Onur'un Günlüğü

24 Mart 2012   İstanbul

Rüyalar

Günlüğüme Rüyalar konusunu alarak risk aldığımı düşünsem de bu konunun tarikat ve tasavvufçuların dilindeki rüya kerametlerinden farklı bir boyutu olduğunu yazmak istiyorum. Tarikatların anlattığı şeyhe dayalı bir nevi vahiy gibi kabul edilen rüya anlatıları senin benim gibi sıradan insanları bu konudan uzaklaştırıyor. Bir de "Allah sıradan insanlara rüyalarla yardım etmez" algısı oluşturulmaya çalışılıyor ama gerçek böyle değil. Bu konuyu ayetlerle bir temele oturtmazsam benim de yazdıklarımın ciddiyeti kalmaz. O yüzden Firavun'un gördüğü rüya ile başlayıp, Allah'ın insanlara ilhamda bulunmasının dayandığı ayetlere bakacağız. Allah, Yusuf peygamber (a.s) zamanında Firavun'a gelecekle ilgili rüya göstermiş. Firavun imanı olan biri değildi ama Allah buna rağmen Firavun'a ülkenin kıtlık çekeceğini ve çözümünü rüyasında göstermiş. Tabi rüyayı yorumlayan Yusuf peygamber. Bunu hem Kur'an'dan hem de Eski Ahit'ten okumanı istiyorum. Allah gönderdiği iki kitapta da bu konuyu anlatmış.

Yusuf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

43. Bir gün kral dedi ki: “Ben rüyamda yedi tane besili inek görüyorum. Onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve başka kuru başaklar... Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı biliyorsanız, rüyam hakkında bana sağlam bir görüş bildirin.”

44. Dediler ki: “Karmakarışık düşler... Biz bu gibi düşlerin yorumunu bilen kişiler değiliz.”

45. Yusuf’un iki hapishane arkadaşından kurtulanı uzunca bir süreden sonra Yusuf’u hatırladı da dedi ki: “Ben size bu rüyanın nasıl çıkacağını bildireceğim; beni gönderin.”

46. (Hapishaneye geldi ve dedi ki:) “Yusuf! Ey özü sözü doğru kişi! Rüyada yedi besili ineği, yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve başka kuru başaklar görülüyor. Bu rüya hakkında bize sağlam bir görüş bildir de o insanlara dönebileyim; belki onlar senin değerini öğrenirler.”

47. Yusuf dedi ki: “Peşpeşe yedi yıl ekip biçeceksiniz. Biçtiklerinizden, yiyeceğiniz az bir miktar dışındakini başağında bırakın.

48. Sonra bunun ardından pek sıkıntılı yedi yıl gelecek, sakladığınız az bir kısım dışında önceden biriktirdiğiniz her şeyi yiyip tüketecek.

49. Sonra bunun ardından insanlar bol yağmura kavuşturulacak, o yıl (ürünleri) sıkıp (hayvanları) sağacaklar.”

Aynı olay Eski Ahit'te şöyle geçiyor.

Yaratılış 41 - Yusuf Firavunun Düşünü Yorumluyor

1Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu. 2Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. 3Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular. 4Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı.

5Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti. 6Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti. 7Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı.

8Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.

9Bu arada baş saki firavuna, “Bugün suçumu itiraf etmeliyim” dedi, 10“Kullarına –bana ve fırıncıbaşına– öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın. 11Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu. 12Orada bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı. 13Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşıysa asıldı.”

14Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı.

15Firavun Yusuf'a, “Bir düş gördüm” dedi, “Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim.”

16Yusuf, “Ben yorumlayamam” dedi, “Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır.”

17Firavun Yusuf'a anlatmaya başladı: “Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum. 18Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar. 19Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha çıktı. Mısır'da onlar kadar çirkin inek görmedim. 20Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği yedi. 21Ancak kötü görünüşleri değişmedi. Sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.

22“Bir de düşümde bir sapta dolgun ve güzel yedi başak bittiğini gördüm. 23Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının kavurduğu yedi başak daha bitti. 24Cılız başaklar yedi güzel başağı yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı.”

25Yusuf, “Efendim, iki düş de aynı anlamı taşıyor” dedi, “Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş. 26Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor. 27Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başaksa yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir.

28“Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş. 29Mısır'da yedi yıl bolluk olacak. 30Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak. 31Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak. 32Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı'nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor.

33“Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır'ın başına getirmesi gerekir. 34Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı. 35Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar. 36Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısır'da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak.”

Yusuf Mısır'ın Yöneticisi Oluyor

37Bu öneri firavunla görevlilerine iyi göründü. 38Firavun görevlilerine, “Bu adam gibi Tanrı Ruhu'na sahip birini bulabilir miyiz?” diye sordu.

39Sonra Yusuf'a, “Madem Tanrı bütün bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur” dedi, 40 “Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak. 41Seni bütün Mısır'a yönetici atıyorum.” 42Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusuf'un parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı. 43Onu kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusuf'un önünde, “Yol açın!” diye bağırdılar. Böylece firavun ona bütün Mısır'ın yönetimini verdi.

44Firavun Yusuf'a, “Firavun benim” dedi, “Ama Mısır'da senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak.” 45Yusuf'un adını Safenat-Paneah koydu. On Kenti'nin[a] kâhini Potifera'nın kızı Asenat'ı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.

46Yusuf firavunun hizmetine girdiğinde otuz yaşındaydı. Firavunun huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısır'ı dolaştı. 47Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün verdi. 48Yusuf Mısır'da yedi yıl içinde yetişen bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresindeki tarlalarda yetişen ürünleri koydu. 49Denizin kumu kadar çok buğday depoladı; öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu.

50Kıtlık yılları başlamadan, On Kenti'nin kâhini Potifera'nın kızı Asenat Yusuf'a iki erkek çocuk doğurdu. 51Yusuf ilk oğlunun adını Manaşşe[b] koydu. “Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu” dedi. 52“Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı” diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim[c] koydu.

53Mısır'da yedi bolluk yılı sona erdi. 54 Yusuf'un söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı başgösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı, ama Mısır'ın her yanında yiyecek bulunuyordu. 55 Mısırlılar aç kalınca, yiyecek için firavuna yakardılar. Firavun, “Yusuf'a gidin” dedi, “O size ne derse öyle yapın.” 56Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf depoları açıp Mısırlılar'a buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısır'ı boydan boya kavuruyordu. 57Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi.

Gördüğün gibi Allah kafir olan Firavun'a rüyasında ne olacağını, ne yapması gerektiğini göstermiş ve bu da olmuş. Allah kafirlere böyle rüya gösteriyorsa imanlı kullarına da gösterir demektir. Rüya olayı tarikatların dediği gibi belli bir kesime yapılan yardımlar değildir. Bu inancın yanlış olduğunu göstermek için günlüğümde rüyalar konusuna da girdim.

Allah'ın rüyalarla insanlara yardımda bulunmasının temeli Sura 51. ayete dayanıyor. Allah bu ayette insanlarla nasıl konuştuğunu, nasıl ilhamda bulunduğunu ve peygamberlerine nasıl vahiy gönderdiğini anlatıyor.

Şura

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

51 - Allah bir insanla, vahiy (ilham)[1*] veya perde arkasından[2*] yahut bir elçi gönderip gerekli gördüklerini izniyle ona vahyetmesi dışında bir yolla konuşmaz[3*]. O, yücedir, doğru karar verir.

[1*] Bu Allah’ın her insana yaptığının iyi veya kötü olduğunu ilham etmesidir. (Bkz. Şems 91/8)

[2*] Musa (a.s.) ‘a Tur dağı civarından ağaç arkasından Allah tealanın seslenmesi gibi (Bkz. Kasas 28/30)

[3*] “Allah gizli bilgilerini sizinle paylaşmaz. Onun için uygun gördüğü bir elçisini seçer. Siz, Allah'a ve elçilerine inanıp güvenin. Eğer inanıp güvenir ve kendinizi korursanız büyük bir ödülü hak edersiniz.” (Al-i İmran 3/179)

Bu ayette üç tür konuşma görüyoruz, vahiy/ilham, perde arkasından ve elçi göndererek vahyederek konuşma. Rüya bu üç maddeden "perde arkasından" konuşmaya giriyor. Firavun'un rüyasını bu yüzden örnek verdim. Allah rüyayı perde yapar insanlara olayların iç yüzünü anlatır. Bu herkese olabilir. Üçüncü maddeye dikkat edersen bir elçi gönderip vahyetmeyi söylüyor. Bu elçi Cebrail'dir. Bütün peygamberlere vahiy getiren melek. O zaman Şura 51'deki ilk yol olan "vahiy" ilham demektir. Bu da herkese olur. Ayeti Şems suresinde.

Şems

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

1 - Güneş ve duhâsı[*] önemlidir.

[*] Duhâ: Gündüzün ortaya çıkan dalgalı Güneş ışığıdır. Bu tarif, ilgili âyetlerden çıkarılmıştır.

2 - Onu (Güneşi veya duhâsını) takip ettiğinde Ay önemlidir.

3 - Onu (Güneşi veya duhâsını) gösterdiğinde gündüz önemlidir.

4 - Onu (Güneşi veya duhâsını) örttüğünde gece[*] önemlidir.

5 - Göğe ve onu bina edene,

6 - Yeryüzüne ve onu döşeyene,

7 - Nefse (insan bedenine) ve onun dengesini kurana

8 - günahlarını ve yanlışlardan korunmasını ona ilham edene[1*] and olsun ki[2*],

[*] İlham, Allah’ın, kulunun kalbine bir şey do­ğur­masıdır.

[2*] Buraya kadar olan yedi âyette Allah yemin etmektedir. Allah’ın bir şeye yemin etmesi, o şeyin önemine vurgu yapmak ve daha sonra gelen şeye dikkat çekmek içindir. Bu yüzden biz, bu anlama uygun meal verdik.

9 - kendini arındırıp geliştiren umduğuna kavuşur,

10 - Kendini pis işlere sokan da kaybeder.

Bu giriş Allah'ın ilhamı, rüya yardımları konusunda bir temel oluşturmuş olmalı. Sekizinci ayette gördüğün üzere Allah herkese yaptıklarının doğruluğu veya yanlışlığı hakkında ilhamda bulunacağını söylüyor. Şura 51'de de bunu bir perde arkasından yapabileceğini görüyoruz. Bu yüzden ben bazı rüyalara önem veriyorum. Baştan yazayım; rüya ile amel olmaz. Başkasının rüyası seni bağlamaz. Rüya peşinde koşma. Rüyalar peşinde koşanları takip etme, dinleme, inanma. Bu yapıyı korursan, eğer Allah üstteki ayetler çerçevesinde rüya yoluyla ilhamda bulunursa, bunu fark edip dikkate alabilirsin. Benim de rüyaları dikkate almam bu çerçevededir. Bir kimsenin ilhamı, rüyası başkasını bağlayan ilmi bir bilgi değildir, o şahsı bağlar. Bunu unutma.

***

Kız Arkadaşımın Gördüğü Rüya

Kazadan önce bir kız arkadaşım vardı, o çok inançlıydı ve ailecek de dinlerini yaşarlardı. Benim dine inancım var mıydı tam olarak söyleyemem ama Allah'a inancım vardı. Aslında hiçbir zaman dinin uydurulmuş olduğunu ya da peygamberimizin (a.s) yalancı olduğunu düşünmedim. Son zamanlarda üniversite için Edirne’ye gittiğim sene, din hakkında bazı merak ettiğim şeyler olmaya başlamıştı. Bir Kur'an tefsiri almıştım. Hatta dua etmeye başlamıştım. Geleceğe dair ne olacak, nasıl olacak hiçbir tahminim yoktu. Aklımdan büyük hayallerim vardı. O kafa ile o hayallerin gerçekleşmesi mümkün değilmiş ama ben farkında değilmişim, bunu sonradan anladım. Dua ederdim Allah’a. Hatta yol göstermesini isterdim. Bu yönelişimin kız arkadaşımdan olmadığını zannediyorum. Çünkü ondan bir etki gelse tam tersi etki yapardı, dinden daha çok uzaklaşırdım gibi geliyor bana. Böyle bir ilgi var ama Edirne olsun İstanbul olsun günler full içmeceli, kafa çekmeceli geçiyordu. Edirne’de bazen tek başıma bazen de yoldan çıkardığım insanlarla içiyordum, İstanbul’da Rahmi veya kim varsa arkadaşlarımdan onlarla takılıyordum. Kazadan önce böyle bir haldeyim ama yavaş yavaş merak ettiğim şeyler olmaya başlamıştı. Bu zamanlarda kız arkadaşımın gördüğü bir rüya vardı. Bakırköy’de istasyonun oradaki çay bahçesinde anlatmıştı. Başta anlatmak istemedi. İnanmayacağım için tereddüt etmiş olsa gerek. Biraz ısrar edince anlattı. Rüyasında biriyle konuşmuş, o kişi benden için, “içki içmeye devam ederse evlenemeyeceksiniz” demiş. Bu kadar. Televizyondaki "Sırlar Kapısı" gibi diziler vardı ya aynen o. Benden içkiyi bırakmamı istiyor. İçki içmemi istemezdi, ara sıra tartışırdık. İçkiyi bırakmam için böyle bir şey uydurmuş olabilir diye düşünebilirdim ama senaryo yazmadım. O diziler gibi de düşünmedim hatta hiç etkilenmedim desem yeridir ama o etkilenmişti. Bunu bir tek kuzenim Tolga’ya anlattım. Hatta yine o dönem dayımın iş yerinin açılışı vardı, orada anlattım bunu. Olaya bak, açılıştan sonra elime bir şarap kadehi aldım, “Eğer bu içtiğimi de görürse inanacağım” demiştim. Mal mısın oğlum ya, oyuncak mı bu? Bu rüyanın bir anlamı var mıydı? Dua etmeye başlamıştım, “Yol göster” diye dua ediyordum, sonra kız arkadaşımdan böyle bir rüya çıktı karşıma. Bu yol gösterme miydi? Galiba öyleydi, en doğrusunu Allah bilir. Burada başka bir hikâye var ama şimdilik bundan bahsetmeyeceğim. Belki ileride bahsederim.

