Ama iş dine gelince çok bilgili insanlar birden en cahil insanlara dönüyor. Başlıyorlar cennetin, cehennemin, yeniden dirilişin mümkün olamayacağını kendilerince anlatmaya. Bu konuşmalar bizim kuzenlere akrabalara ve aynı kafada olan diğer insanlara çok mantıklı geliyor. Bir grup ayet göstereceğim, yeniden dirilişe itiraz eden birini anlatıyor peşine bu sayfanın konusu olan ayetlerden birini göstereceğim.

Müminun

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

32 - İçlerinden kendilerine bir elçi de gönderdik. (Onlara:) “Allah’a kulluk edin. Sizin ondan başka ilahınız yoktur; kendinizi yanlışlardan korumayacak mısınız?” (dedi.)

33 - Halkının içinden, kendilerine dünyalık olarak geniş imkânlar verdiğimiz halde (uyarıları) görmezlikte direnen ve Ahiret’teki yüzleşmeyi yalan sayan ileri gelenler şöyle dediler: “Bu adam sizin gibi bir insandan başka ne ki? O da sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.

34 - Eğer sizin gibi bir insana boyun eğecek olursanız kesinlikle kaybedersiniz.

35 - Ölüp de toprak ve kemik parçaları haline geldikten sonra topraktan yeniden çıkarılacağınızı vaat ediyor, öyle mi?

36 - Olmayacak şeyler vaat ediliyor size; hem de hiç olmayacak şeyler!

37 - Dünyadaki hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz, yeniden hayat buluruz[*]. Ama topraktan kalkacak değiliz.

[*] Tenasüh yani reenkarnasyonun olduğunu iddia etmiş oluyorlar. Reenkarnasyon, ölen bir kişinin ruhunun bir başka bedene geçerek yaşamaya devam edeceği iddiasıdır.

Bu ayete dikkat et şimdi.

Casiye

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

23 - Kendi arzusunu kendine ilah edineni gördün mü? Allah onu, bilgili olmasına rağmen sapık saymıştır. Sanki Allah onun kulağına ve kalbine mühür basmış, gözünün üstüne de perde çekmiştir. Allah kabul etmedikten sonra, kim onu doğru yolda sayabilir. Bilginizi kullanmayacak mısınız?”

Yukarıda Celal Şengör örneğini bu ayeti göstermek için verdim. Allah, Celal Şengör gibi bilgili insanları sapık sayıyor çünkü iman yok. Sanki Allah onların kulaklarını, gözlerini, kalplerini mühürlemiş gibi davranıyorlar. Bilgili olmalarına rağmen Allah katında bilgilileri işe yaramıyor.

Nur Cematinde Çantacı Necmi Abi adında bir zat var. Hastane bahçesinden, üniversite kantinine, bir yerde sırada beklemekten kahvehanelere kadar dini sohbet açma kabiliyetine sahiptir. Bir yerde karşılaş, kendini ayak üstü iki dakikada hayatın anlamını konuşurken bulursun :)) Necmi abiden bir açıklama göstereceğim. Gülmen muhtemel, gülerken sondaki ayetler ne diyor, karambole gelmesin.

Şinasi'ye Cevap (3 dakika)

Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.


Şinasi'ye Cevap

Şinasi'ye Cevap

Allah'ın Dinini Kabul Edersen Dünya O Zaman Anlamlıdır

Demem o ki aslında Allah inançları var, ölümün son olmadığının farkındalar ama din hakkında, bu dünyada ne için var olduğumuz hakkında konuşmaya başlayınca sayfa sonunda dinleyeceğin dersteki tavırları gösteriyorlar. Çok iyi hatırlıyorum annem apandisit ameliyatı olduğunda, hastaneden gelmelerini beklerken, hava çok sıcaktı. Cevdet abiyle evin önünde ağaçların gölgesinde oturup sohbet ettik. Şöyle demişti  “kışın çalış, yazın tatil yap, ye, iç, uyu ve her gün aynı şeyleri yap, bunların bir anlamı yok, bu dünya bunlar için midir?” diye düşüncelerini söylemişti. Ben ne diyeceğini görmek için “o zaman başka bir anlamı olması lazım” dediğim de “o anlamı bilmiyorum, bulamıyorum” demişti. Cevdet abi ve diğer tanıdığım insanlarda Allah’a neden kulluk etmeliyim sorusu cevap bulamıyor. Allah’ın benim namazıma orucuma ne ihtiyacı var diyorlar. Bir ateiste/deiste namazdan başlayarak dini, Kur'an'ı anlatamazsın. Cevdet abinin yaptığı bir kitabın ortasını açıp "burada neden böyle yazıyor" demek gibi. Baş tarafı okumadın ki. Okusaydın o cümle anlamlı olacaktı. Bir insan Allah peygamberler ve kitapların gerçek olduğu hakkında kesin kanaate sahip olmadan namazı, duayı, orucu, diğer ibadetleri anlayamaz. Kainata bakan Allah'ın dış dünyadaki ayetlerini görür. Yaratılmış her şey Allah'ın ayetidir. Allah ayetlerde "insanlara dış dünyada ayetlerimi göstereceğim" diyor. Bu, kitabın başını okumak gibidir. Sonra Kur'an'ı okuyanlar da dış dünyadaki ayetlerle kitaptaki ayetlerin örtüştüğünü görür ve bunları yazanın yapanın aynı Zat olduğunu anlar. Buna şahitlik deniyor. Allah, Kur'an'ı araştıran, anlamaya çalışan insanların inanmalarına yardım ediyor ve bir süre sonra bu insanlar kendileri ibadet etmeye başlıyor. Buna da hidayet deniyor. Tabi bunun olması dinlemeye bağlı. Uydurulmuş din herkesi rahatsız eder ama indirilmiş din kimseyi rahatsız etmez. İnsanları dinden uzaklaştıran bugün İslam zannedilen uygulamalar oluyor. Belki birilerinin dikkatini çeker diye www.kurandakiislam.net sitesini yaptım.

Benim insanlara dediğim tek şey “gördüğünüz şey İslam değil, bunu bahane etmeyin, bunun doğrusunu anlatan insanlar var, bu insanları dinleyin ki Allah size hidayet etsin” ama onlar dinlemiyorlar. Bir sohbet açılsa bir cümle söylesen her harfinden bir soru oluşturup bana geri çeviriyorlar. İnci’yle o akşam konuşurken içinde 'şeytan' kelimesi geçen bir cümle söyledim, anlattığım konuyu bıraktı “söyle bakalım madem öyle Allah şeytanı neden yok etmedi de insanı yoldan çıkarmasına izin verdi” dedi. Sürekli konuyu kendince Allah’ı suçlu bulduğu sorulara getiriyorlar. Belki İnci veya onun gibiler konuşurken aşırı tepki verdiklerini fark etmiyorlardır. Ben buna cevap versem de cevabı dinlemiyor yine aklındakini söylemeye devam ediyor. Bu konu hakkında 6 Temmuz 2013 - Nefsimin Başıma Ördüğü Çoraplar bölümünde Nefis Terbiyesi Nedir? sayfasında bilgi bulabilirsin.

