Onur'un Günlüğü

1 Ağustos 2012 - Biga

Böbreğimdeki Tüp Çıktı

Büyük ameliyattan önce üreyi düşürmek için takılan tüp çıktı. Yirmi gün sonra filan çıkmış. Tüpün olduğu sondadan idrar gelmeyince telefon ettik Bülent hocaya sorduk ne olabilir diye, tüpün takıldığı hastaneye yönlendirdi bizi. “Oradaki ürolog bir baksın” dedi. Ona ulaşamadık. Cumartesi olduğu için öğlene kadar oradaymış. Neyse sonuçta Cerrahpaşa'ya yönlendirdi hoca bizi. Vardık hastaneye, Cumartesi olduğu için in cin top oynuyor. Hoca nöbetçi asistanlarına haber vermiş. Onlar bakacaklar.

Girdik içeriye, üroloji servisinde bir odada sedyede yatıyorum, annemle bekliyoruz. Bu beklemeler sırasında da zaman geçmiyor. Babam işlemler için uğraşıyor. Hazırlık yapıyorlar, tamamlanınca alacaklar beni. (İyileştikten çok sonra bile bazen kendimi bu odada beklerken gibi hissettim. Hatta bazen Biga’da ki hastanede yatarken hissettiğim duyguları tekrar hissettiğim oluyor.)

Soğuk Koridorda İlginç Olay

Haber geldi, hazırlıklar tamamlanmış, ameliyathaneye gideceğiz. Hasta bakıcı ameliyat önlüğü giydirdi. Başka sedyeye aldılar, çıktık yola. Asansörle aşağıya indik. Karanlık koridorları olan bir yere geldik. Oradan da bir kapı önünde durduk. Açtılar kapıyı, oradaki görevli aldı beni, gidiyoruz karanlık koridorda. Bir kapının önüne daha geldik, bu sefer kapının sadece yarıdan üstü açılıyor alt taraf sabit. O sabit yerde sedyenin tekerlekli ayakları bırakılıyor, üst kısmı başka bir tekerlekli ayağa alınıyor. Dışarının pisliğini ameliyathaneye taşımamak için yapmışlar. Şimdiki koridor hem karanlık hem de soğuk. Burada ilginç bir şey oldu; koridor boyunca ameliyathaneye gidene kadar aklımdan bir kelimeyi tekrarlamaya başladım. Elimde olmadan aklımdan tekrarlıyorum; “Mukarrebun” “Mukarrebun” “Mukarrebun.” Çok sürmedi üç beş kere tekrar ettim sonra zaten masaya geldik. İnsan anlamını bilmediği bir kelimeyi neden tekrarlar? Bunun anlamı nedir? Böyle zamanlarda bunların ne olduğunu anlayamıyor insan. Karanlık bir koridorda gidiyorsun ve birden aklından bir kelimeyi tekrarlamaya başlıyorsun. Neden yaptığını mı düşüneceksin, kelimenin anlamını mı düşüneceksin ne yapacaksın?

Bu kelimeyi daha önce iki ya da üç kere radyoda denk geldiğim bir şiirde duymuşum. Dursun Ali Erzincanlı okuyordu. Değişik bir hafızam olduğunu en başta belirtmiştim. Şiirin adını bilmiyorum ama nedense burası aklımda kalmış. Koridorda tekrar ettiğim o günden sonra bu olayı unutmadım ve bu kelimenin anlamına da üstünden kaç ay geçti şu anda buraya yazana kadar bakmamıştım. Buraya yazdığım için baktım ve keşke bakmasaydım diyorum. Bu kelimenin anlamını öğrenince şu an bunu silmenin daha iyi olacağını düşünüyorum ama en başından beri kendime değil Allah’a dikkat çekmeye çalıştığım için sanırım silmeyeceğim ama beni bu kelime ile özdeşleştirme.

Acaba Cevap Mı?

Daha önceki sayfalardan birinde bu günlüğü üç defa okuduğumu yazmıştım. Bu yazıyı da günlüğümü üç kere okuduktan sonra ekliyorum. Yaşadığım bu şeyleri uzun zaman düşündüm. Günlüğümü okurken aklıma bir şey takıldı, 4 Temmuz 2012 - “Peki ben kime yakınım?” sayfasında akrabalarımın zihinsel ve fikirsel olarak bana ne kadar uzak olduğundan bahsetmiştim. Bir ikindi vakti yaptığım dua da “herkes bana ne kadar uzak, peki ben kime yakınım” demiştim. Ameliyathanenin koridorunda giderken kafamda tekrarladığım o kelime acaba bu soruma bir cevap mıdır? Bu olay bilinçaltım bir oyunumu diye aklımdan geçmiyor değil fakat o gün yaptığım dua ile bu olayın arası en az bir ay.Ayrıca bilinçaltım Arapça mı biliyor ki bana Arapça mesaj veriyor? Yoksa Allah radyoda duyduğum şiirden aklımda kalan kelimeyi mi kullanmış? Bu açıklamayı kendimi bir şey zannettiğim için değil sen kendini bir şey zannet diye yazıyorum. Allah sandığımızdan daha yakın. Bunun farkında değiliz. Sen yeter ki Allah’a yönel. Yusuf peygamber gibi Ey gökleri ve yeri yaratan! Benim dünyada da âhirette de Velî'm sensin! (Yusuf 101) diyebil. Beni dünyaya bağlayan hiçbir hırsım yok. Bilmiyorum böyle şeyleri belki de kendimi sadece ahirete yönlendirdiğim için yaşıyorumdur. O zaman sen de kendini dünya hırslarından kurtar, ahirete yönel. Bu günlüğü ben dünyadan ayrıldıktan sonra okuyorsun. Bunları yazmakla ben hiçbir çıkar elde edemem. Bunları hiç yazmayabilirdim. Yazma sebebim sen de bir zamanlar bazı şeyleri fark etmiştin, hayal görmedin o zamanlar. Asıl gerçek namaz kılan o halindi. Bunları yazıyorum ki dönüşün kolay olsun. Allah sandığından daha yakın, yalnızca insanların yönelmesini istiyor.