"O Çok Sabırlıydı"

Böyle bir şey yapma diye yazıyorum. Kız arkadaşım, içinde namazla ilgili bilgiler ve dualar olan bir kitapçık vermişti. Orada peygamber efendimizi rüyada görmek için yapılan bir dua vardı. Şartları vardı şunları yap, yatarken oku, rüyanda göreceksin diyordu. Dediklerini yaptım okudum, yattım. Şimdiki aklımla bunları yapmazdım, yapmam, sen yapacam dersen sana da yapma derim. O zaman hiçbir şey bilmediğim için yaptım. Rüyamda görüntü yok sadece bir ses “O çok sabırlıydı” dedi. Hemen uyanmıştım. Din konusunda o zamanlar çok saf olduğum, hiçbir şey bilmediğim için Allah'ın bu rüyayı gösterdiğini düşünüyorum. Bugünkü bilgimle bunu yapsam böyle bir rüya göremezdim. Ne yapacaksın peygamberi rüyanda görüp? Ortalık “peygamber bana tefsir yazmamı söyledi” diyen tarikatlarla dolu. Bilinçaltı rüyalarını peygamber rüyalarına geldi zannediyorlar. Bir defa anlamı olan rüyayı gösteren Allah’tır. Peygamberimiz öyle rüya rüya gezip insanlara “sen şunu yap” falan demiyor. Hatırla Şura 51'i, rüya perdedir. Allah böyle bir rüya ile yardım etmek isterse, rüyanda kim konuşursa konuşsun mesajı veren aslında Allah'tır. Benim bu rüyayı anlamlı bulmam “o çok sabırlıydı” sözü ve bugünkü hayatım. Sonuçta bugün sabır gerektiren bir hayatım var.

Annem'in Rüyası

Bir tane de senden örnek vereyim. İlkay'ı hatırlıyorsun değil m? Benim ki de soru mu şimdi. İnsan ölen arkadaşını unutmaz. On dört yaşında mı ölmüştü İlkay? Annemin gördüğü rüyayı da hatırlıyor olmalısın. İlkay'ın kaza geçirdiği günün önceki gecesi annem bir rüya görmüştü. İlkay ve diğer arkadaşların bir arabaya biniyorlar tıpkı geçirdikleri kaza gibi, seni de çağırıyorlar ama annem arabayı eline alıyor kâğıt katlar gibi katlayıp küçücük yapıyor, kolunun altına koyuyor. Sabah bu rüyayı sana anlatmıştı ve akşam tıpkı annemin rüyasındaki gibi İlkay ve arkadaşları seni arabayla gezmeye çağırdı. O zaman "annemin rüyasını hatırladım ve gitmedim" demiştin. Bu rüya Allah'ın yardımıdır. Ben zaten kaza geçirmişim bir de senin kaza geçirmen demek ki annemle babama çok olurmuş.

İnci Ablamın Gördüğü Rüya

Bu günlüğü ne zaman yayımlayacağımı soranların yazdıklarıma inanacağını düşünmüyorum ve beklemiyorum ama böyle rüyaları onlar da görüyor. Ne gördüklerinin farkında değiller. İnci ablamın söz-nişan karışık bir dönemi vardı. O zaman anlatmıştı. Ne zaman rüyasında oyuncak bebek görse o gün kötü şeyler olurmuş. Konuştuğumuz gün de kötü bir olay olmuştu "rüyanda yine bebek görmüş müydün" dedim "evet" demişti. Bu rüyalar belli ki Allah'tandı. Ama inci ablam sonradan deizmi tercih etti "din min hikayedir, önemli olan iyi insan olmaktır" dedi. Buna rağmen hala ara sıra rüyalarla yardım aldığını görüyorum. Yine İnci ablam anlattı. Kesin bir şey yazmak istemem ama görünüşe göre bu rüya Allah'tandır. Bir bayram Biga'daydık. İnci ablamlar Eskişehir'e geri dönecekti. Bayramın son günü saat kaçta yola çıksınlar diye hesap kitap yapıyorlar, yolun trafik durumunu kontrol ediyorlardı. Konu Bayram dönüşü trafiğinden açıldı. İnci ablam daha önce yaşadıkları olayları anlatmaya başladı. Aklımda yanlış kalmadıysa bir yurtdışı dönüşü İstanbul'daki havaalanına inmişler ama çok geç inmişler. Arabaları havaalanının otoparkındaymış. Atlayıp arabaya Eskişehir'e sürmüşler. Eskişehir'e çok az bir mesafe kala çok yorgun ve uykusuz olduğu için İnci ablam uyuya kalmış. Bir rüya ile uyanmış. Rüyasında eşi Cevdet abi uykuya dalıyor ve kaza yapıyorlar. Çok korkmuş biraz da bağırarak uyanmış. Uyandığında Cevdet abi uykusunu açmaya çalışıyormuş "gözüm dalıyor şurada bir yere gidelim kahve içelim" diye arabayı kenara çekmiş. Bana göre bu rüya Allah'tan gelen yardımdır. Bağlantıyı Allah ile yapmayınca acayip yorumlar çıkıyor. Mesela dediler ki "sen de Cevdet'in yanında oturuyordun, onun uykuya dalacağım hissettin, böyle bir rüya gördün. Kalktın Cevdet'in uyanmasına yardımcı oldun. Uyuyan biri yanındaki insanın halinden nasıl haberdar olabilir? Uykusuz oldukları çok belli. İnci abla belli ki yorgunluktan bayılmış. Bu halde Cevdet abinin uyumak üzere olduğunu nasıl hissedebilir? Allah herkese bazen rüyayla, bazen içine doğan hisle yardım ediyor. Önemli olan bunu görebilmektir. Bana göre Allah o rüya ile İnci ablaya "Uyan, kocan uyumak üzere, kaza yapacaksınız" demiş. Allah hesap günü, deist ve ateistlere yukarıda yazdığım ayetler çerçevesinde gerek rüya gerekse diğer şekilde yaptığı yardımları "neden görmezden geldiniz" diye soracak. Aldıkları yardımın kıymetini anlasalardı herhalde Allah'a yönelirlerdi. Her şeyi bilimle izah etmeye çalıştıkları için bunların kıymetini anlamaları da pek mümkün değil ya neyse. Kendileri bilir.

Allah'a Bir Soru Sordum

Bizim evde ya senden ya babamdan dolayı yabancı müzik kanalları çok açılırdı. 2006 yılı olsa gerek evde sık sık Gwen Stefani çalıyor. Bu benim tarzım değil ama sözlerini duyuyorum, sözlerinde şöyle bir yer var; If I could escape. And recreate a place as my own world. And I could be your favorite girl. Forever, perfectly together. And tell me, boy, now wouldn't that be sweet? Türkçeye çevrilince havası bozuluyor, şöyle; Eğer kaçabilseydim ve bir yeri kendi dünyam olarak yeniden yaratabilseydim. Ve senin favori kızın olabilirdim. Sonsuza kadar, mükemmel birlikte. Ve söyle bana oğlum, bu çok tatlı olmaz mı? O dönem bizim evde bu sözler çok sık kulağıma geliyor. Birgün yine bu şarkı çaldı, peşine Allah'a bir soru sordum; 17 Ağustos (kaza) gecesi ahirette kaldığı yerden devam etse wouldn't that be sweet dedim. Bundan sonra seri halde gördüğüm rüyalar başladı. Altı yedi sene sonra gibi hatırlıyorum bu soruma cevap aldım ama öyle konuşarak bir cevap değil hatta şartlı bir cevaptı. Rüyamda Deniz var. Deniz, 17 Ağustos (kaza) sayfasında yazdığım Deniz. Yanına yaklaşmak istiyorum ama arada engeller var. Bana onunla aramda olanları gösteriyor "önce bunları hallet" diyor. Bunlar benim nefsimin arızaları, ölmeden üstesinden gelmem gereken problemlerim. Allah’tan istediğim şeyin olması için yapmam gereken bazı şeyler var, bu rüya onu söylüyor. Birkaç sene içinde beş altı defa bu rüyanın devamını gördüm.

Deniz benim dualarımdan biri. Bir çok duam var benim. Elinde bir kaç tane balonun ipini tutarsın ya, ben de dualarımı öyle tutuyorum. Dualarımda biri sensin, bir diğeri annem, Gaye, Ayşe, Öykü, Recep, Rahmi, Ersin, Semih, Mustafa ... böyle dualarım var. "Nasıl olsa balondaymışım, bana dua eden biri varmış” deme, ahirette kendini kurtaracak ameller yap. Elimde Deniz'in duası olduğu için olsa gerek Allah sorduğum wouldn't that be sweet sorusuna rüyalar gösterdi. gösteriyor. Mesela onlardan birini özet yazayım; Deniz'le beraberim, bir yerde oturuyoruz, birisi aramıza girmeye çalışıyor. İteliyorum, gitmiyor filan, meğer Deniz'e sevdalanmış, bana git diyormuş. Sonra mekan değişti, sevdalı gençle yalnız kaldım, dedim ki "Deniz'e soralım, seni mi tercih ediyor yoksa beni mi? Kimi tercih ederse diğeri çekilsin" tamam dedi genç, sonra Deniz'e sorduk, beni işaret etti Deniz. Sevdalı genç yürüdü gitti. Uyandığımda bu olayı bir süre gerçek zannettim. O kadar etkili ve gerçekçiydi ki anlatamam. Buna benzer bir diğeri şöyleydi; bunun tarihini de hatırlıyorum. 23 Ekim 2020 Cuma, söz, nişan gibi bir şey var rüyamda. Deniz'in nişanındayım. Deniz'i görüyorum bir ara. Bana "ben de senin istediğini düşünüyorum ama zamanı ileri alamıyorum başa da saramıyorum" dedi. Problem zamansa, kimse zamanı ileri ya da geri alamıyor. Zaman senden benden habersiz, akıp gidiyor. Yanımdakine dedim ki "bana kalsaydı bu hafta sonu katliam yapardım." Sonra uyandım, kendimi şöyle hissetmeye başladım; Left broken, empty and in despair. Wanna breathe, can't find air. Thought you were sent from up above. But you and me never had love. So much more I have to say. Help me find a way. Daha sonra bunların devamı geldi, söz, nişan, sevdalı gençler vs her ne olduysa Deniz bir yere gitmedi. Deniz dualarımdan biri olduğu için olsa gerek, sanırım Allah rüyalarla küçük yardımlar yapıyor. Bakalım zaman neler getirecek. Dualarımız kabul olacak mı? Forever perfectly together. And tell me girl, wouldn't that be sweet?

