4 Ağustos 2012 -Biga
İnsan ne kadar zorlansa da zaman geçiyor. Gece veya gündüz en sıkıntılı anlarda ne kadar yavaşlar görünse de zaman, aslında büyük bir hızla geçiyor. Serumdu, endoskopiydi, tüpün çıkmasıydı derken Eylül geldi. Bülent hocaya gideceğiz. Asıl yapacağı büyük ameliyatı anlatacak. Durumum aynı, çok oturamıyorum. Bir yere gideceğimiz zaman endişelerim devam ediyor. Neyse aldık randevumuzu, gittik.
Muayenehanesinde “nasılsın, nasıl oldun” diye biraz konuştuk. Sonra anlattı yapacağı ameliyatı. Böbreklerden çıkan idrarı mesaneye taşıyan incecik kanalları, ince bağırsaktan biraz kesip, kestiği kısmın canlılığını kaybetmeden, ince kanalları oraya bağlayacak, çıkışını göbeğimin yanında dışarı verecek. Tabi ince bağırsak biraz kısalacak ama böbreklerde sıfır basınç olacak. İdrar böbrekten çıkar çıkmaz hiçbir yerde beklemeden dışarı atılacak.
Annem, hocanın on dört yıl önce Şirinevler’de yatarken teklif ettiği ameliyatın yapılıp yapılamayacağını sordu. “olmaz, o aşama geçmiş” dedi. Nasıl bir şey olacağını bilmediğimiz için anneme tuhaf geldi herhalde, “hiç ihtimal yok mu?” dedi. Burada ben lafa karıştım “hoca öyle diyorsa öyle olması gerekiyor demek ki” dedim. Hoca da “evet dedi "bazen iki seçenek sunar kararı hastaya bırakırız ama şu anda yapılması gereken budur” dedi. Altta resmini görüyorsun.
Göbekten çıkan bağırsak ucuna ürostomi torbası takılacak. Böylece idrar mesaneye inmeden dışarıda torbada birikecek. Torba zaman zaman boşaltılacak. Bir kaç günde bir de ürostomi torbası değiştirilecek. Olay bu.
Bu alttaki de annemin yapılabilir mi dediği ameliyat. Yine ince bağırsak kesilerek, mevcut mesane büyütülüyor.
Sabahleyin
Karayı kaldırın mavi koyun, umudumu yitirmedim
Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde
Eliniz beyazken uzatın isterim
Karayı kaldırın sevgi koyun, umudumu yitirmedim
Gülten Akın