Kur'an Onları Anlatıyor Ama Farkında Değiller

Ben ayetleri söylediğimde duymuyorlar. Sanki bir kulağından girip ötekinden çıkıyor. Halbuki bunu duyduğunda “öyle miymiş, böyle olduğunu, Allah’ı red etmez, kitaba uyarsam Allah'tan hidayet alabileceğimi bilmiyordum” gibi bir şeyler söylemesi lazım. Bunu söylemesi iman göstergesi olur. Bu sadece bir örnekti. Konuşurken “madem öyle o zaman niye bu böyle” diye bir şey derler ama cevabı dinlemezler. Bunu şiddetli tartışmaya çevirecek kadar red etme yanlısılar. Aslında yine söyleyeyim ben bu kadar şiddetli red ettiklerinin farkında olmadıklarını düşünüyorum. O akşam konuştuklarımızı, tavırlarını videoya alsaydık sonradan izletsek belki ancak kendi tavırlarını görünce ne kadar şiddetli red ettiklerini anlayabilirler. O akşam Betül'ün "Allah kolaylık versin" sözü bundan dolayıydı. Sonuç olarak hiçbir şey anlamamış oluyorlar, görmezden, duymazdan geliyorlar zaten bir süre sonra konuyu değiştiriyorlar kalkıp gidiyorlar. Ben bu hareketlerine defalarca şahit oldum. Kur'an onları anlatıyor farkında değiller, görmek istemiyorlar.

Mümin

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

4. Allah'ın ayetleri hakkında,

inkârcılardan başkası mücadele etmez/çekişip didişmez.

Öyleyse onların şehirlerde gezip dolaşması seni yanıltmasın!

Sayfa sonundaki dersi dinlediğimde şaşırmamak elde değil Abdülaziz hoca bu tavırları anlattığını görünce sanki hoca bizim konuşmalarımızı izlemiş de ona göre anlatıyor dedim. Aslında anlattığı tavır kafirlerin tavrı. Dünya üzerinde her kafir böyle. Bu arada kafir inanmayan demek değildir örten demektir, imanını örtüp inançsız davranmaya çalışan insanlardır. Cevdet abinin yukarıdaki mesajından kafirin örten demek olduğunu anlayabilirsin. İmanı yok değil örtmüş, başka türlü annesiyle babasının kavuştuğunu düşünemez, toprak olup gittiler derdi.

Babamın Tavrı

Bir örnek de babamdan vereceğim. Sayfanın altındaki dinleyeceğin derste bu tavırlar anlatılıyor. Biga’da televizyonda fizik yasaları, zamanda seyahat konulu bir programa denk geldim. Baktım konuk Taşkın Tuna, benim adamım, izlemeye başladım. Babam da izliyor. Tuna'nın karşısında fizikçi olmayan belli ki hiçbir eğitimi de olmayan biri, zamanda yolculuğun, ışık hızına çıkmanın mümkün olabileceğini söylüyor. Karşısındakinin Taşkın hoca olduğunun farkında ama yine de on on beş dakika olurdu olmazdı tartıştılar. Taşkın hoca en son tahtaya bir formül yazdı, karşısındaki cahil “hocam formül yazma” dedi. Buradan anla matematikten fizikten anlamadığını. Taşkın hoca “mecburum” dedi. Bunun Türkçesi “anlatıyorum anlatıyorum anlamıyorsun formülü yazayım yine itiraz edeceksen bana değil matematiğe itiraz et” demek. Formülün sonucu bir nesne ışık hızına ulaşırsa kütlesi sonsuz olur. Kütlesi sonsuz olan bir nesneyi bir yerden bir yere götürecek enerjiyi bulamazsın, imkansızdır. Bu yüzden ışık hızına çıkmak mümkün değildir. Buna bağlı zamanda geri gitmek de mümkün değildir. Buraya kadar babamla izledik, bu kadar izlemesi bile aslında hayret verici çünkü fizikle astronomiyle ilgili programları eleştiriyor “bunlar anlaşılmayan şeyler, teoriler, bize bir faydası yok” şeklinde düşünüyor. Neyse Taşkın hocanın karşısındaki cahil “ama hocam biliyorsunuz ki hz Süleyman’ın yanındakilerden biri Saba halkının kraliçesinin tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getirmiş” dedi. Bu bahsettiği Neml suresinde geçiyor. Şöyle bir açıklama yapmam lazım. Süleyman peygamber ve Davut peygamber dönemi çok farklıymış. Allah bu insanlara çok farklı yetenekler ve çok farklı şeyler vermiş. Mesela rüzgarları ve kuşları vermiş Süleyman peygamberin emrine vermiş. Hatta Allah cinleri bile Süleyman peygamberin emrine vermiş. Cinler Süleyman peygamber için çalışmış. O dönem çok farklıymış. Zaten Süleyman peygamber de Sad 35. ayette “Sahibim, suçumu affet ve bana öyle bir hakimiyet ver ki benden sonra kimse ona ulaşamasın" diye dua etiğini görüyoruz. Demek ki Allah kabul etmiş. Yau Süleyman peygamber hayvanların konuşmasını anlıyormuş. Surenin ismi olan Neml karınca demek. Süleyman peygamber cinlerden, kuşlardan ve insanlardan oluşan ordusuyla karınca vadisinden geçerken dişi bir karınca “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki Süleyman ve orduları bilmeden sizi ezmesinler” (Neml 18) diyor. 19. Ayette Süleyman peygamberin karıncanın bu sözünden dolayı tebessüm ettiği yazıyor. Ayetin devamında kendisine verilen ikramlardan dolayı şükretme fırsatı istiyor, dua ediyor; "Karıncanın sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti. “Sahibim, bana ve ana babama ettiğin iyilikten ötürü şükretme fırsatı ver. Senin razı olacağın iyi işler yapayım. İkramınla beni iyiler arasına kat.” (Neml 19) O dönemi görmek isterdim. Altta okuyacağın ayetler o dönemin özelliğinden geliyor. Işık hızına mı çıktı, göz açıp kapayıncaya kadar nasıl getirdi o dönemin özelliği. Ayetler şöyle

Neml

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

38. Süleyman dedi ki: “Ey ileri gelenler! Onlar teslim olmak için bana gelmeden sizden kim o kadının arşını[*] bana getirir?”