Başta biraz yazdım ama yine yazacağım ki bu çerçevenin dışına çıkma. Tarikat cemaat liderlerinin en etkili silahlarından biri Allah'ın onlara gösterdiklerini iddia ettikleri şeylerdir. Çoğu zaman rüyalar insanları sömürme aracıdır. Türksat üzerinde rüya yorumlanan dini kanallar var. Hiç tanımadığın birinin rüyasını yorumlamak için Hz Yusuf (a.s) olmak lazım. Baş tarafta Firavun'un rüyasını gösterdim. Allah, Hz Yusuf'a tanımadığı insanların bile rüyalarını yorumlama kabiliyeti vermiş. Bu, Allah tarafından verilen bir yetenektir. Onun peygamber olduğunu düşünürsen televizyondaki adamların sırf sarığı var diye rüya yorumlayamayacağını anlayabilirsin. Benim yaşadıklarımdan kimsenin haberi yok. Yazacaklarımı sana söylemediğim gibi hiçbir arkadaşıma da söylemedim. İslam konusunda ben en çok Semih'le konuşuyorum. Bir ayetten konu açılır bazen bir saat konuşuruz. Hatta Semih'le her akşam konuşuruz. Bir kaç gün konuşmayınca özel olarak arar "neredesin sen" der. Ben de "ahayım" derim, nasıl oluyor, ne buluyorsak kırk dakika konuşuruz ama bunları Semih bile bilmiyor. Yaşadığım her şeyi bu günlüğe yazıyorum. Yaşadığım hiçbir şeyden menfaat sağlamak için bir başkasına anlatmadım. Bu günlüğün ölümünden sonra yayınlanmasını istemem de bu yüzden. Bu yazdıklarımdan dolayı beni bir şey zannedersen ya da kendimi bir şey zannettiğimi düşünürsen yanılırsın. Yazdığım her şeyi Allah'a dikkat çekmek için yazıyorum, kendime değil.

Rüyamda Mehmet Okuyan Hoca

Bu rüyayı günlüğümü tamamlayıp bitirdikten sonra 2016'da ekliyorum. Bir akşam Semih’le Skype üzerinden konuşuyorduk. Oğlu Eymen var iki yaşında, ara sıra Semih'in yanına geliyor, gidiyor, içeriden bir şey getiriyor “baba bunu al” diyor. Semih “ne yapayım bunu” diyor Eymen “al” diyor gidiyor. Aslında annesinden kaçıyor. Eymen’in gittiği zamanlarda da biz konuşuyoruz. O akşam Mehmet Okuyan’dan bahsettik. Semih Mehmet hocanın tefsir derslerini bulmuş, indirip ses dosyasına çeviriyor ki arabada dinleyebilsin. Bu günlükte gördüğün konuları Abdülaziz Bayındır’ın tefsir dersleri ve Mustafa İslamoğlu'nun Esmaül Hüsna dersleri sayesinde yazdım. İkisinden çok şey öğrendim. Günlüğümü yazarken henüz Mehmet hocayı bilmiyordum. O yüzden bu günlükte Mehmet hocanın dersleri çok azdır. Ben nasıl Abdülaziz hocadan ve Mustafa hocadan öğrendiysem Semih de Mehmet hocayı dinlemek için seçmiş. Bu iş bir anda olur, kırk tane hoca dinlersin bir tanesi sana daha yakın gelir, aradığın cevapları onda bulursun ya da öyle olduğunu zannedersin. Semih de Mehmet hocayı daha yakın bulmuş. Fakat burada sıkıntılı bir durum var. Semih Mehmet hocadan başka kimseyi dinlemiyor. Birine mürid oldun mu sıkıntı başlar. Doğruları göremezsin. Buna karşılık müridi olduğun hocanın yanlışlarını da doğru bilirsin. Mehmet hocanın yanlışları var. Semih’e bunu göstermek istedim. Abdülaziz hoca ve Mustafa hocayı hatta Bayraktar Bayraklı hocayı da dinlemesini tavsiye ettim. Bakış açısı genişleyecek çünkü. Önemli olan bir kişinin peşine takılıp ne anlatıyorsa doğru bilmek değildir, her konuda doğru konuşan hocaları seçebilmektir. Bu yüzden bir kaç hocayı aynı anda takip etmek gerek.

O akşam Semih’le hurafelerden Kur'an'dan biraz konuştuk, saat on iki gibi yattım. Rüyamda otobüsle bir yere gidiyormuşum elimde biletim var. Otobüse gideceğim ama değişik bir durum var. Sanki ölen-kalan olmuş gibi bir durum söz konusu. Eşini kaybetmiş bir kadının yanına götürüyorlar beni. Aslında bir servis arabasıyla otobüse gidiyorduk, yolda o kadına uğrayacakmışız. Gittiğimiz yol o kadar dar ki, minibüs ancak sığıyor. Dar yolda bir sokağa giriyoruz ama yol çok dar olduğu için her yerden kılı kılına geçiyoruz. Kadının yanına varıyoruz. O kadın bana kocası için “merak etme o bize emanet” dediler diyor. Kocası ölmüş, öbür tarafta birileri emanet almış, kadına da "merak etme, üzülme" demişler. Ben bunu duyunca ağlamaya başlıyorum. Sanki annemi de böyle alacaklarmış gibiymiş. Mehmet hoca orada yanımda oluyor, koluma giriyor minibüse geri gidiyoruz. Ben ağlıyorum, Mehmet hoca yanımda beni teselli etmeye çalışıyor. Girdiğimiz sokaktan çıkıyoruz ama o kadar dar ki sokak, minibüs her yerden kıl payı geçiyor. Aklımdan “kullanan ne kadar usta” diyorum. Acaba kim kullanıyor? Neyse biz o dar yoldan Mehmet hoca yanımda gidiyoruz, yokuş yukarı çıkıyoruz, o zaman Mehmet hoca geçiyor direksiyona. Ben en öndeyim, yokuş bitiyor sola dönüyoruz, yol yine çok dar, sol tarafı dimdik kayalık, sağ tarafı uçurum ve döndüğümüz an yol aşağıya çok dik yokuş şeklinde. Bu kadar dik yokuştan rahatsız oluyorum. Derken karşıdan bir araba geliyor “yahu nasıl geçeceğiz, bir araba zor gidiyor, solumuz dağ sağımız uçurum” diyorum. Mehmet hoca uçurum tarafına doğru sanki sağdaki tekerlekler aşağı kayar gibi biraz yan gitmeye başlıyor. Düşmüyoruz ama düşecek gibiyiz. Yokuş o kadar dik ki çok korkuyorum, gözlerimi kapatıyorum, derken uyandım. Mehmet hoca minibüsü devirmedi, gittiği yolu biliyordu. Bu rüyanın Allah’ın yardımı olduğunu düşünüyorum çünkü Semih’e web sitesi gibi bir mektup hazırlıyorum. Amacım bir kaç hocayı karşılaştırarak Mehmet hocanın hatalarını göstermek. Kendimi Mehmet hocanın yanlışlarına kaptırıp Mehmet hocayı kötü bir hoca gibi göstermeyeyim diye Allah küçük bir yardım yaptı diye düşünüyorum. Mehmet hocanın hataları da olsa gittiği yolu biliyor.

Mehmet hoca hakkında tarikatlar cemaatler "sapıktır dinlemeyin" uyarısı yapıyor. Ben de hatalarını görüyorum ama sapık olmadığını da biliyorum? Mehmet hoca iyi niyetle Kur’an’ı anlamaya anlatmaya çalışan biri. Sapıklık başka bir şey. Kabirlerdeki ölülerden yardım isteyenler sapıktır. Neyse bu rüyayı Semih’e anlatmadım sebebi herkesin rüyası kendini bağlar. Mehmet hoca Semih için soru işareti değil ama deseydi ki “Mehmet hocanın derslerini buldum, bunları dinlesem mi dinlemesem mi acaba nasıl biridir” o zaman bunu anlatırdım.

Allah'ın Mehmet Hocaya Yardımı

Allah Mehmet hocaya bir yardımda bulunmuş. Düşün tarikatlar Mehmet hocaya demediğini bırakmıyor ama Allah hocaya yardım etmiş. Buradan anla olay tarikatların dediği gibi değil. Onlar kendi hayal dünyalarında yaşıyorlar. Kur'an tefsir falan anlatmıyor, akrabalarım korkmasın "Kur'an mı dinleyeceğiz şimdi" diyen olur. Küçük bir hatırayı büyük bir tartışmaya çevirmeye gerek yok. Hoca başından geçen bir olayı anlatıyor. Diğerlerini bilmem ama sen dinle bunu.

Semih'in Rüyası

Bu sefer Semih'in rüyasını ekleyeceğim. Bunu Semih 2016'nın nisan ayında anlattı. Semih'le Skype'dan yazışıyorduk, o sabah gördüğü rüyadan bahsetti. Ekran görüntüsü aldım ama biraz bulanık. Resmin altına ayrıca yazdım.

semih skype konuşma

Nedendir bilmiyorum, bu sabah gözlerim açık resmen rüya gördüm. Rüyamda ölüm haberini annen verdi bana. ‘Umarım rahatlamışsındır’ dedim. ‘Neden’ diye sordu. ‘Ya sen ondan önce ölseydin diye’ sordum. Durdu durdu ‘galiba haklısın’ dedi.

Çok uzun zamandır, ara sıra bu dünyadan önce kim ayrılacak diye düşünürüm. Endişelerimden biridir bu. Aslında bunu annem de düşünüyor. "Ben ölünce Onur'a ne olacak" diyor. Belki de Allah, Semih'in rüyasıyla bize cevap veriyordur. Ben bunu kontrol edemem ama sen edebilirsin. Semih'in rüyasından itibaren sayma da yazılarımı bitirdiğim tarihten itibaren bak. Şu an günlüğü web sitesine çeviriyorum. Çok işim var. En çok zorlandığım konu mobil uyumlu olması. Hazır şablon siteler var ama yandaki menü hiçbirisinde istediğim gibi olmadı. O yüzden çok uğraştım. Bunun dışında Semih'e bahsettiğim mektubu yazıyorum ve bu çok vaktimi alıyor. Ersin'e de mektup yazıyorum. www.hayatinsirri.net sitesini gözden geçiriyorum. Bazı eklemeler yapıyorum, sayfaları güncelliyorum. Bütün yazdığım şeylerin yedeklerini oluşturuyor ve sana vasiyet olarak hangi mail adresi nereye ait, hangi siteyi nasıl yönetirsin diye mektup yazıyorum ki sen benden sonra yaptığım siteleri yönetmekte zorlanma. Yani şu an başımı kaşıyacak vaktim yok. Yazılarımı bitirdiğimi sana söylerim. O tarihten itibaren bak bakalım ne kadar daha yaşamışım. Az bir şeyse, Allah Semih'in gördüğü rüya ile bize cevap vermiş diye düşünebilirsin.

9 Mayıs 2020 - Kardeşim Zeynep’in Kıyamet Rüyası

Bunu Semih’in rüyasını peşine ekledim. O 2016’daydı bu 2020'de. Üstteki paragrafta "yazılarımı bitirdikten sonra ne kadar yaşamışım diye bak" yazmıştım. Bu tarih itibariye yazılarım bitti ve sen kıyametle ilgili bir rüya gördün. Rüyanı sana yorumlatmak için "acaba bu nedir?" diye sordum, kopmuşsun.

Not : Ares Zeynep’in oğlunun adı. Yazışırken gönderdiğim ayette kıyamette anneler çocuklarını unutacak hale gelecek diyor. Zeynep de rüyasında çocuğunu unutmuş. Kıyamette bir anne çocuğunu unutursa bu hiç bilmediğimiz bir tecrübe olacak demektir.

Whatsapp mesaj

Whatsapp mesaj

Whatsapp mesaj

Bu günlüğü sen İslam’dan koptun diye yazdım. İpler şu an elinde, İstediğin yerden bağlayabilirsin.

“Bu bir işaret mi bana?” diyorsun. Olabilir. Benim de aklıma acaba yakında bir şeyler mi olacak diye bazı şeyler geliyor. Semih gözü açıkken rüya görmüş, önce ben gitmişim. Benim yazılarım bitti. Sen kıyamet rüyası gördün. Seni tekrar eski hayatına bağlayacak en güzel şey günlüğüm. O zaman belki de benim gitmem yakındır.

