Onur'un Günlüğü

14 Temmuz 2012 - Biga

Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

4 Ağustos, herhalde her zamanki gibi düşük tansiyonla, bir şey yiyemeden başlamıştır. Ancak kahve ve bir dilim ekmek yemiş olabilirim. Akşama doğru her şey değişti. Nefes almakta zorlanmaya başladım. Mide bulantısı yoktu. Sanki astımlı gibiydim, nefes alamıyordum. Yaptırdığımız üriner sistem görüntülemesini hocaya gösteremeden, ertesi gün nefes alamam krizine girdim. Hastaneye gitmeye karar verdik. Nereye gitsek diye düşünürken babam Cerrahpaşay'a dedi. Atladık arabaya gidiyoruz ama iki yıldır hastanelere taşındığımız için artık annem ve babama hastalık çıksın istemiyorum. Bu hisle gidiyorum. Giderken söyledim de “Böyle şeyler olmasını, beni hastaneye götürmenizi hiç istemiyorum“ dedim ama sonuçta hastaneye gidiyoruz.

Neden Alınmıyorsun Nefes?

Hastaneye geldiğimizde, acilde doktora derdimi anlatamayacak durumdaydım.. Vücudumda bir şeyler bitme noktasına gelmiş. O da böbreklerim. İlginç bir şekilde astımlılar gibi kriz geçiriyordum. Ciğerlerim şişmiyor sanki. Nefes gitmiyor içime. Bu arada Acil ana baba günü. Ramazan'dı çünkü. oruçtan etkilenen birçok insan gelmişti. Yatırdılar beni bir sedyeye, kan tahlili yapıldı. Soruyorlar neyin var diye, ben konuşacak durumda değilim. Babam anlattı, Biga'daki hastaneden aldığımız raporları gösterdi. Bu arada Bülent hocaya ulaşıldı. Ne yapalım dedik. Ürolojiden bir asistanı geldi. “Bir de bizimkiler baksın” demiş. Sonuçta Biga'da ki hastanede yapılmayan şey burada ilk önce yapıldı, daimi sonda takıldı. Maksat dolu durumda ki mesaneyi boşaltıp, mesanede idrar birikmesini önlemek, böbrekleri rahatlatmak. Takıldıktan bir süre sonra görüntülü film çekecekler.

Koridorda duvarın dibinde sedyede bekliyoruz çünkü başka yer yok. Çok kalabalık. Dediğim gibi oruçtan rahatsız olanlar çoktu. Beklerken sana haber verdik, siz de geldiniz.

“Ben Normal Böbrek Gördüm”

Görüntüleme odasına aldılar. Küçük bir oda. Üç doktor ekrana bakıyorlar, konuşuyorlar. Böbreğimdeki bir kanal artık tamamen tıkanmış. Taktıkları daimi sonda işe yaradı mı ona bakacaklar. Biri “ben normal böbrek gördüm” dedi, öbürü ekranda nasıl olması gerektiğini gösteriyor. Böbreklerimde nasıl bir anormallik olduysa artık son noktası. Kreatinin 3,02, üre 177 olmuş. Neyse sonuç daimi sonda işe yaramış, böbreklerim biraz rahatlamış. Çıktık dışarı. Bir tane serum bağladılar. Onun bitmesini bekledik. Beklerken ara sıra oksijen aldım. Kriz gibi ara sıra nefes nefese kalıyordum.

Serum gece iki gibi bitti. Gidebilirsiniz iznini de aldık. Arabaya binip gideceğiz ama ben çok endişeli bir haldeyim. Nefes nefese de olsam sonuçta hastanedeyim, bir şey olursa müdahale edilebilir ama eve gidince tek başımayım. Nefes almakta zorlanırsam ne yaparız? Soru işaretleri ile sandalyemde oturuyorum, arabaya gidiyoruz. Nefesim geldiğimiz gibi değil daha iyi ama yine de endişeliyim.

Bindik arabaya, vardık evimize. Tahliller ve raporlardan gördüğüme göre ertesi gün 5 Ağustosta böbreklerime ince tüpleri taktıkları hastanede kan tahlili yapılmış. Gece o kadar geç gidip sabah sekizde hastaneye mi gitmişiz hatırlayamadım. Tahlil veya raporların tarihi yanlış yazılmış olabilir mi? Anaa yoksa ben mi yanlış gördüm. Hayır ya hastaneler yanlış yazmış. Belki de yanlışlık yoktur, sabah kalkıp hastaneye gitmişizdir. Bilmiyorum.

Alexander Jansson illustrasyon


İnsan ada değildir,

Bütün de değildir tek başına,

Kıtanın bir parçası,

Okyanusun bir damlasıdır;

Bir kum tanesini bile alıp götürse deniz,

Avrupa küçülür.

Sanki kaybolan bir burunmuş,

dostlarının ya da senin bir yurdunmuş gibi;

Bir insanın ölümüyle eksilirim ben,

çünkü… bir parçasıyım insanlığın;

İşte bu yüzden hiç sorma “çanlar kimin için çalıyor” diye, senin için çalıyor.

John Donne

sayfa ayırıcı

Hayır, böyle gitmez! Yeryüzü dümdüz edilince, melekler sıra sıra dizili iken Rabbinin hesap sorma vakti gelmiş olacaktır. O gün Cehennem de oraya getirilmiş olur. O gün insanın aklı başına gelir ama ne fayda! Der ki “Ah! Keşke bu hayatım için önceden bir şeyler yapsaydım!” O gün Rabbinin vereceği azabı kimse ona veremez. Ona vuracağı bağı da kimse vuramaz. (Fecr 21-26)