Onur'un Günlüğü

Kız Kardeşim Zeynep’e
ve
Deniz'e

Bu günlük "Sevgili Günlük" diye başlanılan günlüklerden değil. "Bugün şuraya gittim, o geldi, bu gitti" diye konular yok. Bu günlükte Allah'ın bana olan hidayetini yazdım. Bu günlükte Allah'ın Rabb ve Zül celali vel ikram isimleri nasıl tecelli ediyor, Allah kullarını nasıl terbiye ediyor, terbiye ederken aldıklarının yerine neler veriyor konuları var. Niyetim aslında kendimi anlatmak değil, Allah'a dikkat çekmek. Sandığından daha yakın Allah'ımız var. Ölümümle bir devir kapandı. Benden sana bu günlük kaldı. Bildiklerimi bilmeni istiyorum.

Bu yazılarımdan bazı özel şeyler yaşamış olduğumu çıkarabilirsin, evet doğrudur özel şeyler yaşadım. Bu yüzden günlüğümün ölümümden sonra yayımlanmasını vasiyet ettim. Bunları okurken ben yokum. Yazdıklarımdan çıkar sağlayabilecek konumda değilim. O zaman bana değil, Allah'a bak. Bunları yapan Allah. Yazdıklarım hakkında kim ne düşünür o taraf beni ilgilendirmiyor. Ben yaşadıklarımı anladığım şekilde yazmaya çalıştım. Beni tanıyan sensin. Önemli olan senin ne düşüneceğim, senin ne yapacağın.

Bu günlüğün bir kronolojisi var. Hidayet dediğim şey böbreklerimi kurtarmak için olduğum ameliyattan sonra oldu. Bunun nedenini nasılını ararken aslında bunun çok yıllar öncesine dayandığını fark ettim. O yüzden yaşadığım hastalıkları, hastanelerde yatışımı, neler yaşadığımızı, ameliyatları ve dualarımı yazdım. Okurken "abim bunları neden yazmış zaten biliyorum" dememen için açıklama yapıyorum, görmediğin kısımları yazdım. Amacım insanlara hastalıklarımı, hastaneleri, nerede nasıl yattığımı anlatmak değil, bu süreci yaşarken değişen manevi dünyam ve surecin sonunda Allah'ın verdiği idraki göstermektir. Böbreklerimi kurtarmaya çalışırken gözümdeki perde kalktı. Şimdi sadece dünyayı değil artık ahireti de görüyorum. Bu bana özel bir durum değil. Her şey Allah'ın Rab ismi ve Zül Celali Vel İkram isimlerinin tecellisiyle oluyor. Rabb terbiye eden demek. Zül Celali Vel İkram celal azamet, kahır sahibi demek. Allah bu isimleriyle terbiye edip bir de ikramda bulunuyor. Benim kaza geçirip omurilik felçlisi olmamla başlayan süreç terbiye için. Sonunda ahireti görmem ise ikramı oldu. Bu yüzden en baştan Kaza'dan yazmaya başladım daha sonra bu değişimin nasıl olduğuna dair cevaplar gösterdim. Bununla beraber hayatın anlamını, bu dünyanın neden var olduğuna dair de cevaplar buldum, adına "Hayatın Sırrı" dedim. Bu ismini vermem aranılan bu cevaplar ortada olmasına rağmen eğer Allah'a yönelmiyorsan bunların görünmeyişinden. Eğer Allah'a yönelirsen Allah her şeyi gösteriyor. Zaten bu dünyanın amacı da bu. Dışarıdan bakılınca görünmediği için buna "sır" dedim. Bu bir benzetmedir. Günlüğümü okuduğunda Allah'ın hidayeti nasılmış, ne ikram etmiş ve "Hayatın Sırrı" ile ne kast ettiğimi anlayacaksın. Bunları fark etmek Allah'ın hidayetiyle oluyor. Bu günlük bu hidayeti yazıyor. Bunları sırayla okuman gerekiyor ki daha sonra cevapları gösterdiğimde gerçekten cevap olduklarını ve tesadüf olmadığını anlayasın. Hemen burada bir kaç kısa video ile bunları gösterebilirim ama inan böylesi hiçbir şey ifade etmez. Zaten bu cevap dediğim şeyler yazıların arasında. Sanırım anlaştık.

Beni Ne Kadar Tanıyorsun?

Söyle bakalım beni ne kadar tanıyorsun? Beni tanıyor musun yoksa ne zaman ne isteyeceğimi mi biliyorsun? Hangisi? Beni aslında tanıyan pek yoktur. Bazen annemle konuşurum ama ona da anlatmam. Belki de bunu – adı her ne ise – yazmaya başlamamın nedeni, hiç olmazsa  biri beni tanısın diyedir.  Biga’da bir ikindi vakti odamda yatarken daha önce hiç bilmediğim bir hissiyatla başlayıp, çeşitli olaylar, hastalıklarla olgunlaşan, ameliyat olduğum hastanenin yoğun bakımında bir derece daha yükselen, ameliyatlardan sonra toparlama sürecinde bir akşam zirveye ulaşan adını koyamadığım bir “idrak” bu. Bunu anlatmanın bir yolu yok. Anlatırsam herkes deli olduğumu zannedecek, 'sana öyle gelmiş' diyecek. Bu, uzun soluklu yürüyüş ve yükseliş. Eski günlükten sadece “17 Ağustos – Kaza” var o da kardeşim Zeynep’e hitaben yazılmış. Bundan sonraki yazdıklarım kime hitaben bilmiyorum, sadece yazıyorum, konuşamadıklarımı.


Ağladığını istemem ben ölürsem

Beni en sevdiğin halimle hatırla

Uzak bir yerde çalıştığımı düşün

Hayatta olduğuma inan

Bir gün gelir kendiliğinden

Geçer bütün üzüntün


Her yeni gelen günü

Yeni bir ümitle beklemeli

Her yeni gün

Yeni havalarla gelir

Gece, yağan yağmurla uyursun

Sabah bir de bakarsın odan güneşli

Necati Cumalı