Senin bu rüyan üzerine bir şeyler daha yazacağım. Bu günlükte yazdığım ama henüz okumadığın hastalık hastane sürecinin olup olacağım imtihanım olduğunu zannediyordum ama öyle değilmiş. Rüyalar bölümüne bu kadar şey ekleyeceğimi bilseydim bu bölümü çok sonra yazardım. Daha hiçbir şey okumadın ama okumadığın bölümlerle ilgili rüyalar eklemeye başladım. Neyse, böbreklerim iyileştikten hemen sonra değil de 2016 gibi hatırlıyorum, 2021'ye kadar başka bir imtihan süreci başladı; İki defa çok ağır bronşit geçirdim. İki sene yatak yarasıyla uğraştık ki yatak yarası omurilik felçlilerinin en büyük sorunlarından biridir. Yatağa bağlanırsın. Benim durumum nispeten çok daha iyiydi. İki tane havalı minderim var. Bu minderleri duruma göre değişerek kullandım. Yatağa hapsolmadım. Daha sonra bağırsaklarımda daralma tıkanma oldu. Bir de bunlar hep iç içeydi. Biri bitmeden diğeri başladı. Yatak yarası geçer gibi oldu. Ertesi sene tekrarladı. Bronşit geçer gibi oldu, tekrarladı. Yalan yok. Çok bunaldığım zamanlar oldu. Biga'da babam yoktu, anneme kalıyorduk. O gece nefesim bitti. O kadar az nefes alabiliyordum ki o an astımlılar krize girdiğinde bile benden daha rahat, daha çok nefes alıyordur. Bunları da yazdım, burada ayrıntıya girmeyeyim. Böyle zamanlarda hep aynı temalı rüyalar gördüm. Bu sıkıntılı süreci, rüyaları ve bu günlüğü yazma amacım olan imtihan dünyasıyla ilgili öğrendiklerimi beraber değerlendirince bir şeyler görünüyor. Bunları yazmayacaktım, yazmamıştım da. Senin kıyamet rüyan üzerine yazmaya karar verdim. Bu rüyalarda okuldaydım. Ya bir sınıfa girip oturuyorum ya doğrudan kendimi sınıfta derste ya da sınav olurken görüyordum. Bunlar çok bunaldığım zamanlarda ne yaşadığımıza dair Allah'ın küçük yardımları olsa gerek. Ayrıca bunları hiç beklemediğim zamanlarda gördüm. Sürpriz oldu. O yüzden Allah'ın yardımları olduğunu düşünüyorum. Günlüğümün ilerisinde göreceksin; Allah bizleri imtihanlarla, sıkıntılarla eğitiyor, terbiye ediyor. Bu bir süreç. İnandım diyen kimse yoktur ki böyle bir şey yaşamamış olsun. İmtihanlardan geçenler değişiyorlar. Bir zamanlar meyhaneye giderken böbreklerimi kurtardıktan sonra İslam üzerine araştırmalar yapmaya başlamamın, bulduklarımı insanlarla paylaşmak için web siteleri yapmamın hikâyesi budur. Hastalık süreci beni başka birine çevirdi. Buna Rabbani Terbiye deniyor. İlle hastalık olması da şart değil. Mesela hapishane de olabilir. Tarih boyunca mazlumlar zalimlerin elinde eziyet gördü. Bugün bu eziyet hala devam ediyor. Haksız yere hapse atılan bir müslüman, düşmanının eliyle eğitiliyor demektir. Düşmanının yaptığı eziyet aslında Allah'ın terbiyesine dönüşüyor. Terbiye olurken insanın canı yanıyor. Bizi değiştiren de bu acı. Hapishanede eğitilen bir müslüman dışarıya başka biri olarak çıkar. Tabi bu yazdıklarım ille de haksız yere hapse atılanlar için geçerli değildir. Bir insan kötü işler yapıp hapse girip, hapiste hidayet bulabilir. Bu Zül Celali Vel İkram isminin tecellisidir. Hapse girmek Celal isminin tecellisidir. Zor bir süreç ama hapiste hidayete ermek El İkram’ın ikramıdır. Ayrıntısını ileride göreceksin. Peygamberimiz ve ashabı da bunu yaşadı. Allah, Ebu Leheb, Ebu Cehil gibi Kureyş Kabilesinin ileri gelenlerinin yaptığı eziyetlerle Müslümanları eğitimden geçirdi. Daha sonra Medine'ye hicret edip kısmen rahata kavuşan Müslümanlar bütün bölgeye İslam'ı anlatabilecek hale geldi. Mekke müşriklerinin işkenceleri öğretmen yetiştirdi. Benim veya benim gibi pek çok insanın yaşadığı da budur. Senin kıyamet rüyandan sanırım on gün önce filandı, rüyamda okuldayım yine. Yavaş yavaş merdivenlerden çıkıyorum, etrafıma bakıyorum, okul bomboş, metruk bir halde. Koridorlar kirli, sınıfların kapısı hasarlı. Uzun süre önce terk edilmiş gibi. Bir koridorun sonundaki sınıfa doğru yürüyorum. Kapısı kapalı. Açıyorum, sıralar darmadağın. Girip bir sıraya oturuyorum "ben bu okulda, bu sınıfta ders görmüştüm" diye düşünüyorum. Sonra uyandım. Okul kapanmış. Eğitim bitmiş. Dolayısıyla imtihanlarım bitmiş olabilir. Eğer öyleyse 2021'den sonra çok yaşamadıysam, bu satırları okuduğun zaman “niye öldü” filan diye üzülme artık. Allah’ın planlarını yaşıyoruz. Bunu görmeye çalış. Demek ki benim yapacaklarım tamamlandı, orada kalmama artık gerek yok. Meyve gibi düşün Müslümanları; Taşkın Tuna’nın bir kitabında okumuştum Galileo demiş ki “sanki Güneş’in başka yapacak bir işi yokmuş gibi bir salkım koruğu, bir salkım üzüm haline getirmek için aylarca uğraşır.” Koruğu üzüme dönüştüren güneşten gelen sıcaktır. Koruk acı çekmeden üzüm olamaz. Nasıl ki yazın olgunlaşan meyveler ağaçlardan toplanıyorsa, ölümü de Allah’ın imtihanlardan geçen olgunlaşan Müslümanları toplaması gibi düşün. Bundan sonrası senin tekrar İslam’a bağlanma sürecin. Nasıl olsa eninde sonunda tekrar görüşeceğiz, tekrar bu yola döneceksin, değil mi?

Ares

İnsanların bu başlıkta yazdıklarıma pek inanacağını düşünmüyorum. Yine de rüyaların Allah’ın yardımlarından biri olabileceğini yazmak istedim. En azından sen beni tanıdığın için inanabilirsin diye düşünmüştüm. Ama böyle olmadığını gördüğüm bir tecrübe yaşadık. Ares’in dil, konuşma problemi olduğu zamanlardaydı. Yani iki, üç yaş civarı. Türkiye’ye geldiğinizde, özellikle yaz tatilinde uzun kaldığınızda Ares yeni kelimeler öğrenip daha çok konuşuyordu. Hollanda’da ise daha az konuştuğunu sen söylemiştin. Hatta seninle hayvanların büyüttüğü çocuklardan da konuşmuştuk. “Feral children” denen hayvanlarla büyümek zorunda kalan çocuklar, insanların yanına alındığında hiçbir zaman konuşmayı öğrenememişler. O dönem bu konu hakkında ne varsa konuşmuştuk. Ares’te bir problem olduğu belli. Hollanda’da kreşe gitmek, Felemenkçe ve Türkçe arasında kalmak Ares’e iyi gelmedi. Bunları konuştuğumuz dönemde rüyamda Ares’i gördüm. Bunun Allah’ın bir yardımı olduğunu düşündüğüm için yazıyorum. Rüyamda ben yatağımda yatıyorum, üstümü başımı düzeltiyorsun. Biraz ileride Ares çıplak, lazımlığında oturuyor, kakasını yapıyor. Görüntü değişiyor, sen Ares’le oynamaya başlıyorsun. Ares yine çıplak. Ama Ares kakayla oyuyor. Kakadan, biraz yüksek duvar gibi bir şey yapıyor. İçimden “Zeynep buna neden izin veriyor” diyorum. Sonra görüntü değişiyor. Ares yine çıplak, Burak’la oyuyor. Yanlarına gidiyorum ama Ares ürkek davranıyor. Benden hoşlanmıyor. Bunu sana anlattım. Ares’i birkaç aylığına Türkiye’ye getir. Bizimle kalsın, daha iyi olur diye konuştum. İnanmadın demeyeceğim ama ciddiye almadın çünkü o dönem herkes “konuşmayan çocuk mu kalmış” diyordu. Sen de iş başvuruları yapıyordun. Türkiye’ye gelmek iş başvurularından vaz geçmek olacağı için istemedin. O gün konuşurken bazı rüyaların Allah’tan yardım olduğundan da bahsettim. Bu rüya ortada b.ktan bir durum olduğunu ve senin buna izin verdiğini söylüyor. Değiştirmek için bir şeyler yapabilirsin ama yapmıyorsun, izliyorsun. Rüyamda Ares’in çıplak olması, bana göre feral children gibi dil öğrenme problemine işaret. Hayvanların büyüttüğü çocuklar çıplak oluyor. Ares de çıplaktı. Bana güre bu rüya Allah’tan bir yardımdı. Ama işin can sıkıcı kısmı burası, insanlar rüyaların yardım olabileceğini kabul etmiyor. Hele bilimi tanrı edinen bizimkiler için rüyalar, cahil insanların inanacağı şeydir. Zaten zamanla bizimkilerle sohbet edilemez oldu. Herkes her şeyin en iyi bileni. Bir şeyi de bilmeyin be kardeşim. Farz et ki ben bu konuyu akrabalarımla konuşuyorum, konuyu dayıma açtım, otuz saniye konuştum, dayım otuz saniye sonra "bak şimdi sen bu konuyu yanlış biliyorsun, doğrusunu anlatayım" diye iki saat konuyla alakalı alakasız şeyleri anlatır. Kızına aç konuyu, aynısı, otuz saniye sonra "bizim bir arkadaş vardı, kızı konuşmuyordu, sonra konuştu" alacağın cevap bu. On beş saniye daha bir şey söylemeye çalış "bizim arkadaşın arkadaşı yurt dışında çocuğu Türkçe anlıyor ama başka dil konuşuyor" bu da ikinci cevap olur. İnci ablama aç konuyu, onun isabetli yaklaşımları vardır ama üçüncü dakikada duyacağın cümle "ama Tayyip Erdoğan böyle söyledi." Artık onun Erdoğan'la olan platonik sorunlarını dinleme zamanıdır. Teyzeme aç konuyu, üç cümle söyle, teyzemin aklına bir şey gelir, kalkar yerinden gider, "çamaşır makinesi bitmiştir onu kapatayım" der. Sen konuşuyor musun konuşmuyor musun dinlemez, aklına geleni yapar, aklına geleni söyler. Anneanneme aç konuyu, geçen gün televizyonda hangi doktoru dinlediyse onu anlatır. Büyük dayıya aç konuyu bir süre sonra "kardeşim bu kitabı Muhammed uydurdu. Asla vahiy olduğuna inanmıyorum" cümlesini duyarsın. Onun da derdi bu. Konuyu durmadan buraya getirir. Ağzını aç bir cümle söyle her şeyi bilen akrabaların sustursun seni, kendi derdini söylesin. Bunun adı sohbet oluyor. Sitemdir bu.

Bütün bu çok bilen insanların ortak fikri de "doktora götürün de bir baksın." Ares’i doktora götürdün de bir şey değişti mi? İki dil arasında kalan çocukların böyle sorunlar yaşadığını duydun, o kadar. Bunu zaten biliyorsun. İnsanların yanında büyüyüp konuşmayan çocuk yok, tamam, iyi güzel ama bunlar sorunu çözüyor mu? En azından o dönem Türkiye’ye gelip birkaç ay burada kalabilirdin. Ares Türkçe konuşmaya meyilliydi. Kreşteki Felemenkçe iyi gelmedi. Kaç defa anlattın; Ares Hollanda’da evde, dışarıda vs “anneanne diyor” dedin. Dışarı çıkıyorsunuz, bir yere gidiyorsunuz, Ares yolda anneanne diyor. Babaanne geliyor bir ay kalıyor ama Ares dışarıda filan anneanne diyor. Çocuk anneannesini istiyor. Bunu neden göremediğini anlayamıyorum. Buraya gelseydin, o zaman insanların laf kalabalığının dışında durumu izlemekten öte bir şey yapmış olurdun. Böylesi Ares için çok daha iyi olurdu. O zaman anadili de Türkçe olurdu. Kısa zamanda konuşurdu. Böyle yapmadın da ne oldu? Bilemiyorum, bunu zaman gösterecek. Benden yazması. Ares büyüdükçe, bu rüyayı ciddiye alsa mıydın, ileride sen karar vereceksin.