[*] Taht, makam koltuğu

39.Cinlerden bir ifrit[*] dedi ki: “Sen makamından kalkana kadar onu sana getiririm. Bu konuda güçlü, güvenilir biriyim.”

[*] Dahiliği, dehası olan, yetenekli melek ..

40.O kitaptan bilgisi olan kişi dedi ki; “Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm.” Süleyman arşı yanı başında, sapasağlam görünce; "bu Sahibimin ikramıdır" dedi. Beni denemek içindir; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse şükrünün faydasını görür. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Sahibimin kimseye ihtiyacı yoktur, o, iyilik sahibidir.”

Ayette geçen O kitaptan bilgisi olan kişi dedi ki; “Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm.” söylemi ve bunu yapmış olmasından zamanda yolculuk veya ışık hızına çıkılması veya ışınlanma gibi konuları çağrıştırıyor, o cahil bundan bahsediyor. Konu fizikten Kur'an ayetlerine geçti ya babam her zamanki gibi kalktı gitti. Buna kafirlik deniyor işte. Ayetleri duymaya bile tahammül göstermiyorlar. Aslında babamın büyük dertleri var. Bir yerde hak veriyorum. Sen babamın bu dertlerinin farkında mısın? Elinden hiçbir şey gelmeyen bir durum. Bir tahminin var mı? Çok da üzülüyor. Nasıl yapılsa da bir çözüm bulunsa diye çok dertleniyor. Hatta bazen bunun üzüntüsüne dayanamayıp gider yatar, uyuyunca unutuyor biraz, rahatlıyor. Bildin mi? Ben söyleyeyim o zaman. Fenerbahçe. Bu Fenerbahçe ne olacak kızım ya. Babam kanser olacak. Türk futbolu neden düzelmiyor diye düşünmekten perişan oluyor. Yirmi yıldır her hafta sonu aynı şeyleri anlatıyor bana. Babam maç izlerken bazı maçlara ben de bakıyorum biraz. Bir faul oluyor. "Avrupalı bir hakem böyle karar vermiyor" "Avrupalı futbolcular faul almak için kendisini atmıyor" diye başlıyor "Avrupalı" yorumu. Yirmi yıldır aynı cümleleri söylüyor. Avrupalı kulüp yöneticileri böyle değil, Avrupalı teknik adamlar böyle değil, Avrupalı yedek oyuncular böyle değil, Avrupalı top toplayıcılar böyle değil ... “Avrupalı” lafından nefret ediyorum. Kendi tarihinden haberi olmayan, Avrupa’yı bir şey zanneden kişiliksiz insanlar böyle düşünür. Deizm Nedir? sayfasında “Yaratılış Varsa O Zaman Bir Amacı Olmalı” başlığı altında Srebrenitsa katliamında Hollanda’nın yaptığını gösterdim. Avrupa budur; fırsatını bulduğu anda Müslümanları yok etmek ister. Be kardeşim tarih boyunca Haçlı Savaşları neydi? 1. Kılıç Arslan kim? Selahaddin Eyyubi kim? Bu iki isim ilk işgali ve son işgali durduran kumandanlardır. Bu kumandanlar olmasaydı Hırıstiyanlar Anadolu’dan Kudüs’e kadar her yeri işgal etmişti. O zaman sen de Avrupalı olacaktın. Kime özeniyorsun farkında bile değilsin. Tabi, onların tarihi Mustafa Kemal’le başlar. “Olmasaydı olmazdık” derler. Mustafa Kemal’in başarılarını görmezden gelmiyorum ama bu cümleyi önce 1. Kılıç Arslan için söylemen gerekir. Çok kısa bir bilgi vereyim.

Burada şu kadarını söyleyelim ki, bu sırada Türkiye Selçuklu Devletinin başında bulunan Sultan I. Kılıç Arslan, Batı dünyasına karşı Türk tarihinin en mükemmel ve en başarılı vatan savunmasını yapmıştır. Daha önemlisi, o, bu emsalsiz vatan savunması ile özellikle Batı dünyasına Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğu gerçeğini kabul ve tescil ettirmiştir. Nitekim Batı dünyası, II. Haçlı seferi sırasında (1147-1148), Türklerle dopdolu olarak gördüğü ve onların büyük bir gayretle savundukları Anadolu’yu, bundan böyle “Türkiye” (Turkhia, Turquia) adıyla anmaya başlamıştır. Miryokefalon zaferinden sonra Bizans da Batı dünyasının ortaya koymuş olduğu bu gerçeği, o da kabul ederek tabloyu tamamlamıştır. [Prof. Dr. Salim KOCA,, Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğr. Gör. Haçlı Seferleri Sebep ve Sonuçları Bakımından Nasıl Değerlendirilebilir? Akademik Bakış, Cilt 10, Sayı 20, 2017, s. 15]

Babamın kendi tarihinden haberi yokken, Fenerbahçe gibi büyük dertleri varken yaşadığı hayatın anlamını düşünür mü?

Babam Pazar akşamları hiç abartmadan söyleyeyim dört saat futbol yorumu dinleyebilir ama din hakkında on dakika dinlemeye tahammülü yok. Din hakkında bir şey söylemeye kalkınca "bana onlardan bahsetme" diyor. Ben babamdan takke takıp cumaya gitmesini istemiyorum ki, hiç kimseden böyle bir isteğim olmadı. Kimseyi cehennemlik de ilan etmedim. Sadece Kur'an'ın uydurulamayacak bir kitap olduğunu ve bu kitap ölüm ötesi başka bir hayatın olduğunu ve asıl hayatın o olduğunu söylüyor dedim. Buna inanmak, gerçek olduğunu anlayabilmek ise Allah’a yönelmeye bağlı. Allah’a yönelirsen Allah kalbini islama açacak, buna dikkat çekmek istedim. Babamın bana olan her türlü olumsuz tavrına rağmen bu konuları babamla da konuşabilirdik ama o bunları duymaya tahammül edemiyor. Avrupalı futbolcular kendini atıp faul almıyor, bizimkiler yapıyor, bu daha önemli.  Biga’da ev küçük olduğu için bazen dini içerikli bir program dinlesem babam kaçacak yer arıyor, odaya girip kapısını kapatıyor. Bu yüzden Biga'da böyle programlar izlemiyorum. İzlediğim kadarıyla sen de şu an onlara benziyorsun. www.hayatinsirri.net 'e baktın mı hiç? Siteyi yaparken konuştun mu benimle? Sana ara sıra bu konuyu açmaya çalıştım, cevap vermedin, geçiştirdin. Cevap vermediğin örnek iki maili kopyalayayım.

