Onur'un Günlüğü

Ölüm Neye Göre Belirleniyor?

Hayatım kazadan önce, kazadan sonra ve böbreklerimi kurtarmak için olduğum ameliyat sonrası diye üç kısımdan oluşuyor. Kazadan önce, hiçbir şeyin farkında değildim. Sadece kendi nefsimin peşinde yaşıyordum. Din hakkında hiç bilgim yoktu. Mesela içkinin yasak olması konusunda, “Yasaklandığı dönemde içki içenler sapıtıyordu, çevrelerine zarar veriyordu, o yüzden yasaklandı, bizim çevremize bir zararımız yok” diyordum. Sanki gidip görmüşüm. Bunu söylerken hiçbir bilgim olmadan sadece kendi fikrim olarak söylüyordum. Kur'an'ı okumamıştım bile. Sonra kaza oldu. Bir söz var ne kadar doğru bilmiyorum, şöyle “İnsan yaşadığı gibi ölür, öldüğü gibi dirilir”, ben o kazada ölseydim belki de sarhoş dirilecektim. Ama Allah canımı almadı. Dört gün yoğun bakımda yattım, ameliyatla, rehabilitasyonla hayatta kaldım. Bir şarkıcı vardı, Barış Akarsu, Bodrum yolunda kaza geçirdi, bir hafta yoğun bakımda yattı ama öldü. Kimin ölüp kimin kalacağı neye göre belirleniyor, aklımın alması mümkün değil. Ben yaşıyorum, Barış yaşamıyor. Barış da hayata dönüp, Allah yoluna girebilirdi, Allah ona da doğru yolu gösterebilirdi ama böyle olmadı, o öldü. Burada Allah'ın haksızlık ya da torpil yaptığını düşünmüyorum. Öyle olursa Allah adil olmaz. Allah da adil olmayacaksa kim adil olur? Canımı almadığı, bana tövbe fırsatı verdiği için,   “Ben de ne vardı ki benim canımı almadın bilmiyorum ama bunun bir lütuf olduğunu biliyorum” diyerek yıllardır şükrediyorum. Bu öyle derin bir duygu ki, bunun farkında olunca insan, Allah’a karşı farklı bir saygı ile yaşıyor.

2019'da Ekleme

Bu sayfayı 2012'de yazmıştım. O gün bu gündür Barış Akarsu'nun kaza geçirip ölmesi benim kaza geçirip ölmemem aklımdadır. Yukarıdaki paragrafta kendi kendime yorum yapmıştım. Abdülaziz hocanın "Ecel" konulu bir dersini dinledim. Şimdi daha çok şey biliyorum. Dersi göstermeden biraz açıklama yapayım, öncesinde biraz bilgin olursa tek seferde anlarsın. İki tane ecel var. Biri ana rahminde yazılan ecel, bu, insanın bedeninin maksimum yaşayacağı süreyi ifade ediyor. Yani genetik olarak yaşayacağı ömür. Diğer ecel ise Allah katında. Buna ecel-i müsemma deniyor. Adı konmuş ecel demek. Her insan için bunun ne kadar olduğunu yalnız Allah biliyor. Yaptığımız yanlışlar bu eceli kısaltıyor. Mesela sigara, içki, kötü yaşama vs. ecel-i müsemmayı kısaltır. Bir insanın bedeninin 100 sene ömrü olduğunu düşünelim. Kötü yaşam tarzı vardı; içki, sigara ve büyük günahlar olsun hayatında. Bu yaşam tarzı bu insanın ecelini 60 yaşına indirebilir. Bunu yalnız Allah biliyor. Eğer insanlar Allah katındaki bu ecel gelmeden tevbe eder, Allah'a yönelirlerse Allah geri kalan 40 yılı da yaşamasına izin verirmiş. Bu bilgi senin içinde geçerli. Dersi dinleyince daha iyi anlayacaksın, senin de şu an Allah katında belirlenmiş bir ecelin var ama unutma ki tövbe edip dönüş yapmadığın için bu kısaldı. O ecel gelmeden tevbe edip dönüş yapman lazım ki Allah geri kalan ömrünü yaşamana izin versin. Yoksa ahirette aynı sepette olamayız.