Endişem

Konu bu kadar açılmışken bir endişemi dile getirmem lazım. Ares'in doğumuyla, senin Ares’e harcadığın zamanı gördükçe sana yazdığım bu günlüğü okuma ve tekrar ibadetlere başlama konusunda umutsuzluk yaşamaya başladım. Seni tanıyorum, iki işi bir arada yapamıyorsun. Bir işi bitirip diğerine başlamak senin için daha yapılabilir. Ares şu an 2-3 yaş aralığında, sürekli Ares'le ilgilenmek durumundasın. Çocuk büyütmenin zorluklarını karşıdan da olsa görebiliyorum. Ares'i yalnız bırak da demiyorum ama bir yerden sonra yavaş yavaş Ares'in oyun dünyasından çıkman gerekiyor. Bizi, kuzenleri düşün. Bizim annemiz akşamları saat yediden on ikiye kadar bizimle oyun oynadı mı? Hayır. Bizim kendimize ait oyun dünyamız vardı, anne baba gün içinde kısa süre bu dünyaya katılır sonra kendi işleriyle ilgilenirdi. Ares biraz daha büyüyünce senin de tüm gün oyun mesayini sınırlandırman gerekiyor. Bir yerden sonra bizim çocukluğumuz gibi olmalı. Ares kendi oyun dünyası kurar, sen de gün içinde ara sıra katılırsın ama Ares'e "şu an işim var" dediğinde Ares kendi başına zaman geçirmeyi öğrenmeli. Bizim çocukluğumuz gibi. Aksi takdirde Ares on beş yaşına gelene kadar başka bir şeyle ilgilenmeden Ares'le ilgileneceksin ve bu günlüğü okumayacak, eklediğim dersleri dinlemeyecek ve İslam'a dönmeyeceksin. Zaten gün içinde işe gidiyorsun, gözlerini ekrandaki exel dosyasına kilitliyorsun, akşama kadar exel dosyalarıyla meşgulsün. İşle beraber başka bir şeye de ayn anda bakmak sana göre değil. O yüzden iki işi bir arada yapamadığını söylüyorum. Yahu akşamları Ares'le oynuyorsun, telefondan mesaj yazıyorum ertesi gün cevap yazıyorsun. Niye? İki işi bir arada yapamadığından. Ares'le oynarken telefona bakılmaz. Ares yokken de böyleydin. Bu yeni bir şey değil. Endişem şudur; Allah insanlara iki türlü ecel belirliyor. Biri vücudun maksimum yaşama süresi. Diğeri ecel-i müsemma, adı konmuş ecel. Bunu yalnızca Allah biliyor. Ecel-i müsemma insanların, günahları, hataları, İslam'dan uzaklaşmaları vs nedeniyle kısalır. Bittiğinde vücudunun maksimum yaşama süresini tamamlamasına izin verilmez. Bir zamanlar namaza başladın diye bizim evde olay oldu ve bir süre sonra her şeyi bıraktın. Kaç yıl geçti? Arada sırada bu konuda yazışıyoruz. Tekrar eski haline dönmen gerektiğini kaç defa anlattım. Farkındasın, dönmem lazım diyorsun ama dönmüyorsun. Sen dönüş yapmadıkça ecel-i müsemman kısalıyor. Ömrün bitiyor. Endişeliyim. Tövbe edip, dönüş yapmadan hu süre biterse Ares annesiz kalacak ve sen dünyayı tercih etmiş sayılacaksın ve yerin cehennem olacak. "Ben dünyayı tercih etmiyorum, ahireti de istiyorum." Neyle ispat edeceksin bunu? Bir şeyi sözlerinle ispat edemezsin. Ne zaman ki sözle söylediğin "tekrar ibadetlere başlamam lazım" sözü eyleme geçer, namaza başlarsın, sözünü ispatlamış olursun. Başlamıyorsan sözlerinin geçerliliği yoktur çünkü eylemin dünyayı tercih edenlerle aynı olmuş oluyor. Bu yazdıklarım Müslüman olup da bir zamanlar ibadet eden sonra ibadetleri bırakan veya zaman zaman ibadetlere dönüp sonra tekrar bırakan herkes için geçerlidir. Kız kardeşime özel bir durum değildir. İbadetleri bırakanın ecel-i müsemması kısalır. Bunun ciddiyetini kavraman için Kur'an'ı Kerim'den ilgili ayetleri görmen, bilgi sahibi olman gerekiyor. Bunun için bir sayfa hazırladım. Ares kendi başına zaman geçirmeyi öğrensin, tıpkı bizim çocukluğumuz gibi. Akşamları kendine zaman ayır. Günlüğümü oku, eklediğim dersleri dinle. En kısa zamanda tekrar ibadetlere başla. Korkma dönüş yapıp ibadetlere başlayınca kısalan ecel-i müsemman eski seviyesine çıkar. Şimdi alttaki sayfadan bilgi edin.

Ecel ve Ölüm

Kaçmam Lazım Takip Ediyor

Bunu yazsam mı yazmasam mı bilemedim. Bir yanım yazmak istiyor diğer yanım yazma diyor. Aklına, Allah durmadan sana yardım mı ediyor sorusu gelebilir. Hayır. Böyle düşünme. Olay yine Semih’e yazdığım mektup-siteyle alakalı. Semih'in mektup-sitesi bitmiyor. Sürekli yeni ekleyeceğim şeyler görüyorum. Sanırım Semih bu mektubu görünce mezarıma gelip epey bir söylenecek; "ne bu, niye bu kadar şey yazdın. Nedir senden çektiğim. Gittin öbür tarafa, bir ton siteyi bana bıraktın. Yok web sitelerini yayımla, yok mailler çalışıyor mu bak, yok biri soru sorarsa cevapla. Ne bunlar? Bir de bana yazmışsın bin sayfa yazı. Sen de herkes gibi ölsene. Ne diye arkanda bir sürü şey bırakıyorsun?” Şu an çok güldüm. Semih'i mezarımın başında böyle söylenirken düşündüm de “Sen de herkes gibi ölsene. Ne diye arkanda bir sürü şey bırakıyorsun?” Çok komik değil mi? Ciddileşelim, kime ne yazdıysam cennette beraber olalım diye yazdım. Senin İngiltere'den Biga'ya geldiğin günün ertesi sabahı erken uyandım, yatağımda YouTube'tan videolara bakıyorum. O dönem Mustafa Öztürk'ün bazı konuşmalarını dinliyorum. Kur'an'ın tek başına yetmeyeceğini, geçmiş tefsirlere bakmak gerektiğini anlatıyor ama dayandığı temel yanlış. Ben hoca değilim ama araştırmalarıma göre hatası var. Hud suresinin birinci ayetinde Allah Kur'an'ı kendisinin açıkladığını yazıyor. Bunun açıklamasını ileride görürsün. Mustafa hoca müfessirlerin, mezheplerin yorumlarını da hesaba katmak gerekir diyor. Arapça çok zengin bir dil. Kelimelerin, fiillerin çok anlamı var. Dolayısıyla ayetler bazen birkaç anlama birden geliyor. Mustafa hoca yöntem olarak o anlamlardan birini seçip yorumladığını anlattı. O zaman Hud suresinin bir ve ikinci ayetlerinde Allah'ın ayetleri kendisinin açıkladığını söylemesinin bir anlamı kalmıyor. Allah bir yerde bahsettiği ayeti bir başka surede yine kendisi açıklamış. İnsanlar bunu göz ardı edip Kur'an'ı kendileri açıklamaya kalkıyor ya da geçmiş müfessirler nasıl açıklamış ona bakıyor. İslam adına yaşanan yanlış zaten bu; eskiler her şeyi anladı, yazdı bize düşen onları okumak diyorlar. Neyse Mustafa hocanın bazı videolarına bakıyorum, o sabah kısa bir video dinledim kafam karıştı. Ciddi ciddi kafam karıştı, muhkem müteşabih ayetlerden bahsediyordu, bir de örnek vermiş. Sonra Semih'in mektubuna eklemek üzere not aldım, videonun linkini ekledim, mail attım kendime, kalkınca buna bakacağım. Semih'in mektubuna ekleyeceğim. Sonra dalmışım, bu rüyayı gördüm. Rüyamda beni bir şey kovalıyor, o kovalıyor ben kaçıyorum. Kaçarken arkama bakıyorum ayı olduğunu görüyorum ama biliyorum ki o ayı değil. Ayı olması komiğine gidebilir ama bunun anlamı var. Birazdan yazacağım. Genelde rüyalarımda onun bir şekli olmuyor, görünmez oluyor ama bu sefer ayı olarak gördüm. O kadar çok kaçtım ki, önce bir binadaydım. Binanın içinde kattan kata, odadan odaya sürekli kaçtım. Hatta bazı odaların pencerelerinden başka koridorlara çıktım sonra binanın dışına çıktım, şehirde sanki hızlı çekim film gibi çok uzaklara giderek kaçtım. Öyle ki şehrin bir tarafında gölet gibi yerler varmış oralara girdim yüzerek kaçtım ki izimi kaybettireyim diye ama ne zaman akama baksam hep arkamdaydı. Dediğim gibi sanki uzun saatler süren kovalamacanın hızlı çekimi gibiydi. Bir döngü gibi her seferinde o binaya geri döndüm. Bu sefer tekrar o binanın içinde kaçmaya başladım. Hep aynı yerlerde geçiyor, bir ara dışarı çıkıyorum, duvardan atlamış oluyorum, o kadar yorgun oluyorum ki bacaklarımı kollarımı kaldıracak halim yok ama o arkamda, biliyorum, kaçmam gerekiyor. Sonra tekrar kaçmaya başlıyorum, yine göllere giriyorum izimi kaybetsin diye, işte ne kadar kaçıyorsam dışarıda yine o binaya geri dönüyorum, yine o binanın içinde kaçmaya devam ediyorum, o sürekli arkamda. Üçüncü kez binada kaçarken uyandım.

Herkesin yanında bir tane var bundan, bizi doğru yoldan çevirmeye çalışıyor. Korkuyorsun diye adını yazmadım. Benim rüyalarımda ve sanırım genelde de böyle, vesvese veren adını söylemediğim korktuğun şey ve nefse ait şeyler vahşi hayvan şeklinde görünür. Rüyanın yorumuna geçmeden biraz açıklama yapayım ki konu havada kalmasın. Allah, nefsine ya da şeytana -hay Allah yazdım :)- uyuduğun konusunda rüya ile yardım etmek isterse, bunun temsilinin vahşi hayvanlar olması muhtemeldir. Nefsi temsil eden hayvan başkadır, şeytanı temsil eden başkadır. Aklının bir köşesinde kalsın. Rüyanda bir veya birkaç tane vahşi hayvanla uğraşıyorsan, bunu nefsine ya da şeytana uyuyorsun gibi yorumlayabilirsin. Rüyanın yardım olup olmadığına sen karar vereceksin. Buradaki ayı’nın bir anlamı var. Konu konuyu açıyor ama imtihanlardan geçmeyenler, kendini Allah’a adamayanlar böyle yardımlar alamayabilir ya da sınırlı olur. Belli bir aşaması vardır. Onun dışında rüyanda şeytanın şeklini göremezsin ama sesini duyarsın. Bunları belki sen de böyle şeyler yaşarsın diye yazıyorum. En azından yazdıklarımla kendini kıyaslarsın, tecrübelerimizi karşılaştırırsın. Ahirette konuşacak konumuz olur. Rüyamın hepsini yazmayacağım, bir odaya girdim. Arkası dönük bir koltuk var. Koltukta biri oturuyor. Gözümün ucuyla görüyorum ama kim diye de bakmıyorum. Geçip gittim yanından. İleride durdum. Arkamdan biri yanaştı. Arkamı dönmedim. Şöyle dedi, “kim olduğumu merak ediyor musun?” Neden böyle dediğini yazacağım. Bunu duyduğum anda ne olduğunu anladım. O zaman korku başlıyor. Ensem, boynum, sırtım kitlenir gibi kasılıyor. Kendimi uyandırmaya çalışıyorum. Aslında bunları herkese açık yazdığım için bir ciddiyeti de kalmıyor. Okuyanlar bunları ciddiye almaz. İnsanlar hayal dünyasında yaşadığımı zannedecek. Nasıl olsa hepimiz ahirette teker teker Allah'ın huzuruna çıkacağız. Sen de Allah'ın huzuruna çıkıca Rüyalar bölümünde yaşadıklarım ve anladıklarımdan başka bir kurgu yazıp yazmadığımı sor. Böyle açık çek verdim sana. Allah sana da böyle yardımlarda bulursa, o zaman anlayacaksın neler yazdığımı. Ama bir gün, vesvese nedir? Nasıl oluyor? Bu şeytan insanın aklını nasıl karıştırıyor? diye düşünmeye başlarsan, rüyanda biri arkandan yaklaşıp “kim olduğumu merak ediyor musun?” derse, o zaman belki bu yazdıklarım bir şey ifade eder. Bu kadar yazmışken şunu da yazayım; şeytan rüyalarımda bazen normal insan görüntüsünde oluyor, kendisini insan suretiyle kamufle ediyor. Şeytan olduğunu omzuma ya da boynumun sol tarafına dokunmasından anlıyorum. İnsan suretinde eliyle sol omzuma ya da boynumun sol yanına dokunuyor, ben sanki felç olmuş gibi oluyorum. Zaten felcim de, rüyamda da kımıldayamıyorum. Omzumda, boynumda müthiş rahatsızlık veren bir his oluyor. Kendimi uyandırmaya çalışıyorum. Uyandıktan sonra o his omzumda, boynumda bir müddet devam ediyor. Bunun anlamının şeytan benden güçlü olduğunu göstermeye çalışıyor diye düşünüyorum. Bu yazdıklarımdan dolayı beni hayalperest görme, şeytan rüya gösterir mi, bir yerine dokunması, kendisinin daha güçlü olduğunu göstermesi ne demek burada yazmadım ama kitapta okuyabileceksin.