Hasta bir çocuğun olduğu bir video göndermiştin, “şunu izlesene” demişsin, sanki çok izlemişim gibi Ramiz dayı repliğiyle cevap vermişim.

sana ramiz dayı repliğiyle cevap vereyim "hayat böyledir yeğen"

Benim insanlarda anlamadığım olay bu vücut bu dünya için uygun değil, en basit örneği grip virüsü, bir grip oluyorsun on gün sürünüyorsun. Bu dünyada nereye bakarsan bak böyle örnekler var, belki bir tanesini sen de tanıyorsundur :) Bu dünyanın sandıklarından farklı bir amacı var kimse bunu görmek istemiyor. Bu amacı görmediğin zaman bu dünyanın hiçbir anlamı olmaz "sadece şanslı insanların güzel hayat sürdüğü bir yer" denir. Sen de görmüyorsun.

Hani senin cevabın nerede? Yok. Bir diğer yazışmamız. İlki ben sonra sen ben diye gidiyor.

- kaçalım mı buralardan?

- Hıhım -_______-

- nabıyorsunuz

- hiiç, aynı şeyler, annem biraz çırpılmış, dün ilaçlarını unutmuş

- yee nasıl unutmuş ya yatıyor mu ?

- ayakta, bakla ayıklıyor, iyi :)

- sen nasıl oldun?

- Daha iyiyim ama çalışıyorum işte çalışmasam iyiydi.Bugün bitecek inşallah

- Sen nasılsın peki?

- Çay içiyorum şimdi

- ben de çay içiyorum ama sıkıntılıyım, sitede sayfalar çok uzun olduğunu düşünmeye başladım bir çözüm bakıyorum

- Bu yüzden mi sıkıntılısın?

- ne bileyim, sitede düzenleme yapmak, günlüğü tekrar okuyorum, onu okumak sıkıntı yapıyor gibi ama bir yandan da iyi oluyor oyalanıyorum, o zaman neye sıkılıyorum, galiba bilmiyorum. Aslında biliyorum gibi, insanoğlu nasıl bir mekanizma bunu anladım, herkes kendi batılını yaşıyor, lafa gelince herkes konuşuyor amma iş eyleme gelince herkes doğru zannettiği hayalin peşinden gidiyor.

Hani senin cevabın? Yok.

Sen Kaçma

İnsan bu yoldan koptuğu zaman tıpkı onlar gibi oluyor. Dinlemedikçe uzaklaştıkça insanlar kopuyor. Koptukça daha da çok red ediyorlar. Bu sefer ateistlerin argümanlarını savunuyorlar. Kur'an uydurulmuş demeye başlıyorlar. Halbuki kaçtığı Kur'an kendilerini anlatıyor. Bu cümleyi de kaç defa yazdım. Babam gibi oldum ama Kur'an, "Onlar kaçar, dinlemez, sırtlarını döner gider" diyor. Şu ayetlere baksana

Rum
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

52.Şüphesiz ki sen ölülere işittiremezsin! Ve çağrıyı; arkalarını dönmüş giderlerken, sağırlara da duyuramazsın!

53.Görmek istemeyenleri de (düşünce körlüğü içinde olanları), sapıklıklarından (kurtarıp) doğru yola iletemezsin! Sen ancak ayetlerimizi düşünen, araştıran, inanan kişilere işittirirsin. Onlar teslim olan/müslim kimselerdir.

Öldü Mü Kaldı Mı Oğlun Baksana Ne Yapıyor?

Babam, Rahmi, Tolga, Cevdet Abi, İnci ablam, Yeşinil, Arslan dayım, Coşkun dayım, teyzem eşleri, çocukları yani herkes yukarıda gördüğün tavırları sergiliyor. Ben www.hayatinsirri.net’i yaptım ki bu tavırlarını göstereyim diye, “Kur'an sizden bahsediyor” demek istedim ama nafile. Site bittiğinde İnci ablamlar bizdeydi, Cevdet abi babam için “siteyi Doğan abi okudu mu” dedi, babama sanki "zehir içer misin" diye sordular. Bir şeye hayır demek var bir de sanki çok kötü bir şeymiş gibi red etmek var. Hayatı boyunca görmezden geldiği oğlunun yazdıkları okunur mu? Kimim ben? Ben sadece babamın nefret ettiği biriyim. Benim yazdığım her hangi bir sayfayı okumak yerine bir gün telefon çalsa, arayan "ben üniversite mezunu mühendis Kemal, filan meyhanedeyim, burası sefil cahil köylülerle dolu, sohbet edecek kimse yok. Bu yüzden rastgele telefon çevirdim, siz üniversite mezunu musunuz” dese babam ona daha fazla ilgi gösterebilir. Acaba ben babam için kendi ifadesiyle “sefil cahil köylü” kadar bile değil miyim?

Bu siteyi neredeyse bütün gün çalışarak yedi ayda yazdım, kodladım. Yazması ayrı iş, tasarımı, rengi vb kodlaması ayrı iş. Zaten ellerimi doğru düzgün kullanamıyorum. Buna rağmen bunun yedi ayda bitmesi rekordur. Şimdi Wordpress var, kopyala yapıştır yaparak bir kaç günde site hazırlıyorlar. Bu sitenin içeriğini hazırlamak aylar sürdü. O da günlüğümdeki bazı hazır bölümleri kullandığım halde. Bazı sayfaları ise yeniden yazdım. Biga'da Haziran ayında başladım yılbaşından sonra Şubattı galiba yayımladım. Bu yedi ay boyunca sürekli bunu nasıl yetiştirsem diye daha çok çalıştım ve çok yoruldum. Annemin babamın yanında bu konuyu açmak istedim, mesela kahvaltıda “bugün çok işim var, çok yazamam lazım yetiştiremiyorum” gibi şeyler söyledim. Aynısını akşam söyledim, "yazdım", "yoruldum", "evrim için İngilizceden tercüme ettim" gibi. Yedi ay boyunca babam bir kere olsun “ne yapıyorsun” diye sormadı. Özellikle babamın yanında sorsun diye "çok işim var" diye konuştum hiç umurunda olmadı. Bazen kahvaltıda evrim teorisinden konu açmaya çalıştım, bir şey desin belki konuşuruz diye, hiç umurunda olmadı. Çünkü ben babam için şizofren sanrı gibi bir şeyim. Yokum. Çocukken de umurunda değildim büyüyünce de. İnsan neden sormaz ne yaptın yapıyorsun diye? Nefret etsen de bir şey de ya öyle değil mi? "Yanlışsın" de "atıyorsun" de, "bunlar boş işler" de "Allah belanı versin" de, "git buradan" de, bir şey de ya, neden demez? Çünkü bir kere “Kur'an'ın nasıl bir kitap olduğunu yazmak istiyorum” dediğimi duydu ve ne yaptığımı anladı ve hiç sormadı. Baksaydı belki altmış yaşında benimle konuşmaya karar verirdi. Belki yazdıklarım hakkında konuşabilirdik. Kabul etmesini beklediğim yok ki. Allah Allah, "namaz takkesi tak Cuma'ya git" mi diyeceğim. Hiç konuşmamasının sebebi üstteki ayetlerdir.