Barış'la benim farkım şöyle olsa gerek; İkimiz de kaza geçirdik, ben yaşıyorum o öldü. Belki Allah ikimiz için belirlediği ecel bu kazalar olabilir. O zaman benim ölmemem kaza geçirdiğim sene Allah'a yönelmiş olmama bağlı olabileceği gibi beynimden hasar almamış olmama da bağlı gibi. Barış gibi ben de beyin travması geçirseydim, yaşayamazdım. Bununla beraber kaza geçirdiğim sene dine acayip bir ilgi duymaya başlamıştım. Liseden beri arkadaşlarla içki içerdim ama o sene cuma namazına gitmeye başlamıştım. Hatta vakit namazlarını kılmayı düşünüyordum. Kaza olana kadar değişen inancım sayesinde Allah geri kalan ömrümü yaşamama izin vermiş olabilir. Barış kaza geçirdiği tarihe kadar Allah'a hiç yönelmemiş diye kısalan eceli bitti diyeceğim ama Barış ortalama yetmiş sene yaşayabilen bedenini hangi günahları yaparak ecelini yirmi yaşına indirmiş olabilir? O zaman tövbe etmeyen herkes yirmi yaşında ölür. Burada başka bir şey olmalı. Bence Barış kaza geçirince bedeni tedavi edilemeyecek kadar hasar aldığı için öldü. Beyin travması geçirdi. Böyle bir hasarda beyin tedavi edilemiyor. Barış'ın bedeni belki elli sene daha yaşayabilecek kapasiteye sahipti ama geçirdiği kaza bu süreyi tamamlamasına engel oldu. Tam olarak ne olduğunu ancak ahirette öğrenebileceğiz. Dinle bakalım dersi sen ne düşüneceksin. Tekrar edeyim senin de kısalan belirlenmiş bir ecelin var ondan önce tevbe etmen lazım. Hoca üstteki paragrafta yazdığımı anlattıktan sonra bunun Kur'an'da ki örneği olan Yunus peygamberi ve Firavun'u örnek veriyor. Bu örnekler önemli, ayetleri kendi kafasına göre yorumlamadığını gösterir. Başta okuduğu ayette eceli anlatıyor. On beş dakikada olayı anlarsın. Sonrası Kur'an'da ki örnekler. İstersen daha sonra bu konuda yazdığım yazıyı okuyabilirsin ama önce dersi dinlemeni tavsiye ederim. Ecel nedir? Değişir mi? Uzayıp Kısalır Mı?

Ben bu kadar şey bilirken sana ara sıra kendini toparlaman için bir şeyler yazıyorum ama bilgi eksikliğin olduğu için anlayamıyorsun. Bu videoyu dinleyince alttaki mesajda ne yazdığımı daha iyi anlayacaksın.

Kafan karışmasın diye klasik islam anlayışının ecel konusunda neler düşündüğünü anlatan bölümü çıkarttım. Sadece doğruyu dinle, ona göre tavır al.

Ecel - Nuh a.s Yunus a.s ve Firavun örneği (39 Dakika)


İlâhi! Hamdini sözüme sertâc ettim. Zikrini kalbime mı'rac ettim. Kitabını kendime minhâc ettim. Ben yoktum vâr ettin. Varlığından haberdâr ettin. Aşkınla gönlümü bikarâr ettin. Inayetine sığındım, kapına geldim. Hidayetine sığındım lûtfüne geldim. Kulluk edemedim afvine geldim. Şaşırtma beni, doğruyu söylet, neş'eni duyur, hakikati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevdiremem. Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize hep yerdiklerini, Yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin habibini kâinata sevdirdin: Sevdin de hıl'ati risaleti geydirdin: Makamı İbrahimden makamı Mahmuda erdirdin. Serveri asfiyâ kıldın. Hatemi Enbiyâ kıldın. Muhammed Mustafâ kıldın. Selât-ü selâm, tahiyyât-ü ikram, her türlü ihtiram ona, onun Al-ü Eshab-ü etbaına Ya Râb!

Hak Dini Kuran Dili Mukaddime