Günlüğün Kitabı

Nefs, şeytana ve rüyalara dair açıklamaları web sitemde yazmamamın bir kaç sebebi var. Birincisi sosyal medya alimlerine malzeme vermek istemiyorum. Hiçbir şeyden haberi olmayan, sağdan soldan bilgi aşırıp kendilerini bilge gösteren insanlar var. www.hayatinsirri.net'te şirkle ilgili bir sayfamı kaynak göstermeden olduğu gibi kopyalayıp Facebook'ta paylaşan birini gördüm. Konu şirke ilgili olduğu, okuyanlar bilgi sahibi olsun diye bir şey demedim. Nefs, şeytan ve rüyalar konusu ilgi çekici. Bu konuda orijinal ifadelerim var. O yüzden bu sitede yazıp sosyal medya alimlerine malzeme olmak istemiyorum. Bu konuları ayrıntılı şekilde kitapta ele aldım. Diyebilirsin ki "kitabın yayımlanacağı garanti mi ki bu sitede yazmadın?" Sen hiç Allah'a güvendin mi? Olayları yöneten kim? Ben Allah'a güvenmeyi, tevekkül etmeyi öğrendiğimden beri, ya öyle olursa ya böyle olursa sorularını sormayı bıraktım? Bu, boş boş beklemek değil, üzerine düşen her şeyi yapıp gerisini Allah'a havale etmektir. Buna tevekkül deniyor. Bu kitapların basılmasına karar verecek olan Allah'tır. En azından ben böyle düşünüyorum. Allah uygun görürse ol emri verir ve işler olmaya başlar. Kız kardeşime kitaplarla ilgili yol haritası olacak notlar bıraktım. Ne yapması gerektiğini biliyor. Allah izin verirse bir gün kitaplar basılır. Bu konuda kimse acele etmesin, panik yapmasın. Herkes Allah'a güvensin ve sabretsin. Kitaplar basıldığı zaman nefs, şeytan ve rüyalarla ilgili yazdıklarımı okuyabilirsin. Bunun dışında Yukarıda Onur'un Günlüğü menüsünden “6 Temmuz 2013 - Nefsimin Başıma Ördüğü Çoraplar” bölümünde "Nefis Terbiyesi Nedir?" sayfasında çaylaklık dönemimde yazdığım, nefs-i emmare; olgunlaşmamış, ham nefis nedir, şeytan insanı nasıl etkilemeye çalışıyor, okuyabilirsin. Bu sayfadan nefisle mücadele etmenin ne kadar önemli olduğunu görebilir hatta kendi hayatından da kıyaslamalar yapabilirsin. Kitap basılırsa Semih bu paragrafı düzenlesin, altına bir paragraf yazsın, kitabın basıldığını, adını, benim adımı, varsa yayınevi web sitesinde kitabın sayfasını yazsın. Bunu kitap reklamı olsun, kitap okunsun diye yapmıyorum. Öyle düşünsem bu günlüğü web sitesi olarak yayımlamaz, sadece kitabını yayımlardım. Dediğim gibi bu konularda orijinal cümlelerim var, bunlar kendini bir şey zanneden sosyal medya alimlerinin kopyalayıp kendilerini daha alim göstermelerine izin vermeyeceğim. Olay bu.

Neyse konu çok dağıldı. Ben bütün riskleri alıp yazdım. Bunları okuyanlar "bu da filan tarikattakiler gibi" deyip yazdığım hiç bir şeyi ciddiye almayabilir. Rüyalar tarikat masallarında anlatılanlardan çok farklı anlamlar taşır. Allah'ın yardımıdır. Ben gördüklerimi yazdım gerisi okuyanın bileceği şey. O sinsi vesveseciden korkma, asıl korkulacak olan Allah'tır. Ayı rüyası Allah'tan geliyor olmalı. Gördüğün üzere hiç bir şeyi kesin böyledir diye yazmıyorum. Bunlar benim yaşadıklarımın, anladıklarımın yazıya dökülmüş hali. Mustafa Öztürk'ü dinleyip kafam karışmıştı, kafamı karıştıran onun vesvesesiydi, Allah da bu rüya ile yol gösterdi. Bu rüyanın yorumu şöyle, "Sen ondan kaçıyorsun ama bu sefer vesvesesini dinledin." Bu rüya olmasaydı Mustafa hocanın videosunu Semih'in mektubuna ekleyecektim. Muhtemelen onun da kafasını karıştıracaktım. Allah rüya ile yardım yapacaksa böyle konularda yapması yüksek ihtimaldir. Yine de sen buna benzer yardımlar görene kadar inanma bana, "Abime öyle gelmiş" de. Buna benzer yardımlar görürsen de anlatma kimseye, bunlar Allah'la senin aranda olan özel şeyler. Kimseye söylemediğin sürece devam eder. Eğer birini "ben Allah'la konuştum, Allah bana şöyle dedi, rüyamda böyle yaptı" derken duyarsan inanma, doğru olması mümkün değildir. Bunlar gizli kaldığı müddetçe devam eden şeyler. Neye itiraz ettiğim anlaşılıyor değili mi? Rüyanda bazı yardımlar alırsın ama gizli kaldığı sürece. Açık açık “Allah bana rüyalarla bildiriyor” diyen insanlar şeytanın vahyini Allah'ın yardımı zannediyor.

Konuyu toparlayalım, ne kadar çok hoca olursa olsun onun kafamı karıştırmasına izin vermeyeceğim. Doğruları kimlerin anlattığını biliyorum. Bu günlükte onları sen de görüyorsun. Bu günlük bir şekilde yayımlanır da birileri Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır isimlerini gördüğü için "Abin şu an cehennemde, yaşasın kafirler için cehennem" diye mail atarsa, aldırma onlara. Hesap günü en büyük sürprizi bu insanlar yaşayacak. Bu hocaların yanlışları var ama en azından Allah’ın tövbe etmeden ölündüğü taktirde asla affetmeyeceği şirke girmediler. Tam tersi insanlara şirkin ne olduğunu anlatıyorlar. Allah her hatayı affedebilir, Abdülaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu gibi tarikatların, cemaatlerin hedefinde olan bütün hocaların hatalarını bağışlayabilir ama tarikatlar ve cemaatler şirk içinde; “Medet ya Abdülkadir Geylani” diye dua edenler var. Bu dua, tövbe etmeden ölenleri, Allah’ın hiç bir zaman affetmeyeceği şirktir. Biz, bilerek veya bilmeyerek, ne kadar yanlışımız olsa da Allah’a dua ediyoruz. Onlar sapık saydıkları bu hocaların kendilerinden daha doğru olduğunu Hesap Günü görecekler. Sadece "Eyvah" diyebilecekler, cümlenin sonunu içlerinden getirecekler "sapık saydığımız adamlar meğer bizden doğruymuş." Heyecanla Hesap Günü’nü bekliyorum. Herkesin yanlışları gözler önüne serilecek. Bu dünyada alim yerine konmuş ama affedilmez yanlışları olanlar kimler o zaman görülecek.

Şunu da ekleyeyim; yazdığım, anlamı olduğunu düşündüğüm bu rüyaları büyük oranda kuşluk vaktinde gördüm yani güneş doğup biraz yükseldikten öğlene kadar olan zamanda. Gece derin uykuda olduğumuz için böyle rüyalar görmek pek mümkün değildir. Kuşluk vakti insan çok derin uyumuyor. Bu da bir işaret olsun sana.

Senin De Olur

Bir gün senin de Allah'tan gelen rüyaların hatta rüyalardan çok daha fazlası da olur. Mesela bir gün rüyanda beni görebilirsin, sana bir şeyler söylüyor olabilirim ama aslında ben değil de Allah seni uyarıyor olabilir. Ama sanırım bunu belli bir aşamaya gelmeden yaşayamazsın. Bu günlükte kendi hikâyemi yazıyorum. Bu sana örnek olsun. Yıllar süren hastalık, hastane sürecini yazdım. Uzun süren imtihanlardan sonra Allah kalbimi gözümü başka türlü açtı. Bu rüyalar da ondan sonra başladı. Allah'tan normal yardımların dışında ilave yardımlar alman için bence en azından böyle bir imtihan süreci geçirmen gerekiyor. Ama buna kendini kaptırırsan tehlikeli olabilir. Sürekli böyle şeyler bekleyecek hale gelmek ya da bilinçaltı rüyalarını Allah'ın sana mesaj verdiğini düşünmeye başlamak büyük sıkıntıdır. Sonra dişi Mesih'im diye çıkarsın ortaya :)) Bunu unutma, rüyalarla amel edilmez. Gördüğün rüyanın bilinçaltı rüyası olmadığını nasıl anlayacaksın? Belli bir aşamaya gelmeden anlayamazsın. O aşamaya geldiğinde Allah az da olsa rüya yorumlama yeteneği verebilir. Ancak o zaman gördüğün rüya Allah'tan yardım mı değil mi anlayabilirsin. Gördüğün rüyaları unutma ama hayatını rüyalarla yönetmeye de kalkma.

Tarikatlarla Benim Farkım

Bir video gördüm, bunun üzerine bir şeyler yazmam gerektiğini hissediyorum. Görmezden gelir hiç göstermeyebilirdim ama bildiklerimle görmezden gelirsem içim rahat etmeyecek. Tarikatların anlattığı rüya, keramet masallarına tepki göstermek için yazıyorum. Yarın Allah'ın huzuruna çıktığımızda ben tarikatların anlattığı rüyalara karşılık bildiğim anladığım ve yaşadıklarımı yazmış olarak çıkacağım. Bu insanlara verilen tepki benim gibi sıradan müminlerin -bu yazdıklarımla- hayal dünyasında yaşıyormuşuz algısı oluşturuyor. Çok kötü bir örnek gösterip peşine kendimden bir örnek vereceğim. Sen iki rüyayı kıyaslayacaksın. Mürid rüyasında ne görmüş dinle.