Mehmet Okuyan hocanın bir dersinde dinlemiştim. Mehmet hocanın babası Mehmet hocanın kollarında ölmüş. Babası “ölüm on dakikalık iştir” diye konuşmaya başlamış on dakika sonra ölmüş. Mehmet hoca babasının öldüğünü öleceğini hiç anlamamış. Diyor ki Mehmet hoca “babam ölünce hayatımdan bir mahalle adam gitti.” Babası, Mehmet hocanın Arapça hocası, hafızlık hocası, İslam üzerine tartışmalar yaptığı, arkadaşı, babası, kavga etti, sevindiği vs bir mahalle adam yerine geçen biriymiş. Böyle bir insanın yokluğu can yakar. Baba var bir mahalle adam yerine geçiyor, baba var sanki doktorlar “oğlun sandığın kişi aslında yok, o aklının ürettiği bir tip” demiş gibi, on yıldır İslam üzerine yazılar yazıyorum bir kere olsun “ne yazıyorsun bir de bana anlat” demedi. O akşam babamın yanında herkese “boşuna yorulmuşum, boşuna heyecanlanmışım” dedim, babamdan çıt yok, Cevdet abi "yok canım olur mu öyle şey okuruz" falan dedi ama okumadılar. Hatta sitede "ben kimim" bölümüne "bu siteyi boşuna yapmışım, belki ara sıra birileri mail atar onlara cevap veririm " diye de yazdım. Biri bu sözümün boşa çıktığını söyleyen mail attı :)) Kimse ilgilenmedi, umutsuzca belki başkaları ilgilenir diye yazmıştım, ilgilenenler çıktı.

Merhaba Sevgili Onur Barlas kardeşim .

Öncelikle siteni ve anlatım seklini çok beğendiğimi söylemek istiyorum elin dert görmesin. Türkçe namaz konusunda ki fikirlerimizde aynı. Bende aynı sekilde arapça sureleri öğrenmiş daha sonra neden anlamadan kılıyorum diye hayıflanarak Türkçe çevirileri ile kılmaya basladım. :)) Siteni bugün keşfettim ve okumaya devam ediyorum. ''Kim bilir belki arada birbirileri olumlu veya olumsuz mail atar, onlara da cevap veririm.'' Sözün boşa çıkmıştır haberin olsun

Tanımadığım İnsanlar Teşekkür Etti

Şaşırdığım bir şey var, hiç tanımadığım insanlar bana mail atıyor, teşekkür ediyor, güzel bir site yaptığımı söylüyor. Bir kaç tane daha göstereyim.

"onur abi siteni yeni keşfettim Allah razı olsun ama bil ki o son satırlarında yazdığın gibi asla boşuna yorulmadın ve hatta senin gibi Kur'an mümini birine bu ifade asla uymaz zira Allah kitabında kim zerre kadar iyilik yapmışsa bunun mükafatını göreceğini buyuruyor,senin bu yaptığın site emin ol büyük bir iştir,tekrar teşekkür ederim okudukça yazacağım."

"Merhaba ben sara. sitenizi çok beğendim. Henüz çok fazla vakit geçiremesem de artık üzerine yoğunlaşmayı düşünüyorum. Her şey için teşekkür etmek istedim emeğiniz için Allah razı olsun...Hayat, üzerine düşündükçe anlamlılaşıyor ve kendimiz gibi arayış içinde olanları buldukça güzelleşiyor. Amacımız O'nu bulmak ...Bu güzel amaç üzere olduğunuz için, bu amacı paylaşanlara yardim ettiğiniz için teşekkür etmek istedim:-) Allah'a emanet olun..."

"Hazırlamış olduğunuz sitede bir yazınızı okudum ve istifade ettim. Allah razı olsun. Bir kişinin bile aklında ufacık bir soru işareti bile bıraksanız yeter. İnsanlar sizi yıldırmasın, tatlı yalanları acı gerçeklerden daha çok seviyoruz sonuçta. Ben, samimiyetle Allah'a yönelen her kulun O'na ulaşabileceğine inanıyorum. Allah O'na teslim olmuşken canlarımızı alsın inşallah. Allah'a emanet olun"

Abicim çok güzel bir site yapmışsın emeğine gönlüne sağlık. Konuları çok güzel derlemiş ve yazmışsın inan huzur buldum. Allah'a emanet ol.

Tanımadığım insanlar böyle mesajlar atıyor ama tanıdıklarım, bir yerde önce onlar için yaptığım siteye bakmıyorlar. Narsist miyim ben ki "bak nasıl site yaptım" diyeceğim? Cehenneme gidiyorlar. Belki kendilerini görürler diye bakmalarını istedim.

Bir Metin İki Tavır

Hayatın sırrı dediğim şeye örnek; birine bir kitap veriyorsun, okuyor, "masal bunlar" diyor. Aynı Kitabı başka insana veriyorsun "ben de bunları arıyordum" diyor, kadınsa başını örtüyor, erkekse sakal sarık cübbe kılık kıyafeti bile değişiyor. Bu nasıl izah edilir? Kitaptan kastım Kur'an. Aynı Kitabı okuyarak biri cennete gidiyor diğeri cehenneme, bunu biraz düşünsene. Tamamen insanların tavırlarıyla alakalı bir durum. Bugün okullarda din derslerinde hatta imam hatiplerde ilahiyat fakültelerinde hurafeler anlatılıyor. Bundan dolayı liselerde çocuklar din derslerinden hoşlanmıyor çünkü din diye aklın mantığın almayacağı saçmalıklar anlatılıyor. Ulaş'ı hatırlıyor musun? Din dersi olduğu gün eve "din dersinden nefret ediyorum" diyerek geliyordu. Böyle din dersi dinlemek istemeyen bir sınıfa "Kur'an ne anlatıyor" diye ders yapılsa ne olur dersin? Hurafeler değil sadece Kur'an anlatılacak. Abdülaziz hoca yapmış bunu. Çocukların nasıl tepki verdiğini alttaki videoda görebilirsin. Bunlar sana bir şey ifade etmiyor mu? Bizimkiler alttaki gibi karikatürleri çok seviyor ama nerede aydınlanacaklarını görmek istemiyor.