Yine Ameliyathane Yeni Tüp

Cerrahpaşa’da ki ameliyathane diğer ameliyathanelerden çok daha büyüktü. Ortada masa, etrafta dolaplar, eşyalar, araç gereçler vb vardı. O gün nöbetçi olan iki asistan geldi. Biri tanıdık. Böbreklerime tüp takılmadan önceki gece Cerrahpaşa'nın Acil'ine gelen, Bülent hocanın “bir de bizimkiler baksın” dediği çocuk. Hazırlık yapıldı. Bir de orada görevli bir eleman var, yatağa alacaklar, sordu, 'hocam steril giyineyim mi?' Genç hoca 'gerek yok' dedi.

Masaya alırken klasik muhabbet “adın ne, nerelisin” “İstanbul, sen” “Tokat” Tokat’la Sivas birbirine yakın diye “anne tarafım Sivas’lı” dedim . Aldılar masaya, yüzüstü döndürdüler. Bu çıkmış tüpü takma işi ilk defa takmak gibi değil. Yeri hazır, oraya yeni tüpü yerleştirecekler o kadar. Zaten zor olsa hoca asistanlara bırakmazdı herhalde.

Tanıdık olan telefon etti Bülent hocaya, “Onur bey burada, başlıyoruz” dedi, sonra başladılar. Yirmi dakika kadar sürdü. Daha sonra geldiğimiz gibi sırayla kapılardan geçerek asansöre, oradan da müşahade odası diye bir yere aldılar. Altı yatak vardı, ben en sonuncuda yatıyordum.

Başta bir amca yatıyor, altmış beş yaşlarında, mesane kanseriymiş. Beni görünce çok duygulandı. Kendi içinde olduğu halin etkisiyle herhalde. “böyle gençleri hastanede görünce çok üzülüyorum” dedi, başladı ağlamaya. Oğlu ve kızı vardı yanında. Amcanın yorgun, sanki acı çeker bir hali vardı. Acı çekmese bile çok sıkıntısı olduğu her halinden belliydi. Bir ara tuvalete gittiler, yapamamış, kan işemiş.

Pansuman Eksikliği

Tüpün çıkma sebebi pansuman eksikliğiymiş. Düzenli pansuman yapmayınca tüp çıkarmış. Bunu bize söylememişlerdi. "Bülent hoca neden söylemedi" diyebilirsin. Hocalar böyle şeyleri anlatmaz. Onlar ameliyatı planlar, doçentlere yaptırır, başında bekler, yapılanları izler, sorun olursa müdahale eder. Yapılması gereken şeyleri de asistanları anlatır. Yatak yarası açıldığında da öyle olmuştu. Cerrahpaşa'da hoca teşhisi koymuş, asistanları ne kullanılacağını, ne yapılacağını anlatmıştı. Burada demek ki hastanedeki ürolog pansuman olayını atlamış.

İki Büklüm Annem

Eve döneceğimiz zaman annem tuvalete gitti, beli tutulmuş halde geri geldi. Zaten ben zar zor oturuyorum bir de annemin beli tutuldu. Şimdi nasıl bineceğiz arabaya? Annem iki büklüm duruyor, yataktan sandalyeye, o odadan otoparka, sandalyeden arabaya, eve gelince arabadan sandalyeye, yukarı çıkınca sandalyeden yatağa gidilecek. Belin tutulsa, iki büklüm kalsan bunları yapabilir misin? Annem nasıl yaptı?  bilemiyorum. Bunları Allah'ın yardımı olmadan yapmak pek mümkün görünmüyor. O yardım ediyor insanlara, bize de etti. Bir şekilde bindik arabaya geldik evimize.

Muhammed Ali - Allah is the greatest


Muhammed Ali "Allah en yüce" yazan gazeteyi gösteriyor.

sayfa ayırıcı

Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde

Bir kış güneşliğinde

Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir

Tabiatı aşan bir bildiriştir

Sezai Karakoç