Yukarıda Şura 51'de "Allah bir insanla, vahiy (ilham) veya perde arkasından yahut bir elçi gönderip gerekli gördüklerini izniyle ona vahyetmesi dışında bir yolla konuşmaz" ve Şems suresinin günahlarını ve yanlışlardan korunmasını ona ilham edene and olsun ayetini gördün. Rüya Allah'ın ilhamlarından biridir. Ayete göre Allah neyi ilham ediyormuş; günahlarını ve yanlışlardan korunmayı. Bunun dışında Allah rüyalarla herkese kendi hayatıyla ilgili yol haritası gibi şeyler gösterir. Mesela rüyanda bir postacı görürsün sana iki cümlelik bir telgraf okur ama bunu üniversite sınavında hangi bölüme girmen gerektiği, kiminle evleneceğin hangi iş diye mesaj bekleme. Mesela sen bir işe girişmişsindir ama bir sebepten bırakma noktasına gelmişsidir, eğer bu iş senin için doğru bir iş ise Allah rüyanda bir postacıyla iki cümle mesaj verir ama bu ne yapacağını söylemek değildir. Sen sabah kalktığında kendini iyi hissedersin, giriştiğin işi devam ettirme kararı alırsın. Kaldığın yerden devam etmek için çözüm ararsın, bulursun. Yardım budur. Seni cesaretlendirir, yüreklendirir. Bunun ötesinde çok daha ileri yardımlar olur mu? Orasını bilemem. Ben kendi yaşadıklarımı anladığım şekliyle yazmaya çalışıyorum. Varsa öyle yardım alan o da yazsın bir kitap, okuyalım. Şimdi izlediğin videoda görülen rüyada bunlar var mı? Bu insanlar İslam'ın bütün güzelliklerini öldürdü. Bu videodaki olay bana sorarsan şu; müridler şeyhlerini ilah/rab edinirler. Aksi taktirde tarikatta kalmaları mümkün değildir. Mürid, şeyhi ne derse yapmak durumundadır. Soru soramaz. Sorgulayamaz. Tarikata girmenin birinci kuralı aklını bir kenara koymaktır. Şeyhe sorgusuz sualsiz itaat etmektir. Birine sorgusuz sualsiz itaat edersen o kişiyi rab edinmiş olursun. Bir kişiyi rab edindikten sonra da rüyanda Allah'ın yüzünü şeyhinin yüzü olarak görmek hiç de şaşırtıcı değil. Tarikatlar bu masallarla dolu. Müridler genelde rüyalarında peygamberimizi şeyhlerinin suretinde görürler. Bununla ilgili çok video gördüm. Bu seferki Allah'ı görmüş. Allah kendisini birine göstermek istese yüzünü bir insanın yüzü mü yapar? Allah insan kılığına niye girsin? Bak şimdi Allah rüyalarda bir temsil gösterebilir. Bir olay üzerinden yaptığının doğru ya da yanlış olduğunu anlamanı sağlar. Allah kendisini rüyaya koymaz ama eğer sana kızdıysa, yaptığın şeyler hoşuna gitmediyse bunu gösterdiği temsildeki bir kişi üzerinden gösterebilir. Kendi yaşadığım olayı anlatayım ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın. Saad El Hamidi adında Kur'an okuyan bir zat var. Bu zatın Kıraatı yani Kur'an okuması hoşuma gidiyor. 3-5 elif uzatarak değil de normal hatta hızlı okuyor. Bir de Kur'an'ın Arapça metinde harekeler var ya, herkes aynı şekilde okusun diye sonradan eklenen işaretler. Bu işaretler gibi sanki ayetlerin üzerinde gizli notalar varmış da Saad bunları görüyormuş da ona göre okuyormuş gibi. Normalde herkes bir makam tutturur baştan sona bu makamla okur. Saad öyle değil. Altta link vereceğim, bütün sureleri farklı notayla okumuş. Bu yüzden seviyorum bu kıraatı. Hesap gününü ve kıyameti anlatan kısa sureleri ve uzun sureler arasındaki ayetleri çıkarmıştım, bunları www.allahbizdenneleristiyor.com/ sitesinde yayımlamıştım. Bu zatın Kuran okumasına Türkçe meal ekleyerek videolar yaptım. Bunlardan çok var. Benim farkım okunan ayet bloklarına göre arka plan fotoğrafının değişmesi olacaktı. Cehennemle ilgili ayetler geldiğinde cehennemi tasvir eden ateş olan fotoğraflar ekledim. Bunları bulmak da kolay değil. Zaten hiç bir şeyi beğenmiyorum ve seçemiyorum da, konuya uygun fotoğraf bulmada ve seçmede epey zorlandım. Üç surenin videosuna bakmanı isteyeceğim. Hepsini dinler misin bilmiyorum ama en azından cehennemle ilgili koyduğum resmi gör.

67. sure olan Mülk suresi, buna yorum yapmama gerekmiyor, resim açık, anlaşılır.

77. sure olan Mürselat suresi, buradaki fotoğrafı 29. ayetteki "Yalan saydığınız yere gidin şimdi!" ifadesine uygun olsun diye ekledim, bir yol var, ilerisi hoş değil.

78. sure olan Nebe suresi, 23. ayette "Orada çağlar boyu kalacaklar" ifadesi, cehennemi hapishane gibi tarif ediyor diye, fotoğraf da çıkışı olmayan yeri anlatıyor diye ekledim.

Mürselat suresinin baş tarafı biraz hızlı gelecek, bazı yerlerde meal okumayı yetiştiremeyeceksin ama ne yapayım bunu seviyorum. On yedi bin defa dinlediğim için ezbere biliyorum. Değişen arka plan fotoğrafına, özellikle cehennem tasvirine dikkat et, yazacağım rüya bununla ilgili. Bu arada adamın soyadı Hamidi ama Ghamidi diye yazılıyor, herkes yazıldığı şekliyle yazıp okuyor. Ben de karışıklık olmasın diye Ghamidi yazdım. Bu linkten sureleri açabilirsin. Sen de dikkat et, üç sure de farklı makamla okunmuş. Kıyamet-Hesap Gününü Anlatan Sureler - Saad El Ghamidi

Yasin suresine gelince iş değişti. Ayetlerin konularına göre fotoğraf bulmak pek mümkün değil. Bu yüzden diğer videoları tek fotoğraf yapmaya karar verdim, yalnız Yasin 63-64. ayetleri için cehennem tasviri eklemek istiyorum. Ayetler bunlar; İşte tehdit edildiğiniz Cehennem! Gerçekleri örtmenizin cezası olarak bugün girin oraya! Cehenneme girin diyor ya, bu cehennemin kapısını gösteren bir çizim olsa buraya konur diye düşünüyorum. Böyle bir çizim de buldum. Resmi göstereceğim, kemerli bir kapının üstünde bir şekil var. Sildim onu yerine "Cehennem" yazan tabela koydum. Fakat çok basit oldu. Hatta komik oldu. Dedim Cehennem yazmayayım da Cehennemin isimlerinden biri olan Sekar yazayım. Daha kötü oldu. Göstereyim.

Bu orijinal resim. Geçit

Cehennem tabelası olan Geçit

Sekar tabelası olan Geçit

Tahta kapılı cehennem mi olur? Müddesir suresinde İyi anlayın ki Sakar, (Ahiretin) en büyüklerinden biridir; insanoğlu için uyarıdır. İçinizden aşırılık eden veya iyilikten geri kalanlar için uyarıdır diyor. Böyle büyük bir şeyin, uyarının tasviri komik ve basit olur mu? İçimde bu resimlerin uygun olmadığına dair bir his oluştu ama zorluyorum. Başka tasvirler aramaya başladım. İlle oraya bir resim, tasvir bir şey koymak istiyorum. Biraz aradım, bunu buldum. Kapının üstünde Hell yazıyor, arkasında ateş tasviri var. hell

Taktım buna, Hell yerine Sekar yazmak istiyorum ama bu beni aşıyor. Semihin arkadaşı var Mustafa, o bu işleri beden daha iyi biliyor. Yazdım Mustafa'ya, "bu Hell'i Sekar yapabilir misin?" "Elbette" dedi fakat günlerden pazar, "yarın bakarım" dedi. Geldim rüyama; o gece rüyamda trendeyim, bir istasyonda durdu, kapının hemen önündeyim. Burada insem iyi olur diye düşünmeye başladım ama inmedim. Tren kalkacakken diğer kapıdan biri girdi, trendeki herkes ayağa kalktı. Tren çok kalabalık değil ama ayakta insanlar var. Kapının oradaki kalabalıktan içeri giren kişinin yüzünü çok kısa süreliğine gördüm, çok ciddi, sert bakışlı biri ve Morgan Freeman'a benziyor. Unutma bu ismi. Herkes ayakta, trenin havası değişti. Kimse konuşmuyor. Bana da ne olduysa dengemi kaybettim, cama yaslandım. Ciddi adam "ben içeri girdiğimde herkes ayağa kakacak demedim mi" dedi, beni kast ediyor. Niye yamuk duruyor, niye sözümü dinlemiyor diyor. Anladım bana konuştuğunu, ben kendimi düzeltmeye çalışıyorum ama olmuyor. Tedirgin oldum. Ben o kapıdan uzaktayım, adam yanıma gelmiyor, görmüyorum da ama beni konuşuyor. Oradaki insanlar bir şeyler söylemeye başladılar, o ara uyandım. Bu rüya Allah'ın yardımıdır hatta uyarısıdır. Bunu unutma lütfen, Allah rüya ile yardım edecekse bu bir temsil olabilir. Sen gördüğün temsili önceki gün veya günlerde yaptıklarınla örtüştürmeye çalış. Rüyanın ne olduğunu anlarsın. Dün ben ne yaptım; Yasin suresindeki ayetlere cehennem resmi koymaya çalıştım ama bunun iyi bir fikir olmadığını anladım hatta içimde yanlış yaptığıma dair his bile oluştu ama zorladım başka bir resmi uydurmaya çalıştım. İçimdeki yanlış yaptığım hissi neyle örtüşüyor? Şems suresi sekizinci ayet; günahlarını ve yanlışlardan korunmasını ona ilham edene and olsun. Günahın ilham edilmesi budur işte; içinde yaptığının yanlış olduğuna dair his oluşur. Sakın beni Allah'tan vahiy aldığımı zanneden biri olarak düşünme vallahi hortlarım gelir boğazını sıkarım. Bunlar herkese olan yardımlardır. Gel rüyama, tren durduğunda inmemin iyi bir fikir olduğunu anladım, örtüştür resmin kötü fikir olmasını anlamamla tren durduğunda inmem gerektiğini anlamammı. Resmi zorlamaya devam ettim, trenden de inmedim. Sonra ne oldu, trene çok ciddi, sert bakışlı biri girdi. Herkes ayağa kalktı ben kalkmadım. Niye kalmadığımı sordu. Allah rüyalara girmez ama uyarısını rüyadaki kişiler üzerinden yapar dedim. Bunu da örtüştür. Madem anladım bu istasyonda inmem gerektiğini, inmezsen sert adamın kızmasına mağruz kalırsın. Madem anladın cehennem tasviri olan resmin kötü bir fikir olduğunu vaz geçmezsen, cehennemi bu kadar basit göstermeye kalktığın için Allah kızdığını böyle bir temsille gösterir. Şimdi ben aklımı şeyhime kiraya veren bir mürid olsaydım diyecektim ki "Allah Morgan Freeman suretinde rüyama girdi, bana kızdı." Kaçıcı kez yazıyorum Allah kendisini kimseye göstermez, ayetini göstereceğim şimdi ama bir temsille iyi veya kötü yaptığını gösterebilir. Tarikatlarla benim yazdıklarımın farkını umarım görüyorsundur. Rüyalar bölümüne bu kadar şey yazacağımı bilseydim vallahi bu bölümü günlüğümün çok ilerisinde yazardım. Daha dördüncü bölümde zamanla öyle şeyler eklemek durumunda kaldım ki rüyalar üzeriden insanları sömürenler yüzünden yazdığım hiç bir şey ciddiye alınmayabilir. Olsun, ben bu farkı yazmak istedim. Ben yazdığım her satırı izah edebilirim. Kimseyi sömürmeye kalkmıyorum. Tarikatların sömürülerine karşı Allah'ın yardımı olduğunu düşündüğüm rüyalarımı yazıyorum. Yardım böyle olabilir diyorum.

Üstteki mürid Allah'ı görmüş yüzü şeyhin yüzüymüş. Peki Allah gerçekten kendisini rüya veya gerçekte birine göstermek istese bu peygamberlerinden biri mi olur yoksa bir tarikattaki mürid mi olur? Hangisine daha çok ihtimal verirsin? Bu ayeti yazayım konu kapansın.

Araf

Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım

143. Musa kararlaştırdığımız yere gelip Rabbi de onunla konuşunca “Rabbim! Bana kendini göster ki sana bakayım.” dedi. Allah: “Beni asla göremezsin; ama şu dağa bak, yerinde kalırsa görebilirsin.” dedi. Rabbinin dağa görünmesi onu dümdüz etti, Musa düşüp bayıldı. Kendine gelince dedi ki: “Sana içten boyun eğerim, pişman olup sana yöneldim. Ben (senin gözle görülemeyeceğine) inananların ilkiyim.”

Allah kendisini insanlara gösterecek olsaydı Musa peygamberi kırmazdı. Belki de Allah'ı cennete bile göremeyeceğiz. Nasıl bir formda, yapıda olduğunu biliyor musun? Kimse bilmiyor. Ahirette öğreneceğiz.

Ben basit bir kulum. Diğerlerinden farkım ağır imtihanlardan geçmem olabilir. Bu günlükte yazdığım konu da budur. Bu süreçten geçen herkese Allah böyle yardımlar yapabilir.

Allah Dünya İşlerinde Rüyalarla Yardım Eder Mi?

Ben dünyadan vaz geçtim. Ahirete yöneldim. Günlüğümü okudukça bunun sebeplerini görebilirsin. Allah dünya işlerinde rüyalarla yardım eder mi? Şu işe gireyim mi? Filancayla evleneyim mi? vs orası beni aşar, bu konuda yazmam doğru olmaz ama yine kendimden bir örnek verebilirim. Belki senin dışında birileri de bu sayfayı okur. Belki onlara da faydası olur. Belki böyle bir rüya görürsün, ne olduğunu çıkaramayabilirsin. Hiç değilse yazdıklarım bir işe yarar.