tam aydınlanacağım bir gülme geliyor

Kur'an'ın İnanmayanlar Üzerinde Etkisi - Abdülaziz Bayındır (6 Dakika)

Hesap Günü Babam

Babam hesap gün beni fidye vermek isteyecek. Ne tarafın adamı olduğunu görünce kurtulmaya çalışacak. Gözünde canlandırmaya çalışayım; "oğlumu alın beni bırakın" diyecek, diyecekler ki "sen onu hiçbir zaman oğlun olarak görmedin, kaldı ki görseydin bile biz onu alıp seni bırakmazdık." O zaman babam diyecek ki "benim çok param var. bütün param alın, beni bırakın. "Faizle büyüttüğün parayı mi teklif ediyorsun" diyecekler, "o para dünyada kaldı. Bak bakalım dünya yerinde mi? Başka bir dünyadasın şu anda. Kaldı ki paran olsa bile paranı alıp seni bırakmazdık. O zaman babam "karımla kızımı alın" diyecek. Görevliler "yok biz senden başka kimseyi almayacağız" diyecekler. Görevliler babamı götürürlerken belki de sorarlar "Oğlun bu işlerle ile ilgileniyordu. Hayatın anlamına dair bir sürü şey yazmıştı. Neden onları okumadın?" Bunu sorarlar ona, o da artık ne cevap verir bilemem.

Yazdığım bu senaryoyu alttaki ayetlerde görebiliyor musun?

Meariç

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

1. Birisi, başa gelecek azabı sordu.

2. Kafirlerin başına gelecek olan, kimsenin de engelleyemeyeceği azabı...

3. Göğe yükselen yolların sahibi Allah’ın azabını!

4. Süresi elli bin yıl olan bir günde[1*] (tekrar diriliş öncesinde) melekler ve ruhlar[2*] O’na yükselir.

[1*] Güneş dürülmüş olacağı için bildiğimiz gün oluşmayacak.

[2*] Kabirde yeniden yaratılış öncesi insanların ruhları göğe yükselecek.

5. Sen güzelce sabır göster.

6. Onlar o günü uzak görüyorlar;

7. oysa Biz yakın görüyoruz. .

8. Göğün erimiş bakır gibi olacağı gün (hesap gününde) ise,

9. dağlar, yere atılmış boyalı yüne dönüşmüş olur.

10. Bir can yoldaşı, diğer can yoldaşını sormaz bile.

11. Birbirlerine gösterilirler. Suçlu olan: “Keşke oğullarımı versem de bugünün azabından kurtulsam!” diye derin bir istek duyar.

12. Karısını, kardeşini,

13. kendini koruyan aşiretini,

14. yeryüzünde olan herkesi fidye olarak verip canını kurtarmayı çok ister.

15. Hepsi boş! Cehennem alevler saçar,

16. kavurduğu deriyi soyar.

17. Doğrulara sırtını dönen ve yüz çeviren herkesi kendine çağırır.

18. Mal biriktirip saklayanı da!

Üstteki ayetlerde gördüğün gibi cehennem Doğrulara sırtını dönen ve yüz çeviren herkesi kendine çağırır. Tam tersi olsa delilleri görseler biraz düşünseler ve deseler ki "bu Kitap uydurulmuş olamaz" o zaman Allah yardım edecek. Allah’a iman etmek, Allah’ın istediği gibi bir yaşam tarzı benimsemek ahirette yaşanacak bu tablodan daha mı zor?

Sadık Türkmen’i Kahveye Davet Edemedim

Ben yaptığım sitelerde ve günlüğümde ayetine göre ya Süleymaniye Vakfı’nın mealini ya da Sadık Türkmen’in mealini kullandım. Bir gün Sadık abi mail attı, Allah dilediğini saptırır mı? makalem için “Yüreğinize ve kaleminize sağlık kardeşim” diyor. Makalede Sadık abinin mealinden bahsetmiştim. Yazıştık biraz. “Nasıl buldun beni” dedim. “Google'a SADIK TÜRKMEN MEALİ diye yazıyorum zaman zaman, yeni sitelerde kimler yer vermiş diye kontrol ediyorum. Senin sitenle karşılaştım” dedi. İstanbul’a çocuklarına gelmiş üstelik Küçükçekmecedeymiş. Aynı semtteyiz yani. Belki bir kaç sokak var aramızda. O gün Sadık abiyi kahve içmeye davet edemedim. Bırak daveti belki o söyler diye “ben de Küçükçekmecedeyim” diyemedim. Sadık abinin bize geldiğini düşünsene; salona geçti oturdu, kendini tanıttı, beni nasıl bulduğunu anlattı, “Onur’un makalesini çok beğendim, mail listemdeki herkese yolladım” dedi, babamı ne diyecek? Babam yıllarca darbe olsun da “dincilerin” kökü kurusun diye beklemiş biri. Zaten yazdığım hiç bir şeyi okumamış. Konunun başlığını dahi bilmiyor. Babam sohbet ederken bir ara lafı mutlaka meyhaneye getirir; “şurada bir meyhane olsa, gidilse, iki kadeh içilse ...” Sadık abi Müslümanların geleneksel sorunlarından bahsetse babam şimdi lafı nasıl meyhaneye getirecek? Bu kadar uç noktalardayız. Bu yüzden o gün Sadık abiyi kahveye davet edemedim. İçimde kaldı.

Kur'an'ın En Önemli Mesajı : Yeniden Dirileceksiniz

Kur'an aslında çok önemli bir haberi bildiriyor YENİDEN DİRİLECEKSİNİZ diyor. Anlatılanlara kulak vermeyen, sırtını dönen kalkıp gidenler buna nasıl inanacak? Red ettikleri için yeniden dirileceklerinin farkında değiller. Farkında olmayı bırak bir çoğu "hayat bu dünyadakidir ölür gideriz" diyor.  Allah yeniden diriliş için bu görmezden gelenlere gerçek olduğunu göstermek için "sizi yeniden dirilteceğim, yalan mıymış yoksa siz mi görmüyormuşsunuz” diyecek.

Nahl

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

38 - “Allah ölen kimseyi tekrar diriltmez” diye bütün güçleriyle yemin ettiler. Hayır! Bu Allah’ın verdiği gerçek sözdür ama bunu insanların çoğu bilmezler.

39 - Tekrar diriltecek ki anlaşmazlığa düştükleri konuları onlara açıklasın ve ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler), yalancı olduklarını öğrensinler.

Senin Tavrın Ne Olacak?

Anlattığım bu insanlar gibi arkanı dönüp gidecek misin yoksa kulak verecek misin? Sapıklığı mı yoksa bir zaman gördüğün, anladığın şeyi mi tercih edeceksin? Bir şeylere dikkat çekmeye çalıştığım bu insanlar yarın mezarlarından kalkar kalkmaz gerçeği anlayacak ama ne faydası olacak ki? Bunu o zaman anlamış olmak hiçbir fayda sağlamayacak. Şimdi hesap zamanı. Alttakilerin hepsi ayettir, ben diyalog şeklinde yazdım.

-- "Niçin ayetlerime bu kadar şiddetli itiraz ettiniz?"

-- "Rabbimiz gördük anladık, bize anlatılanlar gerçekmiş. Bizi dünyaya geri gönder de iyi işler yapalım."

-- "Peki sizi ders alacak kişinin ders alabileceği kadar bir süre yaşatmadım mı? Size uyarıcı da gelmişti. "

-- "Evet Rabbimiz verdin ama nefsimizin azgınlığı bize Seni almayı unutturdu "

-- "Artık Benimle konuşmayın. Benim katımda söz değiştirilmez. Dünyada iken siz bugününüzü nasıl unuttuysanız bugün de siz unutuluyorsunuz."

Allah'ın Rahmetinden Ümit Kesilmez

Allah diyor ki "her ne yapmış olursanız olun tevbe edin, af dileyin ki size yardım edilsin, öldükten sonra gerçekleri anlamanın faydası yok."

Zümer
Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

53.De ki: "Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, gafur ve rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır)."

54.Size azap gelip çatmadan önce, Rabbinize dönün ve O'na teslim olun, O'na itaat edin. Yoksa yardım göremezsiniz.

55.Size azap farkına varmadığınız yerden ansızın gelip çatmadan önce, Rabbiniz tarafından size gönderilen hükümlerin en güzeline tâbi olun.

56.Ta ki kişi şöyle demeye mecbur kalmasın: "Rabbime karşı yaptığım bunca kusurdan dolayı yazıklar olsun bana! Yazıklar olsun bana ki ben O'nun diniyle, kitabıyla alay edenler arasında yer aldım!"

57.Yahut: "Allah bana hidâyet verseydi, ben de Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olurdum."

58.Yahut azabı göreceği sıra: "Ah! Elime bir fırsat geçse de iyilerden olsam!"

59.Yüce Allah şöyle buyurur:"Hayır! âyetlerim sana geldi de sen onları yalan saydın, onları kabul etmeyi kibirine yediremedin, büyüklük tasladın ve kâfirler arasına girdin!"

60.Uydurduğu şeyleri Allah'a mal edip O'nun adına yalan söyleyen kimselerin kıyamet günü yüzlerinin kapkara kesildiğini görürsün. Allah'a karşı böyle kibirli davrananlar, büyüklük taslayanlar için cehennemde yer mi yok?

Tevbe Etmezsen Sana Soracaklar

Tevbe edip dönmeyenler, Allah’ı red eden, kitabını, peygamberini kabul etmeye yanaşmayanlar, cehennemin yanına gelince melekler onlara soracak, “size bu sonla karşılaşacağınızı bildiren peygamberler gelmedi mi?”

Zümer

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

68. Sura üfürülünce Allah’ın tercih ettikleri dışında göklerde ve yerde kim varsa ölecektir. Sonra ona bir daha üfürülünce hemen ayağa kalkıp anlamaya başlayacaklardır.

69. Yer, Rabbinin ışığıyla aydınlanacak, Kitap ortaya konacak, nebiler ve tanıklar getirilecektir. Aralarında doğru bir yargılama olacak, kimseye haksızlık yapılmayacaktır.

70. Herkese kazancı tam olarak verilecektir. Allah, onların neler yaptıklarını çok iyi bilir.

71. Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler), bölükler halinde Cehennem’e gönderileceklerdir. Oraya varınca kapıları açılacak ve oranın bekçileri şöyle diyeceklerdir: “Size içinizden elçiler gelip Rabbinizin âyetlerini yüzünüze karşı okumadılar mı? Böyle bir günle karşılaşacağınızı söyleyip sizi uyarmadılar mı?” Onlar: “Evet” diyecekler ama o kafirlerin azap çekeceklerine dair o söz, artık yerine getirilmiş olacaktır.

72. Onlara şöyle denecektir: “Ölümsüz olarak kalmak üzere Cehennem’in kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüymüş!”

Zor Olan Bir Tarafı Yok

Bu ayetlerin devamında cennete girenlerden bahsediyor. Onlar ayetleri red etmedi, Allah’a karşı gelmekten sakındılar diyor. Bunun zor olan hiçbir tarafı yok. Allah’ın Kur'an'da yasakladığı şeyler insanların yararınadır, mesela içkinin, faizin, yalanın vb insanlara ne faydası olmuş. Bir şeyler kazanıyor gibi görünüyorlar ama aslında kaybediyorlar.

73 - Rab'lerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevkolunurlar. Nihayet oraya varıp da kapıları açılınca cennet bekçileri "Selam olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyen kalmak üzere, giriniz oraya!" derler.

 74 - Onlar şöyle karşılık verirler: "Hamd-ü senalar olsun o Allah'a ki sözünde durdu ve dilediğimiz yerinde oturacağımız şekilde bizi cennete yerleştirdi. Çalışanların mükafatları ne güzelmiş! 

Arkadaşların Bunların Farkında Mı?

Sevdiğin arkadaşlarını düşün, Dilek’i, Birsen’i, Alev’i ve eşlerini, hangisinin bunlardan haberi var? Birsen’e, Dilek'e yazdığın doğum günü mesajlarına bak, Birsen'e 'iyi ki karşılaşmışız' Dilek'e 'daha gidecek yolumuz çok' diyorsun. Nereye gideceksiniz? Arkadaşlarını sevdiğin belli ama arkadaşların bu dünyanın nasıl bir yer olduğunun farkında mı?

doğum günü mesajı

doğum günü mesajı

Herkes Kendi Dünyasında

Sen de farkında değilsin. Sen de hiç sormadın, konuşmadın, okumadın. Herkes kendi aleminde oyalanıyor. Bunları masal zannediyorlar. Siteyi yaptıktan sonra Facebook’tan kısa videolar paylaştım, insanların dikkatini çekebilecek videolar. Neden varız, Allah nasıl kavranır veya din adı altında yanlış anlaşılan şeyler, ne kuzenler, ne akrabalar ne arkadaşlar hatta ne de müslüman olduğunu söyleyen arkadaşlarımın bile dikkatini çekmedi. Çünkü herkes kendi kurguladığı hayatı yaşıyor. Kimse bu dünyanın neden var olduğunu düşünmek istemiyor. Bir amaca yönelik olma ihtimalini bile düşünmüyor.