Bu günlükte yazdığım ama henüz okumadığın değişimi geçirdikten sonra sürekli İslam üzerine araştırmalar yaptım. Bazen günde üç dört saat tefsir dersi dinledim. Anlatılan konuyla ilgili ayetleri çıkarttım. Sonra da zaten öğrendiklerimi bir yerde toplayıp, internet sitesi yapmaya karar verdim. Sürekli tefsir dersleri dinleyince ya da öğrendiklerimi web sitesi yaparken insan zihni yoruluyor. İnsan bazen farklı şeyler yapmak istiyor. Böyle zamanlarda bazen eskiden kalma heveslerim depreşti. Mesela bunlardan biri Linux işletim sistemini öğrenmek, bilgisayarımda onu kullanmaktı. Tekrar buna heves edip buna zaman harcayınca dersler, giriştiğim siteler yarım kaldı. Farklı işlere giriştiğim zamanlarda hep yazdığım bu rüyaya benzer rüyalar gördüm. Elimde cep telefonu bir yerden bir yere gidiyoruz. Arabayı başkası kullanıyor. Ben navigasyona bakıyorum, gideceğimiz yolu tarif ediyorum. Fakat telefondan baktığım, tarif ettiğim yol ya çok kötü bir yere çıkıyor ya da yol bitiyor, başka şeyler başlıyor. Mesela yol bitmiş, çıkmaz sokak gibi apartmanlar var. Bu sefer arabadan inip apartmanların içinden geçip gidiyoruz. Diyorum "buralar yol değil. Navigasyon niye bizi buradan götürüyor." Gittiğimiz her yer kötü bir yer, yol yok, navigasyon bizi neden böyle yerlere götürüyor bir türlü anlayamıyorum. Sonra uyanıyorum. Yorumlaya bildin mi? Ne anlama geliyor bu rüya? Bunun anlamı, tefsir derslerini, siteleri yarım bırakıp, Linux işletim sistemi gibi eskiden kalma heveslerime yöneldiğim için "yoldan çıktın, yolunu kaybettin" demek. Ne zaman aklıma, şunu da yapsam, bunu da yapsam diye bir sürü şey yığılsa, bunlara heves edip, biraz uğraşsam buna benzer rüyalar gördüm. Bunlar çok kıymetli ikramlar. Yukarıda dinlediğin tarikat rüyaları ve insanların buna olan tepkileri bu güzellikleri öldürdü. Tarikatlardaki rüya, keramet masallarından dolayı insanlar bu ikramlara inanamayacak hale geldi. Neyse, Allah dünya işlerinde yardım eder mi sorusuna bu kadar cevap verebilirim. Diyebilirsin ki “biz niye böyle yardımlar almıyoruz?” Bu soruyu sormakta haklısın fakat ben neden böyle yardımlar alıyorum bunun bir açıklaması olduğunu düşünüyorum ama burada yazmayacağımı biraz yukarıda yazdım. Günlüğümün kitabı basılabilirse orada görebilirsin. Kim bilir belki ileride Allah sana, bu sayfayı okuyan olursa onlara, yollarını şaşırdıklarında böyle navigasyon rüyası gösterir. En azından yazdıklarımın benim kurgularım olmadığını, Allah'ın ikramını, tarikatların öldürdüğü güzelliği görmüş olursunuz. Yazdıklarıma sen ne kadar inanıyorsun bilmiyorum. Bir daha yazayım; bir gün Allah'ın rüya ile yardım ettiğini hissedene kadar benim de yazdıklarıma da inanma, "Abim öyle zannetmiş" de. Bunu da bir daha hatırlatayım; Eğer Allah rüyalarla veya başka türlü yardım ederse bunları kimseye anlatma. Karına, kocana, hocana, arkadaşına, bir salon adama vs hiç kimseye anlatma. Bu olay gizli kaldığı sürece devam eder. Bunlar Allah'la senin aranda özel şeyler. Kimseyi ilgilendirmez.

Rüya Tabirleri Kitabı

Küçük bir parantez de rüya tabirleri kitaplarına açayım. Dinle yakından uzaktan alakası olmayan insanların hazırladıklarını bir kenara bırak, bir de İslam alimleri dedikleri insanların hazırladığı rüya tabiri kitapları var. Saçmalığa bak; hem diyorlar ki "Herkesin rüyası kendini bağlar, rüya ile amel edilmez" hem de rüya tabiri kitabı hazırlamışlar. Hani benim rüyam beni bağlıyordu? Neden başkasının rüyasını yorumlamaya kalktınız? Ve neden ben 1000 yıl önce yazılmış rüya tabirleri kitabına bakayım? Her şeyde olduğu gibi bu konuda da insanları sömürme yolu bulmuşlar; rüya tabirleri kitabı. Bir örnek vereyim, rüya tabirleri kitabı ne kadar saçma gör. Dünya işleri beni aşar ama yine de bu örneği vereceğim. Kafanı meşgul eden bir olay var diyelim. Ne zaman nasıl olacağını düşünüyorsun, Allah'a dua ediyorsun, yardım istiyorsun. Allah sana rüyanda bir trende olduğunu gösterse, yanında biriyle iki cümle konuşuyorsun. İneceğin durağı söylüyorsun ama diyelim ki bir durak önce indin sonra uyandın. İneceğin yere gelmeden bir durak önce inmen, merak ettiğin olay için bir aşama kaldığına işaret olabilir. Bir aşama dediğim şey bir süre olabilir, bir imtihan olabilir, yapman gereken bir çalışma olabilir ya da aynı anda hepsi olabilir. Bunları bir başkası yorumlayamaz. Rüya kitaplarında Allah'ın yardımlarının açıklamasını göremezsin. Bunlar kişiye özeldir. Allah yardım etmiştir ama sen bile yorumlayamayabilirsin. O yüzden rüyalar bağlarsa göreni bağlar ve yine yazayım kendini rüyalara kaptırma. Kafan karışmaya başlayabilir, sağlıklı düşünemezsin.

Rüya Hakkında Açıklamalar

Buraya ilminden çok istifade ettiğim Mustafa İslamoğlu'nun da açıklamalarını ekleyecektim ama Mustafa Hocayı rüyaların istismar edilmesi konusunda çok haklı çok güzel açıklamaları olmasına rağmen, salih rüyaların yani Allah'tan gelen rüyaların nasıl olması gerektiğinde dair bir tutarsızlık içinde gördüm. Bir rüyanın salih bir rüya olduğunu anlamak için dört madde saymış;

1 - Allah'ın razı olduğu bir gün geçirmiş olmak.

2 - Gördüğü rüyanın o günlerde, o haftalarda meşgul olduğu bir konuyla uzaktan yakından asla alakası olmayacak.

3 - Gördüğü rüyayı Ay'ı 14'ünde görmüş gibi hatırlıyor olacak. Yani dolunayı nasıl tam görüyorsun, rüyanı da öyle tam hatırlayacaksın.

4 - Bir de uyandığında rüyanın bütün etkisi üstünde olacak.

Böyle dört madde saymış. Belki fikri sonradan değişmiştir. Bu maddeleri beraber düşünelim; Allah bize rüya ile yardım edecekse bu tam da o günlerde aklımızda zihnimizde yardıma ihtiyacımız olduğu konuda olması akla daha yakın değil mi? Mustafa hocaya göre değil. Muhtemelen bilinçaltı rüyalarıyla karıştırılır endişesi taşımış olmalı. Benim, Allah'ın yardımı olduğunu düşündüğüm bazı rüyalarım tam da o günlerde aklımdaki konularla ilgili oldu ama aynı zamanda sürpriz de oldu. Hiç beklemediğim anlarda gördüm bunları. Allah sana yardım edecekse, aklında zihninde olmayan bir konu nasıl olacak? Neyin yardımı olacak bu? Asıl böyle bir rüya kafa karışıklığına sebep olur. Gördüğüm rüya Allah'ın yardımıymış ama hiç aklımda olmayan bir konudaymış. Nasıl yorumlayacağım bunu? Peki diyelim gerçekten Mustafa hocanın bu maddesi doğru; Aklımda zihnimde bir problem var. Bunu düşündüğüm gece bir rüya gördüm. O rüyadan da bir çıkış yolu olduğunu anladım ve uyandığımda rüyanın bütün etkisi üstümdeydi ve rüyamı Ay'ı on dördünde yani dolunayı görmüş gibi hatırlıyordum. Buyur Mustafa hocanın saydığı iki şart var; rüyanın bütün etkisi üstümde ve tam hatırlıyorum ama o günlerde aklımı zihnimi kurcalayan bir konu ile ilgili. Ne olacak şimdi? Nasıl yorumlayacağız? Mustafa hocanın iki şartı var ama bir de de o şartları ihlal eden şartı var. Bu çelişkidir. Peki birinci şart, rüyayı gördüğümüz gün Allah'ın bizden razı olduğunu nasıl bilebiliriz? Bilemeyiz. Bana göre bu maddelerden bir tek rüyanın tüm etkisiyle üzerinde uyanmak maddesi doğru. Bunu yaşadığım için söyleyebiliyorum. Yukarıda yazdım galiba. Bazı rüyaları görüp uyandıktan sonra kısa bir süre de olsa gördüğümü gerçekten yaşadım zannettiğim rüyalar oldu. Benim tecrübemdir. Aklında bulunsun. Bu yüzden Mustafa hocanın rüyalarla ilgili açıklamasını almadım.

Rüyalarla ilgili bir kaç video göstereyim. Bu videoların ortak noktası rüyaların bilinçaltı ve Allah'tan gelen haber veren salih rüyalar diye ikiye ayrılması. İlki Yaşar Nuri hocadan. Yaşar hocadan göstermemin bir sebebi var. Yaşar hoca tarikatları, cemaatleri en sivri dille eleştiren hocadır. Videodan da anlarsın. Tarikatlar da yukarıda gördün gibi "Allah'ı, peygamberi, filan evliyayı gördüm" rüyalarını çok kullanır. İnsanları sömürme aracıdır. "Bizim efendi rüyasında şöyle şöyle görmüş" diye başlayan cümle neredeyse ayet gibi kabul edilir. Yaşar hoca tarikatları eleştirirken haber veren salih rüyaların olduğunu anlatmış. Bu önemli, "Yok kardeşim öyle rüyalar, işinize bakın" dememiş. Yandaki sütunda yazdığım (cep telefonundan okuyanlar için sayfanın en altındaki) hadisi anlatmış. Burada altını çizmek istediğim nokta, tarikatlardan uzak duran herkesin bu rüyaları görebileceği. İlim düşmanlığı, akıl düşmanlığı yapana bu rüyalar gelmez. Bu da tarikatlarda var.

Haber Veren Salih Rüyalar - Yaşar Nuri Öztürk (3 dakika)

Rüya Tabirinde Bulunmak Doğru Mudur? Abdülaziz Bayındır (3 dakika)

Bu videoda dikkat edeceğin cümle, Allah gaybtan (Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği şeylerden) rüya yoluyla herkese bilgi verebileceği cümlesi.

Alexander Jansson illustrasyon


Geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de kalkıp dağılarak, çalışma zamanı olarak kılan O’dur. (Furkan 47)

sayfa ayırıcı

Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim, dedi:

– “Ümmete, nübüvvetten sonra sadece mübeşşirât kalmıştır”. Ashâb:

– Mübeşşirât nedir? diye sorunca, Resûl-i Ekrem:

– “ Sâlih rüyadır” buyurdu.

Buhârî, Ta’bîr 5. Ayrıca bk. Müslim, Salât 207-208; Ebû Dâvûd, Salât 143; Tirmizî, Rü’yâ 2; Nesâî, Tatbîk 9; İbni Mâce, Rü’yâ 1

sayfa ayırıcı

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Zaman yaklaşınca mü’minin rüyası yalan çıkmaz. Mü’minin rüyası nübüvvetin kırk altı cüzünden biridir. Nübüvvetten cüz olan şey yalan olmaz. Rüya üç kısımdır: Birincisi sâlih rüya olup Allah’tan bir müjdedir; ikincisi şeytanın verdiği korku, (vesvese) ve hüzündür; üçüncüsü de kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdir. Kim rüyasında hoşlanmadığı bir şey görürse, onu başkalarına anlatmasın; hemen kalkıp namaz kılsın…”

Buhârî, Ta’bîr 26; Müslim, Rü’yâ 6. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 8; Tirmizî, Rü’yâ 1; İbni Mâce, Rü’yâ 9