Bu kadar yeter, canım sıkılıyor bunları yazarken. Asıl göstermek istediğim dersten önce Mustafa hocanın beş dakikalık bir videosunu göstereceğim, neden tanıdığım insanlar için Hayatinsirri.net sitesini yaptım, neden Kur'an'ın uydurulmamış bir kitap olduğunu anlatmaya çalıştım, neden sana bir günlük yazdım, neden o günlükte "Ateistlerin Görmek İstemedikleri" diye bir bölüm yaptım, sanırım beni daha iyi anlayacaksın. Bunlar tesadüf değil. Yaptığım işlerin açıklamasını özellikle böyle hocalardan gösteriyorum ki bunların tesadüf olmadığına inan diye. Bana yazdığın doğum günü mesajını da göstereyim. "İyi ki varsın" diyorsun benim için, varlığım tek başına bir şey ifade etmez. Sen bunu okurken ben olmayacağım. O zaman her şey gelip geçici miydi? Asıl önemli olan beni anlayacak mısın, mevzu bu. Şu beş dakikalık konuşma her şeyi özetliyor.

doğum günü mesajı

Benim için "en komik kim olurdu" filan diyorsun ama sen benim tek tarafımı görüyorsun. Daha doğrusu herkes tek tarafımı görüyor. Bir de görünmeyen tarafım var. İçim Nazan Öncel şarkıları gibi karamsar. Hatta bazen karanlık. Nazan Öncel şarkılarına dikkat et, hatta hareketli şarkılarına bak, insanlar bu şarkılarda oynar ama şarkının sözlerinde acı çeken biri vardır. Kimse buna dikkat etmez. Benim de durumum buna benziyor. Dilek'le "daha gidecek çok yolumuz var" diyorsun ya nereye gideceksiniz? Gideceğiniz tek bir yer var ahiret. Onun da iki tane yol ayrımı var; cennet, cehennem. Hadi seç beğen yolunu. Belki yukarıda akrabalarım hakkımda yazdıklarım, diğer yazılar, videolar doğru tercih yapmana vesile olur. Belki görünmeyen tarafımı Mustafa hocanın videosunda görebilirsin.

Allah'ın İnanmayanlara Merhameti (5 dakika)

Video açılmıyorsa hemen altındaki linke tıkla.

Allah'ın İnanmayanlara Merhameti

Allah'ın İnanmayanlara Merhameti

Dinle Bakalım Ne Düşüneceksin?

Bu ders çok önemli. Bu günlükte pek çok dersi kısalttım en kısa hale getirdim ki sıkılmayasın diye ama bu ders kısaltılamaz. Dinleyince kısaltılamayacağını göreceksin. Ne kadar dinleyebilirsen o kadar dinle. Daha önce de yazdım, Kur'an kafirleri anlatıyor dedim. Haklı mıyım değil miyim dinleyince göreceksin. Bunu dinlerken yanında olmak düşüncelerini öğrenmek isterdim ama olsun öbür tarafta anlatırsın :) eğer bu derste anlatılanlar gibi davranmazsan. Ayet bu.

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

171. Kâfirlerin hali, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan,

hayvanlara haykıran o kimsenin (çobanın) hali gibidir.

Onlar (o kâfirler) sağırlar,

dilsizler

ve

körler gibidirler. Artık onlar anlamak istemiyorlar.

Bu Sadık Türkmen'in meali, düzgün tercümelerden biri. Dikkat edersen kafirler sağır, dilsiz, kördür demiyor, "sağır, dilsiz, kör gibiler" diyor. Normalde hemen hemen bütün meallerde kafirlerin sağır, dilsiz, kör olduğu yazıyor. Ateistler de biz sağır, dilsiz, körsek nasıl inanacağız diyor. Süleymaniye Vakfı'nda Abdüalziz Bayındır başkanlığında kalabalık bir ekip meal hazırlıyor. Onlar bu tür ayetlerin doğrusunu yazdılar. hatta ben onların mealini esas alarak ateistlerin desitlerin eleştirdiği ayetlerin doğru tercümelerini gösteren bir site yaptım. Zaman zaman bu siteye de bakabilirsin. www.meallerdekihatalar.com

Bakara 171. ayetin daha doğru tercümesi söyle;

Bakara

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

171.Kendilerini âyetlere kapatanların[1*] durumu, anlamadığı sese karşı öten karganın[2*] durumu gibidir; onların duyduğu sadece bir çağrı ve seslenmedir. Sağır, dilsiz ve kör kesilirler. Onlar akıllarını kullanmazlar.

[1*] Kâfirlerin.

[2*] Âyetteki na’q , karganın ötmesi anlamına geldiği için (Lisân) meâl bu şekilde verilmiştir.

Ayette karganın durumu örnek veriliyor. Genelde Vakfın meali diğer bütün meallerden farklı oluyor. Burada da ayette karga geçiyor. "Kimse böyle meal vermemiş bunlar nereden veriyor" diyen varsa, dersin sonunda bu ayete verilen meallerin eleştirilerini dinleyin anlayacaksınız. "Çoban" anlamını verecekler diye zorlaya zorlaya ayetin anlamını acayip saptırmışlar. Derste hoca ayeti üsttekinden farklı okuyor, ayet daha kalabalık olmuş. Üstte yazanı esas alırsan sıkıntı olmaz. Bu meali okumanı tavsiye ederim. Telefonuna kurabilirsin, sülemaniye vakfı meali diye ara, bu sayfadan okuyabilirsin. suleymaniyevakfimeali.com/

Bu videonun hemen öncesinde üstte gösterdiğim ateist bir grubun paylaştığı resmi tekrar göstereyim. Bu resimleri hazırlayanların en büyük problemi doğruları anlatanları dinlememeleri. Onlar bunları dinlemiyor ama Abdülaziz hoca sanki benim kuzenlerimle yaptığım konuşmaları görmüş de onu anlatıyor gibi.

ateistlerin Kur'an hakkında iddiaları

Bakara 171. Ayet - Kalp Göz ve Kulakların Mühürlenmesi Ne Demek?

Kuzenler

"Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Gücün yetmeyecek herhangi bir icat edilmiş dilde kendini tam anlamıyla anlatmaya, gördükleri ancak kendi anladıkları kadarı olacak…"

Celaleddin Rumi